~14~ "Peri Kızı"

319 15 0
                                    

6 Haziran

Kapıyı büyük bir sessizlikle açarken, acaba bu kadar erken gelmekle hata mı yaptım diye düşünüyordum. Saat sabah 8'di. Ama ben zaten bütün gece uyuyamamıştım. En son 3 gibi gözlerimi kapattığımı hatırlıyorum, açtığımda ise 6'ydı. Yalnızca 3 saat uyuyabilmiştim. Sonra kalkıp hazırlanmış, çiçekçiye uğramıştım. Şimdiyse hastanede, Kaan'ın kaldığı odanın kapısını açıyordum. Elimde ise bir buket papatya vardı.

Sessizce açtım kapıyı, başımı uzatıp içeriyi kolaçan ettim. Gördüğüm görüntü, sessiz olmama gerek kalmadığını farkettirdi. Bir hemşire, Kaan'a yemek yedirmeye çalışıyordu. Demek ki erken değildi, kahvaltı saatine denk gelmiştim.

Gülümseyerek kapıyı ardına kadar açıp girdim içeri. Kaan'ın hoşnut olmayan bakışları bana döndü, ve sert bakışlarının beni ve elimdeki çiçeği gördüğünde nasıl yumuşadığına bir kez daha şahit oldum.

 Kaan'ın hoşnut olmayan bakışları bana döndü, ve sert bakışlarının beni ve elimdeki çiçeği gördüğünde nasıl yumuşadığına bir kez daha şahit oldum

¡Ay! Esta imagen no sigue nuestras pautas de contenido. Para continuar la publicación, intente quitarla o subir otra.

"Günaydınn." dedim neşeyle. Mutluydum. Tarif edemediğim bir mutluluk ve huzur vardı bugün içimde.

"Bıraksaydın güneş doğsaydı Yağmur.." Gözleri beni baştan aşağı süzdü. "Sen yorulmasaydın.." Gözlerimin içine o simsiyah gözleriyle bakarken, söylediği cümle bakışlarımı kaçırmama sebep oldu. Bu bir iltifattı, değil mi?

"Ben hallederim." dedim, ısınan yanaklarım ve çırpınan kalbimle hemşireye dönüp yemek tepsisini göstererek. Tebessümümü saklamaya çalışıp gözlerimi Kaan'dan kaçırmıştım.

Hemşire beni onaylayıp gülerek odadan çıkarken, ben çiçekleri yatağın yanındaki komidine bıraktım, ve ondan kalan boşluğa, yanına oturdum. Çok farklı bakıyordu. Her hareketimi o kadar dikkatli izliyor, o kadar derin bakıyordu ki, ondaki bu değişimin sebebini merak etmiştim. Bir farklıydı bugün.

Tepsinin üzerinde gözümü gezdirdim. O dikkatle beni izlemeye ve gülümsemeye devam ediyordu. "Arada bir vurulayım ben."

Elime aldığım çorba kasesi ve kaşıkla birlikte ona baktım. İmasını anlasam da, "Nedenmiş o?" diye sordum.

"Dün gözümü açtım, yanımda sen varsın. Bugün odama güneş gibi doğuyorsun. Birazdan beni ellerinle besleyeceksin." Yaramaz bir gülüş dudaklarında peydah oldu. "Başka bir sebep gerekli mi?"

Kaşığa doldurduğum çorbayı ona uzattım. Yastığını hafifçe düzeltmiştim. Söyledikleri beni utandırsa da, bu sefer gözlerimi gözlerinden kaçırmadım. Ağzını açıp uzattığım çorbayı içti.

"Beni evinden kovarken hangi sebepler geçerliydi?" Sinirli söylememiştim. Aslında sadece şaka yapmaya çalışmıştım ama, o ciddiye almış ve gülen yüzü solmuştu.

"Şaka yaptım.." diye mırıldandım pişmanlıkla. Hastaydı, onu üzmek istememiştim. Çorbadan bir kaşık daha uzattım, itiraz etmeden içti.

Mayıs RüzgarıDonde viven las historias. Descúbrelo ahora