#186

216 26 13
                                    

Şimdiik sayın ve pek sevgili okuyucularım elimde EFFSANE iki bölüm var. İkisi de 18 Ağustos özel bölümü ama ben ancak bugüne toparlayabildim. Bir de birisi mutlu, birisi can yakıcı. Öncelikle hüzünlü olanı paylaşıyorum. Percabeth ayrılığı. İçerik medyada efenim. Unutmadan söyleyeyim, dili biraz ağır geldi, anlayamadığım için manasız çevirdiğim yerler olabilir kusura bakmayın

▪tartarus. oradan değişmeden geri dönmenin düşük ihtimal olduğunu biliyorlardı.

▪tek parça olarak kalmayı idare etmeye çalışsalar da, içlerindeki kırılgan bir şeyler süreç içinde parçalandı, birleştirmek mümkün değildi

▪ilk gece korkunçtu

▪birbirlerinin kolları arasında gözlerini kapattıkları zaman, sanki yine oraya dönmüşlerdi

▪güneş ancak, saatler boyu süren çığlıkların, ağlamaların, birbirine güven vermelerin, sonunda ise zihinlerinin gerisindeki korkunç kabusları görmezden gelmek için bakışlarını duvara odaklanmaların sonunda doğdu

▪sonraki gece daha da kötüydü

▪günler haftalara döndü, haftalar aylara

▪düşüşlerinin üstünden neredeyse yarım yıl geçti. İşler asla daha iyiye gitmedi

▪"zaman bütün yaraları iyileştirir" bu sözleri kim söylediyse belli ki yeterince derinden yaralanmamış

▪her günün her saniyesi omuzlarında tartarus ağırlığında bir yükle geçti. gökyüzünden daha ağırdı.

▪percy bu sefer bütün saçlarının griye döndüğünü hayal etti. yeniden uyumlu olurladı. böyle bir laneti jüpiter kampı'ndaki küçük tiber bile yıkayamaz diye şüpheye düştü. aniden tartarus'a, görünüşlerinde kalıcı izler bırakmadığı için minnet duydu- oraya ait yeteri kadar hatırlatıcıları vardı

▪her gecenin her saniyesi tartarus'un sertçe kavrayarak onları sınırlarına kadar sıkıştırmasıyla geçiyordu. tartarus en kötüsünü yolluyordu.

▪canavarlar zihinlerindeydi, ama bu çok çok gerçek değillerdi demek değil. annabeth bunun bir canavara yüz yüze karşı koymaktan daha kötü olduğunu hesap etmişti, en azında o zaman kendini savunmasının bir anlamı olurdu. Ona ödül olarak verilen zekası işe yaramıyordu. zalim bir ironi.

▪işler sadece daha kötüye gitti. tartarus'un varlığı onları her yerde yakalıyordu. dalgakıran'da, annabeth'in drakon kemiği kılıcında, yara izlerinde, hatta yüzlerinde bile

▪uzun bir gecede, annabeth rüyasında yeniden percy'nin akhlys'i kendi zehrinde boğduğu anı gördü. ama bu sefer, percy durmadı. annabeth ne kadar ağlasa da yalvarsa da, percy acı tanrıçasının acısını bitirene kadar durmadı. sonra arkasını döndü ve zehri annabeth'e yönlendirdi. annabeth uyandığında ve yanında karanlıkta belli belirsiz percy'nin yüzünü gördüğünde içgüdüsel olarak onu tekmeledi. annabeth kendini durdurana kadar percy az kalsın bir gözünü kaybediyordu.

▪çok uzun süre geçmeden ikisinden birinin telafi edemeyecekleri bir hasar vereceğini biliyorlardı.

▪yavaşça ama kesinlikle, daimi acılarının açıklaması acı verecek kadar berrak bir hal aldı

▪bunu fark etmelerinin bu kadar uzun sürmesinin tek sebebi inkar etmeleriydi. reddetmeleri.

▪ama sonra, direnmekten bıktılar. birkaç hafta önce yüzüne bile bakmadıkları şöminenin kenarına kıvrıldılar. onlara çok şey hatırlatıyordu. ama sonunda konuşmaya karar verdikleri kadar çok değil

▪başta sessizdiler; hiçbiri söylemek istemiyordu. annabeth titreyen sesiyle lafa girdi.

▪"percy, senin yüzünü ne zaman görsem, yine orada olduğumuzu sanıyorum. ne zaman kollarını bana sarsan, kendime bunu beni canavarlardan korumaya çalıştığın için yapmadığını hatırlatmak zorunda kalıyorum. ve... ve her gece senin çığlıklarını duyduğumda, sanki yeniden tekrar tekrar o lanetler yüzünden hırpalanıyormuşsun gibi oluyor."

▪tanrılar bilir ne kadar zaman ileri geri gittiler, birbirleri hakkındaki her ufak şey anıları hatırlattı ve şimdi hepsi ortaya döküldü.

▪"çok yorgunum percy. her şeyden çok yoruldum." "biliyorum, beth, biliyorum"

▪söylenenlerden fazlası, hissettiklerinden fazlası hiçbiri de değiştirebilecekleri şeyler değildi. sonsuza kadar böyle olabilirdi eğer...

▪"seni gördüğümde, hayatlarımızın sonunu görüyorum." "belki... belki sadece bizim sonumuzu görüyorsundur." "söyleyeceğini düşündüğüm şeyi mi söylüyorsun?" "benim senin canavarın ve senin de benim canavarım olduğunu söylüyorum. seni seviyorum ve her zaman seveceğim ama işte bu yüzden birlikte olamayız. sevdiğim birini incitemem."

▪o gece percy ve annabeth düşüşlerinden beri ilk kez ayrı yataklarda yattılar. ve o zamandan beri ilk kez tüm gece deliksiz uyudular.

▪ertesi sabah birbirlerinden kaçmak için başka yollardan gittiler. annabeth'in omuzlarındaki tartarus boyutundaki ağırlık küçülüp, kalbindeki percy boyutlarındaki boşluğa dönüştü. annabeth bunun daha mı iyi yoksa yüz kat daha mı kötü olduğunu merak etti.

▪gün batarken percy'nin aklındaki alışıldık dehşet, yerini annabeth'in eski endişesiz gülüşüne bıraktı. o gülüşün nasıl olduğunu neredeyse unutuyordu. percy dehşeti özlediğini düşündü.

▪annabeth kaliforniya'ya taşındı. mimarlıktaki geleceğine odaklanmak için üniversiteye gitti. okul ona pek az şey öğretti ama kafasını dağıtmak için yeterliydi.

▪percy de kendine meşguliyet buldu. kamptaki tüm genç melezler için bir danışman oldu. sonunun onun gibi olmayacağından emin olmak için elinden geleni yaptı (burada 'o' derken kimi kastediyor bilmiyorum ama tahminimce Luke)

▪zaman geçti. artık birlikte oldukları süreden daha uzun zamandır ayrılar.

▪oldukları şey uzun zamanda düzeltilebilir, ama devam ettiler, az ya da çok. asla birbirlerini düşünebilecekleri kadar uzun süre yalnız bırakmadılar kendilerini

▪annabeth iyi ölümlüler buldu. hiçbiri percy ile kıyaslanmazdı ama en azından onlarla bir gelecek gördü. zavallı bir ruh seçip canavarlar artık ona saldırmadığından normal bile hayata başlayabileceğini düşündü. evlenecek ve çocukları olacak. ve belki bir gün, eğer yeterince söylerse, gerçekten isteyerek "seni seviyorum" diyecek

▪percy kimseyi bulamadı, ya da bulmak istemedi. hayatını kampa adamaktan hoşnut. orayı yeni roma'nın yunan-laştırılmış versiyonuna dönüştürmeyi umuyor

▪percy ve annabeth hep birlikte olmalıydılar. herkesin söylediği buydu. söyledikleri buydu.

▪belki başka bir evrende, birliktelerdir. Birbirlerinin yanında uyanıyorlardır. öpücükler, geceler ve kalpler paylaşıyorlardır. o güne dek anlatılmış en güzel hikaye onlardır belki. hala birbirlerine aittirler. "yeter ki birlikte olalım" saf saçmalığa dönüşmemiştir

▪ama bu gerçeklikte olay bu değil. hiç olmadı. sonuçta, kahramanlar mutlu sona ulaşmaz, değil mi?

「İkisinin Tartarus'tan sonra birbirlerini iyileştirmelerini ve daha çok bağlanmalarını çok seviyorum ama bu yazı... beni benden aldı. Şimdi gidip depressed percabeth break-up okuma zamanı. Kalbinizi mi kırdım affedersiniz

Yıllar Sonra》Percy Jackson TrashHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin