Bölüm 9: Kıran Kırana Pazarlık

93 45 21
                                    


Sallanır sandalyede bulutların üzerindeymişim hissi uyandıran kabarık yastıklara gömülmüş halde otururken takasçının hazırladığı sıcak dumanı tüten kahvemi içerken içim fokurdadı

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Sallanır sandalyede bulutların üzerindeymişim hissi uyandıran kabarık yastıklara gömülmüş halde otururken takasçının hazırladığı sıcak dumanı tüten kahvemi içerken içim fokurdadı. Buraya geldiğimden beri yaşadığım çılgınca arayış maceram gözümün önünden geçti. Bunu fark etmiş olmalı ki:

"Söylesene en son hatırladığın şey nedir?"

"Yani buraya gelmeden önce mi diyorsun?"

"Evet."

"Aslında geçmişime dair hiçbir şey hatırlamıyorum."

Kısık kısık güldü.

"Elindekini nasıl kullanacağını iyi biliyorsun ama. Onunla kendine de zarar verebilirdin."

"Bilmiyorum." dedim. "Son hatırladığım kendimi çaresiz ve çırılçıplak hissettiğim bir caddede yürürken bayıldığım. Gözümü açtığımdaysa üzerine düştüğüm taksinin şoförü beni buraya getirmişti. O eve..."

Homurdanarak güldü.

"Şimdiye kadar onun taksici olmadığını anlamış olman gerekirdi."

"Ne demek istiyorsun?" diye sıkıştım.

Karşımda kısık göz kapaklarının içinde parıldayan gözler ve bilgelik beni karşıladı.

"Evlat, seni yer yüzünde buraya sürükleyebilecek bir taksi yok. Bu Ev Sahiplerinin anı geçişi dedikleri şey. Yani son hatırladığınla, buradakini birleştirerek daha ilk dakikadan kafanı yemenin önüne geçmek. Oyun oynamayı çok severler!"

"Demek sen de onlardan hoşlanmıyorsun?"

Takasçı beni derin derin süzdü. Sonra aniden beni ayağa kalkmama teşvik ederek:

"Haydi gel." dedi. "Sana göstermem gereken bir şey var!"

Karşı gelme gibi bir durumum yoktu. Sanki bir hayalin içinde sıkışmıştım. Yaşadığı yer olağanüstüydü. Havada taze çimen ve ağaç kokusu vardı. Yuvarlak oyulmuş gibi duran düşündüğümden çok daha büyük olan bu tek göz oda, büyük bir kütüphaneye ev sahipliği ediyordu. En azından odanın boyutuna göre büyük... Benim oturduğum sallanır sandalye harici oturmak için başka bir eşya yoktu. Belli ki takasçı sık misafir kabul etmiyordu. Kahvesi ve kitaplığı olan biri olarak yine de şanslı sayılırdı.

Takasçı gerçekten de küçük bir adamdı. Yürümesi bile oldukça komik duruyordu. Elleri yürürken yerin sadece birkaç santim üzerinde kalıyordu. Kendi boyutunda küçük bir kapının önüne gelinde durdu. Kapı öyle güzel kamufle edilmişti ki onunla yürümemiş olsaydım öyle bir kapının varlığından bile haberdar olamazdım.

"Nasıl yaptın bilmiyorum ama onu sahiden de görmüş olmalısın." dedi. Sesinde sanki özlem vardı. Bölmek istemediğimden cevap vermedim. Anlatacaklarını dinlemek istiyordum.

GÜNDÜZ SERBEST (Tamamlandı)Where stories live. Discover now