Bölüm 18: Uğursuz Mekan'a Giriş II

100 38 42
                                    

Günaydınlar efendim hoş gelmişsiniz, sefalar getirmişsiniz :)

Sabah kalktığım gibi yeni bölümü tamamlayarak sizle paylaştım, günün kalanı oldukça yoğun olacağımdan fırsat bulamam sanırım! 

30 Ağustos Zafer bayramımız kutlu olsun! M. Kemal Atatürk'ü özlemle yad ediyoruz!

Sizler nasılsınız, keyif alıyorsunuzdur umarım! :)

Beğendiyseniz oy vermeyi, takip etmeyi ve etkileşimde olduğunuz yerlerde paylaşmayı unutmayalım arkadaşlar ;) 

Sevgiyle kalın...

Sevgiyle kalın

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


Bu soru karşısında afallamamak mevcut şartlar içinde pek mümkün durmuyordu. Selahattin belli ki ihtiyarları daha fazla konuşturmak istemiyordu ki onu kale almayan bu ihtiyara sert bir yumruk vurdu. Darbenin etkisiyle artık yan tarafına oturmuş olan Hidayet'le kafa kafaya çarpıştı. Masaların üzerine konulan ve bir bilyeyi çekip bıraktığınızda momentumuyla diğerlerini iterek uzunca bir süre kendi kendilerine hareket eden eşya gibiydi kafaları. Bir an gerçekten Hidayet'in savrulup sonra geri gelerek Celil'e çarpacağını düşündüm ve kafamda canlandırdım.

Gülmemeliyim!

Öyle olmadığı için çok müteşekkir kaldım. Celil'in ağzından ağız dolusu kan üzerine ve yere savruldu. Kendini toparladıktan sonra bir centilmen gibi ceket cebinden çıkarttığı mendiliyle ağzına kuvvetle bastırdı. Sanırım dudağı patlamıştı ancak yine de bu durumu bu kadar sakin karşılaması beni fena halde kıllandırdı.

"Bu bir süre konuşmamanı sağlar, seni pis bunak!" diye haykırdı Selahattin.

Kendi iç dengemi korumak adıma her anım bir savaş halindeydi. Buna hayatım boyunca alışmıştım ancak Selahattin'i dizginlemezsem dönüşü zor bir yola gireceğimi anlıyordum. Ben gaddar, pislik ya da acımasız bir hırsız değildim. Ben fazla palazlanmış ve bunu güzel yollardan yapmayan kişilerden kendime yetecek kadar alan ve bunu da başka insanlarla paylaşan biriydim. Lugatımda yaşlılara vurmak, tehdit etmek ya da hakaret etmek yoktu.

"Hey, sakin ol Selahattin! Onlara ihtiyacımız var. Zarar verip düşman edinmek istemeyiz."

"Onu dinlesen iyi edeğsin bıyıklı kaba adam." dedi Hidayet.

Garip olmalarının dışında bu ikisi nedense gözüme daha bir şirin gözükmeye başladılar. Tabi benle kimin aynı fikirde olmadığını tahmin etmişsinizdir. Bir yumruğu da Hidayet'e geçirmesini önlemek için omzundan zar zor tuttuğum Selahattin:

"Hemen şu lanet kasayı bul ve dediğin şeylerin orada olduğunu göster. Yoksa elimden bir kaza çıkacak."

"Bu işleğ sizin boyunuzu bir hayli aşağ beyler. İçeği giğeğken de epey güğültü yaptınız. Neden hemen şimdi çekip gitmiyoğsunuz?"

GÜNDÜZ SERBEST (Tamamlandı)Where stories live. Discover now