Bölüm 3: İlk Gece Baskını

187 57 63
                                    



Başımı yastığa koyduğumda şimdi gözümün önünden film şeridi gibi geçen olayları düşündüm

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Başımı yastığa koyduğumda şimdi gözümün önünden film şeridi gibi geçen olayları düşündüm. Gece boyunca bir uyumsuzluk sergilememiştim ancak olaylar pek beklediğim gibi de ilerlememişti. Öncelikle Selahattin, ne yaptı bilmiyorum ama tam da bedenime uygun gömlek, pantolon ve benim uydurduğum papyon ayrıntısını tamamlamıştı. Üzerime tam olduklarını fark edince onun göründüğünden daha fazla niteliklere sahip biri olabileceğini aklıma kazıdım. Hele de Hazel'in ona olan derin bağlılığı aklımı kurcalıyordu. Gece gergin başlayıp olağan devam etmiş, birtakım konuşmalardan sonra yüzüklerimiz takılmıştı.

"Kabul edilebilmek için, kalbini tamamen açman gerekir. O'ndan kaçamazsın. O en azılı kabuslarımızın gardiyanıdır." demişti nişanı yöneten muhtar. O da ne demekse! "Kabulümüze layık görünen Gündüz oğlumu aramıza almak ve bir tanemiz, kar çiçeğimiz Hazel kızımızla nişanlamak için bu gece toplanmış bulunmaktayız" diye devam etmişti. "Bu kutlu davada aramıza katılan her kayıp ruhun, kendini bulma ve hatalarını telafi etme şansına kavuşması için verilen ikinci şans adına, Ev Sahiplerimizi selamlıyoruz. Gündüz Serbest' in değerlendirilme süreci bu gece tam anlamıyla başlıyor!"

Muhtarın konuşması bittikten sonra herkes mutlu ve memnun gözüküyordu. Bense parmağıma takılan alyans-bu kesinlikle benim çıkarıp cebime attığımdı- ve ona bağlanmış kırmızı kurdelenin ucunda yer alan oldukça ihtişamlı olan Hazel'in parmağındaki yüzüğe bakıyordum. Bize söz hakkı verilmeden altın sarısı bir makasla kesilen kurdele sonrası alkışlar havada dönüp dururken, bense tam olarak neyle muhatap olmaya bağlandığımı anlamaya çalışıyordum. Muhtarın konuşması ve kalan kimsenin ona bir şey dememesi, olayı olağan gösterme çabaları benim aklıma asla yatmıyordu.

Sanki bir an bile bulunmak istemeyeceğim garip bir girdap akıntısının içindeydim. Boğulmak yerine kulaç atmamın tek nedeniyse Hazel'di. Sahi o olmasaydı halen burada durur muydum? İmkânsız!

Sanırım bu nişan işini ben biraz farklı düşünmüştüm. Bu yaptığımız; birliktelik sağlanıncaya kadar senelerin geçmesi gereken, öncesinde sırf birilerinin ego veya keyfi isteğine göre yapılan bir yüzük takma töreni gibiydi. Hazel'e olan ilgimi inkâr etmeyeceğim ancak belki bu olayları gereğinin çok üzerinde abartmışımdır. Sanki bundan sonraki sürede kendimi kanıtlamam için bir gözlem sürecine daha yeni başlayacaktım. Elde ettiğim hiçbir kazanım yoktu. İhtiyarların katında üst kattaki kanepeden çok daha rezil bir koltukta tek başıma yatmamın başka ne gibi açıklaması olabilirdi? O kanepeyi beğenmediğim için kendisinden özür diliyorum!

Özellikle bu katta, sanki uyumaya çalışmıyor da denizin tabanında boylu boyunca uzanıyordum. Kendimi çok derinlerde hissediyor ve üzerimdeki ağırlığın sıkıştırmasıyla ter içinde dönüp duruyordum. Nefes almak, havanın kurşun gibi ağır olmasından mıdır bilinmez oldukça zordu. İçime bir dert peyda olmuştu ne alıp ne satabildiğim. Göğsümün orta yerine oturmuş ne uyumamı mümkün kılıyordu ne de rahat durmamı. Düşünceler zihnimde derya deniz akıyor, cevabını bilmediğim sorulara çarptıkça un ufak oluyordu. Kendimle bağdaştırmakla güçlük çektiğim birtakım görüntüler gözlerimin önünde beliriyordu. Bu anksiyeteyi mevcut durumuma ve yabancı bir yerde kalacak olmama bağlamam pekâlâ mümkündü ancak başka bir şeyler de vardı. Şimdiye değin dengede kalmamı ve aklımı rahat ettirmemi sanıyorum Hazel sağlamıştı. Nedenini bilmiyorum ama ona fena halde tutulmuştum. Onu hele ki nişanlanmışken göremiyor oluşum ruhumun, büyük ve vahşi bir yengeç tarafından kıskacına alınıp canımı çıkarırcasına sıkıştırmasına benziyordu. Oldukça acı vericiydi.

GÜNDÜZ SERBEST (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin