Bölüm 5: Yalancıları Kimse Sevmez

171 52 44
                                    


Yapmam gerekeni yaptığımın farkındaydım

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Yapmam gerekeni yaptığımın farkındaydım. Bunun onlarla benim aramda aşılmasa zor olacak bir mesafe bırakacağının, bana karşı bu kadar fevri olduğum için belki de öfke duyacaklarının hatta bir sonraki fırsatta gelen herhangi bir mektubu bu kadar rahat okuyamayacağımın farkındaydım. Kanaat getirdiğim şeyse bana ulaşan bu yazının katiyen onlarla bir ilgisi olmamasıydı. Henüz bilmediğim şeyse ev sahipleri denilen belli ki bizi koruyan ve gerekli gördükleri zaman müdahale eden kişiler tarafından bana ulaştırılan tüm bakış açımı etkileyen bu mektubun, bu kadar tesirli olup sadece benim değil aynı evi paylaştığım diğer insanların da hayatlarına anında müdahale edebilecek kadar güçlü olduğuydu.

"Hazırlansan iyi olur. Bugün artık sana bir şeyleri öğretmemiz lazım. Boş geçirecek bir anımız bile yok. Senin için kıyafetler gönderildi. Onları giysen iyi edersin." dedi Selahattin'in sesi. Değil kafasını bakışını bile benden yana çevirmemişti. "Madem onunla bağlarını kopardın, bir süre konuşmazsanız iyi olur. Celil amca Gündüz'e paketini ver." Kastettiği kişi tabi ki Hazel'di.

Birkaç dakika sonra kucağımda bir kutu-içinde ayakkabılarım olmalıydı- ve güzelce katlanmış kıyafetler sarılıp sarmalanmış halde duruyordu. Dışarı çıkmak istemiyordum, aklımdan geçen gece olmasını böylece hepsinin uyumasını beklemekti. Ne var ki Selahattin hiç de buna tamam diyecek veya beni geride bırakacak gibi durmuyordu. Aksi davranmam durumunda evde bana sahip çıkacak herhangi biri kalmış mıydı emin değildim. Hazel'i şimdilik kaybetmiştim, dedelerse tamamen Selahattin'in kontrolünde gibiydiler. Onların da birer kapalı kutu olduklarının ve her birinin ayrı bir hikayesinin olduğunu artık fark ediyordum. Ne var ki onlara ulaşmak için uygun bir imkânım olmamıştı. Evin lideri Selahattin'di ve birazdan onunla -görünen o ki- baş başa bir yürüyüşe çıkacaktık. Bu benim için de ilk olacaktı. Mektubun yanması çok ama çok iyi olmuştu. Koruyucularıma sonsuz teşekkürler.

"Peki." dedim "Biraz uzaklaşın da giyineyim."

Yüzü bana dönük olan muhtar kafasını çevirmekle yetindi. Bu şekilde bana özel alan yaratmış olduğunu düşündü besbelli. Selahattin'se oflayıp pufladı ancak arkasını döndü. Hazel zaten çoktan ayrılmıştı aramızdan. Bu kadarı bana yeterdi. Amacım çalı bacaklarımı birilerinden saklamamdan ziyade anahtarı hiçbirinin görmesini istemememdi.

Kıyafetlerime baktım. Su yeşili renginde yumuşak bir gömleği aldığım gibi üzerime geçirdim. Pantolonum koyu gri tonlarında çok sayıda ceplere sahip işlevsel bir izci pantolonuydu. Pijamamda bana göz kırpan anahtarı pantolonun ceplerinden birine tıkıştırdım. Yakalanmamak için çok hızlı hareket etmiştim. Ayağımaysa sarı renkte sert tabanlı bir bot bırakmışlardı giymem için. Hem kıyafetler hem de bot tam bedendi. Bağcıklarını sıkıca bağladım. Kalan şeylere göz attım. Hâkî renginde üzerinde Yuva yazan bir şapka vardı. Dışarda güneş olduğunu bildiğimden kafama geçirdim. Bandajlarımın varlığını şapkayı takarken ki sürtünmeye kadar unutmuştum bile. Bir ara ona da bakmak gerekirdi. Yuva, diye düşündüm. Buraya böyle diyorlardı demek. Mektupta da böyle yazmıyor muydu zaten?

GÜNDÜZ SERBEST (Tamamlandı)Where stories live. Discover now