Bölüm 17: Uğursuz Mekan'a Giriş

88 39 41
                                    

Uğursuz mekanlara inanır mısınız bilmiyorum ama böylesi bir niyetim varken bu evin verandasına adımımı attığım an içimde çok karanlık bir şey hissettim

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Uğursuz mekanlara inanır mısınız bilmiyorum ama böylesi bir niyetim varken bu evin verandasına adımımı attığım an içimde çok karanlık bir şey hissettim.

Düşüncem, fikrim, planım... Her şey apaçık ortaya dökülmüş de kendimi çırılçıplak kalmış gibi savunmasız hissettim.

Günahların ve sevapların tartılıp kıyaslanacağı o anı tam şu an yaşıyor gibiydim. Yapabildiğim en derine gömdüğüm anılarım, korkularım, kaygılarım gözlerimin önünden akışı hızlandırılmış bir film şeridi gibi geçerken ellerimin titrediğini hissedebiliyordum.

Artık geldiğim bu yerle aramla ne bir sır ne de bir bilinmezlik kalmıştı. Kim olduğum ne istediğim ve ne düşlediğim altın tepside sunulmuş, seçerek almaları için üzerleri de bir güzel mumlanarak parlatılmış gibiydi.

Kendimi bir kez daha çırılçıplak hissettim.

Elim kapı ziline basıp ürkütücü bir takırtı sesine benzeyen ses yankılandığında yan tarafımdan hızla çekildim. Beni kendime getiren şey de yanılmıyorsam buydu.

"Ne yaptığını sanıyorsun sen? Delirdin mi? Sen zili çaldın! Aklından ne geçiyor! Oğlum şu haline bak! Korkunç görünüyorsun! Yoksa bir şey mi aldın? Gözlerin? Seni ahmak!"

Panikle debelenen Selahattin o an gözümde sudan çıkmış bir balık gibi görünürken bunun ne denli önemsiz ve saçma olduğunu düşündüm.

"Sakin ol, sadece yanımda dur ve sesini çıkarma." dedim.

Kapı topuzu çevrilip kapı aralandığında kanlı canlı bir köstebek deliğinin karşımda belirdiğini anlamıştım. Kapıyı açansa kör gözleriyle bu yerin her bir karışını bilen yaşlı bir köstebekti.

O hapı almamalıydım!

Kapıda beliren yüz oldukça tanıdıktı tanıdık olmasına da yine de birden karşımda görünce ne diyeceğimi bilemedim. Ben, dilim tutulmuşçasına öylece dururken hemen yanımda duran Selahattin o an tam olarak ne düşünüyordur, bilmek istediğim şey tamamen buydu.

İşte tam o anda karşı konulmaz bir biçimde içimden patlarcasına çıkan kahkaha ağzımdan gergin ortama düştü. Gülmeye başladım. Deli gibi, içmiş gibi, kafayı bulmuş bir keş gibi...

Kendimi tutamıyordum. Tutmak da istemiyordum.

Tanrım! Tam şu an Selahattin ne düşünüyordur? Onu buraya kadar getirdim ve plansız bir şekilde kapıya sürükledim. Elinde çantası, yüzünde hayal kırıklıklarıyla tam şu an kapının önünde beklerken ne düşünüyordur!

Bu o kadar komik cevapları aralayan bir soruydu ki kendimi tutamıyordum. Yarılırcasına kahkaha atıyordum.

Bu kadar irdeleyip kaçış dahil her şeyi ayarladığım, kaçış için tünel kazdırdığım bir iş için ne şairane bir girişti!

GÜNDÜZ SERBEST (Tamamlandı)Where stories live. Discover now