Bölüm 26: Geçmişe Kucak Dolusu Çiçekler

88 26 29
                                    

Kollarım serbest kaldığında, hissettiğim onca yoğun duyguya ve enerjiye rağmen hareketsiz bir şekilde öylece kalmaya devam edeceğimi bilmiyordum

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Kollarım serbest kaldığında, hissettiğim onca yoğun duyguya ve enerjiye rağmen hareketsiz bir şekilde öylece kalmaya devam edeceğimi bilmiyordum. Kan değişimi hızla devam ederken zihnim her saniye biraz daha berraklaşıyor, olanları anlayabilme kapasitem yavaşça kendine geliyordu. Nasıl bir terapiydi bilmiyorum ama bir nevi acılarımdan kurtuluyor gibiydim.

Peki ya acılarım olmazsa hala aynı kişi olabilir miydim?

Beni ben yapan, her ne olursa olsun yaşadıklarım ve yaşantım değil miydi?

Boğazımı sıkan, eklemleri çepeçevre saran bu karamsarlık hissi benden alınırsa tamamen çırılçıplak kalmaz mıydım?

Ne kadar sorunlu ne kadar hasarlı olursa olsun içimizdeki kusurları gizleyen tanrı dokunuşu derimiz bir çırpıda soyulup çıkarılsa halen güzel bulabilir miydik sevdiklerimizi ya da kendimizi?

Hala yüzlerine aynı dokunaklı duygularla bakıp aynı manaları yükleyerek hiçbir şeyden sakınmadan ölüme koşarmış gibi izleyebilir miydik onları?

Kusur belki de en başından beri gözlerimizdeydi. Gerçekleri görmemizi engelleyen de gözlerimizin yüklediği anlamlar değil miydi zaten? Birinin içindeki çarpık çirkinliği gizleyebilecek yegâne şey güzel bir yüzken, buna sahip değilken  yine de kanıp kovalar mıydık onu dağ taş demeden?

Hayatımızın içine hiç çekinmeden sıçıp, iyi dediğimiz ne varsa yok etmesine ve meraklı bir çocuk gibi her şeye çomak sokmasına izin verir miydik yine de?

Küçük hayatlarımıza, zavallı sorunlarımıza ne çok anlam yükleyip ne çok gam yaşamışız.

Karanlık sokaklarda ısrarla yolumuzu bulmaya çalışıp bir kere bile göğe bakıp huzur bulmamışız. Oysa ki gökyüzü nehri kadar güzel olan tek bir şey kalmış mıydı bina yığınlarına hapsolduğumuz şehirlerde?

Oysa onu yapmaktan bile acizce sadece yere bakmışız. Eğri büğrü, çıkıntılı taşlarla serili yollarda ömrümüzü heba etmişiz.

Her yeni fikir bir öncekini destekleyip güçlendirirken yıkılmış zihnimi yeniden inşa ettiğimi hissediyordum. 

Yeni olan her şey gibi buna da başta tepki vermeyi düşünen zihnim, aromasına hayran kaldığı bu yeni lezzet karşısında nutku tutulmuşçasına izliyordu. İzledikçe hayran oluyor, hayran oldukça da ne denli hatalar deryasında boğulduğunu anlıyor ve şaşıyordu.

Yeni benliğim gerçekten yeni miydi yoksa kaybolduğum delikte aranıp dururken bir zamanlar sahip olduğum şeyi unuttuğum için mi böyle geliyordu bilmiyorum ama gelen her neyse çoktan kabul etmeye razıydım.

"İşe yarıyor..." dedi doktor sesindeki mutluluğu bastırmaya çalışırken.

"Neler oluyor?" diye sordum. "Bana ne yapıyorsun?"

"Merak etme." dedi aynı ses telkin edici şekilde. "Zararımızın ne kadarını geri döndürebilirsek o kadar iyi değil mi?"

"Neden, neden hareket edemiyorum?"

GÜNDÜZ SERBEST (Tamamlandı)Where stories live. Discover now