50

70.3K 3.3K 1.7K
                                    

Medya ; Arslan ve çise temsili...🌼

▪▪▪▪

En sonunda kendimizi eve atabildiğimizde yorgunluktan koltuklardan birine oturup bir kaç dakikalığına gözlerimi kapatıp bedenimi dinlendirmeye başlamıştım.

" Sana tam üç saat önce eve gidelim dedim güzelim. Ama dinleyen kim!!! "

Koca bedenini hemen yanıma atan Arslan'ın homurdanmalarına sadece gülerek karşılık vermiştim.
Kendi yorgunluğu umrunda bile değilken ben yoruldum diye sinirlenen bu koca adama ne dersem diyeyim homurdanmaya devam edeceği için susmayı tercih etmiştim.

" Yemek yiyecek misin ? Yoksa uyumaya mı gidelim. "

Arslan'ın sorusuna ayağa kalktıktan sonra cevap vermiştim.

" Uyuyalım. Yarın daha bebişlerimin odasını hazırlayacağız... "

Cümlem biter bitmez elimden tutan Arslan'la birlikte merdivenlere yönelip odamıza ilerlemeye başlamıştık.

Kısa süre içinde duş alıp üzerimdekilerden kurtulduktan sonra rahat bir şeyler giyinip beni yatakta bekleyen kocamın yanına gidip açarak beklediği koca kollarının arasına girmiştim.

Gözlerim kapanırken düşündüğüm son şey iki küçük bebeğim ve Arslandı...

▪▪▪

4 AY SONRA :

( Kuzularım biliyorum biraz hızlı ilerliyoruz ama bildiğiniz üzere finale yaklaşıyoruz... Keyifli okumalar. )

▪▪▪

Güneş ışığının tepemde aydınlandığını hissedip kan ter içinde yataktan kalktığımda koskoca olmuş karnım sayesinde yataktan zar zor kalkmış hızli adımlarla banyoya ilerlemiştim. Resmen öldürücü bir sıcak vardı...

Kısa bir duş alıp üzerimi giyinip banyodan çıktığımda Arslan'ın hâlâ uyuduğunu görmüştüm.
Yanına ilerleyip uyansın diye yanağını öpüp konuşmaya başladım.

" Arslan bugün senin kardeşinin düğünü var. Sen hâlâ uyuyorsun... Kalk hadi..."

Cümlem bittiğinde gözlerini açmış olan Arslan hızla yataktan kalkıp kendini banyoya atmıştı.
Bende zaferin verdiği mutlulukla odadan çıkıp merdivenlerden inmeye başlamıştım.

Salona girdiğimde kahvaltı masasının hazırlanmış olduğunu görmüştüm. Tebessüm ederek mutfak kapısından bahçeye çıkıp her sabah alışkanlık haline getirdiğim gibi arka bahçedeki çay bahçesine ilerlemiştim. Burası korumaların durduğu yerdi. Turgut ve İlyas diğer korumalarla genelde burada kahvaltı yapıyordu. Arslan hazırlanana kadar iki muhabbet edip karnımı doyurmak için Turgut'ların yanına gitmiştim.

Beni gören Turgut her gün olduğu gibi sen iflah olmazsın bakışlarını üzerime üzerime gönderip rahat hir sandalye alıp gelerek oturmam için hemen yanına koymuştu.

" Sağol Turgut. Hadi yiyelim. Yiğenleriniz aç biraz biliyor musunuz? Hadi hadi çekinmeyin..."

Artık bu hareketlerime alışmış olan korumalar gülerek yemeklerini yemeye başlamışlardı. Bende onlara katılmıştım tabi...

Hayır bizim sofrada da simit oluyordu. Ama bu kadar güzel gelmiyordu tadı... Hem ben tek başıma kahvaltı yapmayı sevmezdim. Ee Arslan'da kahvaltı yapmaktan nefret ederdi... Bende soluğu can gardaşlarım Turgut ve Ilyas'ın yanında alıyordum.

Cihangir'lerde bir seçenekti tabii ama onlarda beni rahat bırakmıyorlardı. Yok onu yeme bunu ye! Yok prensesimize iyi bak.  Yok paşamız için pekmez yee...

ÇİSE'MWhere stories live. Discover now