24.Bölüm:"I Promise You Babe.."

5.4K 247 62
                                    

Masadaki salatalık dilimlerine baktım ve yüzümü buruşturdum. Annem her okullar başladığında bana diyet uygulardı. Pek uyduğum söylenemezdi. .Eve bile çikolata aşırdığım olurdu. Ama pek farkında değildi.

"Yine mi?" deyip salatalığı ağzıma attım.Bugünlerde fazlasıyla halsizdim ve dktor kanımın az olduğunu söylğyordu. Bir kaç kez kan taviyesi yapılmıştı ama pek işe yaramamıştı.

Ayakta bile zor duruyordum. "Hayır." dedi annem bir ilki yaşatıp. Yaptığı peynirli krepi önüme koydu. "Bugün okulun ilk günü şu geldiğimiz günlerde ağzına düzgün bir yemek koymadın."Tabağı işaret etti. Gerçi doğru söylüyordu. Geleli iki hafta olmuştu ve sürekli ağrılarımdan şikayet edip yemek yemiyordum.

Anneme göre Kanada havası çarpmıştı ve iklim değişikliği yüzünden ağrılarım vardı. Bir diğer teorisi ise ona karşı bir açlık grevi yaptığımla ilgiliydi. Justin'in yanına dönmem konusunda.

Aslına bakarsanız Justin'i düşünmeden geçirmediğim bir dakika bile yok. Sanki gözümü her kapayışımda karşımda duruyor ve bana büyük ellerini uzatıyor. Tutmak için ellerimi ona doğru uzattığımda ise toz bulutu olup odamın her tarafına yayılıyordu.

Bunlar bana onunla tanışmamın ilk günlerini anımsatıyordu. Yine aynısı oluyordu karşımda beliriyor ve benimle konuşuyordu. Tek eksik ise artık konuşmamasıydı. Öylece duruyordu.

Canımı sıkan delirmiş olmam düşüncesi değildi. Onun bu sefer gerçekten burada olmadığını bilmemdi. Beynimde oluştuduğum bir hayalden başka birşey değildi.

"Tabağın bitecek Samantha." dedi annem otoritesini göstererek. Kafamı hafif bir biçimde salladım ve bıçakla krebi kesip bir bölümünü ağzıma attım. Normalde mideme şölen verecek krep şimdi tatsız tutsuz geliyordu. Bu yüzümü buruşturmama neden oldu.

"Yemiyeceğim." dedim tabağı itip. Annem bana bakıp tepki göstermeden salatalıklarını ağzına attı. "Artık konunun hastalığın olmadığını düşünmeye başladım küçük hanım." Yeni aldırdığı şekilli kaşları yukarı kalktığında masanın kenarındaki sırt çantama uzandım ve sanlayeyi itip masadan kalktım.

"Saçmalama anne."

"Saçmaladığım yok Loretta, hala o uçuk aklının Justin denen serseride olduğunun farkındayım."

"O serseri değil."

"Bana karşı geldiğini görmek kötü, bunu da mı o öğretti?" Son salatalığını da ağzının içine fırlatıp dişleriyle sert baskılar gösterdiğinde ağzında çiğnenen salatalıktan kırılma sesleri çıktı.

"Biliyor musun?" dedim mutfak kapısından çıkarken. "Moralimi bozmana izin veremem. Bugün okulun ilk günü ve iyi değerlendiricem."

Çantamı sırtıma asıp kilitli kapıyı açtım. Mutfaktan seslenen annem iyice sinirlerimi bozmuştu. "Anahtarını al, bugün geç gelicem." Dişlerimi gıcırdattım ve anahtarı şortumun cebine attım."Sürtük." diye fısıldadım kendi kendime. Aynı lanet bir sürtük gibi davranıyordu.

Sürekli kendini birşey sanan tavırları ve bugünlere seni ben getirdim diyen bakışları. Tamamen lanet olasıydı. Justin burada olsaydı eğer-

Ama burada değil alış buna! dedi iç sesim beni keserek. Tamamen doğru olduğunu bildiğim halde kabul etmek istemiyordum.Kafamı kaldırıp durakta beni bekleyen sarı servise doğru ilerledim. Kağıları beni gödüğünde açıldı ve servisçi Markus eskimiş beyzbol şapkasının ardından bana baktı. Yüzüne yayılan sakallarını kestirmişti ve kendine yeni bir görünüm sağlamak için saçlarını kestirmişti.

Senden Korkmuyorum..(Justin Bieber Fanfiction)Where stories live. Discover now