13 {Çekim Gücü} 13

675 86 90
                                    

(...)

Onu dinlediğimi öğrenirse aramızdaki iletişim daha başlamadan biterdi. Zaten hali hazırda olan sapık damgama bir de röntgencilik eklenir, düşüncesi bile tüylerimin ürpermesine ve sağ tarafımda çatlaklar oluşmasına sebep olurdu. Olmadığım biri gibi algılanmak, konu Taehyung olmasaydı umurumda olmazdı fakat onun aurasının çekim gücüne çoktan kapılıp gitmiştim.

Şimdi yeni yeni oturmaya başlayan insani ilişkilerimizi daha en başından zedeleyemez, onu kırmayı göze alamazdım.

"Sanırım birkaç kere gördüm ama dikkatli bakmadığım için öylesine biri sanmıştım."

Anladığını belirten mırıltılar çıkardı. Yine kaşlarını hafifçe çattı. Sanırım bunu düşündüğü zamanlarda yapıyordu çünkü öyle minik bir devinimdi ki bu, onu tatlı bile gösteriyordu. Dilimdeki bitmek bilmez yalanlarımla onun tatlılığını hak ediyor muydum acaba.

Çekim gücü. İnsanlar arasındaki çekim gücüne inanır mısınız? Birini ilk gördüğünüz anda bağrınıza basmayı isteyecek kadar ısınır mısınız? Bu durumu herkes her zaman, her insanla yaşamaz. Yaşamamalıdır da zaten.

Hana geçen sene, bir süre amcasında kalmak zorunda olduğu için okula otobüsle gelirdi. Her sabah bana otobüsün ne kadar kalabalık ve bunaltıcı olduğundan dert yanardı. Ama bir sabah bana öyle bir şeyden bahsetti ki, işte ben o an inandım çekim gücüne, gücümüze.

Otobüsün en arkasında otururken, sol çaprazındaki önünde kalan koltuğa bir kız oturmuş. Ama ne kız! Onu sadece arkadan ve yandan görmüş fakat gözünü bir saniye bile ayıramamış, çekim gücü onu esir almış. Sarı kıvırcık at kuyruğu saçı, okyanus kadar mavi gözü, kemerli burnu ve sıcaktan kızarmış beyaz teniyle o kadar güzel görünüyormuş ki, dışarıdan bakan herkesin sadece normal biri görmesine rağmen Hana o kıza çekilmiş. O gün bana anlattığında sadece onun görünüşünü beğendiğini ve ondan etkilendiğini düşünmüştüm ama Hana homoseksüel değildi. O sadece bir simaya çekilmişti. O kız onu gözünün ucuyla bile görmemişken, Hana tekrar görebilmek ve belki de tanışabilmek umuduyla her otobüse bindiğinde gözleri aramıştı onu. Ama ne yazık ki bir daha göremedi. Hâlâ bazen durup dururken aklına o kız gelir, onu merak ederdi. Acaba şuan ne yapıyor? Sağlığı yerinde mi? Hâlâ gözlerindeki parıltı duruyor mu?

Böyle şeyleri bana sorup kafamı ütülerdi. Ama ütülendiğim yere fena kapak atmıştım. Taehyung hakkında da aynılarını hissediyordum. Tek şansım onu istediğim zaman görebiliyor oluşumdu.

Hana'nın bu yaşadığı çekim gücünden mi yoksa bizim şaşkın kızın takıntısından mı bilemem. Ama benim yaşadığım tam olarak çekim gücüydü.

Teneffüsün bitmesine az kalmıştı ve ben hâlâ ölesiye açtım.

"Taehyung, sorun olmazsa yemeğimi bitirebilir miyim? Sabah kahvaltı yapamamıştım. İstersen sana da verebilirim?"

"Elbette yiyebilirsin. Teşekkürler ben tokum."

Başımla onaylayıp tostumdan küçük ısırıklar almaya başladım. O da sessizce beni izliyordu. Gözleri üzerimdeyken yemek biraz zordu ama şuan açlığım daha ağır basıyordu. Isırıklarımı çiğnerken arada bir yüzüne bakıyor, yapmacık bir tebessüm takınıyordum. O da karşılığında kocaman gülümsüyor, sanki çok gurur verici bir şey yapıyormuşum gibi gözünü hiç ayırmadan beni izliyordu.

Umarım yapmacık güldüğümü anlamaz derken birkaç küçük öksürük bıraktıktan sonra elini uzattı.

"Ben gideyim, tanıştığıma çokça memnun oldum Jungkook."

•Jungle // Taekook•Where stories live. Discover now