12 {Sen Renksin} 12

619 95 96
                                    


İstemsiz olarak tekrar öksürdüm ve ona şaşkınca bakmaya başladım. Aklıma gelen tek önemli konu benim yediğim haltları öğrenmesiydi. Umarım düşüncelerim beni yanıltırdı.

"Ah tabii. Dinliyorum.''

Gergindim. Keman telleri kadar gergindim. Ama dokunsanız kopacaktım. Yediğim tostlar bile karnımda Taehyung'un diyeceklerini merak ediyor, bekliyordu. Sözüne başlamadan geçen 2 saniyelik süre 2 yıllık bir bekleyiş gibiydi. Hemen söylesin ve bu stresten kurtulayım. Ne olacaksa olsun ama bitsin.

Derin bir nefes aldı ve gözlerini kaçırarak konuşmaya başladı.

''Anlatacağım şeyleri araya girmeden ve düzgünce dinleyeceğine söz verir misin?

Neden böyle bir söz bekliyordu? Ne anlatacaktı da bu kadar tereddütlü ve çekingendi? O her dakika beni şaşırtmaya ve düşündürmeye devam ediyordu. Galiba bu alışacağım en iyi şeydi.

''Söz veriyorum. Lütfen sakin ol ve anlat."

''Bak dünden beri kafamı kurcalayan şeyler var. O evi boş sanıyordum, kendimi orada yalnız ve izole hissediyordum ama değilmiş. Bilmiyorsun ama bahçenizdeki bir ağaçla arkadaş oldum ve ona çok bağlandım. Her şeyimi ona anlatır, onunla kitap okur, boş vaktimde kendimi onun yanında bulur oldum. O evde sizin yaşadığınızı öğrenince bir daha gelmemeyi planlıyordum ama hayalimde bile Lujon'dan ayrı kalamıyorum. Ah bunu da bilmiyorsun Lujon benim arkadaşımın ismi. Kısacası bahçenize yine gelebilir miyim? Dün gelebilirsin demiştin ama tamamen emin olmak istiyorum. Dürüstçe cevap verebilirsin istersen gelme de diyebilirsin.''

Nefes almadan dinliyordum dediklerini. O kadar utanıyordum ki, bilmiyorsun dediği şeyleri adım gibi biliyordum. Ağzımı açıp cevap verecekken beni susturdu ve devam etti.

"Lütfen konuşmadan önce iki kere düşün. Eğer bana deli muamelesi yapacaksan şimdi kalkıp gideyim. Gelmememi istiyorsan direkt gelme de. Kendimi kötü hissettirecek şeyleri yeterince duydum zaten. Senden tek bir cevap istiyorum, gel ya da gelme."

O anlaşılmamaktan korkuyordu. Anlaşılmak istiyordu ama belli ki bu zamana kadar kimse onu olduğu gibi kabul etmemişti. Benden de bir tekme yemek istemiyordu. Söyleyeceğim tek olumsuz kelimede hiçbir şey demeden çekip giderdi. Çünkü o artık başka cümleler duymak istiyordu. Duyuracaktım.

"Taehyung o kadar şaşırtıcısın ki, nutkum tutuluyor."

Söylediğim şeyleri düşünmeden söylemiştim. Bana iki kere düşün demişti ama ben bir kere bile düşünmemiştim. Sadece bu kelimeler bir an önce onun kulaklarında yer edinmek istemişlerdi ve ben sadece aracıydım.

"Ne demek istiyorsun, anlamadım."

"Demek istiyorum ki, bizim bahçemiz o kadar bakımsız, solgun, neşesiz ki; sen her adımını attığında yeni yeni çiçekler ve otlar peydah ediyor. Sen bahçemizin rengisin. Israr ediyorum, lütfen istediğin zaman gelmeye devam et. Sen Lujon'la birlikteyken fazla göz alıcısın."

Açlık başıma mı vurmuştu yoksa bu söylediklerim sadece söylemeyi istediğim şeyler miydi emin değildim. Sanki bu sözleri duymalıymış gibi hissediyordum, biri ona bunları söylemeli, hissettirmeliydi.

Sözüm bittiğinde birkaç saniye duraksamış, ardından utangaç bir gülüşle gözlerini kaçırmıştı.

"Ben şey... teşekkür ederim. Ah teşekkür demişken bir şey için daha teşekkür etmek istiyorum. O gün tuvalette beni güldürdüğün için de teşekkür ederim, iyi hissetmiştim."

Şimdi utanarak gülme sırası bana geçmişti. Rezil hissediyordum ama onu iyi hissettirdiğim için mutlu olmuştum.

"Ah o mu, şaşkın şaşkın bir şeyler söyleyivermiştim işte, iyi hissettirdiysem ne mutlu."

Ortamı sessizlik kapladığında gözlerim önümdeki tostlara kaydı. 4 tostumun henüz 1 tanesini yiyebilmiştim.

Taehyung'a baktığımda sırıttığını fark ettim. Bir tostlarıma bir bana bakıyor, dudaklarını birbirine bastırıyordu.

"İster misin? Paylaşabiliriz."

Gözümle tostumu ima edip sorduğumda yerinde kıpırdanmış, keyifli bir tonda konuşmuştu.

"İstediğim için değil de, hepsinin senin mi yiyeceğini merak ettiğim için bakmıştım. İştahlı olmalısın."

Kısık sesli bir kahkaha atmıştım, ardından aklıma neden bu kadar çok tost aldığım geldiğinde yüzüm düşmüştü. Ona anlatamazdım ki. Yüzümün düştüğünü fark etmiş olacak ki hareketli bir endişeyle konuştu.

"Hey yanlış anladın! O anlamda söylememiştim, şişman olmadığın bariz belli zaten, sadece şaşırdığım için öyle söyledim üzgünüm."

İlkinden daha yüksek sesle güldüğümde o da benimle birlikte gülümsemişti. Onunla konuşurken çok eğleniyordum.

"Onun için değildi boş versene. Sınıfın kaçıncı katta?"

"Giriş katında. Seninki?"

"Birinci katta."

Tekrar sessizleştiğimizde bu sefer bunu Taehyung bozmuştu.

"Şey, bahçenize çok yakıştığımdan bahsetmiştin, beni hiç gördün ya da duydun mu?"

Düşünmeden konuşmanın bedeli bu olsa gerekti. Ne söyleyeceğimi düşünmek beni strese sokmuştu. Her şeyi dürüstçe söylemek istiyordum ama benden uzaklaşır diye ödüm kopuyordu. O yüzden ben de böyle bir şey söylemeye karar vermiştim.

(...)

——

Bölümle ilgili görüşlerinizi bu kısımda belirtebilirsiniz. 💜

•Jungle // Taekook•Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt