2. Bölüm:"Aile"

193 20 124
                                    

İkinci bölümle ben geldim.

Sizce bölüm atma sıklığını nasıl yapalım fikrinizi yazın lütfen, size göre atacağım.

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın şimdiden teşekkürler, iyi okumalar 🔥

Bölüm şarkısı: Kalben~ Sadece

2. Bölüm: "Aile"
"Ölümsüz olmak için ölmek gerekiyor..."

🍂

Hayatta herkesin belirli umutları vardır. Herkesin gerçekleşmeyeceğini bildiği halde kurduğu hayaller vardır. Öyle büyük hayaller kurmadım ben. Gerçekten. Ne bileyim, ben sadece... Annemin bana değer verdiğini hissetmek, babamı görmek isterdim.

Aile her şeyin teminatıdır. İnsan ailesinden belli olur derler. Bir çocuk her zaman bilmelidir ki, ne olursa olsun arkasında iki insan vardır, annesi ve babası.

Sessiz geçen bir yolculukla evin oraya geldiğimde etrafta kimse yoktu. Çantamı omzuma takıp kapının önüne geldim. Kapıyı çaldığımda Mine Abla kapıyı açtı. "Hoşgeldiniz Larin Hanım, anneniz-" dediğinde elimi kaldırarak onu susturdum. "Haberim var." Deyip direkt odama çıktım.

Dakika bir gol bir, eve girdiğim gibi siyah taraf ortaya çıktı. Bu ev asla bana yaramıyor. Depresif yanımı ortaya çıkarıyordu.

Odamdan içeri girdiğimde direkt sağ tarafta bir kapı vardı. Burası tuvaletti. Kapının -odaya girdiğimiz- hemen karşısında büyük bir cam, önünde de genelde kitap okuduğum bir koltuk vardı. Koltuğun sağ tarafında çalışma masam ve raflarım vardı. Koltuğun karşısında iki kişilik yatağım yanında da komedinim vardı. Komedinin yanında demir askılık ve askıda birkaç parça kıyafet vardı. Yatağın karşısında -yani giriş kapısının solunda- bir boy aynası vardı. Ve her şey siyahtı...

Çantamı odanın herhangi bir yerine atıp aynanın önüne oturdum. Sırtımı duvara yasladığımda kendime bakıyordum.

Bu hale gelmemi sağlayan ailem miydi, ben mi? Göz altlarım kızarık, yüzüm bembeyaz, elim ayağım titriyor. Gerçekten, hiçbir genç kız olduğum konumu istemezdi.

Ayağa kalkıp askılıkta asılı olan pijamalarımı alıp banyoya girdim. Üzerimdekileri çıkartıp kirlilik sepetine attım ve banyoya girdim.

Suyun altına girdiğimde, su sanki düşüncelerimi uyuşturmak için soğuk akıyordu. Ve ben suyun ısısını değistirmedim. Sırtımı soğuk duvara yaslayıp yere oturdum ve tir tir titreyerek soğuk bir duş aldım. Belki bana mazoşist diyebilirsiniz. Çünkü dışarıdan bakılınca öyle görünüyorumdur. Kendini tokatlatan, kusturan ve soğuk suyla tir tir titreyerek duş alan bir kız. Fakat bunların hepsi onlar yüzünden yaşıyorum. Zihnimdekiler yüzünden. Susmuyorlar. Sustuklarında da konuşmuyorlar. Ne onlarla ne de onlarsız yapabiliyordum.

Duştan çıktıktan sonra bedenime havluyu sardım ve banyodan çıktım. Havluyu koltuk altıma sıkıştırıp yüzüme nemlendirici krem sürdüm.

Yüzüm kremi emince havluyu çıkarttım ve siyah düz renk pijamalarımı giyindim. Banyodan çıkıp odama geçtiğimde masamda yemek tepsisi olduğunu gördum. Yüzümde buruk bir tebessümle masaya oturup koyulan yemeklere baktım. Mercimek çorbası ve mantı vardı. Mantıyı ne kadar sevsemde yemeyecektim.

Çorbayı içtikten sonra tepsiyi bir kenara koyup bilgisayardan Gizem'i aradım. Biraz beklettikten sonra açtı. "Otellere baktın mı? Belgrad Ormanı'nın orada mükemmel bir otel var, ona ne dersin?" Dediğinde gözümü devirdim. "Sanda selam Gizem, iyiyim sağol. Ayrıca kampı İstanbul'da yapmayacağız."

"Geç Kaldın"Waar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu