33 - ❝Muazzam bir sayıydı!❞

2.3K 206 207
                                    

KASIM 1976

Yılın ilk değil ama en önemli Quidditch maçı gelmişti bizim için. Özellikle James, takım kaptanı olduğunu bugün ilk kez iliklerine kadar hissediyordu. Herkes ona güvenirken takımını ve evini yarı yolda bırakmaktan korkuyordu.

Sonuçta ezeli rakibimiz Slytherin'e karşı oynayacaklardı.

"Ya her şey çok kötü giderse?" diye sordu James tedirgince alt dudağını dişlerken. Gözleri gergin bir şekilde kahvaltı eden takım arkadaşlarındaydı. "Ya başaramazsam?"

Gözlerimi devirip onu yanağından tuttum ve bana bakmaya zorladım. "Ravenclaw ile olan maçı kazandık James. Hem de büyük bir farkla. Harika oynadınız, şimdi de aynı performansı sergilememeniz için hiçbir sebep göremiyorum."

"Ama Slytherin-"

James'in dudaklarına işaret parmağımı bastırıp onu susturdum. "Şşşt, beni dinle kaptan." dediğimde ela gözleri masum masum bana bakıyordu. "Hogwarts'ın gördüğü en yetenekli Quidditch oyuncususun ve muhteşem bir kaptansın. Takımımız önceden olduğundan çok daha iyi oynuyor çünkü başlarında sen varsın."

"Beni nasıl şımartacağını çok iyi biliyorsun Black." diyerek sırıttığında gülümsedim. "Eh, on bir yaşından beri dip dibeyiz James, bırak da birkaç taktiğim olsun." dedikten sonra uzanıp James'in çatalını aldım ve ucuna bir domates takıp "Şimdi kahvaltını et kaptan ve benim sana inandığımın bir parçası kendine inan. Bu maç bizim." dedikten sonra domatesi ağzına attım.

James'i pohpohladığım motivasyon konuşmasından sonra yüzündeki gözle görülür rahatlamaya güvenerek kendi kahvaltıma döndüm. Hufflepuff evinden iki kişi bu maç için bahis yatırmak isteyenlerin arasında dolaşıyordu.

Peter'ın bahis oynadığını gördükten sonra elimi havaya kaldırdım ve "Gryffindor'a dört galleon yatırıyorum." dedikten sonra küçük kesemdeki galleonları çıkarıp çocukların elindeki kutuya attım. 

Çocuklar yanımızdan uzaklaşırken James dehşet içinde "Bunu niye yaptın?" diye sordu. "İnsan bir galleon yatırır, dört de ne?"

Omuz silktim. "Sana ve kaptanlığını yaptığın takıma güvenimin somut bir göstergesi." dedim. "Hem ayrıca artık dört galleonum için kazanmak zorundasın!" 

James başını iki yana sallayarak yerinden kalktı. "Biz çadıra gidelim, maç yirmi dakika sonra başlayacak. Isınma ve motivasyon konuşması derken ancak yetişiriz." dediğinde başımı sallayıp onu onayladım. Dudaklarını başımın tepesine bastırdıktan sonra ellerini çırparak "Takım, hadi gidelim." diye seslendi ortaya.

Gryffindor takımı ayağa kalkıp uzaklaşırken masadan onlar adına yükselen tezahürat ve alkışlarla uğurlanmışlardı. Sirius abartılı bir reverans yaparak adeta yerlere kadar eğildi Gryffindor masasının karşısında ve onun bu tatlı haline hepimiz güldük.

Maça dakikalar kala yanımda Peter, Remus ve Lily ile tribünlere yürüyordum. Lily, Quidditch'i pek sevmese bile evimizin maçlarını takip eder ve mutlaka tezahürat yapardı. Çünkü Gryffindorlar birbirlerine kenetli halde dururlardı, bizi hiç kimse ayıramazdı.

"Yollarımız burada ayrılıyor." dedi Remus. Maçın anlatıcısı kendisi olduğu için ona veda edip ayrı yönlere gittik.

"Kazanırsak bu gece büyük bir kutlama var." dedi Peter. "Kaybedersek de Tanrı yardımcımız olsun." 

"Yahu nedir sizin bu negatifliğiniz bugün? Kazanmamamız için ortada hiçbir sebep yok, sakin olun." dedim emin bir tavırla. 

"Val haklı." dedi Lily. "Biraz pozitif olalım yoksa gerginlikten öleceğiz. Özellikle Potter'ın o hali neydi, yüzü bembeyazdı." 

𝐊𝐔𝐂𝐔𝐊 𝐁𝐄𝐘𝐀𝐙 𝐘𝐀𝐋𝐀𝐍𝐋𝐀𝐑 「Jᴀᴍᴇꜱ ᴘᴏᴛᴛᴇʀ 」Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt