12 - ❝Seni ısıtmak varsa.❞

2.4K 232 214
                                    

AĞUSTOS 1976

Üzerimden damlayan sular ve ağustosa rağmen esen rüzgar birleştiğinde beni tir tir titretiyordu. Tekrar bir rüzgar estiğinde irkildim. İrkilişime kahkaha atan Sirius'a ise dik dik baktım. 

Yalan da olsa kuzen dedim hale bak.

"Komik değil." dedim dişlerimin arasından. 

Islak saçlarım yüzüme yapışmıştı, tıpkı kıyafetlerim gibi. Kollarımı kendime dolayıp bir miktar sıcaklık kazanmaya çalışsam da başaramadım. Çünkü iç çamaşırıma kadar ıslaktım! 

Titreyerek yürümeye devam ederken beni saran kollarla durakladım ve başımı kaldırıp James'e baktım. Bu hamleyle şaşırmıştım, hem de oldukça şaşırmıştım. Beni neredeyse bir aydır itinayla görmezden gelmeye çalışan çocuğa ne olmuştu şimdi?

"Çok titriyorsun, benim sıcaklığım biraz iyi gelir." diye mırıldandı James, gözleri hala gözlerime değmiyordu. Omzuma, kollarıma, ayakkabılarıma falan bakıyordu itinayla.

"Teşekkür ederim." dedim tıpkı onun gibi sessizce.

Sirius'un gri gözleri yine üzerimizdeydi. İlk geldiği gün James ile aramda geçen o tuhaf enerjiyi hissetmiş, o günden beri de bizi izlemeye almıştı. Henüz bir şey söylememiş olsa da yakında ikimizi de ayrı ayrı kıstıracağına emindim.

Evlerine doğru yürürken James kollarını sımsıkı omuzlarımdan bana dolamış, beni bedenine çekmişti. Esen her rüzgarda James'in kokusu burnuma doluyordu ve yutkunma isteğimle baş ediyordum. Üstelik sıcak kollarının beni tüm kötülüklerden korumak istercesine üzerime dolanmış olması hiç yardımcı olmuyordu.

"Nasıl düştün ama." dedi Sirius tekrar benimle alay etmeye başlayarak.

Ağzımı açıp yanıt vermek üzereyken James'in "Kız buz gibi oldu Pati, hasta olacak senin yüzünden." dedi. "Alay etme de eve gidelim, kurulansın."

Sirius aradığı ipucunu bulmuş bir dedektif edasıyla gözlerini kısıp "Gidelim tabii." dedi ve adımlarını hızlandırdı.

Dudaklarımı dişledim, bu işin sonu çok kötü olacaktı.

"Üşüyor musun hala?" diye sordu James yüzünü bana doğru eğerek.

İşte bunu yapmamalıydı. Göz göze geldiğimizde ikimiz de anlaşmışız gibi yürümeyi durdurduk ve birbirimize baktık uzun uzun. James'in ela gözleri öyle güzel parlıyordu ki bu parıltıya bile övgüler dizilebilirdi.

"Çok değil." dedim hafifçe gülümseyerek. "Seni de ıslattım ama."

James'in gözleri konuşurken hareket eden dudaklarıma kaymış, onları izliyordu. Dudaklarıma baktığını fark ettiğimde istemsizce nefeslerim düzensizleşti. "Sorun değil." dedi derinden gelen bir sesle, gözleri hala dudaklarımdaydı. "Ucunda seni ısıtmak varsa biraz ıslanırım."

Boğazıma bir yumru oturdu. Böyle güzel bakarsa, bu kadar yakınımda olursa, böyle güzel gülümserse... Nasıl ona kapılmadan durabilirdim ki? Nasıl James'in mükemmelliği karşısında erimezdim?

Tamam, bana arkadaşı olarak böyle davrandığını kendime telkin etmeliydim. Eskiden de böyleydik biz, sürekli samimi, James'in endişeli, üzerimize titreyen tavırları... Her şey eskisi gibi sadece kalbim en ufak şeyden ümitlenmeye çalışıyor.

O zaman bu çocuk niye dudaklarıma bakıyor?!

Sonunda durduğumuzu fark edip tekrar yürümeye başladığımızda Sirius bizden epey uzak kalmıştı, ona yetiştiğimizde evi gördük ve sonunda üzerime kuru şeyler giyecek olmanın verdiği mutlulukla hemen içeri adımladım.

𝐊𝐔𝐂𝐔𝐊 𝐁𝐄𝐘𝐀𝐙 𝐘𝐀𝐋𝐀𝐍𝐋𝐀𝐑 「Jᴀᴍᴇꜱ ᴘᴏᴛᴛᴇʀ 」Where stories live. Discover now