13 - ❝İçi boş dizeler.❞

2.3K 226 153
                                    

AĞUSTOS 1976

Etrafa meraklı gözlerle bakınırken Remus beni kolumdan tutup kendine çekti. Gözlerim onun kehribar rengi gözlerine döndüğünde "Kaybolacaksın, bizden ayrılma." diye tembihledi.

Gözlerimi devirdim ve Remus'un beni çekiştirip Sirius'la James'in yanına götürmesine izin verdim. Peter arkamızdan gelirken elindeki çikolatayı yiyordu. Boynuna asılı olan fotoğraf makinesini kullanmaya her an hazırdı.

"Eee, ilk durağımız neresi?" diye sordu merakla Sirius. Muggle Londra'sına geldiği için heyecanlı olduğu halinden belliydi. Sürekli sırıtıyor, etrafındaki her şeye merakla bakıyordu. 

Remus ve Peter hariç kalanımız muggleların arasına ilk kez karışıyorduk ve bunun için fazlasıyla hevesliydik. Onların yaşayış tarzlarını, büyü olmadan zorluklarla nasıl baş ettiklerini görmek için sabırsızlanıyordum.

"Ben diyorum ki ilk başta Buckingham Sarayı'na gidelim." 

Peter hevesle sırıtsa da James kaşlarını kaldırıp "Orası da neresi?" diye sordu. 

"Kraliyet ailesinin yaşadığı saray." diye açıklamaya başladı Remus. Anlattığı şeyleri pek dinlediğimi söyleyemezdim, gözlerim daha çok yürüyerek bir yerlere giden mugglelardaydı. Ne kadar da sade bir hayatları vardı.

Hemen burunlarının dibindeki büyücülük dünyasının girdiği kargaşadan bir haberlerdi.

"Val!" Bana seslenen kişi bu sefer Sirius'tu. Ona döndüğümde kafileden geri kalmış olduğumu görüp adımlarımı hızlandırdım ve onlara yetiştim. "Ne bakınıyorsun etrafına şapşal gibi?" 

"Hayatımda ilk kez geliyorum, biraz incelemek istedim ne var bunda?" dedim Sirius'a tersçe bakarak. 

"Yok, dalgınsın sen. Uzaklara bakarak ne düşünüyorsun, Çatalak'ı mı?" Sırıtarak söylediklerine karşın mideme yumruk atılmış gibi hissetmeme engel olamadım. Bu hissi bastırabilmek adına da Sirius'un dudaklarına elimin tersiyle tokat attım.

Sirius homurdana homurdana arkadaşlarının yanına dönerken sırıtarak Peter'ın yanına ilerledim. Sarı saçlarını düzeltmeye çalışarak bana döndü, gülümsedik birbirimize. "Nasılsın Val? Tatil nasıl geçti?" 

"Biraz tuhaftı." dedim gülümseyerek. 

"Jameslerde kalmışsın tüm yaz." Mavi gözleri merakla bana bakıyordu. "James mektup yazdığında bahsetti."

Sıkıntıyla at kuyruğu yaptığım düz siyah saçlarımdan kaçan bir tutamı kulağımın arkasına sıkıştırdım. "Evet, öyle oldu." dedim. 

Çikolatasından bir parça kırıp bana uzattı. "Yemek ister misin?" Gülümseyerek çikolatayı aldım ve ağzıma attım. "Sağ ol Pete." dediğimde omuz silkip kendince önemli olmadığını gösterdi.

"James'le aranız mı kötü sizin?" 

"O kadar mı belli oluyor ya?" diye homurdandım. Peter grubun sessiz sayılabilecek bir üyesi olsa da iyi bir gözlemciydi ve James ile aramdaki tuhaf rüzgarları fark etmemesi imkansızdı. "Aramız kötü değil de bir tuhafız."

"Ne oldu? Yardım edebileceğimiz bir şey var mı?" diye sordu samimiyetle. 

"Önemli bir şey değil." dedim ve gülümsedim soru sormaması için. "Geçen bir konu yüzünden tartıştık, onun havasını atamadık üzerimizden."

Peter başını sallayıp beni onayladı. James ile arada tartışırdık bunu bu gruptaki herkes bilirdi, sonuçta ben gruptaki herkesle en az bir kere tartışmışımdır ama hemen barışırdık, şimdi ise öyle gözükmüyordu.

𝐊𝐔𝐂𝐔𝐊 𝐁𝐄𝐘𝐀𝐙 𝐘𝐀𝐋𝐀𝐍𝐋𝐀𝐑 「Jᴀᴍᴇꜱ ᴘᴏᴛᴛᴇʀ 」Where stories live. Discover now