28 - ❝Annemle son bağım.❞

2.3K 215 265
                                    

7 EKİM 1976

Üzerime atılan konfetilere ve Peter ile Remus'un tuttuğu alkışa gülümseyerek baktım. Sabah kahvaltısına gitmeden önce ortak salona girdiğim ilk anda üzerime yağan renkli kağıtlarla neye uğradığımı şaşırmış hemen sonrasında bugünün doğum günüm olduğunu anımsayıp her şeyi fark etmiştim.

"Doğum günün kutlu olsun benden sonraki en mükemmel Black!" diye çığırıp üzerime atlayan Sirius'a gülerek kollarımı doladım. Sımsıkı çekmişti beni kendine ve sevgi mi gösteriyor öldürmeye mi çalışıyor tam anlamamıştım.

"Sirius, boğuluyorum." 

"Bu yıl her şey çok daha güzel olacak." dedi fısıldayarak. Sesi aniden ciddileştiğinden yüzümdeki gülümseme solmuş, yerini düşüncelerimi asla terk etmeyen kişinin hatırasının hüznü almıştı. "Sözüm olsun her şey yoluna girecek."

Dudak büktüm. Söyleyebileceğim binlerce şey vardı. James'in beni nasıl kırdığını, Lily'yi hala severken birlikte olamayacağımızı, babamı, değersizliğimi ve daha nicesini anlatabilirdim ama uğraşmadım.

"Umarım." dedim ve ondan uzaklaşıp tekrar gülümsedim. 

Remus ve Peter da sırasıyla bana sımsıkı sarılırken onların varlığıyla güç buldum. Arkadaşlarıma şükrediyordum gerçekten. Peter ile ayrıldığımızda ortak salonun bir köşesinde beni yüzünde küçük bir gülümsemeyle izleyen James'i buldu gözlerim.

Ela gözlerdeki tanıdık sevecen ifade içimi ısıtırken bakıştık. Yerinde doğrulup bana doğru bir adım attığı an Siriuslara "Hadi, kahvaltıya inelim!" dedim. Onları peşimden sürükleyerek ortak salondan çıkarken James'in asılan yüzünü fark etmiştim.

Büyük Salon'a girdiğimiz anda bana koşarak kollarıma atılan Lily ile neşeli bir kucaklaşmayı paylaştık. "Doğum günün kutlu olsun!" dedi arkadaşım hevesle. "İyi ki varsın." 

"Siz de." dedim yumuşak bir sesle. Hala ona sımsıkı sarılıyordum. "İyi ki varsınız." 

Benden uzaklaşıp elimi tuttu Lily. "Hadi gel." diyerek masaya sürüklediğinde onun bu hevesli haline sırıtmadan edemedim. 

Masaya oturduğumuzda Marlene sırıtarak bana göz kırpmıştı. Bir şeyler karıştırdıklarını o an anlayıp merakla yüzlerine baktım. Ta ki gözlerim önümdeki tabağa dönene kadar. Tabağın üzerine konmuş küçük, süslü bir kek ve üzerinde yanan tek mum ile "Ya kızlar." dememe engel olamadım.

"İlk mumunu bizim için üfle istedik." dedi Lily kocaman bir gülümsemeyle. "Hadi, dilek tut."

Dilek dilemeden mumu üflediğimde Marlene "Eee ama dilek tutmadın! Olmadı bu." diye hayıflandı. Omuz silkip kekin ortasına sapladıkları mumu nazikçe çıkardım. "Bu keki nereden buldunuz?" diye sordum.

"Ben yaptım!" Lily yeşil gözleriyle bana bakıyordu. "Tadına baksana, güzel olmuş mu?" 

Kekten bir ısırık alıp çiğnerken baş parmağımı kaldırıp çok güzel anlamında bir işaret yaptım. Marlene ve Lily beşlik çakıp görevi başarıyla tamamlamanın sevinciyle benim keki yememi izlerken ben de gülümsüyordum.

Ela gözlerin yine üzerimde olduğunun farkındaydım. Günlerdir bıkmadan usanmadan beni izliyor, gölge gibi peşimde dolanıyordu. Hayır, anlamıyorum, beni orada görmezden geldikten sonra bir anda niye değer kazanmıştım?

Neşeyle edilen bir kahvaltıdan sonra dersliğime giderken bana doğru gelen Regulus'u görüp gülümsedim. Sırıtarak yanımda durduğunda arkadaşlarım umurunda bile değildi, elindeki paketi uzatmıştı. "Doğum günün kutlu olsun Val, seni seviyorum."

𝐊𝐔𝐂𝐔𝐊 𝐁𝐄𝐘𝐀𝐙 𝐘𝐀𝐋𝐀𝐍𝐋𝐀𝐑 「Jᴀᴍᴇꜱ ᴘᴏᴛᴛᴇʀ 」Donde viven las historias. Descúbrelo ahora