58.Bölüm

106 12 5
                                    

Üzerimde ki beyaz sıfır kollunun yakasını silktim ben bunu yaparken Uzay kahkaha atıyordu Savaş Amerikaya gideli 1buçuk sene olmuştu ve yazın sadace 1 aylık buraya gelebilmişti ben ise Fuat denen manyaktan kurtulmanın yolunu aramış en sonunda evleniyorum diyip başımdan savmıştım ve bir haftadır görmüyordum şimdi ise Uzayla okulun bahçesinde oturmuş kahvelerimizi içerken Denize yardığım ettiğimiz için kaçırdığımız derslerin notlarına çalışıyoruduk ama Uzay canı sıkıldığı için sürekli benimle uğraşıyordu "Çocuk bak seni döverim bir sal anlamıyorum zaten" Deniz kendi moda evini açmıştı ona yardımcı olmuştuk "Ya banane banane ben sıkıldım banane" Alt dudağımı dişleyip kafasına vurdum "Lan sen gidip kız falan düşürsene madem ders çalışmican" Omuz silkti "Malesef Savaş kankim seni tek bırakırsam topuklarımdan vurur" Göz devirip defterimi ve kitabımı kapatıp çantamın içine attım ve ayağa kalktım "İyi hadi kalk bütün konsantrem gitti gidelimde azcık Denizi rahatsız edelim" Kahkaha atıp koluma girdi "Ayol gidelimde bize yine iğnelik fırlatsın" Bu sefer ben kahkaha attım "Orda benim bir suçum yoktu tamam sen gidip elbisenin kuyruğuna bastığın için attı" Kolumdan çıkıp bana döndü "Ulan sen beni kovalıyorsun diye ben kaçtım" Elimi he he der gibi sallayıp güldüm tam cevap vericekken arkamızdan bağıran sese döndük "Liva Bulut benimle olmuyorsan kimseyle olamazsın" Yayvan yayvan ve kelimeleri yuvarlayarak konuşan Fuatın sarhoş olduğu belliydi "Fuat biz bunları konuştuk diye hatırlıyorum benim bir sevgilim var zaten ve ben onu çok seviyorum daha fazla boş yapma" Bir adım bana yaklaşınca Uzay kolumdan tutup geri çekti "Fuat daha fazla seninle konuşmicaz biz sende daha fazla uğraşmicaksın" Kolumda tutup yürütüyordu ki Uzay bir el silah sesi ve bir çok çığlık sesi duyuldu ardından keskin bir acı hissettim ve dizlerimin bağı çözülmüşcesine yere düştüm nefeslerim sıklaştığını hissediyordum "Liva" Uzayın bağırışı kulağıma boğuk geliyordu gözlerimi zar zor açtım "Liva kapatma gözlerini güzel kardeşim tamam mı kapatma" Gülümsedim zorla vücudumdaki acı okadar keskindi ki "Ambulans çağırdık geliyor" Bizim sınıftan olduğunu bildiğim ve hafiften Uzaydan hoşlanan Simaya baktım. "Kardeşim lütfen sık dişini tamam mı hem daha gidip Savaşın evini görücez" Sık nefeslerim arasında acıyla konuştum "Çok acıyor Uzay" Kesik kesik çıkan cümlelerimden sonra zorla elimi kaldırıp Uzayın göz yaşını sildim ve gözlerim yavaşça kapanırken bütün bedenim hissizleşti ve sonrası kompile siyah oldu.
#UZAYIN ANLATIMINDAN#
Göz yaşımı sildiği eli yana düşerken ağzımdan ufak bir hıçkırık kaçtı "Gözlerini aç Liva annemden babamdan sonra kardeşimide kaybedemem hadi güzelim aç gözlerini" O bana tepki göstermezken ambulansın acı sirenleri bahçede duyuldu ardından yarasına bastırdığım elim birisi tarafından çekildi olayların tam ortasında olmama rağmen sanki kendimi ben yönetmiyordum onu ambulansa taşırlarken yakını olduğumu söyleyip bende bindim yanına elimin tersi ile gözlerimi sildim ambulanstaki hemşire bana Livanın çalan telefonunu uzattığında kimin aradığına baktım.Alp sanki hissetmiş gibi üst üste arıyordu titreyen ellerimle telefonu açtım "Liva o telefon niye var açılmicaksa nerdesin içime bir sıkıntı oturdu" Dudaklarımı birbirine bastırıp açtım "Alp biz hastaneye gidiyoruz Liva-" Devam edemedim zaten Alpte izin vermedi "Uzay komik bir şaka değil" Kafamı iki yana salladım "Alp keşke şaka olsa nolur gelin ben ne yapıcam bilmiyorum" Hemşireden hangi hastaneye gittiğimizi öğrenip söyledim ve telefonu kapattım benim güçlü görünmem buraya kadardı değer verdiğim birisi düşene kadar. Ambulanstan indiğim anda Azranın ve Sevgi teyzenin çığlığı kulaklarıma doldu bizden önce gelmişlerdi. Niğda yanıma gelip bana sarıldı kafamı omzuna gömüp ağlamaya başladım "Koruyamadım onu Niğda ben çok kötü birisiyim" Livayı acil ameliyata alırlarken herkes ameliyathanenin önündeydi Alp ve Aybars annelerine sarılmış sessizce ağlıyorlardı Deniz Poyrazın omzundaydı Azra Selma teyzenin dizinde Niğda benim omzunda ameliyat haneden çıkan hemşire en yakınında ben olduğum için siyah bir poşet içinde eşyalarını bana uzattı. Nasıl geçtiğini anlamadığım 3 saat sonunda doktor çıktığı anda Sevgi teyze ve Ozan amca oraya doğru koştu "Kurşun karaciğeri parçalamış iç kanaması çok fazlaydı karaciğeri almak zorunda kaldık şimdide yoğun bakıma alıcaz" Sevgi teyze Ozan amcanın kollarına bayıldığı gibi Aybars koşup annesini aldı ve hemşirenin gösterdiği odaya ilerletti ona sakinleştirici verilirken telefonu yine çalmaya başladı Savaş belkide 40.kez arıyordu en sonunda telefonu kompile kapatıp kendimden mesaj attım Livayla derste çekildiğimiz fotoğraflardan biriyle "Telefonumun hoparlörü bozuldu tamire verdim iyiyim merak etme" Yalan söylediğim için kendimi kötü hissetsemde orda kalp krizi geçirmesini istemedim. Sonunda Livayı yoğun bakıma almışlar Aybars annelerini zorla eve gönderip önünde kamp kurmaya başlamıştı herkes birbirine sarılırken ben öylece uzaktan onları izliyordum beni gören şiş gözlü Azra yanıma gelip kolumdan tutarak sarıldı. "Senin yüzünden olmadı kendini sakın suçlama" Kafamı salladım Aybarsa ve gelen polislere görgü tanığı olarak ifade verdim ve yine yoğun bakımın önündeki koltuklara bıraktım kendimi.
#ALPİN ANLATIMIMDAN#
Neredeyse bir hafta olmuştu ama güzeller güzelim daha gözünü açamamıştı hala yoğun bakımdaydı o Fuat denen adi orospu çocuğu tutuklanmıştı "Abi siz eve gidin ben burdayım zaten baksana Niğda da kötü oldu bişey olursa ararım" Abim bir bana bir yoğun bakımın kapısına birde daha 3 hafta önce hamile olduğunu öğrendiğimiz karısına baktı o günü hatırlayınca tekrar burnumun ucu titremeye boğazımdaki yumru kalınlaşmaya başladı. Mutluluktan deli olmuştu Liva ve sokaklarda bağıra bağıra hala oluyorum diye gezmiş herkese duyurmuştu "Tamam ama bişey olursa kesin ara" Uzay yorgunca elini omzuma koydu "Merak etme abi bende burdayım kesin ararız" Abim ve Poyraz herkesi toplayıp gitmişlerdi bir tek Azra,Uzay ben ve sanırım Livaların sınıf arkadaşı Simay kalmıştık. Tekrar Azranın yanına oturduğumda Uzay cebinden Livanın telefonunu uzatıp konuştu "Savaş günde en az 50 kere arıyor mesajlarla idare edebildiğim kadar etmeye çalışıyorum ama söylemeliyiz" Derin bir mefes alıp bıraktım ve kafamı sallayıp elinden telefonu aldım.
#SAVAŞIN ANLATIMINDAN#
Elimi enseme atıp kaşıdım "Kardeşim biraz sakin ol kız demedi mi tamirde diye bak mesajlaşıyorsunuz da" Kafamı iki yana sallayıp Hakanın karşısına oturdum "Hakan bir haftadır içimde bir sıkıntı var bak annemle konuştum her Livayı sorduğumda geçiştirdi Poyraz zaten konuyu full kıvırdı çocuklarlada konuştum bir şey yok diyorlar benim onun sesini duymam gerek yoksa kafayı yiycem" Telefonu avucuma vururken boğazını temizleyip konuştu "Ya başkası varsa hayatında" Kafamı hızla telefonumdan ona çevirdim "Bakma öyle biliyorum Liva yapmaz az çok tanıdım onu ama ya varsa" Kafamı iki yana salladım "Hayır o yalan söylemez bana olan sevgisi bittiyse direk ayrılalım der olayları anlatır bana ve asla öyle bir şey olmaz yapmaz ki" Tekrar Livayı aradım bu sefer diğerleri gibi açılmamazlık olmadı hatta açıldı "Ya kızım sen manyadın mı kafayı yedim burda niye açılmıyor şu telefonlar acaba" Bir süre ses gelmedi "Sarı fırtınam iyi misin" Bu sefer bir ses duyuldu ama bu Livanın sesi değildi. "Savaş kardeşim bir yere otur önce" Alpin sesi ile kaşlarımı çattım "Neler oluyor amına koyayım niye oturuyorum Liva nerde" Hakan ve Aryada şaşkınca bana bakıyordu Alpin derin bir nefes aldığını işttim "Savaş buraya gelmen gerek Liva yoğun bakımda" O an atan kalbim durdu nefesim kesildi "N-ne diyorsun Alp şakanın sırası değil" Birden Alpin bağırışını duydum "Şaka değil amk değil Allah kahretmesin ki değil acilen buraya gelmen gerek" Telefon yüzüme kapandığında ekranda sarı sevgilimi gördüm ve gözümden bir damla düştü benden izinsiz "Ne oluyor Savaş" Kafamı kaldırıp bana endişeyle bakan ikiliye baktım kendimden beklemediğim hissizlikle konuştum "Liva yoğun bakımdaymış" Ayağa kalkıp odama ilerledim o sırada da bulduğum ilk bileti aldım 1 saat sonraydı sırt çantama pasaportumu vizemi atıp bir kaç bişey attım ve hızla Hakanlarla evden çıktık beni uçağa kadar götürdüler. Nasıl uçağa bindim ya da o 12 saat nasıl geçti nasıl hastaneye geldim bilmiyorum danışmaya ilerleyip titreyen sesimle konuştum "Liva Bulut kaçıncı katta acaba" Danışmada ki kız bilgisayara bir şeyeler yazarken omzumda bir el hissettim "Tamam gerek yok ben eşlik edicem" Poyraza bakıp sarıldım ve kendimi sıkmayı bırakıp göz yaşlarıma izin verdim "O nasıl nerde" Sırtımı okşayıp kolunu omzuma atıp yürütmeye başladı yoğun bakımın önüne geldiğimde omzumdaki çantam yere düştü ve bana gelen Azraya sarıldım yerimde zor duruyordum ondan ayrılıp Alpe ve Aybarsa sarıldım ardındanda Uzaya. Duvara yaslanıp konuştum zor çıkan sesimle "Görebiliyormuyuz" Aybars kafasını salladı "Yarım saat sonra doktor gelicek seni hazırlar" Kafamı sallayıp kayarak duvarın dibine oturdum kollarımı dizlerime sarıp kafamı gömdüm nefes alamıyordum göğsümü birisi sıkıyordun ve bunu yapmaktan zevk alıyor gibiydi. "Kim görücekse alalım onu" Beni hazırlayıp içeriye girmeme izin verdiler yanına ilerlerken beyaz teni solmuş pembe dudakları morarmıştı saçları sanki rengini kaybetmiş gibiydi sakin adımlarla yanına ilerleyip başındaki sandalyeye oturdum "Sarı fırtınam" Titreyen sesimle konuşup sesimden farkı olmayan ellerimle buz gibi olan elini tuttum "Çok üşümüşsün hadi uyanda sana sarılıp ısıtayım seni bak hem özlemişsindir sen buklelini" Alnımı ellerimizin üstüne koyup göz yaşlarıma izin verdim "Hadi kalk daha bana bakanların gözünü oyman lazım" Elinin üzerine bir öpücük bıraktım "Lütfen uyan sevgilim nefes alamıyorum sen yokken nefesim kesiliyor ruhum çekiliyor hem sen bana söz vermiştin beni bırakmicaktın eğer uyanırsan yanaklarımı sıkmana izin veririm sana yemin ediyorum" Benden izinsiz bir hıçkırık kaçtı dudaklarımdan "Uyansana ya ben sensiz nasıl yaşanır bilmiyorum nasıl gülünür nasıl ağlanır nasıl nefes alınır bilmiyorum lütfen yalvarıyorum uyan beni nefessiz bırakma ruhumu alıp gitme" Birden oda da o iğrenç ritimsizlik duyuldu ve odaya doktorlar dolmaya başladı bir hemşire beni zorla dışarı çıkarırken tek gördüğüm doktorun ona yaptığı kalp masajıydı kapıdan dışarı çıktığım anda dizlerimin üzerine düştüm ve ne zaman geldiğini fark etmediğim annem yanıma gelip beni göğsüne bastırdı "Anne ben onsuz yapamam anne ben nefes alamıyorum ellerimi bıraktı anne ben ne yapıcam çok üşümüştü saçları parlamıyordu anne ben onun dünyaları aydınlatan gülümsemesi olmadan ne yapıcam" Artık kendimi tutmuyordum annemin kucağında bir hastane koridorunda küçük bir çocuk gibi hıçkıra hıçkıra ağlıyordum kim ne demiş kim nasıl bakmış aldırmadan ağlıyordum sadece...

~ finale son iki bölüm kaldı desem 😃🤚

Kendi Numaram ✔️Where stories live. Discover now