47.Bölüm

80 12 2
                                    

Okullar açılalı 2 ay olmuştu şuan ise Uzayla kafetaryada oturmuş karşımda yeni arkadaşlarıyla oturan Savaşı izliyordum. "Kızım kahven soğudu" Kafamı Uzaya çevirip kahvemi içtim tam o sırada aynı sınıfta olduğumuz,dedikoducu Mine oturdu. "Naber süper ikili" Mineye omuz silktim ne Uzay ne de ben pek haz etmiyorduk bu kızdan. "Şu karşıdaki masada oturan siyahlı çocuk varya adı Savaş." Kafamı hızla ona çevirdim o ise bana bakmak yerine Savaşa bakıyordu "Daha iki ay oldu fakültenin favorilerinden ama kimseye yüz vermiyormuş. Onların sınıfında olan bir arkadaşımdan duydum bunun sevdiği bir kız varmış hatta arkadaşımın gördüğüne göre telefonunun ana ekranında sarışın bir kız ve bir bebek varmış ama kızın yüzü gözükmüyormuş" Sinirle dizimi sallarken daha çok sinirleneceğim bir şey söyledi "Arkadaşıma söyledim benim için konuşucaktı çocukla" Alt dudağımı sertçe ısırıp Uzaya dönerek kaşlarımı kaldırdım "Birde kızı sarı fırtınam diye kaydetmiş ne kadar saçma ya" Derin bir nefes alıp konuşucakken bize doğru gelen Savaşı görmemle kalbim yine depara kalkmıştı kafamı eğip kahve bardağımı izlemeye başladım. "Naber kardeşim" Uzayla selamlaşıp masaya oturdu tabi Mine şok "Siz tanışıyormusunuz" Uzay kocaman sırıttı "Evet neden bu kadar şaşırdın ki Savaş benim dostum" Mine elini uzattı Savaşa "Merhaba ben Mine" Savaş sadece gülümsedi ve tekrar bana dönerek sanki az öncekileri duymuş gibi büyük bir kendine güvenle o sihirli cümleleri kurdu. "Sarı fırtına seninle çok şirin Poyraz Deniz ve Aybars Niğda çiftin düğünüyle ilgili konuşmamız gerek" Mine şokla bana döndü "Sen misin bütün okulun konuştuğu sarı fırtına" Göz devirdim ve sinirle konuştum "Tatlım bence sen başkalarının arkasından konuşulanları değilde bu okula parayla girdiğini her hafta başka sevgili değiştirdiğini ve nerde para varsa oraya gittiğini konuşanları sustur" Mine hızla yanımızdan ayrılırken dik bakışlarımı Savaşa sunmaktan çekinmedim "Bakma öyle" Sabır çektim "Bak sana son kez söylüyorum bitti taman mı sen ve ben yok şimdi lütfen arkadaşlarının yanına dönermisin" Ayağa kalkıp gülümsedi "Ben bitti demeden bitmez ayrıca bitseydi şuan benim gözlerime bakarken göğsün bu kadar hızlı inip kalkmazdı" Beni arkasında bırakarak defolup gitti "Şeytan diyor git boğ at bir kenara" Uzay güldü "Kıyamazsın ki sen ona" Onun koluna vurup ağzımı bükerek konuştum "Doğrucu tavuk seni. Şuna bak şuna ayrıldığımızdan beri sanki bana inat bilerek buklelerini bozup fön çekiyor" Uzay kahkaha atarken telefonumun çalmasıyla ikimizinde dikkati oraya dönmüştü tanımadığım bir numarayken kaşlarımı çatarak açtım "Merhabalar" Bir süre ses gelmedi ardından tanıdık gelen ama çıkaramadığım ses duyuldu "Klinikteki sarışın delimisin" Aklıma gelirken hızla ayağa fırladım ve gülerek cevap verdim "Evet evet o deli sende-" Sözümü kesti "Burak bende hala soru sormak istiyorsan konum at" Uzayın omzuna vururken konuştum "Yanlız ben İstanbuldayım" Ofladı "Sen ne uzatıyorsun ya at hadi konumu" Telefonu kapatıp numarayı kaydettim ve konum attım. "Uzay sana bahsettiğim çocuk gelicek" Uzay anında anlayıp ayağa kalktı "Olum yeminle geliyor" Ben sırıtırken Uzay kolumdan tutup oturttu "Murat abiyi ara yanlıs bir hareket falan yapıp tetiklemeyelim" Kafamı sallayıp aradım "Efendin Livoş" "Murat abi hani senin sosyopat bir hastan vardı ya ben ona numaramı vermiş bir kaç soru sormak istediğimi söylemiştim şimdi beni aradı gelicem dedi nasıl davranalım karşı çıkma lütfen dönem ödevimizde aradan çıkıcak" Murat abi güldü "Sadece onun haksız olduğunu düşünmeyin ilaçlarını kullanıyor o yüzden belirtilerini kontrol edebiliyor eğer yalan söylediğini hissederseniz hissettirmeyin göz bebekleri büyüdüğünü fark ettiğinizde konu değiştirin birde bişeyler yapmadan önce sorun" "Tamamdır çok teşekkür ederim" "Liva tepkilerini çok iyi gözlemle ve not al" Telefonu kapatıp Uzaya döndüm "Bizim dersimiz yok niye buranın konumunu attım ki" Uzay yanağıma hafifçe vurdu ve telefonunu bana doğru uzattı "Seninki delirdi bence söyleyelim olay çıkarmasın" Omuz silkip masadaki eşyalarımı topladım "Seni bahçedeki banklarda bekliyorum konuş gel" Kafa sallayınca kafeteryadan çıkıp gördüğüm ilk boş banka oturdum bir süre sonra karşımada Savaş oturdu kalkacakken kolumdan tuttu "Yetmedi mi ayrı kaldığımız dinle beni bir kez lütfen ben seni aldatmadım" Kafamı eğip kolumu çektim "Bak belki aldatmadın ama yalan söyledin bana yalan söyledin Savaş benim sana ihtiyacım varken sen eski sevgilinleydin ben o kazadan şans eseri kurtuldum bir kaç sıyrık bacağımda kocaman bir kırıkla ya kurtulamasaydım ne olucaktı ya onu geçtim hiç mi sevmedin beni" Cevap veremezken ayağa kalkıp bizi uzaktan izleyen Uzayın yanına ilerledim "Sakın bir daha onunla konuşmama izin verme yelkenlerimi suya indirmekten korkuyorum" Koluma girdi "Hadi gel yeni vakamızı otoparkta bekleyelim" Otoparkın girişine bakan banka oturup giren çıkan arabaları izlemeye başladık. "Neden yelkenleri suya indirmek istemiyorsun" Omuz silktim "Çünkü ona çok kırgınım onun her adı geçtiğinde kalbimi bir şey sıkıyor ama görmeden de yapamıyorum" Otoparka giren siyah Mercedese bakıp Uzayı dürttüm bir süre sonrada otoparktan Burak çıktı."Selam deli" Yüzü dümdüz duruyordu onun yerine ben gülümsedim "Selam ben Liva buda sana bahsettiğim arkadaşım Uzay" Kafasıyla onaylayıp Uzayla el sıkıştı "İstersen kafeteryaya geçebiliriz ya da sakin bir mekan istersen Uzayla gizli yerimiz var" "Sakin olsun insanları pek sevmem" Kafa salladım ve hiç bir şey söylemeden yürümeye başladım tıp fakültesiyle aramızdaki bahçenin büyük ağaçlarının arkasında oturma yerleri vardı ve çok az kişi biliyordu burayı. "Bir şey içmek istermisin" Uzayın sorusuyla ona döndü "Bu kadar nazik olmayın kendimi önemli biri zannedicem ayrıca merak etmeyin 16 yaşımdan beri tedavi görüyorum ve şuan 22 yaşımda olduğumu düşünürseniz kendimi kontrol edebiliyorum" Derin bir nefes verdim "Bir şey içicekmisin peki" Kafasını iki yana salladı not defterimi ve kalemimi çıkardım "Ozaman ilk merak ettiğim soruyla başlamak istiyorum" Eliyle masada ritim tutuyordu "Neden 2 ay sonra aradın yani buna seni ne sürükledi" Derin bir nefes aldı "Hiç bir şey" Dudağımı büzüp not alıcakken bileğimi tuttu "Sen safmısın her sana denilene inanırmısın" Uzay dudaklarını birbiribe bastırdı "Hayır araştırdığım kadarıyla yalan söylediğini yüzüne karşı söylersem kin ve nefretle dolarmışsın" Göz devirip sırıttı "Sadece sevgili doktorcuğum durumumun iyiye gittiğini ve arkadaş edinmem gerektiğini söyledi" O susunca Uzay atladı "Ve sende İstanbula mı geldin" Çocuk Uzaya baktı "Hayır aslında planlarım arasında o yoktu sadece düşündüm ve bir deliyle kim arkadaş olabilir dedim o an aklıma ikiniz geldiniz"Uzayla birbirimize bakıp el çakıştık "Ya bu okul belge falan istemiyorsa bende psikoloji okumak istiyorum" Kaşlarımı çattım "Harbi mi" Kafasını salladı "Sonuçta tedavim olumlu yönde ilerliyor kendime hakim olabiliyorum ilaçlarımı içiyorum ve kendim gibi bir çok insana yardımcı olabiliceğime inanıyorum" Ben şaşkın şaşkın bakarken Uzay yayılmıştı iyice "Valla kardeş okula raporla alsalardı biz giremezdik" Güldüm ve kendimi topladım "Neyse sorularımızı bitirip öyle muhabet edelim olur mu" Kafasını salladı ve ilk sorumu sordum "İlk ne zaman belirtiler göstermeye başlandı ve ilk nasıl tedavi edildin" Uzaklara baktı ardından gözlerini defterime odaklayarak konuşmaya başladı "İlk 15 yaşımda liseye geçtiğimde başladı kimseye güvenmiyor ve muhabet edemiyordum rehberlik hocamız sosyofobim olduğunu ve psikoloğa gitmem gerektiğini söyledi sonra tabi biz Yalovaya taşındık babamın işleri yüzünden bu sefer orda bir doktorla görüşüyorduk oda ilk sosyofobiden şüphelendiği için ona göre tedavi etmeye çalıştı ama sonra ben olay çıkartıp doktor degiştirttim ve o doktorum sosyopat olduğumu anladı ve bir sürü ilaç yazdı yani ilk 16 yaşımda tedavim başlandı aynı zamanda da erken tanı ile durum daha hızlı olmaya başladı" Hızlı hızlı not aldım soru sordukça yaklaşık 2 saat hem muhabet edip hemde ödevimiz için bilgi toplamıştık hatta bu zamana kadar kullandığı ilaçların isimlerini bile atıcağını söylemişti. "Bu arada burda insanlardan uzak bir otel var mı" Uzayla birbirimize bakıp kahkaha attık "Burak yeminle ballısın Uzayların otel restorant karışımı yerleri var bungolov evler şeklinde ve bir göl kenarında" Burak elini uzatınca el sıkıştı "Ozaman oranın konumunu atarasanız sevinirim" Uzay çıkarttığım telefonumu cebimde koydu elimden alıp "Bizim derslerimiz bitti istersen beraber gidelim zaten bu gün Liva ile canlı müzik yapıcaz istersen dinlemeye gelebilirsin" Omuz silkti ve beraber otoparka yürümeye başladık. Uzay ve benim arabam yan yanaydı "Sen bizi takip edersin olur mu" Kendi arabasına yürümeye başlayınca arabama bindin ve çalan telefonumu açtım "Efendim Alpiş" "Sarı dersiniz bitti mi" Uzay çıkmış onunda ardından  Burak çıkmıştı "Evet şimdi Uzayların mekana geçicez ay Alp sana ne anlatıcam" Alpin kıkırdama sesi geldi "Neye güldün" "Hiç ne zamandır seni böyle heyecanlı duymamıştım anlat dinliyorum" Bende gülümsedim "Hani bir kere sana bahsetmiştim ya sosyopat biriyle muhabet ettim ve numaramı verdim diye işte  o bu gün beni aradı okula geldi mükemmel bir röportaj yaptık şimdi otel sorduğu için Uzayların oraya götürücez Alp bu ödevle kesin okul 1.si falan olurum" Alp kahkaha attı "Hadi inş neyse kapatıyorum birtanem ben abimler gölün ordalarmış dersiniz bitincr oraya gelin dicektim ama sen çoktan gidiyormuşsun" Telefonu kapattım ve Uzayların ordaki boş araziye girdiğimiz zaman gaza gelip hızlandım ve ikisinide sollayıp önlerine geçtim ve yavaşladım taki Burak yanıma yanaşana kadar ona yandan bir bakış atıp gaza basabildiğin kadar çok basıp tozu dumana katarak restorantı orda kaydırarak durdum ve arabadan sırt çantamı telefonumu alıp indim ardından dağılan saçlarımı düzeltip onlara küçümseyerek baktım "Koçum benim kupam var bir kere zorlama" Ellerini kaldırdı "Bende de fazla hırs var" Omuz silktim ardından Hüseyin amcadan boş olan evin anahtarını alıp Burağa verdik o eve doğru ilerlerken biz içeri girdik heyecanla bana arkası dönük abimin boynuna sarıldım ardından ayanağına öpücük kondurup çantamı masanın üstüne bırakıp zıplayarak konuşmaya başladım "Ablanız istediği röportajı kaptı" Hepsi bana şokla bakarken bir anda durdum "Niye öyle bakıyorsunuz sürekli mutsuz olucak değilim ya" Abim kolumdan tutarak yanındaki sandalyeye çekti beni "Aferin benim biricik kardeşime" Uzay dudak büzüp kafasını Niğdanın omzuna koydu "Sende beni tebrik etsene kızıl meleğim" Niğda Uzayın kafasına kollarını sararken bende iyice abime sırnaşmıştım. Uzay birden kolundaki saate bakıp birden ayağa kalktı "Kız kalk kalk saat 5 buçuk olmuş 6da başlicaz hadii" Ayağa kalkıp oflayarak peşinden yürümeye başladım ve sahnenin olduğu yere gidip ordaki ekiple bu gün ki şarkıları konuşmaya başladık.

Kendi Numaram ✔️Dove le storie prendono vita. Scoprilo ora