-31-

267 21 71
                                    

Ortak ülkede Şubat ayı gelmiş geçiyordu. Anormal bir şekilde erken uyanmış İtalya yatağını düzeltiyor bir yandan da bir iki saat sonra başlayacak Avrupa Birliği toplantısını düşünüyordu. Yatağını düzeltmeyi bitirdiğinde beyaz dolabın önüne gitti. Yeşil odadaki kırmızı perdeler ve kırmızı yatağıyla çok güzel bir uyum sağlıyordu.

Erken kalmaktan nefret ederdi ama bugün çok mutluydu. Her zaman toplantılara geç kalan İtalya bugün erkenden gidecekti. Beyaz dolabı açıp içinden beyaz bir gömlek ve kırmızı pantolon aldı ve giydi. Son olarak yeşil bir fularını taktı. Banyoya geçip biraz uzun olan saçlarını düzeltip bir tokayla bağladı.

Aynaya bakarak kıkırdadı. "Babam beni böyle görse büyük ihtimalle dalga geçerdi." diyerek gülümsemesi daha çok arttı.

-Geçmiş-

"Baba!" diye çığlık attı küçük çocuk. Endişeli ve korkmuş bir şekilde İtalya'nın yanına koştu İtalya Krallığı. İtalya'yı kucağına alıp bağrına bastı. "Noldu biri bir şey mi yaptı!? Düşman falan mı gördün?"

Kıkırdayan İtalya saçlarını gösterdi. Masumca "Nasıl olmuş baba?" diye sordu. İtalya Krallığı şaşırarak "Sen şimdi beni sadece saçını göstermek için mi çağırdın?" diye sordu. İtalya gülümseyerek "Evet." dedi. Sonradan babasının bir şey demediğini fark ettiğinde gözleri dolarak "Çok mu saçma?" diye sordu. 

Oğlunun üzüldüğünü fark eden İtalya Krallığı ona sıkıca sarıldı ve "Hayır. Sadece öyle çığlık atınca sen sana bir şey oldu diye korktum." diye açıkladı.

-Şimdi-

Gülümsemeyi bırakmadan salona geçti. Ev her zamanki gibi darmadağınıktı. Yarım kalmış lazanyalar, çürümeye başlamış pizzalar ve yerlere akmış şaraplarla doluydu oturma odası. Mutfağa geçip eline bir çöp poşedi alıp bütün her şeyi doldurmaya başladı.

Etrafı temizlerken "Bugün onu çağıracağım. O yüzden etraf temiz olmalı." diyordu kendi kendine. İlk defa evine biri gelecekti. O kişinin de İspanya olması onu mutlu ediyordu. İlk defa sahte olmuyordu. O yılbaşı gecesi sadece yanlız kalmak istememişti. Lakin İspanya ile sohbet ettikten sonra gerçekten onunla konuşmaya başladı. Aslında neden hiç kimsenin -Portekiz dışında- onunla konuşmadığını merak ediyordu. Saygısız değildi, çok ciddi de değildi. O zaman sorun neydi?

İtalya bunları düşünürken etraftaki çoğu şeyi toplamıştı. Mutluluğu hâlâ devam ediyordu. Kapı çalana kadar... Çalan kapıya yöneldi ve kapıyı açtı.

"Bonjour!" diyerek içeri girdi Fransa. Temiz bulduğu bir yere oturdu. İtalya göz devirerek kapıyı sertçe kapatır. Fransa bacağını diğer bacağının üstüne atarak evi incelemeye başladı. "Evin ilk defa temiz." diyerek şaşkınlığını belli etti.

İtalya sinirli bir şekilde ona bakıyordu. Fransa şimdiden ev hakkında saçma sapan yorumlar yapmaya başlamıştı. İç çeken İtalya "Ne istiyorsun Fransa?" diye sordu. Ortak dili fransızca konuşuyormuş gibi kullanarak "Avrupa Birliği toplantısına geç kalmaman için uyarmaya geldim." dedi. İtalya nefes alıp verdi kapıyı göstererek "Bu kadarsa defol." dedi.

Fransa ayağa kalktı ve İtalya'ya bakarak "Çok kabasın İtalyan." dedi. Saçını savurarak hızlıca evden çıktı. İtalya bıkkınlıkla elini yüzüne vurdu ve "Her yere o iğrenç parfümü yayıldı." diye mırıldanırken iğrenmiş görünüyordu.

.

.

.

Sırlar Dünyası - YükselişWhere stories live. Discover now