-10-

352 24 81
                                    

Uzun zamandır senatoyu ziyaret etmemişti Amerika. Seçim yüzünden gelmişti aslında. Hükümetler zaten ne kadar boş gereksiz iş varsa ülkelere yaptırıyordu. Şuan oy sayımına yardım ediyordu. Fazlasıyla sıkılmış ve bunalmıştı. Şuan oğlu ve sevgilisiyle olabilirdi ama o şuan gereksiz saçma bir seçimle ilgileniyordu.

Tam esnedi o sırada telefonu çaldı. Telefonunu cebinden çıkarıp kimin aradığına baktı. Japonya'nın aradığını düşünüyordu ama arayan kişi o değildi. Arayan kişi Donald Trump'tu. Telefonu açmadan odadan çıktı. Kendi odasına geçip telefonu açtı.

"Buyur dostum"

"Amerika o oylarda değişiklik yapacaksın"

"Dostum gerçekten sana yardım etmek çok isterim ama biliyorsun ben de senin gibi senatoya bağlıyım"

"Amerika o oylar değişmeli"

Suratına kapanmıştı telefon. Şimdi ne yapacağını düşünüyordu. Tabikide oyları değiştirmeyecekti. Ama başkanını da şikayet etmeyecekti. Hiçbir şey yapmayacaktı. Beyaz Saray'dan çıkmaya başlamıştı. Elindeki telefonda numaraları bakıyordu. Özellikle bir numarayı aramayı düşünüyordu ama bir türkü yapamıyordu. Kendi kendine "Ulan Amerika sen koskoca Sovyet'e karşı gelmiş insansın şimdi sadece onu aramaktan mı korkuyorsun" diyordu. Telefonu ceketinin cebine koydu kafasını kaldırıp karşısındaki kişiye baktı. Karşısındaki kişi gülümsedi.

"Merhaba bay Amerika"

"Merhaba Nato"

Nato'nun yine kalbi acıyordu. Sıradan küçük bir kalp çarpıntısıydı. Bu sıralar sık oluyordu. Birleşmiş Milletler ile kavga ettiğinden beri sürekli kalbi sıkışıyordu. Amerika'nın böyle davranması hiç yardımcı olmuyordu.

Amerika Nato'nun yüzündeki haal kırıklığı fark edince daha çok mutsuz oldu. Gerçekten Nato onu babası olarak görüyordu. Ve Amerika'dan bir destek bekliyordu. Amerika Türk Keneşi'nin sözlerini umursamamakta hata yapmıştı. İçinden "Yine şu Türkler haklı çıktı" dedi. Bundan pek memnun değildi.

"Oğlum iyi misin?"

"Ne? sen? Ne? Nasıl? Niye?"

"Hey hey! Sakin ol"

"Ama sen bana! Aaaaa!"

"Nato sakin bütün senatoyu buraya getireceksin bağırma"

"Ama sen aban oğlum dedin"

"Bu kadar sevineceğini söyleseydin. Daha önce söylerdim"

"Utandığım için söylemedim"

"Utanılacak birşey yok ki bunda"

"Ben bir savaş birliğiyim ve savaşlarda duygu olmaz"

"Sen savaş birliği olan Nato'sun ayrıca benim oğlum Nato'sun"

"Sağol baba"

"Hadi şu Beyaz Saray'dan uzaklaşalım"

"Tamam baba"

Sonunda eve gelmiştiler. Evin kapısını açtığı zaman Amerika'nın boynuna Güney kore atlamış ve sarılmıştı ona. Amerika da ona sarılıp onu kucağına aldı. Güney Kore Amerika'nın kucağındayken babasının yanındaki Nato'ya baktı.

"Aa Nato abi hoşgeldin"

"Hoşbuldum Güney Kore"

Amerika Güney Koreyi kucağından indirip Nato'nun yanına bıraktı. Yüzünde kocaman bir gülümsemeyle "Ailemiz kocaman" dedi. Güney Kore anlamamış gözlerle Amerika'ya baktı.

Sırlar Dünyası - YükselişTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang