-22-

308 24 102
                                    

OceanWhite9 bu bölümü senin için yaptım kanka♡
______________________________________

Beyaz ve mavi renklerle süslenmiş odada gözünü açarak, etrafa bakmaya başlamıştı Çin. Hastane odasına çok benzeyen odanın neresi olduğunu anlamaya çalışıyordu.

Gözlüğü olmadığı için sadece odadaki renkleri ayırabiliyordu. Geriye kalan her şey onun için bulanıktı. Renkleri olan bulanıklıklar...

Kapının açılma sesiyle Çin doğrulmaya çalışmıştı ama yapamamıştı. Göğsünde hissettiği baskı ve kolundaki serum onun kalkmasına engel olmuştu.

"Kalkmana gerek yok Çin." demişti bir hanım. Çin bu kişiyi tanıyordu ama emin olmak için "DSÖ?" diye sormuştu. DSÖ, gülümseyerek "Günaydın Çin." yanıtını vermişti. Çin tebessüm etmeye çalışsa da içinde bir huzursuzluk vardı.

Bunların başında da görememek geliyordu. Bir şeyleri görememek berbattı. Çin gibi biri için ayrıntılar hayati bir değer taşırken şu an sadece bulanık renkler görüyordu.

DSÖ'nün arkasından çıkan mavi ve bir iki tutamı beyaz saçlarıyla Doğu Türkistan çıkmıştı. Çin onu sadece mavi bir renk olarak görse de kim olduğunu tahmin edebilmişti kolayca.

Doğu Türkistan'ın saçlarının sahip olduğu mavi renk hiçbir ülkede yoktu. Gökyüzünü kıskandıracak kadar mavi saçları ve aralarındaki beyaz tutamlar. -Çin'e göre- Doğu Türkistan çok yakışıklı görünüyordu.

Çin kafasını iki yana sallayarak düşüncelerden kurtulmaya çalışmıştı. Doğu Türkistan şüpheci bir şekilde "Bir sorun mu var Çin?" diye sormuş, sonradan kendi kendine kızarak "Aa! Doğru ya gözlüğün." diye eklemişti. Yavaş ve dikkatli bir şekilde dikdörtgen şeklindeki yarısında siyah bir çerçeve olan gözlüğü Çin'e takmıştı.

Gözlüğü Çin'e bir zarar vermeden takan Doğu Türkistan gururla gülümserken, Çin artık görebildiği için mutluydu.

DSÖ gülümseyerek onların yanına gelerek Doğu Türkistan'ın ve Çin'in omzuna dokunarak "Çin şu an için gayet iyisin. Lakin bir daha ilaçlarını atlar ve yanında biri olmazsa durum senin için pek iyi olmayabilir." demişti. Doğu Türkistan tam bir şey demek için hazırlanıyorken Çin "Tamam DSÖ. Bir dahakine ilaçlarımın hepsini içerim." diyerek Doğu Türkistan'ı susturmuştu.

DSÖ, tebessüm etmekle yetinip "Ben senin için ilaçlarını hazırlayayım. Doğu Türkistan sana yardım etsin kalkmanda." diyerek masasının başına geçmişti. Çin umursamaz bir tavırla "Gerek yok. Ben kendim hallederim." diyerek serumu çıkartmaya çalışmıştı.

Yüzünde canının acıdığı ve zorlandığı belli oluyordu. Doğu Türkistan, iç çekerek Çin'in yanına gelip onu yatağa oturtturmuştu. Çin şaşkınlıkla ona bakmaya başlasa da sonradan utanarak teşekkür etmişti. Doğu Türkistan ise hiç bir cevap vermeerek gülümsemekle yetinmişti.

DSÖ gözlüğünü düzelterek "Her şey tamamdır." diyip gülümsedi. Çin'e dönerek "Doğu Türkistan baya soğuk kanlı davrandı. Tayvan'a kalsaydı o çoktan çığlık atardı." dedi ve kıkırdadı.

Çin göz devirmekle yetindi. O sırada Doğu Türkistan telefonda biriyle mesajlaşıyordu. Çin şüpheli bir şekilde tek kaşını kaldırarak "Bir sorun mu Doğu Türkistan?" diye sordu. Doğu Türkistan tebessüm ederek "Hayır. Sadece bugünki bazı işlerimi Türkmen'e bıraktım." diye açıkladı. Çin şaşırarak "Ama bugün hep seninle olan işlerimiz vardı. Niye Türkmenistan'a bıraktın ki?" diye sordu. Doğu Türkistan kıkırdayarak "Bu halinle görüşme ve ya toplantı yapamazsın. Senin işlerini Rusya devraldı." dedi.

Sırlar Dünyası - YükselişOnde histórias criam vida. Descubra agora