" Beni öldürmeye mi geldin?"

" Hayır."

" Sevişmek mi istiyorsun?"

Mark güldü. " Hayır, Taehyung."

" Beni serbest mi bırakacaksın?"

" Hayır, umutlanma."

Taehyung alaycı bir gülüş duyurdu. " Merak etme. Konu sen olunca umutlarımı kesmeyi çok uzun zaman önce öğrendim."

Mark dudağını ısırdı.
" Taehyung..."

" O zaman neden geldin Mark? Tahmin oyununuzdan sıkıldım." 

" Konuşmak için." dedi Mark, kendisi de bunu yeni keşfederek.

" Konuş öyleyse."

Kapının ardından adım sesleri ve ufak bir gürültü duyuldu. Taehyung da Mark gibi yere oturup sırtını kapıya dayamıştı. Aralarındaki kapıya rağmen birbirlerinin ısısından haberdar olduklarını fark ettiler. Bu, ikisini de sarstı. Bir insan nasıl hem  böylesine yakın; hem de öylesine uzak olabilir, diye düşündüler.

" Sevişmek daha kolay olurdu." dedi Mark" Ya da seni öldürmek."

" Biliyorum. "
Taehyung ekledi." Bizden geriye bir şey kalsa belki yapabilirdik.
Sen artık bana öldürmek için bile dokunamazsın."

Mark kederle kabul etti. "Dokunamam."

Çok uzaktasın...

Çok uzaktayım...

"O kadar yaralı mısın sahiden?"

" Belki."

" Konuşmaktan anladığın bu mu senin?"

Mark yine güldü. Taehyung'ın o alaycı, cesur tavrının sönmemiş olması onu rahatlatmıştı.

" Annem." dedi Mark.

" Ne?"

" Annem öldüğünde çok küçüktüm."

Taehyung "Ben de." dememek için kendini zor tuttu. Mark ilk defa kendine ilişkin bir şeyler anlatıyordu. Bunu bölmek istemedi.

UYARI: BURADAN SONRASI AŞIRI DERECEDE HASSAS İÇERİK BULUNDURMAKTADIR.  RAHATSIZ OLACAK OLANLARDAN OKUMAMALARI ÖNEMLE RİCA OLUNUR.

" Belki beş belki de altı yaşındaydım. Babam benimle ilgilenmezdi. Bakıcılara teslim eder ve suratıma bakmazdı. Belki nutuk çekeceği bir kaç dakika hariç, onu neredeyse hiç görmezdim.  "

Birasından bir yudum daha aldı.

" Bakıcıların beni dövme izinleri vardı. Babam disipline çok önem verirdi. Oyuncaklarımı toplamadığım, sebzelerimi yemediğim ya da altıma işediğim zaman dayağı hak etmiş olurdum. Beni özür dileyene kadar döverlerdi. Ben de bazen bayılana dek direnirdim."

Taehyung güldü. Bu tam da Mark'ın yapacağı bir şeydi.
Mark da acı tatlı bir tebessüm takındı ve birasını yudumlayıp devam etti.

" Bir iki yıl sonra babam yeniden evlendi. Evlendiği kadın melek gibiydi. Upuzun siyah saçları, açık yeşil gözleri vardı. Beni görür görmez sarılmış ve artık onun da oğlu olduğumu söylemişti. Çok sevinmiştim."

Mark biraz duraklayıp devam etti.

" Evimize geldiği ilk günden itibaren babam evde yokken hep benimle ilgilendi. Oyunlar oynadık, ödevlerimi birlikte yaptık ve hatta bana bisiklete binmeyi dahi o öğretti."

Seven Deadly Sin' • got7 *Where stories live. Discover now