"Tek bir kurşun." Demisti yaşlı kurt. Tek bir kurşun canımı almaya yeterdi.

Kapıya yapılan tek seferlik vuruş ile düşüncelerimde sıyrıldım. Nefes bile almadan kapının ardındaki kişinin tekrar ses çıkarmasını bekledim. Beklediğimi biliyor da inadına vurmuyor gibi sessizliğe gömdü beni. Ellerimle göz yaşlarımı silip ayaklanana ve maskemi yüzüme takana kadar geçen dakikalarda da ses çıkmadı ama yine de biliyordum orada birinin olduğunu, hissediyordum.

Arslan olması umuduyla açtığım kapıda onun yeşil gözlerine eş başka gözler gördüm. Açtığım anda gözlerini yüzüme kilitleyerek baktı. Buraya gelmezdi, Arslan'a ulaşmak istediğinde bile gelmezdi. Bakışlarını arkaya, yatağa kondurmamasından biliyordum gelmeme nedenini.

Herhangi bir şey demeden cebindeki elini çıkardı. Peşinden sürüklediği küçük poşeti kaldırana kadar fark etmedim. Ne olduğunu anladığımda nefesim yarım kaldı.

"Lazım olur." Diyerek gülümsedi. Ona karşı çıkmak istedim, bakışlarımı dikip irademi göstermek istedim ama gözlerimi paketten ayıramıyordum. Geldiği gibi sessizce ayrılmadan önce paketi içeri doğru fırlattı. O arkasını dönerken ben yere düşen paketi izledim.

Hayır, hayır, hayır, hayır!

16 Saat Sonra

Arslan

"Önce sana inanmamıştık, sonra onu araştırdık." Konuşurken elliyle birlikte silahı da oynattı. Kabzasına koyacak kadar güvenmiyordu Arslan'a. Arslan ise rahat bir hava yaratabilmek için çoktan kaldırmıştı silahını.

"Beni şaşırtan bahsettiği kişiler tarafından tanınması oldu." Gözleri yerdeki cesedi buldu. "Sıçan gerçekten de seninle değilmiş. Aynı zamanda çok iyi de bir ünü vardı. Adını duyan herkes küfretti." Arslan'ın adamın kahkahalarına eşlik edişi boş arazide duyulurken kimse bunların yalan gülüşler olduğunu düşünmedi.

Doruk, onu kurtarmaya çalışırken saçmalamıyordu. O masada gerçekten önemli insanların isimlerini saymıştı. Tıpkı şimdi olduğu gibi o zamanda sadece Arslan'ı kurtarmayı umursuyordu.

Arslan sadece karşı taraf bakınca baktı Doruk'a. Ne ilgisini belli edecek kadar çok ne de bakmaktan kaçtığını gösterecek kadar az. Bakışlarında duygu yoktu. Bir ölüye karşı kim duygu beslerdi ki? Hem de kendi tarafında olmayan bir ölüye karşı.

Gözleri tetikçideyken bile sadece bir saniye için baktığı Doruk'u görüyordu. Kanlar içinde yatışı gözünü her kırptığında oradaydı. Her şey plana uygun gitmişti. Arslan tam olarak planlanan yerlerden sıkmıştı fakat karşısındaki adamın sıktığı iki kurşunun nereye gittiğini bilmiyordu. Doruk nefes almıyordu. Bunu özellikle tasarlamışlardı. Bedeninde nefesini kesecek, onu öldürecek kadar çok uyuşturucu vardı.

Arslan'ın yapması gerekenler basitti. Doruk ölürken adamı götürmeliydi. Birisinin Doruk'a yardım etmesi için. Kurtulması için elinden gelen en hızlı şekilde buradan gitmeliydi. Nefessiz kaldığı her saniye onu ölüme yaklaştırıyordu. O gittiği anda Doruk'a yardım etmeye söz veren babasına güvenmiyordu. Bunun için aldığı nefes ciğerlerine kesik bir şekilde ulaştı.

"Alın şunu." Dedi elini umursamazca sallayarak. "Bedeni saklayın, Kürşat'a özellikle yollayacağım." Hamlesi kusursuzdu. Kendisi için Doruk'u göndermiş olan ikinci düşmana karşı yapılacak bir hamle için Doruk'un cesedine ihtiyacı vardı. Karşı taraf böyle anlasın istiyordun

"Gidelim." Dedi tetikçi. Fark etmeden Arslan'a yardımcı oluyordu. Arslan onun sözüne karşı başını bir defa onaylarcasına salladı ve arabasına yöneldi.

Tetikçi ise kendi arabasına gitmek yerine Doruk'a yöneldi.

"Nereye?" Arslan konuştuğunda çıkan endişeli sesi ile dilini ısırdı.

"Kürşat'a ben de küçük bir hediye vermek istiyorum." Diyerek silahının sürgüsünü çektiği anda Arslan kendi başından vurulmuş gibi korkuyla sıçradı.

"Bedene dokunma!" Dedi aceleyle. "Delik deşik olmuş bir kafa işime yaramaz." Sözlerini kurtarmak istedikçe daha da batıyordu.

"Korkma..." Dedi adam Doruk'un kalbini hedef alarak. "Tek bir kurşun." Kurşun hedefi olan kalbi buldu.

+Lisa Hanım neden hep en önemli yerde kesiyorsunuz???

-Ertesi günkü bölümü okumaya gelsinler diye.

Bu arada son beş bölüme girdik sanırım. Daha çok bölüm yazabilir miyim bilmiyorum ama en az beş bölüm olur.

Bir de küçük bir şeyden bahsedeyim. Bazı sahneleri yarım bırakma nedenim sizin tamamlamanızı istemem. Küçük ipucularını veriyorum zaten. Gereken her şeyi yazıp kalanında hayal gücünüzü özgür bırakıyorum. Mesela Doruk'un uyuşturucuyu gördüğü sahne gibi. O sahnenin devamı olmayacak ama siz onu orada kullandığını bilecek kadar çok tanıyacaksınız onu ya da kullanmadı diyecek kadar güveneceksiniz. Bu sizin aklınızdaki Doruk'a kalmış bir şey. Onu sadece ben değil, siz de yaratıyorsunuz.

-Lisa

Rehine - BxBWhere stories live. Discover now