45

9.8K 785 486
                                    

16 Saat Önce
Derin bir nefes al, sadece bir tane. Her şey daha iyi olacak. Gözlerine bakma, senin tereddüt ettiğini görürse asla kabul etmez.

Gülümse, her zamanki gülüşlerden biri. Pervasız ve umursamaz bir tane yerleştir endişe ile kemirmek istediğin dudaklarına. Korkma, hata yapmayacak. Arslan asla hata yapmaz.

"Yapacağım Arslan." Kalkıp inen kaşlarım, alayla yukarı doğru kıvrılan dudaklarım ve umursamaz sesim tanıdıktı. Beni böyle duymaya alışmıştı. Kendimi veya ölümü umursamadığımı biliyordu. Bunun için benim yerime de düşünüyor ve kabul etmiyordu.

"Çok düşünüyorsun." Dedim masadan kalkarak. Bir saniye daha fazla otursam gözlerim dolacaktı. Bunu görmesine izin veremezdim. "Toparlandığında gelirsin." Sözlerim, onun üzerinden kendimeydi. Arslan iyiydi, gözlerinde endişe vardı ama o iyiydi. Sözlerin kendisine olmadığını anlayıp anlamadığını bilmiyordum ama anlasa bile peşimden gelmedi.

Odadan çıkarken omuzlarım dikti. İçeri girdiğim gibi dilimde eski bir melodi ile ayrıldım yanlarından. İyi bir oyuncuydum; maskem çatlamıyordu.

Ölüme böyle alayla gitmesi beklenen tek kişi bendim. Bende kendimden bunu beklerdim. Onlarca defa yapmıştım. Her şeyi oyun olarak görmüştüm ve diğerlerinin hayal bile edemeyeceği şeyleri gözü kapalı yapmıştım ama bu defa farklıydı. Bu sefer koridoru aşıp yalnız kaldığım ilk anda dizlerimin titrediğini hissettim. Boğazımdaki yumru yutkunarak yok olmuyordu. Gözlerim içindeki yaşlar ile bulanıklaşmıştı ve ellerim tutunacak bir dal arayaşındaydı.

Odaya girip kapıyı kapattığım anda hepsi dayanmayı bıraktı. Maskem çatlatken güçsüz dizlerim beni yere serdi ve göz yaşlarım da daha fazla dayanamadı. Almaya çalıştığım nefeslerin hepsi titrekti.

Olmak istediğim, olduğum ve olabileceğim onlarca Doruk vardı. Ben her halimle tanıştığımı sanıyordum. Oysaki şimdi kendimden beklemediğim tepkiyi gösteriyordum. Güçsüz halimi geçmişte bıraktığımı sanıyordum. Elimi tutan uyuşturucu yokken gerçeklerle yüzleşmek bana gerçek yüzümü gösteriyordu. Sandığım kadar güçlü değildim.

Neredeyse bir ay önce yine bu hale düştüğümde tereddüt etmeden sivri camı elime almış ve boğazıma götürmüştüm. Şimdi yine böyle kötüydüm ama ölümü düşünemiyordum. Hatta o korkumun asıl nedeniydi ölüm. İlk defa uğruna yaşamak istediğim biri vardı. Geride bırakmak istemediğim biri. Güzel bir geleceğe sahip olmayacağımı biliyordum ama sahip olma ihtimalim olan birkaç günü bile istiyordum işte.

Akan yaşı elimin tersi ile sildim. Dizlerimi kendime çekerek bedenimi iyice küçülttüm. Kabul etmemin nedeni Arslan'dı. Bize birkaç ay vermek istiyordum. Onu kurtarmak istiyordum. Babası böyle demişti.

"Arslan'ı kurtarmanın tek yolu bu, şimdi yapmazsan her zaman düşmanları olarak kalacaklar. Ellerinin ne kadar uzun olduğunu bilmiyorsun Doruk. Dışarı adımını attığı anda indirirler onu." Söyledikleri yalan değildi. Biz kaçarken birçok defa peşimize takılmışlardı. Arslan'ın ölmek üzere olduğu birçok zaman olmuştu. O, bunlar için bile uyarı derdi. Onu gerçekten öldürmek isterlerse öldürebileceklerini biliyordum.

"Arslan için." Başım dizlerimi bulurken kollarımı da bacaklarıma sardım. Asla sırtımı yaslayacağım biri olmamıştı ama hiç bu kadar güvensiz hissetmemiştim. Bu, sekiz yaşından beri ilk defa bir kapı ardına çöküşümdü. Verdiğim tepkinin bir çeşit kendini koruma içgüdüsü olduğunu biliyordum.

"Arslan için." Dedim tekrardan. O beni korumuştu, ben de onu koruyacaktım. O bu duruma karşıydı ama bunu yapmak zorundaydım. Ben ölmezsem o ölecekti. Ona güvenmeliydim. Kurşun beni öldürmeyecekti, sadece öldüğümü düşündürmesi yeterdi.

Rehine - BxBWhere stories live. Discover now