17

27.4K 1.9K 768
                                    

Heyecanla inip kalkan göğüslerimiz kıpırdayan, aldığımız derin nefesler ise duyulan yegâne şeylerdi. Ne Arslan ne de ben konuşmuyorduk.

Arabayı takip edilmediklerine emin olana kadar sürmüş ve bulanamayacak bir ara sokağa sokmuştu.

Az önce birini öldürmüş, dün de araba patlatmıştım, sadece iki günde olanları düşününce kıkırdayarak sessizliği bozdum.

"Kimdi onlar?" Dedim Arslan'a doğru bakarak.

"İletişimde olduğum tek kişiydi." Öne doğru eğilerek kafasını direksiyona yasladı. "Tarafımda olan son kişiyi de kaybettim." Sinirle gülümsedi. Çenesini sıktığını ortaya çıkan çene hattından anlayabiliyordum.

"Ne bok yedin sen?" Bunları yaşamak için gerçekten yanlış kişilere bulaşması gerekiyordu. Bir şeyler yapıyor, ajancılık oynuyordu. Mafyaya bilgi satıp, banka soyuyordu ama ne yaptığını asla tam olarak söylemiyordu.

Yeşil gözleri üzerimde dolandı. Az öncekinden daha farklı bir duygu vardı gözlerinde.

"Şansın varken kaçmalıydın." Diyerek açıkladı bakışını; minnettarlıktı bakışındaki duygu. "Yine de teşekkür ederim." Gözleri arkamdaki kapıya kaydı. "İstediğin zaman gidebilirsin."

"O kadar çaresiz misin?" Beni yanında isteseydi, bir fikri olduğunu ve yardıma ihtiyacı olduğunu düşünürdüm ama bu hali hiçbir umudunun olmadığını gösteriyordu.

"Ülkede peşimde olmayan kimse kalmadı, polisten mafyaya herkes beni gördüğü ilk yerde indirmek istiyor."

"Sende görünme." Dedim gülümseyerek. Mükemmel fikrimin alt anlamını anlayamadığı devirdiği gözlerinden belliydi.

"Bak, şu an yaşıyor musun? Evet. Tekrardan saldıracaklardır ama onu o zaman düşüneceksin. Tıpkı şu an olduğu gibi kaçacağız, bu kadar basit. Büyük düşünmene gerek yok. Nefes alıyorsun, bu kadar."

"Kaçacağız?" Derin ve manalı konuşmamdan takıldığı tek noktanın bu olmasına karşın onun gibi gözlerimi devirdim.

"Doruk, artık şakası yok. Kalırsan..."

"Kalmamı istiyor musun?" Dedim araya girerek. Sorumu yanıtsız bırakarak derin bir nefes aldı. Hala inatla bakıyordum ona. Buna bir cevap vermesi gerekiyordu. Ben bile aramızdaki gereksiz savaşı sürdüremeyecek durumda olduğumuzu görüyordum. Onun canını sıkmaya devam edecektim ama artık bela olmazdım. Yakalanma ihtimalimiz çok yüksekti.

"Evet." İtirafı ile sırıttım.

"O zaman bana gerçekleri anlat ve ne yapmam gerektiğini söyle."

*

Adamları geri dönemedi, ölmediğimi biliyorlar ama saklandığımı düşünecekler. Arslan'ın düşünceleri aklımda dönerken yüzüm ifadesizdi. Sokakta yürüyen çoğunluktan bir farksızdım.

Parmaklarımın arasında, kağıda sarılı esrar yavaş yavaş yanarken derin bir nefes aldım.

Topluluktan sıyrılarak ara sokağa girdim. Sokak bir öncekinden o kadar farklıydı ki bir anda başka şehre gelmiş gibi hissettim. Sokak ışığı bile yoktu. Mekanlardan gelen küçük neon ışıklar etrafı aydınlatıyordu.

Gösterişli mekanların arka kapıları böyle ucuz ara sokaklarda olurdu ve benim gibi özel müşteriler buradan içeri girerdi.

Gireceğim yer diğerlerinden daha büyük olduğu için arka kapı bile olsa birini dikmişlerdi. Adama yaklaşırken her zamanki sinir bozucu gülüşümü yüzüme kondurdum. Bu gülüş her zaman işe yarardı. Satıcı gülüşüydü bu, sadece benim gibi işin oruspuları bilirdi bunu.

Rehine - BxBWhere stories live. Discover now