Chapter 26 | "Mr. Ghost"

6.3K 338 35
                                    

Bölüm şarkısı | Ed Sheeran - Afire Love

|| MIRANDA SKYNER ||

Yorulmuştum. Fazlasıyla yorulmuştum. Bedenim, ruhum çökmüştü. Sürekli kendime, 'Daha iyi olacaksın. Sen güçlüsün.' desem bile, bu kendimi boş yere rahatlamaya çalışmaktan fazlası değildi.

Birkaç ayda birçok şey yaşadım. Çok değil 3 ay kadar öncesine baktığımda daha sıradan hayat süren, basit biriydim. Sanki Tanrı doğumumdan bu yana çekmediğim acıları, tatmadığım hüzünleri sona saklamıştı. Ve bu acılarla kıvranmamı istiyor gibiydi. Canım yanıyordu.

Gözlerimi açmak istemiyordum. Artık yaşamaya çalışmak dahi istemiyordum. Şuracıkta, kımıldatmaya halimin kalmadığı bedenimin içindeki küçük ruh kanatlanıp uçsa umurumda olmazdı. Belki ölsem, tüm dertlerim de benimle beraber yok olacağından daha huzurlu olurdum... Arkamda üzülecek kimse yoktu, bir iki güne unutulurdum da muhtemelen... Herkes gidiyordu, benim kalmamın ne anlamı vardı?

Acı dolu iç çekişleri duyduğumda ağlamaktan şişen gözlerimi aralamaya çalıştım. Büyük olasılıkla göz torbalarım şişmişti ve iğrenç görünüyordum. Fakat umurumda değildi. Kalbimdeki ağrı öyle büyüktü ki Harry'nin hıçkırıkları daha fazla ağlamama neden oluyordu. Yine de kendimi toparlamaya çalıştım, dudaklarımı ısırarak titreyişlerimin önüne geçmek için çabaladım. "H-harry bebeğim kendine gel, yapma böyle."

"Sen iyi misin?" diye sordu sersem bakışlarla Harry, cevabını bildiği halde...

"Eğer duyduklarım gerçekten doğruysa Harry... Ben sanırım iyi olamayacağım. Hem de hiçbir zaman." dedim ve bir umut yanlış duymuş olabilirim diye düşündüm. Fakat o sessiz kaldı ve elinin tersiyle gözyaşlarını sildi.

Ne yani? Zayn Malik bir daha geri gelmemek üzere defolup gitmiş miydi?

Ani bir tepkiyle düşüncelerimi dışa vurdum. "Olamaz. İnanmıyorum. Kanıtlasınlar o zaman?" dedim ve kolumdaki iğnenin acısına umursamadan kollarımdan destek alarak doğruldum. Sanırım sakinleştirici iğne falan yapmışlardı. Ve bu şey kendimi bok gibi hissetmemi sağlamıştı. Sakin miydim peki? Ah, aklı ile kalbi arasına sıkışıp kalan bir insanı sonsuza dek kaybettiğini duyan bir kadının sakin olması ne denli mümkün olabilirdi?!

Kapatıldığım dinlenme odasından çıktığım an bayılmama neden olan it herifle göz göze geldim. Aramızda tuhaf bir sessizlik olurken nefesini boynumda hissettiğim Harry yumruğumu ellerinin arasına aldı.

"Bizi. Ona. Götürün." Her kelimeyi bastıra bastıra haykırırcasına söylerken, adam afallamış ve sersemlemiş bakışlarla yüzümü inceledi. Bir hayli de emindi. "Zaten sizi ona götürmek için geldim. Eğer hazırsanız?"

Omzumun üzerinden Harry'e bakış attım. Korku dolu gözlerle bana bakarken sakin olması için rahatlatıcı bakışlar attım ama hâlâ tereddütle bakıyordu. Ben ise bütün bu saçmalıklara inanmak istemiyordum. Kabullenmek istemiyordum ve bizi sapasağlam, yere sağlam basan adamın yanına götüreceğini düşünüyordum.

Ta ki gördüğüm yazıyla kanım donup ayaklarımın gücünü yitirdiği saniyeye, morga varana kadar... Yanıma varıp sıkıca elimi kavrayan Harry, "Güçlü kal Miranda." diye fısıldadı. Her ne kadar iyi olmasam da, "İyiyim ben." diyerek vücudumu dengeledim.

"İnanmakta güçlük çektiğiniz için buradasınız. Fakat gördüğünüzde daha kötü olacaksanız, açmayacağım." Görevlinin sesi saklamaya çalıştığım korkumu gün yüzüne çıkarırken sertçe yutkundum. Güçlü görünmeye çalıştım ve, "Kötü hissetmeyiz, açabilirsiniz." diyerek onayladım. Sanırım güçsüzlüğümü gösterdiğim takdirde eğer gerçekten ona bir şey olmuşsa... Eğer ona bir şey olmuşsa son kez görme fırsatım elimden alınacaktı.

Boss' Prisoner | 1DSA YAZ 2014 EN İYİ ZAYN HİKAYESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin