Chapter 22 | "Get out of here."

6.8K 338 58
                                    

Bölüm şarkısı | The Fray - Break Your Plans

|| ZAYN MALIK ||

Çaprazımda öpüşen çifte bir kez daha baktım. Dudaklarım karşımdaki kızın dudaklarına karşılık veremiyordu. Göz kapaklarımı birkaç kez kırpıştırdım. Fakat hiçbir şey değişmemişti. Gözlerim yanılmıyordu, karşımda öpüşen çifti tanıyordum.

Dudaklarımla âdeta ilişkiye giren kızı geri ittim. Saniyelerdir cevap bulamamasına rağmen kıtlıktan çıkmış gibi öpmek niyeydi?

Bana bakan, fakat karşındaki adamdan ayrılmayan Miranda'ya ulaşmam üç adımdan fazla sürmedi. Kolundan tutup kendime doğru çektim.

"Senin ne işin var burada?!"

Kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum, bir kavga daha kaldıramazdım. Özellikle de yeni ortağım Joe Steven ile... Sakinleşme umuduyla derin nefes almaya başlasam da, akciğerlerime ulaşan sigara, alkol ve seks karışımından başka bir şey değildi.

"Eğleniyorum görmüyor musun?"

Kolunu daha sıkı kavrayıp boşta kalan elimle saçlarımı karıştırdım. Keskin bir dille cevapladım. "Eğlence bitti." İçkili olmanın verdiği kafa karışıklığıyla bize bakan Joe'nun sırtını sıvazladım. "Sonra görüşürüz..." Tam gidecekken resmi konuştuğumu farkedip adımımı atmadan tekrar döndüm ve gülümseyerek tekrarladım. "Görüşürüz ortak."

Şu an fazla içki içmediğim için memnundum. Detaycı Joe bile bir süre magazin programlarını benimle beraber sallayan Miranda'yı tanıyamamıştı. Onunla öpüştüğünü anlıyor olsaydı, bırakırdı. Şu an benim onunla kavgaya tutuşmamak için verdiğim çabanın iki katı çaba sarfederdi onu öpmemek için. Delireceğimi bilirdi. Arkamda sarhoş adamı bırakarak kalabalığın arasında dünyadaki en baş belası sekreterle ilerlemeye başladım.

"Harry nerede?" diye sordum kabaca. Ama istediğim cevap gelmedi. Hışımla bedenini sarstım ve gözlerimin içine bakmasını sağladım. "Harry nerede dedim!"

Kıkırdadı. Evet, tek yaptığı şey kıkırdamaktı ve bu benim sinirlerimi iyiden iyiye alt üst etmeye yetmişti. "En azından bilmiyorum, hatırlamıyorum de. Susma, aptal."

"Bilmiyorum..." Ağzını yayarak konuşuyordu. "Güzel miydi bilmiyorum."

Dudaklarını yaladı. Dikkatimi dağıtıyordu, göz kapaklarımı kapatarak başımı sağa sola hızlıca salladım. Sanırım birinin sarhoş olması işime yarayacaktı. Şimdiden sorduğum soruyla, düşündüğü şeyi birbirine karıştırmıştı. "Güzel olup olmadığını bilmediğin şey de ne?"

Serbest elini, kolunu tutan elime baskı uygulamak için kullandı. Gücü yoktu. Kendi isteğimle gücümü koluna vermeyi kestim. Serbest kalınca zafer kazanmış edasıyla sırıttı. İki elimi de, göğüslerinin üzerine bastırdı. "Burası... Atmadı..."

Ellerim göğüslerinin üzerindeyken kendime has âlemlere dalmıştım ki, dediği şeyi anlamamla gözlerimi şaşkınlıkla kırpıştırdım. "Ne dedin sen?"

"Aptal." dedikten hemen sonra kollarıma yığılmıştı ki yere düşmeden bacaklarından tutup havalandırarak kollarıma yerleşmesini sağladım.

Kapalı gözlerinden boynuna doğru yayılan papatya kokulu saçlarının arasından kulağına doğru fısıldadım. "Seninle aynı şeyi hissettiğimi farkedecek kadar akıllıyım. Baksana, acaba kalplerimiz hareket edemez hâle mi geldi? Hey, duydun mu beni?"

Başımı dikleştirirken dudaklarımın yukarı kıvrılmasını engelleyemiyordum. Benimle tanıştıktan sonra iki sefer başkasını öpmüştü. Ama ikisinde de zevk almadığını bilmek nedensiz şekilde keyiflenmemi sağlamıştı.

Boss' Prisoner | 1DSA YAZ 2014 EN İYİ ZAYN HİKAYESİWhere stories live. Discover now