103. BÖLÜM

7.9K 166 97
                                    

“Buralarda biz odunlarımızı ormandan kendimiz getiririz. Bir gün babası ile ormana oduna gitmişti. Babası onu kucağında getirdi. Ormanda fenalaşmış. Ondan sonra da düzelmedi ve artık o yok. Öldü.” dedi. “İlk başta rüyalar ile başladı. Her gece aynı rüyayı görüyordum. Orman daydım. O da karşımda ancak hep yere bakıyor. Orman zifiri karanlık. En ufak ses yok. Sadece karşı karşıyayız. Onun başı öne eğik ama suret onun sureti. Böyle devam ediyor. Sonra karşımdan kayboluyor. Arkama geçiyor ama onu göremiyorum. Kulağıma eğilip, rüzgardan gelen bir fısıltı gibi ‘ene be hibbek’ diyor. Her gece, bu sözü duyduğumda sanki bir rüzgar beni uyandırıyordu. Uyanıp sabaha kadar uyuyamıyordum. Bir gün hocama gelip anlamını sordum. Bu Arapça ‘seni seviyorum’ demekmiş dedi.

Betim benzim atmıştı bunu duyunca. “Sana aşkını söylüyordu yani!” dedim. “Evet.” dedi. “Peki, rüyalardan gerçeğe geçiş nasıl oldu?” “Bir gün yine aynı rüyayı gördüm ‘ene be hibbek’ cümlesiyle yine sanki biri uyandırdı beni. Ama farklı bir şey vardı. Saat gece yarısını geçmişti. Annemle babam uyuyordu. Her zamanki gibi sabaha kadar uyumamayı planlıyordum; yine aynı kabusu göreceğim diye. Ancak bu sefer farklı bir şey vardı. Kapıdan ses geliyordu. Köyümüzde zaten az insan var; bu saatte ses gelmesi imkansız ama geliyordu işte… Kapı çalması gibi değil… Bu onun sesiydi. Evet oydu: beni çağırıyordu…”

“Dışarısı karanlık, ev karanlık ama o çağırıyordu… Gitmeliydim; o bana gelmişti. Gittim kapıya doğru, kapıyı açtım. Kapının on metre uzağında rüyalarımdaki gibi kafası yere bakar vaziyette bir heykel misali; en ufak bir kıpırtı olmadan duruyordu. Yanına gitmek istiyordum ve gidiyordum ağır ağır. Ağlıyordum; mutluluktan; o yaşıyordu. Nasıl olmuştu bu? Rüya değildi! Emindim olmadığına; o karşımdaydı. Yanına yaklaştım. Kafasını kaldırdım. Gözlerini ağır ağır bana çevirdi. Hayatımın en büyük korkusunu o an yaşadım!

BÖLÜM SONU
Devam Edecek

Şeytan-ı Racim Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin