yirmi beş

8.3K 726 213
                                    

Çocukların serdiği halının üstünde oturmuş kırılan oyuncaklarını tamir etmeye çalışırken oflayarak paspasın üstüne bıraktım. Olmuyordu ve olmadıkça sinirleniyordum.

"Nasıl başardınız bunu?" dedim traktörün çıkan tekerleğine bakarak.

"Karaca Abi oynarken oldu işte."

"Yalan söyleme lan Emir, aşağı attın ya!"

"Oğlum sen çok konuşmaya başladın ha bak!"

"Hşşş! Sizin abilerinizi Allah kahretmesin konuşma şeklinize bakın bir. Alt tarafı 6 yaşında bebeklersiniz ne çirkin çirkin kelimeler, üsluplar bunlar?"

Kızgınlıkla konuştuğumda sustular. Allah'tan hepsi sus dediğimde susuyordu da kimseyi öldürmeme gerek kalmıyordu. Arada bir bana sesleriyle, yaramazlıklarıyla cinnet geçirteseler de aynı yaşlarımı çok çok çok daha beter bir şekilde geçirdiğim için bir şey diyemiyordum. Onlar en azından oyuncaklarına zarar veriyorlardı, benim gibi bütün kapı pencerelere değil...

Akşam yemeğinden sonra olduğu için babamlar bahçedeydiler bu yüzden de çok fazla ses yapamıyorlardı çünkü zaten tüm gün işte yorulmuş olan babalarının onların çığlıklarına pek tahammülü yoktu sanırım. Gerçi anneleri tüm gün çığırışlarına katlanıyorlarsa onların da katlanması gerekirdi ya neyse.

Konağın kapısı açıldı ve beklemediğim bir anda halıda çocuk gibi oturmuş barbie bebeklerin saçlarıyla uğraşırken kapıdan giren Yusuf'la gözgöze geldiğimizde neye uğradığımı şaşırdım. Onun burada ne işinin olduğunu mu sorgulasam, beni gördüğü hali mi karar verememişti.

Yusuf'la beraber arkasından birkaç adam girdi. Babam köşede amcamlarla otururken ayağa kalktı ve amcalarımla birlikte onları karşılamak için kapıya gittiler. Bir hoş geldin sefasının ardından abim olduğu yerden kıpırdamadığı gibi gözlerini bana çevirip başıyla yukarıyı gösterdi. Yusuf geldiği için gitmemi istiyordu ancak onun söylediğini yapacak değildim. Yusuf selamlaşırken bile gözlerini üstümden ayırmamıştı. Abimin bunu gördükçe kafayı yediğine emindim. Amcamlar abimi önden evrakları hazırlasın diye (?) çalışma odasına yolladılar. Yusuflar'ı da bahçedeki masaya aldılar. Yusuf henüz oturmamıştı. Onların ceketlerini almaya gelen hizmetliye ceketini uzatıyordu ancak bunu yaparken bile beni izliyordu. Gerginlikle çıplak bacaklarımı kendime çekip ona arkamı döndüm. Öyle baktıkça geriliyordum.

Barbie bebeğin saçlarıyla uğraşırken koşa koşa Rojin geldi yanıma. Birden boynuma atladığı için az kalsın geriye doğru düşecektik. Gülerek sarıldım küçük bedenine.

"Canım benim canım canım! Çok özledim ben seni!" dedi boynuma sıkı sıkı sarılarak. Bir hafta kadar annesiyle birlikte şehir dışına çıktığından görüşememiştik. Geldiğinde de köye gelmek yerine Mardin'in şehir kısmındaki akrabalarında kalmışlardı.

"Yaaa! Ben de seni çok özledim birtanem!"

Yanağından öptüm. Sımsıkı sarıldı o da.

"Baran Abi nerede? Onu aradım aradım bulamadım!"

Duraksadım ancak gülümsemeye zorladım kendimi.
"Yarın geliyor o güzelim, halasına gitti."

"Iyy, Tuğba'nın yanına mı?"

Tuğba dediği kız Baran'ın eniştesinin akrabasıydı ve neredeyse 30 yaşındaydı. Baran'dan bile büyüktü. Sadece bir kez buraya geldiğinde Rojin'in eteğine çirkin demişti ve o günden beri Rojin'in en büyük düşmanıydı.

"Evet." dedim gülerek.

Ofladı. Sonra yanağıma eğilip dudaklarını bastırdı ve hiç ayırmadan birçok kez öpücük sesi çıkardı. Kahkaha attım. Bu kızı gördüğüm an neşem yerine geliyordu ve 1 haftadır toparlamak için bir yerlerimi yırttığım moralim yükseliyordu.

Nazende (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin