GÖKYÜZÜNDEKİ TEK YILDIZ

By kafamdakikelimeler

4.5K 2.1K 1.7K

Ölenler vardı can yakıcı birde yaşayan yıkıcı kişiler... Hepsinin alnında aynı kader yazılıydı, babalarından... More

TANITIM
1.BÖLÜM
2.BÖLÜM
3.BÖLÜM
4.BÖLÜM
5.BÖLÜM
6.BÖLÜM
7.BÖLÜM
9.BÖLÜM
DUYURU🍀
10.BÖLÜM
11.BÖLÜM
12.BÖLÜM
13.BÖLÜM
14.BÖLÜM
15.BÖLÜM
16.BÖLÜM
17.BÖLÜM
18.BÖLÜM
19.BÖLÜM
20. BÖLÜM

8.BÖLÜM

229 135 45
By kafamdakikelimeler

Merhaba arkadaşlar,farkındayım ki uzun süredir bölüm atamıyorum. Bu yüzden upuzun bir bölüm ile karşınızdayım. Sonunda dediğinizi duyar gibiyim😂. Umarım bölümü beğenirsiniz oy ve yorum yapmayı unutmayalım💙 İyi okumalar🍀

***

İnsanların yüzüne gülen biri olmak her zaman bir adım önde tutardı kişiyi ama ya gülemiyorsak artık? Gülmek istiyor ama bunu başaramıyorsak. Bazen o kadar yük biniyordu ki sırtıma onları atsam rahatlayacakmışım gibi ama bilmediğim bir şey vardı. O yükleri sırtımdan attıktan sonra ne olacaktı? Hayatım nasıl değişecekti? Değişecek miydi?

Bir haftadır bu kolyenin nereden geldiğini düşünüyordum. Hastane kayıtlarına baktım ama sanki beni bulan kişi benim onu bulmamı istemiyor gibiydi.

Kahveden bir yudum daha aldım ve bilgisayarımda yurt dışındaki şirketleri incelemeye devam ettim. Saat epey geç olmuştu ama benim beğendiğim sadece üç şirket olmuştu. Hayallerimden birinin daha gerçekleşecek olmasının mutluluğu içerisindeydim.

Terasın kapısının açılmasıyla annem elindeki iki kahve ile çıktı dışarı.

"Bulamadın mı daha güzel bir yer?"

"Üç tane buldum içlerinden seçeceğim birini." dedim.

Kahvenin birini bana uzatıp sandalyeye oturdu. Yarım kalan ve buz gibi olmuş kahveyi biraz ileri alıp yerine yenisini koydum ve bilgisayarı kapattım.

"Kararlısın yani gitmekte?" dedi annem. Babam ile yaşadıkları her şeyi bana anlattıktan sonra ona çok haksızlık yaptığımı anlamış ve bu sefer ben ondan beni affetmesini istemiştim.

"Aslında buradan gitmek istemiyorum ama abim burada çalışmamın benim için çok riskli olduğunu söylüyor."

Masanın üstündeki ellerimi tuttu "Bende gelirim seninle. Güzel bir ev buluruz seni yerleştiririz alışasaya kadar kalırım sonra dönerim geri."dedi.

"Olur"dedim gülerek.

***

Kahvesini bitirip işleri olduğunu söyleyen annem terasta beni yalnız bıraktı. Kulaklığı telefonuma takıp Keti-Ömrüm şarkısını açıp sandalyede arkama yaslandım.

İlk defa bütün ailemden uzakta yaşayacaktım. İçimdeki hissin ne olduğunu çözemiyordum. Korku desen değil. Heyecan desen o da değil. Büyük hayaller ile okuyup bitirdiğim mesleğimi yapacaktım sonunda.

Mesaj sesiyle telefonumu aldım.

Engiiin
Ahsen'lere gidiyorum sende gel.

Hayat
Tamam.

Oturduğum yerden ayaklanıp kahve bardaklarını aldım,bilgisayarımı koltuğumun altına sıkıştırıp içeri geçtim. İlk önce odama uğrayıp bilgisayarı bıraktım ve ardından kahve fincanlarını mutfağa götürüp bulaşık makinesine koydum.

Yukarı çıktığımda tekrar, abimin kapısını çaldım. Ses gelmeyince içeri girdim. Uyuyan abimin yanına uzandım. Yatmamla sarıldı bana ve "Seni özleyeceğim." dedi.

"Bende seni."

"Abi hatırlıyor musun hep küçükken aynı mesleği yapmak isterdik?" dedim gülerek.

"Evet. İşletme okusaydın olabilirdi."

"İşletme bana göre değil. Sende bence zorunlu okudun zaten." dedim.

"Çaktırma."

"Seninle gurur duyuyorum abiciğim. Fındık faremin bu kadar cesur olacağını,korkmadan hayallerini gerçekleştireceğini düşünmezdim."

Koluna vurdum, şakasına fındık faresi demelerine kızıyormuş gibi yapıyordum ama hoşuma da gitmiyor değildi.

"Engin karşıya gitmiş. Hadi bizde gidelim."

Abimin cevabını beklemeden kalktım yataktan. Odama geçip üstüme kısa kollu mavi renginde bir tişört ve siyah eşofmanımı giydim.

Odamdan çıktığımda kapının önünde bekleyen abime gülümsedim ve birlikte merdivenlerden inmeye başladık.

***

"Hoşgeldiniz." diyerek kapıyı ağzı kulaklarında açan Ahsen'in bu aşırı mutluluğu beni sinir etmişti. Her zaman mutlu olacak bir şey bulurdu.

"Ben mi? O mu?" dedim elimle ilk önce kendimi gösterip sonra abimi göstererek.

Gözlerini deviren Ahsen'e bu sefer ben gülümseyerek içeri geçtim.

Engin ile Aytekin abi salonda ikili koltuğa oturmuşlardı. "Selam" dedim karşılarındaki tekli koltuğa oturarak. Bir kaç dakika sonra Ahsen ve abim geldi. Onlarda diğer üçlü koltuğa oturdular. Havadan sudan bir muhabbet dönerken salonda düşünüyordum nasıl söyleyebilirdim. Gidiyorum dersem ne derlerdi? Nasıl bir tepki gösterirlerdi? Korkarak söze girdim.

"Ben size bir şey söyliyeceğim." dedim.

Ahsen ve Aytekin abi dikkatli bir şekilde bana bakarken. Engin ayağa kalkıp camın önüne geçip dışarı bakmaya başladı. Biliyor gibiydi ama nereden bilecekti?

"Söyleyecek misin artık Hayat?" dedi Aytekin abi.

"Ben gidiyorum." dedim.

"Ne!"diye bağırdı Ahsen. "Ne saçmalıyorsun sen?"

"Saçmalıyor işte öyle bir şey olmayacak."diyerek oturdu Engin.

"Ne diyorsun ya sen?" ayağa kalktım."Ne demek böyle bir şey olmayacak?" parmağımı Engin'e doğrultarak. "Sen, en çok da sen benim bu mesleği yapmayı ne kadar çok istediğimi biliyorsun. Hem kimsin ki bana karışacaksın?"

"Kim miyim? Hayat sen ne diyorsun? Ben buraya senin için döndüm. Sen beni bizi bırakabilecek misin?" Engin'inde ayağa kalkmasıyla herkes bir anda ayaklandı.

"Ben kimseyi bırakmıyorum. Sırf hayallerimi gerçekleştirmek için gittim diye benimle konuşmayı kesecek olan varsa kesebilir. Arkama baktığım zaman arkamda göreceğim kişiler olacak yanımda bundan sonra." dedim ve çıktım salondan hızla.

"Hayat bekle, Hayat beklesene." Aytekin abi'nin bana yetişmemesi için daha hızlandım tam dış kapıdan çıkmak üzereyken kolumdan tuttu ve kendine çekip sıkıca sarıldı.

Ellerimi beline koydum artık tutmakta zorlandığım göz yaşlarımı serbest bıraktım.

"Şişşt. Tamam ağlama." dedi.

"Gel oturalım şuraya." kaldırıma doğru ilerletti beni ardından elimi bıraktı ve kaldırıma oturdu. Bende oturup dizlerimi karnıma çekip ellerimi sardım.

Akan göz yaşlarımı silmekten yorulmuştum artık. Yaklaşık yarım saattir burada oturmuş hiç konuşmadan yoldan geçen arabaları seyrediyorduk. İçeride sanki hiç kimse yokmuş gibiydi hiç ses gelmiyordu.

"Gidecek misin?"

"Bilmiyorum. Kararsızdım zaten."dedim.

Bana döndü ilk önce "Bak Hayat sende Engin'de benim kardeşimsiniz. Biliyorsun ki ben hiç birinizi Ahsen'den ayırmadım bu zamana kadar. Gitmen beni çok üzer ama sen istediğin mesleği yapacaksın orada. Bu olaylar durulduğunda geri döner bizim orada çalışırsın." dedi.

Gülümsemeye çalıştım ama beceremedim. Beni anlamış gibi o gülümsedi bana.

"Hadi git dinlen biraz."

"Tamam" diyerek ayağa kalktım. "Teşekkür ederim, her şey için."

"Duymamış olayım." Eve doğru yürürken aklıma bir yer gelmişti. Önceden hayatımın bu kadar tehlikeli olmadığı zamanlar gittiğim Halit Amca'nın yeri... Gece gündüz açık bir yerdi. Öyle çok gelen olmazdı ama gelende sürekli gitmeden yapamazdı. Tek başına yaşayan bir amcaydı. Hiç evlenmemiş hayatı boyunca. Küçücük bir dükkandan başka bir şey değildi ama onun eviydi,geçim kaynağıydı daha ne olsun?

Hızla odama çıktım. Siyah kapüşonlu ceketimi giydim. Çekmeceden arabanın anahtarını alıp garaja indim. Korumalar gözükmüyordu. Arabaya binip hızla uzaklaştım evden.

****

Arabayı en çok sevdiğim yere koydum. Yan tarafta bir araba daha vardı. Tek başıma olmamam beni üzdü. Arabanın önüne baktığımda ışıktan dolayı kim olduğu net gözükmüyordu ama bir erkek var gibiydi. Kulaklığımı ve telefonumu alıp çıktım arabadan.

İlk önce Halit Amca'nın lokantasına girdim. Kapı sesiyle bana dönen Halit Amca'nın gözlerinin içi gülmüştü beni görünce.

"Ooo kızım hoşgeldin."

"Hoşbulduk amca." diyerek elini öptüm. "Nasılsın bakalım?" dedim.

"İyiyim iyiyim hemde çok iyiyim. Biraz belim ağrıyor ama yaşlılık işte. Ne yaparsın?"dedi gülerek."Sen nasılsın?"

"İyiyim bende Halit Amca."

"Çay var mı çay?" dedim.

"Olmaz mı be kızım. Sen gel hep, çay bitmez bende."

"Ben biraz dışarıda oturacağım. Sonra içeri geçer biraz daha laflarız." dedim.

"Tamam kızım" tam ayağa kalkmamla kolumdan tuttu. "Bak" dedi eliyle arabanın üstünde oturan kişiyi göstererek. "Çok esaslı oğlandır. Sana hep derdim ya senin gibi bir oğlan var gelip durur diye. İşte bu o çocuktur. Seni kızım onu oğlum gibi görürüm. İçeri çay içmeye geleceğin zaman onu da getir. Tamam mı?"

"Tamam Halit Amcam seslenirim." televizyon izlemeye dönünce bende dışarı çıktım. Arabamın üstüne oturup karşımdaki denizi izlemeye başladım. Buranın en güzel yanlarından biriydi burası.

Kulaklığımı takıp rastgele bir müzik başlattım.

***

Aniden koluma değen bir el ile korkarak kulaklığımı çıkardım. Karşımda gördüğüm kişi ile şaşkınlığımla korkum birbirine karıştı.

"Sen...Ayaz?"dedim.

"Merhaba,rahatsız etmiyorum değil mi?"

"Yok hayır." biraz kenara kayıp. "Gel." dedim. O da benim oturduğum gibi oturdu.

"Uzun bir süredir burada oturuyorsun. Merak ettim bir sorun mu var?"

"Bilmiyorum sorun var mı yok mu. Ben mi çok abartıyorum? Yoksa gerçekten de her şey abartılacak kadar büyük mü?"

"Buna bir şey diyemem ama hiç bir şey öyle çok büyük bir sorun değildir çözülür illaki."dedi.

Gülerek "Madem böyle düşünüyorsun. Seni burada oturtan ne?"

"Terzi kendi söküğünü dikemezmiş."

Uzun bir süredir konuşmadan oturuyorduk o denize ben gökyüzüne bakıyordum. Gökyüzü daha masum geliyordu bana denize göre. Deniz can alandı huzur verirdi ama sadece buydu ama gökyüzünde her şey vardı. Sanki tüm güzellikler insanların elinden uzak tutulmuş gibiydi. Gördüğümüz cennetti gökyüzü bana göre.

Elim kolyeme gitti oynamaya başladım ucuyla. O günden sonra çıkarmamıştım hiç boynumdan. Göz bebeğim gibi koruyordum onu.

"Güzelmiş."

"Anlamadım." dedim bana bakan Ayaz'a dönerek "Kolyen güzelmiş."

"Ah evet öyle. Değerli benim için çok sevdiğim birinin hediyesi."

Bana imalı bir şekilde bakmasıyla utandım. "Babamın hediyesiydi."

"Anladım."

"Hiç sevdiğin birini kaybettin mi?" dedi.

"Çok. Sadece ölüm olarak değil bir çok sevdiğimi ortada bir ölüm olmadan da kaybettim."

"Yalnızlara oyanayan kız mısın?"

"Hayır." dedim gülerek. Ona dönmemle çok ciddi bir şekilde bana bakması korkutmadı desem yalan söylemiş olurdum açıkçası.

"Sen?" dememle kendine gelmiş gibi önüne döndü. "Ben galiba yalnızlara oynayan çocuğum. Çok kalabalık bir yerdeyken tek başınaymışsın gibi hissettin mi hiç? Ben bu histen kurtulamıyorum. Bu yüzden hep yalnızları oynayan çocukmuşum gibi geliyor."

"Aslında." dedim "Hiç bir zaman yalnız değilsin. Burada ben olmasam yalnız olduğunu düşünecektin ama öyle değil işte. Yıldızlar, dalgalar, yapraklar, saçlarını savuran rüzgar daha sayamayacağım bir çok şey. Bunlar senin hiç yalnız olmadığını gösterir."

Hemen bir şey söylemedi beklemedimde zaten. Bu sefer denizi seyretmeye dalan onun koluna dokunarak ürkmesini ben sağladım.

"Halit Amca çay içmeye seni de çağırma mı söylemişti. Hadi gel gidelim." diyip arabanın üstünden yere indim. Benim ardımdan o da inince önde ben arkada Ayaz içeri doğru yürüdük.

"Çocuklar, hele şükür gelebildiniz. Biraz daha gelmeseydiniz şuracıkta uyuyakalacaktım"

Sinirli gibi duruyordu ama sesi pamuk gibiydi. Kızmadığını bilecek kadar çok iyi tanıyordum onu sadece bizim dışarıda bu kadar uzun süre durmamız sonucunda hasta olabilme ihtimalimiz kızdırıyordu.

Yanındaki boşluğa ben otururken hemen karşımızdaki kanepeyede Ayaz oturuyordu. O da Halit Amcayı çok iyi tanıyor olmalıydı ki benim gibi çok takılmadı.

Çay koymak için ayaklandım. Ayaz ve Halit amca işten konuşurken.

Masaların olduğu yerden geçtikten sonra küçük ama bütün gün yemek pişen mutfağa girdim. Daha kapının başındayken sabah pişen yemek kokuları geliyordu burna ama rahatsız eden türden değildi.

Üç tane çay bardağı koydum tepsinin üstüne çaylarıda doldurduktan sonra elimde tepsi ile içeri geçtim.

"Demek mimarlığa başlayacaksın Ayaz."

Tam Ayaz'a çay verirken duyduklarım ile şaşırdım. "Mimar mısın?"

"Evet."

Yerime otururken "Bende mimarım daha çalışmaya başlamadım ama yakın zamanda başlamayı düşünüyorum."

"Öyle mi bende daha başlamadım çalışmaya."

***

Kapının hızla açılıp duvara çarpmasıyla hepimiz kapıya döndük. Kapıdaki Engin'i görünce şaşırdım. Bize doğru gelip kolumdan tuttu.

"Seni ne kadar merak ettik. Bu kadar mı düşüncesiz biri oldun sen?" dedi. Sinirle kolumu çekmeye çalıştım ama o kadar sıkı tutuyordu ki çekmeye çalışmakla kaldım.

"Bırakır mısın kolumu Engin?" dedim.

"Yürü eve gidiyoruz. Annenler merak ediyor seni." dedi beni kolumdan çekip yerimden kaldırarak.

"Engin bırak kızı."

"Sen karışma Ayaz."

"Ne demek karışma kızı istemediği halde zorluyorsun." dedi Ayaz da ayağa kalkıp Engin'in karşısına geçerek.

"Sanane Ayaz. Burada ikinizin niye buluştuğu pek umrumda değil ama Hayat'ı ailesi merak ediyor." kolumu hızla çektim dikkati Ayaz'da olduğu için kolay olmuştu.

"Annemi arar konuşurum. Gitsen iyi olur." dedim.

"Öyle mi? Yalnız kalmak istiyorsunuz yani." demesiyle kendime hakim olamadım ve hızla yanağına tokat attım. Gözlerimin içine bakmasıyla yaptığımdan anında pişman olmuştum.

"Şu an yanında durmak istediğin insanın gerçekte kim olduğunu öğrendiğin zamanda böyle davranabilecek misin bakalım." demesiyle Ayaz'a döndüm. Önceden tanıştıklarını biliyordum ama bu bir tanışıklıktan daha ötesi düşmanlık idi. Ayaz Engin'i hiç takmamış gibi bana bakıyordu.

"Kimsenin yanında durmak istediğim yok. Olay çıkarmaya çalışıyorsun Engin, yapma."

"Olay çıkarmaya çalışmıyorum. Gideceğim ama sana son bir sözüm var bu yüzüme iyi bak Hayat. İnsanların gerçek yüzlerini gördüğünde değişmeyecek olan bir yüz bu karşındaki."

"Anlat o zaman Engin sana yalvarıyorum anlat. Madem Ayaz tehlikeli neden olduğunu anlat. Sana ne yaptığını anlat çünkü bana hiç bir şey yapmadı. Anlat ki bende bileyim."

"İnanmayacağın bir şey için kendimi yormak istemiyorum."arkasını dönüp yürümeye başlamasıyla yıkılmış bir halde oturdum koltuğa kollarımı dizime koyup ellerimle yüzümü kapattım.

Ayaz'ın ellerimi çekmeye çalışmasıyla "Dokunma bana." diye bağırdım.

Bir kaç dakika sonra akan göz yaşlarımı elimin tersiyle silip ayağa kalktım. Halit amca ve Ayaz oturmuş sakince beni izliyorlardı.

"Halit Amca geceni mahvettiğim için özür dilerim." dedim ve çıkışa doğru yürümeye başladım.

Tam arabaya binecekken "Hayat bekle." diyen Ayaz ile durdum.

"Özür dilerim." demesiyle ona doğru döndüm.

"Özür dileyecek bir şey yok"

"Benim yüzümden kavga ettiniz ama.'

"Seninle bir alakası yok onun siniri başka bir olaya."

"Sevindim."demesiyle şaşkınlıkla baktım ona "Yani kavga etmenize değil. Benim yüzümden olmamasına"dedi hızlıca yanlış anlamış olmamdan korkar bir hali vardı.

"Anladım. Görüşürüz Ayaz." dedim arabaya binerken.

"Görüşürüz."

***

Ayaz Serin...

Hayat gideli yarım saatten fazla oluyordu ben ise halen daha arabanın üstünde oturmuş düşünüyordum. Bir insan daha ne kadar çıkmaza girebilirdi? Ben olaylardan uzak durmaya çalıştıkça olayın en içinde bulmaktan bıkmıştım artık kendimi. Gitmeme çok az kalmıştı gidecek ve hepsinden kurtulacaktım.

Yanımda bir arabanın durmasıyla arabaya dikkatli baktım. Hatırladığım kadarıyla bu Engin'inin arabasıydı.

Arabadan inen Engin ile hiç şaşırmadım gelmesini bekliyordum.

Bana doğru gelmesiyle duyabileceği yükseklikte "Bakıyorumda bensiz yapamıyorsun Engin" dedim yapmacık bir gülümseme ile.

"Evet seni görmediğim zaman gözüme uyku girmiyor."dedi önüme geldiğinde. Önümde durması ile sert bir şekilde yumruk atması bir oldu. Yumruğun sertliği ve beklemediğim bir anda olmasıyla başım yana doğru savruldu. Ağzıma gelen kanı yere tükürdüm ve gülerek döndüm Engin'e.

"Özlediğini bu kadar belli etmesen keşke kardeşim." dedim. "Lan."deyip gömleğimin yakasından tutarak arabanın camına doğru yasladı. Ellerini tutup sıkıca çektim üstümden doğrulmamla bu sefer yumruk atan ben oldum. Kendini toparlayamayarak yere düştü.

Kalktığında üstüme doğru yürüyerek."Hayat'tan uzak duracaksın Ayaz." dedi.

"Ne oldu sevdiğine bir zarar gelecek diye mi korktun? Merak etme ben sen değilim kavgalı olsam bile sen benim kardeşimsin ve ben senin sevdiğine zarar vermem."

"Sana kaç defa dedim sevmiyorum diye. Neyini anlamıyorsun?"

"Ayık kafayla söylediklerin pek doğru şeyler olmuyor. Ben sarhoşken söylediklerine inanırım."dedim. Yumruğunu arabanın üstüne vurdu. Daha çok sinir olsun diye pişkince güldüm.

"Ben yine de seni uyarayım. Ne olur ne olmaz." dedi arkasını döndü ve gitti.

Sanki az önce hiç bir şey olmamış gibi geri oturdum arabanın üstüne. Dudağımın kenarından akan kanı elimin tersi ile sildim bunu bile umursamadım. Artık bazı şeyleri umursamak kafaya takmak beni normalden daha çok yoruyordu. Bu kadar çok yorulmak iyi değildi. En iyisi kafaya çok fazla takmamaktı.

Hayat... Çok değişik bir kızdı. Onca kötülüğün içinde saklanmış bir iyilikti. Onun gibi iyi kalabilmek isterdim. Bu durumun içinden çıkmayı o kadar çok isterdim ki.

Arabanın sürücü koltuğuna binip eve sürmeye başladım. Uzun zamandır uğramadığım eve. Benim için halen daha ev miydi orası? Bilmiyordum.

Yirmi yirmi beş dakika sonra eve gelmiştim. Arabayı kapının önünde durdurdum. İnmeye cesaretim yoktu. Yüzüme korkuyla bakacak kardeşlerimi görmeye cesaretim yoktu. Yüzüme bakmayacak olan annemi görmeye cesaretim yoktu.

Babam bu acıyla nasıl yaşamıştı? Babam bu kadar güçlü kalmayı nasıl başarmıştı? Ben mi çok korkaktım yoksa o mu çok fazla cesurdu?

Derin bir nefes alıp indim arabadan. Önümdeki üç katlı beyaz evi izledim. Her penceresinde bir anım her tarafında bir acımın olduğu evi izledim sadece. Kapının önüne geldim gece geçti ama herkesin uyanık olduğunu bilecek kadar iyi tanıyordum. Uzun bir süre zile basılı tuttum parmağımı Aysel hep okuldan geldiğinde böyle yapardı söylene söylene açardı annem kapıyı. O söylenmeleri kulağımda yankılandı.

"A...abi" beni görünce şaşıran Alev'e baktım. Ne çok değişmiş şu üç ayda. Beline gelen saçları şimdi omuzlarında. Olduğundan daha yaşlı gözüküyordu göz altları çökmüş.

"Alev girebilir miyim?"dedim. Kim evine girmek için izin isterdi ki?

Tereddütle bana baktı "Sadece annemle konuşup gideceğim." Gözlerinin dolmasıyla başını yere eğdi "Annem kimse ile konuşmuyor odasından çıkmıyor."

"Olsun benim söyleyeceklerim var."

"Tamam." diyerek kenara çekildi.

Kapıdan içeri adımımı atmamla sanki güvendeymişim hissi yayıldı vücuduma. Gözlerimi etrafta gezdirdim ilk önce hiç bir şey değişmemişti. Her şey aynıydı aynı yerindeydi.

"Abi seni çok özledim." diyerek sarıldı Alev. Bende kardeşime sarıldım. Ne kadardır orada öyle sarılı kaldık bilmiyordum.

"Sarılma." diye bağıran Aysel merdivenlerden iniyordu. Alev bir anda benden uzaklaştı hızlıca gözünden akan yaşları temizleyerek.

"Nasıl sarılırsın sen bu katile? Ne diye alırsın eve?" diye bağırmaya devam etti Alev'e.

"Annemi görmeye geldim."

"Annesini görmeye gelmiş. Acaba annem seni görmek isteyecek mi? Hiç sanmıyorum."

"Aysel,lütfen. Annemi görüp gideceğim."

"İyi git. Tam delirtmeyi başaramamıştın git tamamen delirt. Hadi gitsene." demesiyle hızla merdivenlerden çıktım. İlk önce odama girdim. Hiç bir eşyamın olmamasıyla duvara yaslanıp yere çöktüm. Odada bir takım koltuk ve yemek masası vardı. Odamı değiştirecek kadar silmişlerdi beni. Gözümden akan yaşı hızlıca sildim. Güçlü olmalıydım. Beni silen ailem için güçlü olmalıydım. Odadan çıkıp annemin odasının önünde durdum. Kapıyı çaldım ama hiç ses gelmedi.

Biraz bekledikten sonra yavaşça açtım kapıyı. Arkası dönük koltukta oturan annem çökmüştü. O kadar zayıflamıştı ki bir an yanlış odaya mı girdim diye düşünecektim. Yüzünü görmesem de çok değiştiği belli oluyordu.

"Aysel yemeyeceğim dedim. Neyini anlamadınız?"

Anne demeye çalıştım ama sesim çıkmadı vereceği tepkiden korkuyordum. Boğazımı temizledim ilk önce "Anne benim Ayaz." dememle buz kesmiş gibi oldu annem ne bir şey dedi ne de bir tepki verdi.

Yavaşça bana doğru döndü. Beni görmesi ile ayağa kalkıp duvara doğru gitti.

"Git!Katilsin sen git." dedi saçlarını tutup yere çökerek. "Anne yapma." diyerek anneme doğru yaklaştım.

"Yaklaşma bana yaklaşma. Çık evimden. Katilsin sen git evimden."

"Annem ben katil değilim. Ben kimseyi öldürmedim."

"Öldürdün sen babanı öldürdün." demesiyle bende olduğum yere çöktüm onun gibi "Anne ben öldürmedim babamı. Lütfen inan bana." Annem olduğu yerde hıçkıra hıçkıra bir sağa bir sola sallanarak ağlamaya başladı. Hızla ayağa kalkıp yanına gittim. Krize girmiş gibiydi. Kolundan tutmamla "Dokunma bana."diye bağırması bir oldu.

Gözümden akan yaşlar ile çıktım odadan. Kapının önünde ağlayan kardeşlerimi görmem ile göz yaşlarım daha da hızlandı. Merdivenlerden nasıl indim? Arabaya nasıl bindim? Hiç hatırlamıyordum. Direksiyona başımı yasladım. Ben güçlü olmaya çalıştıkça gücüm tükeniyordu. Ben hayatımı düzene sokmaya çalıştıkça daha berbat bir hal alıyordu.

Camı birinin tıklatmasıyla cama doğru döndüm. Alev ile göz göze gelmem ile kapıyı açıp dışarı çıktım
Sarılmasıyla bende oma sıkıca sarıldım. İkimizde ağlamaya başladık. Biz ne ara böyle olmuştuk?

"Abi seni çok özledim."

"Ben katil değilim Alev. Niye bana inanmıyorsunuz?"

"Ben inanıyorum abi. Sen katil olamayacak kadar iyi birisisin."

"Öyle mi?"

"Öyle." sarılmayı bırakıp baş parmaklarımla göz yaşlarını sildim. Her şey de olduğu gibi aile konusundaki durumumda berbattı. Her şeyi berbat etmeyi nasıl bu kadar güzel başarabiliyordum ben bile merak ediyordum.

"Seni özleyeceğim."

"Bende." demesiyle son kez kardeşime baktım. Belkide bir daha göremeyecektim onu, onları.

Arabaya binip hızla gerçek evime doğru sürmeye başladım.





Continue Reading

You'll Also Like

846K 38.7K 28
Not: Kitapta +18 unsurlar mevcuttur.. ........................................ ~ZS~....................................... Kına yakmak kendini adama...
130K 8.3K 30
Savcı ve asker hikayesidir aynı zamanda bir gerçek aile hikayesidir kitabıma bir şans verin lütfen
282K 1.1K 12
Her bölümde farklı bir seks hikayesi olacaktır. ona göre okuyunuz
1.6M 36.2K 44
Tam sınıftan çıkıcaktım ki gelen sesle dikildim kaldım."sen kal ada yapamadığın son soruya bakalım" OLUR OLUR HOCAM BAKALIM. Dırırııırıırıfırı Canı...