{Tamamlandı} Çirkin Aşkı

By _Aytac_

327K 17.1K 2.5K

Atılan tokatın sesi hala ikisinin de kulaklarında yankılanırken gözleri bir kez daha buluştu. İlk kez kadının... More

☆1☆
☆2☆
☆3☆
☆4☆
☆5☆
☆6☆
☆7☆
☆8☆
☆9☆
☆10☆
☆11☆
☆12☆{Ara Bölüm}
☆13☆
☆14☆
☆15☆
☆16☆
☆17☆
☆18☆
☆19☆
☆20☆
☆21☆{Sezon Finali}
☆22☆{Yeni Sezon Giriş}
☆23☆
☆24☆
☆25☆
☆26☆Geçmiş☆
☆27☆
☆28☆
☆29☆
☆30☆
☆31☆
☆32☆
☆33☆
☆34☆
☆35☆
☆36☆
☆37☆
☆38☆
☆39☆
☆40☆
☆42☆
☆43☆
☆Final☆
Veda

☆41☆

3.1K 194 56
By _Aytac_

Genç adam bakışlarını bir an olsun camın diğer tarafındaki bedenden ayırmıyordu. Üç gün olmuştu. Yetmiş altı saattir uyuyordu sevdiği kadın. Onu tanıyan herkes test için hastaneye gelmişti, doktorun söylediği gibi kan bağı olanlar dışında. Bazı testlerin sonuçları çıkmıştı ve şu ana kadar donör olabilecek kimse söylenmemişti. Caner sevdiği kadını kaybediyordu. Caner kimsesiz olduğu için nefesini kaybediyordu.

Yorgun bakışlarını yanına gelen kadına çevirdi. Annesi de günlerdir hastanedeydi. Kızı gibi gördüğü, sevdiği gelinini yalnız bırakmak istemiyordu. Üstelik kadın kime üzüleceğini de bilmiyordu. Yaşamak için kan bağı olan insanlara ihtiyaç duyan Ekim için mi, sevdiği kadını kurtarmak için elinden hiçbir şey gelmeyen oğlu için mi acımalıydı kalbi? Bilmiyordu. Herkes gibi o da bekliyordu. Doktorun yanlarına gelmesini, küçücük de olsa bir umutları olduğunu söylemesini istiyordu. 

"Kantine inelim mi? Bir şeyler yemen gerek."

Oğlunun yine başını sallayarak itiraz etmesiyle elini tuttu. Günlerdir ne doğru dürüst yemek yemiş ne de uyumuştu. Bu hali kadını endişelendiriyordu. "Ekimin yanında kalabilmen için sağlığına dikkat etmen gerek," dediğinde hüzün kokan kahveler kendisine dönmüştü.

"Ya o? O yanımda kalmak istemiyor, anne. Benim kalışımın ne anlamı var?"

Nazan oğlunun çatlayan sesiyle kollarını boynuna sarıp kendisine çekerek sıkıca sarıldı. Caner annesinden yirmi beş santim uzun olduğu halde bu gün küçücük görünüyordu. Günlerdir saklamaya çalıştığı acısı bir anda ruhunu sarmış, gözyaşlarını özgürlüklerine kavuşturmuştu. Başını annesinin boynuna yaslayarak derin nefesler aldı.

"Kalacak. Ben inanıyorum, oğlum. Ekim her şeye rağmen seninle kalacak."

Caner hafifçe geri çekilip "Onu bu kadar kırmışken mi?" diye sordu saklayamadığı umut dolu ses tonuyla. Genç adamı tüketen tek şey donörün bulunmaması değildi. Ekimin yaşamak için savaşmayacak kadar yorgun olduğunu bilmek de yoruyordu zaten acı içinde kavrulan ruhunu. "Sadece acı çekmesine neden olan birine geri döner mi?"

"Benim gelinim bencil biri değil. Gitmek isterken kendi acısını değil, geride kalanların yaşayacaklarını düşünüp yine döner acısının devam etmek ihtimaline rağmen."

Koca adam annesinin kollarında küçücük kalana kadar sarıldı kadına. Araf günün bir kısmını kafede geçiriyordu. Hem Ekim için değerli olan yeri kapatmak istememişti hem de müşterilerle de elinden geldiği kadar donör olmakla ilgili konuşuyordu. Kadını kurtaracak akrabası yoktu. Tek umutları yabancılardı. Kafeyi öğlene kadar açık tutuyor, sonra hastaneye geliyordu. Buradayken kadın için yapacak bir şeyi yoktu, biliyordu ama uyuyan Ekimi görmediği zamanlarda hissettiği kaybetme korkusu katlanılmazdı.

Çağatay için ise durum daha kötüydü. Ekimi kızı gibi gören, seven babası karaciğer kanseri olduğunu öğrendiği andan beri yataktan kalkamamıştı. Yaşlı bedeni kızının yaşadıklarını kaldıramamıştı. Genç adam saat sekizden bire kadar babasının kafesindeki çalışanların başında duruyor, birden beşe kadar evde tedavi gören babasıyla ilgileniyor, akşam ziyaret saati bitene kadar da Ekimin yanında duruyordu. Yorgundu. Çok yorgundu ama şu an bunun farkında bile değildi. Sadece hayatındaki en değerli iki kişinin de sağlığına kavuşup ayağa kalkmasını istiyordu.

Caner içerideki kadına değer veren herkesin yaşadığı tükenişi düşünürken duyduğu sesle kaşlarını çatarak geriye çekildi. "Seni bırakıp gittiğim zaman daha güçlüydün diye hatırlıyorum," diyen ses sağ taraftan geliyordu. Genç kız elindeki koca valizle öylece dikilmiş sarılan anneyle oğlu izliyordu. "Ne bu halin? Bildiğim kadarıyla daha cenazemiz yok."

"Çağla," diye fısıldayarak hızla ileri atılıp kızı kollarının arasına aldı genç adam. Kız da Canere kıyasla fazlasıyla küçük olan kollarını beline sararak kokusunu içine çekti. Onları görmeyeli uzun zaman olmuştu. "İyi ki geldin. Gerçekten iyi ki geldin."

"Evlenmene, karının kaçırılmasına, vurulmasına, boşanmasına dayandım da..." Adamı kendisinden hafifçe uzaklaştırıp uykusuzluktan dolayı kan çanağına dönmüş gözlerini öptükten sonra "Bu kadarına mesafeler bile dayanmadı be abi," diyerek yeniden büyük gövdesine sarıldı. Annesi sayesinde abisinin hayatındaki tüm değişikliklerden elbette haberi vardı ama işi yüzünden şimdiye kadar gelememişti. Zaten evliliği bile nikah dairesinde normal günlerden farksız yapıldığından annesi gerek olmadığını söylemişti. Yurt dışına daha yeni çıkmıştı ve kariyeri için ilk yıl fazlasıyla önemliydi.

Gelebilecek duruma geldiğinde ise annesi abisinin evliliğinin bittiğini söylemişti. Sonrasında da Caner kafasını toplamak için kısa süreliğine yanına gelmişti. O zaman anlamıştı abisinin ne kadar çok ve geri dönülemez şekilde aşık olduğunu. Üstelik aşık olduğu kadına neler yaptığını da öğrenmişti. Bu yüzden onu gelecekle ilgili teselli etmemişti.

İki yıl içerisinde annesinden tüm gelişmeleri öğrense de, sadece ismini duyduğu Ekimin abisini affetmemesine hak veriyordu. Hatta Çağlaya göre kadın normalden daha az tepki veriyordu. Hala abisinin iyi olup olmadığını öğreniyor, yaptığı tatlılardan ona gönderiyordu. Kesinlikle Çağla bu kadarını bile yapmazdı, emindi. Aradan geçen iki yılda Ekimi içten-içe suçlamamasının nedeni de buydu.

 Şimdiyse işler beklediğinde de kötü durumdaydı. İki gün önce nasıl olduklarını sormak için annesini arayıp da abisinin sevdiği kadının kanser olduğunu öğrendiği an bilet almıştı Türkiyeye dönmek için. Yol boyunca neyle karşılaşacağıyla ilgili bir sürü ihtimali düşünmüş olsa da, az önce gördükleri hepsinden daha kötüydü. Babalarını kaybettikleri günden beri abisinin güçsüz göründüğünü hiç görmemişti. Onun yerine geçmiş, ailesine sahip çıkmıştı. Bu yüzden annesine sarılmış ağladığını görmek kalbinin sızlamasına neden olmuştu.

"Bana itiraz edemezsin. Kantine inelim ve bir şeyler ye. Yengem uyanınca seni böyle görse bize kızar. Güzel bir tanışma yaşamak için de bana kızmaması gerekiyor."

***

Caner kardeşinin zoruyla tostunu bitirdikten sonra çayından birkaç yudum aldı. Çağlayla konuşuyor olsa da, zihni bu gün çıkacak test sonuçlarındaydı. Doktor hepsinin sonuçlarını dün vermiş olmasına rağmen onunki yirmi dört saat gecikmişti. Sebebini bilmiyordu ve açıkçası umursamıyordu da. Ekimine can olup olamayacağı dışında hiçbir şey umurunda değildi.

"Doktorla konuşsana abi. Bende test yaptırmak istiyorum."

Genç adam şefkatle gülümseyip kardeşinin saçlarını okşadı. "Mecbur olmadığını biliyorsun, Çağla." Ekim için donör olmak öylesine bir şey değildi. Kardeşinin istemediği halde onun için bunu yapmaya mecbur hissetmesine izin veremezdi.

"Mecburiyetten değil zaten. Abime kök söktüren kızla tanışmadan geri dönmeyi düşünmüyorum."

Caner kardeşinin söylediğine gülümsediği sırada yanına gelen hemşireyle hızla ayaklandı. "Ekime bir şey mi oldu?" diye sorduğunda Çağla titreyen elini tutmuştu. Hissettiği korku saniyesinde ellerinin titremesine neden olmuştu ve işin kötü yanı bunun farkında bile değildi.

"Hayır, sakin olun lütfen. Ekim hanımın durumunda bir değişiklik yok. Test sonuçlarınız çıkmış. Doktor bey odasında sizi bekliyor."

***

 Gencin yüzündeki gülümseme anbean artarken "Doğru mu anladım?" diye sordu kendisinin aksine düz ifadeye sahip olan doktora. "Ekim için donör olabilir miyim?"

Adamın odasına girdiği zaman tamamen umutsuzdu. Sonuçta ilk başta da, diğer sonuçlar çıktığında da aynı şeyi söylemişlerdi. Karaciğer naklinde yabancılarla doku uyuşması ihtimali imkansıza yakındır. Buna rağmen test yaptırsalar da alacakları cevabı da tahmin ettiklerinden umutlanmamışlardı. Şimdiyse hiç beklemediği bir şey duymuştu.

"Evet ama bunu ailenizin yanında söylemememin nedeni vardı," diyerek az önce onlarla birlikte kalmak isteyen Çağlayı dışarı çıkarttığı anı hatırlattı. İşte Canerin gülümsemesi de, mutluluğu da buraya kadardı. Kaşlarını çatarak vücudunu tamamen doktora çevirdi.

"Nasıl yani?"

"Bakın Caner bey... Sizin sonuçlarınızın daha geç gelmesinin bir nedeni vardı. Donör olabileceğinizi öğrendiğim anda başka bir test daha yaptırdım."

Anbean gerilen genç adam "Neden?" oturuşunu dikleştirdi. Donör olabileceğini öğrendiği an bunun mutluluğuna kapıldığından karşısındaki doktorun yüzündeki ifadeyi daha yeni fark ediyordu. Hastasının kurtulma ihtimali olan biri gibi bakmıyordu. Aksine daha da karamsar bir ifadeye bürünmüştü.

"Daha önce hiç genel anestezi ile ameliyat oldunuz mu?"

"Hayır."

Doktor başını sallayarak "Tahmin etmiştim," dedikten sonra yaptırdığı iki testin de cevaplarının bulunduğu dosyayı Canere uzattı. Ama o okumak yerine dikkatini tamamen ona vermişti. Sanki kağıtta yazılanlar doktorun dudaklarından dökülmediği sürece gerçek sayılmıyormuş gibi. "Maalesef test sırasında anestezi alerjiniz olduğunu öğrendik."

Caner kendisiyle ilgili ilk kez duyduğu şeyle kaşlarını biraz daha çattı. "Bu ne demek oluyor?" Neler olduğunu gerçekten anlamıyordu. Sadece sevdiği kadının hemen ameliyata alınmasını ve kurtulmasını istiyordu. Neden bunu yapmak yerine bir şeyler anlatmaya devam ediyorlardı ki?

"Ameliyat sizin için normalden daha riskli demek. Genel anestezi uygulandığında vücudunuzun nasıl tepki vereceğini bilmiyoruz. Ameliyat sırasında vücudunuzun şoka girme ihtimali var."

"Daha açık konuşur musunuz? Ameliyat olursam ne olur?"

Doktor anlık duraksamanın ardından derin bir nefes alarak "Bir daha uyanamaya bilirsiniz," konuyu tamamen açıkladı. Normalde hasta yakınlarıyla konuşurken net ve hızlı olmaya özen gösterirdi çünkü küçük duraksamalar bile farklı etkiler bırakabiliyordu. Şimdiyse buna engel olamamıştı. Yaşanan durum fazlasıyla kötüydü çünkü.

Şu an hepatik komada olan kadını etrafındaki insanlardan sadece eski eşi kurtarabilirdi ama bu kendi hayatının da sonlanması riskini göze alması demekti. Ya Ekim vücudu isyan bayrağını çekene kadar komada kalacak, yakınları başka bir yabancının dokusunun uyuşması ihtimalini bekleyecekti ya da Caner Tözün donör olacaktı. Donör olması da aynı eski eşi gibi bir daha uyanamaması ihtimali demekti. Doktorun düşündüğü gibi durum kötüydü.

İki aşığın hayatı tamamen birbirine bağlanmış durumdaydı ve her iki ihtimalde de üzüleceklerdi. İhtimallerden biri Canerin ölüm riskini almayarak sevdiği kadını kaybetmesiyle sonuçlanacaktı. Diğer ihtimal ise Ekimin kendi hayatıyla sevdiği adamın hayatının takas edilmesiyle sonuçlanacaktı. Ne olursa olsun üzülecek, kaybedeceklerdi. Hayatın onlara uygun gördüğü buydu.

Düşüncelerinizi yorum olarak bırakmayı unutmayın. Emeğe saygı duyup değerlendiren herkese sevgilerle...♥

Continue Reading

You'll Also Like

Dilem By Dodo

Fanfiction

1.4M 67.1K 24
Ezgi, nenesi ölünce kimsesiz kalmış, hayatını dul bir adam olan Koray ile birleştirmişti. Koray'a eş, oğluna anne olacaktı. Olacak mıydı? Olabilecek...
396K 21K 52
İki bebek ağlama sesi geldi, iki farklı kadının acı dolu bağırışları hastaneyi değil tüm mardini inletiyordu. Bir kadın ağrıyla soluklanırken, diğer...
11.1K 382 77
Neşe dolu, hanım hanımcık, karıncayı bile incitmeye korkan bir vampirken hayatına giren insanlar tarafından çok canı yakılan ve giderek gaddarlaşan D...
7.9K 399 20
James Potter in kız kardeşi...