KURBAN

By edaatokmakk

5.8M 141K 13.6K

WATTYS 2017 KAZANANI✓✓ "Nefrete KURBAN Edilmiş Bir Aşk, Sizce Galip Gelebilir Mi?" Bir ta... More

Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 26 ( YARI FİNAL)
DUYURU!!!
!!!
Güzel Haberim Var!!!!!! 😉😀😂😁😀
Tanıtım Videosu
RÖPORTAJ !!!
> FİNAL'E BİR ADIM KALA<
DUYURU!!!
BEN GELDİM :):):)
KURBAN 2- Bölüm 1
KURBAN 2 -Bölüm 2
KURBAN 2 - Bölüm 3
KURBAN 2 -Bölüm 4
KURBAN 2 -Bölüm 5
KURBAN 2 - Bölüm 6
KURBAN 2 - Bölüm 7
KURBAN 2 - Bölüm 8
KURBAN 2- Bölüm 9
KURBAN 2 -Bölüm 10
KURBAN 2- Bölüm 12
KURBAN 2 - Bölüm 13
KURBAN 2- Bölüm 14
KURBAN 2 - Bölüm 15
KURBAN 2- Bölüm 16
KURBAN 2- Bölüm 17
KURBAN 2- Bölüm 18
KURBAN 2- Bölüm 19
KURBAN 2-Bölüm 20
KURBAN 2 - Bölüm 21
KURBAN 2- Bölüm 22
KURBAN 2 - Bölüm 23
KURBAN 2- Bölüm 24
KURBAN 2-Bölüm 25
KURBAN2-Bölüm 26
KURBAN 2 - Bölüm 27
KURBAN2 - Bölüm 28
KURBAN2 -Bölüm 29
KURBAN 2- Bölüm 30
KURBAN 2 - Bölüm 31 ( Final Öncesi Sessizlik)
KURBAN 2 - Final

KURBAN 2 Bölüm 11

11.5K 573 8
By edaatokmakk


Her zaman hayata karşı pozitif olmuşumdur. En kötü günlerimde bile. Dimdik durup karşıma çıkan bütün sorunlarla korkusuzca yüzleşmişimdir. Bir şekilde üstesinden gelmiş, her zaman başka bir yolun daha olduğuna inanmışımdır. Yani bu hayatta asla umudumu kaybetmemişimdir. Şimdi de aynı şekilde dimdik durmak için çabalıyorum ama işler bir türlü yoluna girmiyor. Eğer sabredersem geçer diyorum hatta tam geçti sanıyorum, tam o sırada bambaşka bir olay patlak veriyor. Bu hayattaki sınavım hiç bitmeyecekmiş gibi hissediyorum bu sıralar. En büyük sınavım da Rüzgar, bunu biliyorum.

Ona kan verenin Toprak değil de Ömer olduğunu düşünüyor. Buna sevinmeli miyim üzülmeli miyim bilemiyorum. Zaten son zamanlarda neye sevinip neye üzüleceğimi şaşırmış durumdayım.

Kapı yavaşça tıklatılınca Yeliz'in geldiğini hemen anladım. Az sonra Yeliz meyve tabağıyla yanıma gelip oturdu.

"Yeliz, serum bitmiş çıkarabilecek misin?"

Yeliz gülümseyip, "Sanırım!" dedi ve zarif bir şekilde serumu kolumdan çıkardı.

Şaşkın ve hayran kalmış bir ifadeyle, "Etkilendiğimi söylemeliyim, senden iyi bir hemşire olurmuş." deyince, "Yok ya, ben de yeni öğrendim. Kürşat Bey nasıl çıkaracağımı gösterdi." dedi.

"Valla ben onu bunu bilmem. Belli ki elin yatkın bu işlere."

Yeliz gayet mütevazı bir tavırla, "Utandırıyorsunuz beni." dedi.

Özenle dilimlenmiş elmalardan birini ısırırken, "Telefonum nerede? Biliyor musun?" diye sordum.

"Aşağıda, mutfakta. Spor odasında unutmuştunuz, ben de mutfağa bıraktım. Getirmemi ister misiniz?"

"Hayır hayır. Kendim alırım. Çok geç oldu zaten, sen git dinlen. Ben biraz sinema odasına gitmek istiyorum. Kaç gündür aklımda bir film var onu izleyeceğim. İstersen birlikte izleyelim."

"Bence yataktan çıkmayın. Rüzgar Bey giderken yatakta kalmanızı söyledi."

"Hayır. Rüzgar, geldiğimde dinlenmiş ve dinç ol dedi. Şu anda gayet iyi hissediyorum. Bu yüzden sıkıntı yok."

Yeliz ikna olmamış gibi bakmaya devam edince suratımı asarak, "Hadi ama Yeliz! Bütün gün resmen uyudum. Gerçekten şu an iyi hissediyorum." dedim.

"Peki, tamam ama lütfen bütün meyveleri bitirin."

Gülümseyerek, "Tamam." dedim ve tabağı elime alıp yataktan kaktım. Birlikte aşağı indik, o odasına geçerken ben de mutfaktan telefonumu aldım. Sinema odasına ilerlerken Ömer'e mesaj çektim.

"Uyudun mu?"

Sinema odasına gelince dış koridor da dahil olmak üzere bütün ışıkları açtım. Sonra filmlerin olduğu dolaba ilerleyip aklımdaki filmi aramaya başladım. Filmler türlerine göre sıralandığı için bulmam o kadar da zor olmayacaktı.

Üçüncü raf dram/suç türünden filmlerle doluydu. Hızlıca göz gezdirirken tanıdık kapak resmini görünce gülümseyerek, "İşte buldum seni!" diye mırıldandım.

Leon uzun siyah ceketi ve elinden hiç bırakmadığı o çiçeğiyle yanında Mathilda ile yürüyordu. Filmden alınmış bir sahne.

Mesaj sesi gelince filmi DVD çalara taktım ve kumandayı elime alıp rahat koltuklara yerleştim. Filmi başlatıp telefonu elime aldım.

Gönderen Ömer...

"Uyumadım fıstık, bir sorun mu var? Saat biraz geç oldu da."

Şimdi uzun uzadıya mesajla anlatamazdım. Bu yüzden hemen arayıp telefonu kulağıma götürdüm. İlk çalışta telefon açıldı.

"Deniz?" Ömer'in sesi biraz endişeli geliyordu.

"Ömer!" Benim sesimse bir şeylerin yolunda gitmediğini bariz bir şekilde belli edercesine tedirgin çıkmıştı.

"Neler oluyor söyle lütfen!"

"Ömer, ben nasıl söyleyeceğimi bilemiyorum. Sanırım başını da belaya soktum."

"Boş ver benim başımı. Sen iyi misin onu söyle!"

Bu adam nasıl bu kadar iyi olabilirdi? Kendinden önce yine beni düşünüyordu.

"Ben iyiyim de..."

"Valla sinirleniyorum kızım! Tek seferde söyle işte!"

Ömer'in sesi gerçekten de sinirli gelmeye başlayınca ben de daha fazla uzatmadan tek seferde, "Rüzgar, ona kan veren kişinin sen olduğunu sanıyor!" dedim.

Sessizlik...

"Ömer, orada mısın? Çok kızdın değil mi? Haklısın da. Ama valla bilerek yapmadım. Tam olarak nasıl olduğunu da bilmiyorum ki."

"Tamam, sorun değil!"

"Gökalp öyle söylemiş ama neden söylemiş gerçekten hiç bilmiyorum."

"Tamam fıstık sorun değil."

"Özür dilerim. Çok özür dilerim. Başını belaya soktum. Ben..."

"Kızım bir sus! Tamam dedim işte. Sorun değil!"

"Ge-gerçekten mi?"

"Evet gerçekten. Hiçbir şey yapamaz Rüzgar bana, sen merak etme."

"Ya sen çok çok çok iyi bir arkadaşsın, biliyorsun değil mi?"

"Biliyorum tabii ki!" deyip kahkaha atınca ben de ona eşlik ettim.

"Neyse hadi kapat kapat! Film başladı." deyince, "Bu saatte film mi izleyeceksin Deniz?" diye şaşkınlığını dile getirdi.

"Ya bütün gün uyudum da şimdi geceler benim artık!" deyip gülümsedim. Bugünkü bayılma meselesinden bahsetmeye hiç niyetim yoktu.

"Tamam fıstık. İyi eğlenceler sana, görüşürüz!"

"Görüşürüz!" dedim ve telefonu önümdeki masaya bırakıp meyve tabağını aldım. Bu defa bir kayısıyı elime alıp ısırmıştım ki, "Senin ne işin var burada!" diyen Rüzgar'ın sesiyle irkildim.

Rüzgar kravatını çıkarmış gömleğinin üst iki düğmesini de açmıştı. Ellerini göğsünde bağlamış kapının girişinde yorgun bir ifadeyle bana bakıyordu.

"Korkuttun beni!"

"Hım! Korktun demek! O zaman senin dediğimi yaparak yatakta dinleniyor olman gerekirdi!"

Rüzgar sinirli görünmüyordu ama sesi buz gibiydi.

"Sen bana dinlen dedin ve ben de dinlendim. Şimdi çok iyi hissediyorum." dedim ve ekranı göstererek ekledim: "Kaç gündür şu film aklıma geliyordu, izlemek istedim."

Rüzgar birkaç saniye filme baktıktan sonra yanıma gelip uzandı. Başını da kucağıma koydu. O yatmadan tabağı hızlıca havaya kaldırdım. Ellerim havada şaşkın bir halde Rüzgar'a bakakaldım.

"Rüzgar elimi tutup ağzına götürerek yarım bıraktığım kayısıyı ısırıp, "Demek Leon'u izlemek istiyordun?" diye sordu.

"Evet, sanırım daha önce izledin." derken elimdeki tabağı kenara bıraktım.

Ekranı daha rahat görebilmek için yan dönerken, "İzlemiştim." dedi ve film bitene kadar ikimiz de hiç konuşmadık.

Yaklaşık iki saat sonra ekrandan yazılar hızla akarken "Shape of My Heart" çalmaya başlayınca biraz eğilerek, "Sen de güzel söylemiştin." dedim.

Rüzgar bir şey söylemeyince konuşmaya devam ettim: "Senin gibi birinin müzikle ilgileniyor olacağını hiç düşünmemiştim."

Kaşlarını kaldırarak bana baktı. "Senin gibi biri derken?"

Bir an ne diyeceğimi bilemedim ama hemen toparlayıp: "Yani biraz sinirli, biraz duygusuz, bazen kaba, bazen de canavar..."

Rüzgar hızlıca doğrulunca ellerimi havaya kaldırarak, "Şaka, şaka, şaka..." diyerek savunmaya geçtim.

Gözlerini kısıp bakınca, "Ama biraz sinirlisin, bu bir gerçek!" dedim başımı kendimi onaylarcasına sallayarak.

"Bunu bildiğin halde beni sinirlendirecek şeyler yapıyorsun."

"Ne, ne yaptım şimdi ben?"

"Bana kan vermesi için Ömer'i getirdin!"

İşte başlıyoruz! Ben de ne zaman beni haşlayacak diye bekliyordum.

"Hastanede yeterince kan olmadığını söyledi doktor ve kan bulmaları 3-4 saat falan sürecekti. Ama senin o kadar zamanın yoktu, benim yüzümden."

Rüzgar dümdüz bir ifadeyle, "Bu geçerli bir sebep olamaz!" deyince kaşlarımı çatarak, "Sen kafayı mı yedin! Sana eğer acilen kan bulunmazsa öleceğini söylüyorum." diye bağırdım.

İşaret parmağını uyarırcasına havaya kaldırdı. "Bir, düzgün konuş! İki, ölüp ölmemek benim problemim!"

Söyledikleri beni o kadar çok sinirlendiriyordu ki ne diyeceğimi bilemiyordum. "Ölmeni istemiyorum Rüzgar. Sevdiğim bir kişiyi daha kaybetmek istemiyorum!"

Rüzgar gözlerini bana dikip, "Beni seviyor musun?" diye sorunca yine boşboğazlık yaptığım için içimden kendime küfürler yağdırdım. Daha fazla konuşmak istemiyordum. Bu yüzden yavaşça ayağa kalktım. Rüzgar bileğimden tutup beni tekrar oturttu ve sonra tam karşıma, masaya oturdu.

"Bir daha beni kurtarmak için bile olsa beni sinirlendirecek şeyler yapma!" dediğinde hiç düşünmeden, "Yine olsa yine yaparım!" dedim.

Rüzgar birkaç saniyelik duraksamanın ardından, "Kızım bu ne cesaret böyle? Son zamanlarda sana fazla mı iyi davrandım yoksa!" diye sinirlendiğini belli edercesine çıkıştı. Sonra da kaşlarını çatıp, "Bu konuyu hafife aldığımı sanma! İlk duyduğumda kan beynime sıçradı resmen. O an hasta bir şekilde uyuyor olmasaydın sana neler yapardım tahmin bile edemezsin. Bu yüzden sadece şanslıydın. Eğer bu durum bir daha tekrarlanırsa seni asla affetmem Deniz! Ve sen biliyorsun ki ben dediğimi yapa..."

Rüzgar soluksuz bir şekilde kelimeleri ardı ardına sıralarken ne dediğini hiç duymuyordum bile. O konuşurken hareket eden dudaklarını seyrediyordum. Dolgun ve biraz kırmızımsı dudaklarıyla ne kadar da çekici görünüyordu. Terlemeye başlamıştım. Fazla mı sıcaktı burası ya da benim mi ateşim vardı? Sanki aklım başımda değilmiş gibi ne dediğine odaklanamıyordum.

Hızla ona çekiliyormuşum gibi hissediyordum. Az sonra eğildim ve o, hararetli bir şekilde beni azarlamaya devam eden dudaklarından öptüm. Dudaklarımız buluşana kadar ne yaptığımın bile farkında değildim. Utanarak hemen geri çekildim ama ona bunu belli etmeyecektim. Rüzgar şaşkın bir şekilde bana bakarken ben de dudaklarımda alaycı bir kıvrımla, "Gerçekten de susturmak için işe yarıyormuş." dedim.

Rüzgar'ın yüzündeki kasların gerildiğini görünce bu durum aykırı bir şekilde hoşuma gitti. Oturduğu yerken kalkıp üzerime eğilince ben de geriye yaslandım. Rüzgar elini iki yanımdan koltuğa yaslayıp, "Sakın bir daha bunu yapma!" diye uyarınca yüzümdeki gülümsemeyi koruyarak ona baktım ve uzanıp dudaklarına küçük bir öpücük daha kondurdum.

"Bunu mu?" diye sorduğumda Rüzgar'ın yüzündeki ifade beni gerçekten de çok eğlendirdi.

Bu adamı sinirlendirmek çok hoşuma gitmişti.

Deniz geri çekil kızım, tehlikeli sularda yüzüyorsun!

Rüzgar gözlerini kısıp yüzüne ciddi bir ifade yerleştirerek, "Pişman olacağın şeyler yapıyorsun!" dedi.

Evet, pişman olacağım şeyler yaptığımın farkındaydım ama bunu bir türlü durduramıyordum. Rüzgar'ın karşısına geçip ona kur yapmak, ona şımarmak istiyordum. Gerçek bir eş gibi davranmak istiyordum. Ne kadar öfkeli olursa olsun onu sakinleştiren tek kişi olmak istiyordum. Rüzgar'a olan duygularıma bir isim vermiştim evet ama biliyordum ki bunun bir karşılığı yoktu.

Başımın döndüğünü hissettim. Burası gerçekten de fazla sıcak olmaya başladı. Zor olsa da bunu umursamadan devam ettim. Rüzgar hâlâ beni koltuk ve kendisi arasında tutup öfkeli bakışlarını üzerime dikmişken kollarımı uzattım ve onun boynuna doladım. Dalga geçercesine, "Gerçekten mi? Hiç farkında değilim." dedim.

İşte bu kırılma noktasıydı. Rüzgar elini belime kaydırdı ve hızlı bir hareketle beni koltuğa yatırıp üzerime çıktı. Bacaklarını iki yanımdan koltuğa yaslamış ve üzerime eğilmişti.

Gülümseyen ifadem bir anda ciddileşince bu sefer Rüzgar alaycı bir şekilde gülümsedi. "Hadi, gülmeye devam etsene!"

Gürültülü bir şekilde yutkundum. İyice eğilip kulağıma fısıldarcasına, "Şimdi farkına varırsın!" deyip boynumdan öptü.

Dokunuşunu tenimde hissettiğim an baş dönmem resmen iki katına çıkmıştı. Eğer şimdi uzanıyor olmasaydım kesinlikle yere yığılmıştım.

Az sonra Rüzgar kaşlarını çatarak geri çekildi. "Ateşin var senin!"

Ben de burası sıcak olmaya başladı deyip duruyordum diye içimden geçirirken Rüzgar üzerimden kalktı.

"Neden böyle saçmaladığın belli oldu."

Ne yani, şimdi de saçmaladığımı mı düşünüyordu? Suratımı asarak doğruldum. "Belki de bana bu kadar yakın olduğun için ateşim çıkmıştır." dediğimde Rüzgar beni süzercesine bir süre baktı ve "Hayır, sanmıyorum. Çünkü sana çok daha yakın olduğum zamanlar da olmuştu." dedi.

Bu adam beni sürekli saf dışı bırakmayı nasıl başarıyordu? Görürsün sen! Daha son numaramı yapmadım. Başımı iki yana sallarken, "O zamanlar duygularım karmakarışıktı." dedim ve ayağa kalktım. Aramızdaki mesafeyi kapatıp parmaklarımın ucunda yükseldim. Dengemi sağlamak için ellerimi göğsüne yasladım. Sonra da dudaklarım kulağına değecek kadar ona sokulup, "Şimdi ne hissettiğimi çok iyi biliyorum." diye fısıldadım. Dudaklarımın her dokunuşunda Rüzgar'ın gerildiğini hissedebiliyordum. Ellerimin altındaki göğsü hızla inip kalkınca onun da heyecanlandığını anlamıştım.

Rüzgar elini belime doladığında derin bir nefes aldım. Kendimi yine çok güçsüz hissediyordum. Sanırım ateşim fazla yükselmişti. Az sonra başımı yavaşça boyun girintisine yasladım. "Ben iyi değilim."

Yer ayağımın altından kayar gibi oldu ama ben kendimi hiç olmadığım kadar güvende hissediyordum.

Continue Reading

You'll Also Like

7.5K 1K 152
Hayallerinin gerceklesme ihtimali olmasa bile hayal et. Çünkü hayallerin seni ufuklarin zirvesine ve o zirvelerde seni hic tukenmeyecek umutlara götü...
1.2K 333 28
İnstagram hesabı: yakamoz_sevdasi Soğuk duvarlar arasında başlayan hikayemiz yeni geldiğimiz bu sıcak mahallede devam ediyordu. Kendi kurduğumuz k...
69.6K 349 4
Hazel başını adamın omzundan ayırdı. Gözlerine bakıyordu. - Söyle bakalım Ali Aşiroğlu, beni ne kadar seviyorsun? Ali bir an sustu. Biliyordu, ne des...
679K 5.8K 21
"Bakışlarındaki isteğe daha fazla dayanamadım, ama bakışlarından çok altındaki asıl harikanın ıslak ve muhtaç isteğine dayanamadım." "Konuşmak yerin...