Bölüm 14

81K 4.2K 176
                                    

Deniz'den...

"İyi misin?" Gökalp gerçekten de endişeli görünüyordu.

"Beni burada bırakıp gitti." dedim mırıldanırcasına, sesim çok güçsüz çıkmıştı. "Bir insan nasıl bu kadar nefretle dolu olabilir?" derken tekrar ağlamaya başladım. Gökalp beni kendine çekti ve sıkıca sarıldı. "Tamam geçti, ben yanındayım."

Kendimi onun kollarına bıraktım. Sıcaklığını hissetmek iyi gelmişti.

Hıçkırıklarım yerini sessiz iç çekişlere bırakınca bana baktı ve "Hadi seni eve götürelim." dedi. Sadece başımı sallayarak cevap vermiştim. Tek bir kelime için bile gücümün tükendiğini hissediyordum.

Kalkmaya çalışırken dizimin acısıyla istemsizce yüzümü buruşturdum. Gökalp şaşkın gözlerle bakarak, "Yaralanmışsın." dedi ve gözlerindeki şaşkınlık hızla yerini öfkeye bıraktı.

Beni yavaşça kucağına alıp arabaya taşıdı. Koltuğa bırakırken, "Her yaralandığında seni böyle taşıyacaksam biraz kilo ver bari." dedi ve göz kırptı. Beni güldürmeye çalışıyordu. Ufacık bir tebessüm edebilmiştim uğraşı boşa gitmesin diye.

Eve doğru yol alırken arabayı derin bir sessizlik sardı. Sessizliği bozan Gökalp oldu.

"Rüzgar o kadar da kötü biri değil aslında." Ona inanmadığımı belli eden bir bakış attım. Bunu anlamış gibi: "İnan bana öyle. Sadece..."

"Nefreti gözünü kör etmiş." diye tamamladım cümlesini.

"Yani öyle de denilebilir." Tekrar derin bir sessizlik...

Eve vardığımızda beni taşımasına izin vermedim. Salonun girişinde Yeliz beni görünce, "Deniz Hanım size ne oldu?" diye çığlığı kopardı.

"Sakin ol Yeliz, iyiyim ben. Ufak bir kaza sadece." Görünüşte evet, dizimdeki birkaç yara bere dışında bir şeyim yoktu ama kalbim çok acımıştı. Rüzgar beni orada korunmasız bir şekilde bırakmış ve geri dönmemişti. Düşününce kalbim bir kez daha hayal kırıklığıyla acıdı.

Ondan ne bekliyordum ki hayal kırıklığına uğramıştım? En başından beri benden nefret ettiğini her fırsatta göstermişti. Şimdi neden ondan merhamet beklemiştim? İnsanların değişebileceğine olan inancım sanırım benim aptallığım diye geçirdim içimden.

"Deniz'e hemen bir battaniye getirir misin Yeliz?" Gökalp kibar bir sesle rica etmişti.

"Ben iyiyim. Abartmayın lütfen." Hâlâ üzerimde olan ceketi çıkarttım ve Gökalp'e uzattım. "Teşekkür ederim." dedim ve odama doğru ilerledim.

"Bir şeye ihtiyacınız olursa lütfen söyleyin." Yeliz arkamdan seslenmişti.

Ona bakmadan cevap verdim: "Tamam, söylerim sağ ol."

Odaya girer girmez banyoya yöneldim. Gerçekten de çok üşümüştüm ve sıcak suyun bedenimi sarmasına ihtiyacım vardı. Musluğu açtım ve küvetin kenarına oturdum. Son birkaç saati düşünmeye başladım.

Rüzgar'ın öylece bırakıp geri dönmemesi beni çok korkutmuştu. Çünkü beni üzer ama asla zarar göreceğim şeyler yapacak kadar ileri gitmez sanıyordum. Yine yanılmıştım. Onun bir sınırı yoktu. Nerede nasıl davranır asla bilemeyecektim. Ve Gökalp... Onun geleceğini asla tahmin etmemiştim. Ama o sadece gelmekle kalmamış, bana sarılıp beni teselli etmişti. Rüzgar'ın aksine o bana karşı kibar ve anlayışlıydı.

Su taşmaya başlayınca derin düşüncelerden sıyrıldım ve üzerimdekileri çıkarıp küvete girdim. Dizimdeki yaralar suyla temas edince sızlamıştı ama bunu umursamadan kendimi sıcak suyun altına sakladım. Sıcacık bir yorgan gibi bedenimi sarmasına izin verdim. Çok yorgun hissediyordum, öyle ki göz kapaklarımı açık tutmakta zorlanıyordum. Az sonra gözlerimi kapatmış ve sıcacık suyun altındaki bedenimi uykunun huzurlu bahçelerine salmıştım.

KURBANWhere stories live. Discover now