Bölüm 12

93.9K 4.3K 281
                                    

Gözlerimi kapatmıştım ama uyuyamıyordum. Eğer uyursam ona karşı tamamen savunmasız kalacağımı hissediyordum. Yavaşça gözlerimi açtım ve karşımda cehennem karası gözleri görünce dehşete kapıldım. Rüzgar bana dönük bir şekilde, başını eline yaslamış beni izliyordu. Filmlerde hep bu sahnelerden görmüştüm ve her zaman da çok romantik olduğunu düşünürdüm. Fakat şu an içinde bulunduğum durum romantizmden çok uzaktı. Daha çok bir katilin kurbanına baktığı gibi bakıyordu Rüzgar.

Tek bir kelime dahi konuşmaya cesaretim yoktu, beni ezip geçen bu bakışlardan da rahatsız olmuştum. Bu yüzden arkamı dönmek için hareketlendim. Rüzgar hızlı bir hareketle omzumdan tutup beni durdurdu. Ona bakmak istemiyordum. Bu gece daha fazla ileri gitmemesini dileyerek öylece bekledim.

"Bana asla arkanı dönme!" Sesi bir fısıltı gibi çıkmıştı. Anlamayan gözlerle ona bakarak, "Ne?" dedim ve yavaşça ona döndüm.

"Benden kaçmak için asla bana arkanı dönme! Çünkü ben daima burada, yanında olacağım. Arkanı dönünce yok olmayacağım." Rüzgar bir hayalden uyanırmış gibi başını iki yana salladı. Az önce söylediği kelimeler sanki başkasına ait gibiydi.

Gözlerinde daha önce görmediğim bir duygu vardı, keder. Ama onun öfkesinin arkasına öyle bir saklamıştı ki dikkatli bakmadıkça görmek imkânsızdı. Ne söyleyeceğimi bilemedim o yüzden susmayı tercih ettim. Gözlerimi kapattım ve bu gece bana haram olan uykuyu beklemeye başladım.

...

İrkilerek uykudan uyanınca birkaç saniye kendime gelemedim. Fazlasıyla tedirgin bir şekilde uyuduğum için bu şekilde uyanmış olmam pek de şaşırılacak bir durum değildi elbette. Daha iyi hissedince yavaşça kıpırdandım. Bu ana kadar Rüzgar'ın hemen dibimde uyuduğunu fark etmemiştim bile.

Rüzgar, yüzünü boyun girintime gömmüş, kolunu da belime sıkıca dolamıştı. Alıp verdiği her nefesi tenimde hissedebiliyordum. Hafifçe kıpırdandım ama o hiç tepki vermedi. Derin bir uykuda gibiydi. Gözüm hemen karşı duvardaki saate kaydı. Neredeyse 3 olmak üzereydi. Şaşkın gözlerle saate bakakaldım. Kaç saat uyuduğumuz konusunda en ufak bir fikrim bile yoktu.

Hemen bu yataktan kalkmak istiyordum. Onu uyandırmamaya çalışarak kollarının arasından sıyrıldım. Neredeyse çıplaktım ve bu şekilde kendi odama gidemezdim. Gözüm yerdeki gelinliğe kaydı. Başımı hızla iki yana salladım. Onu bir daha asla giymeyecektim.

Rüzgar'ın gömleğine kaydı bakışlarım ve hiç düşünmeden alıp hemen üzerime geçirdim. "Acaba yanlış mı yaptım?" diye mırıldandım kendi kendime. Daha dün gece Yağmur'un elbisesini giyindiğim için çok ağır bir şekilde aşağılanmıştım. Şimdiyse onun gömleğini giyiniyordum. Yine de yapabileceğim bir şey yoktu. Bunu düşünmemeye çalışarak parmaklarımın ucunda kapıya doğru ilerledim. Çıkmadan son kez Rüzgar'a baktım. Hâlâ uyuyordu. Kapıyı aralıklı bırakarak hızlı ama sessiz adımlarla odama çıktım. Daha iki adım atmıştım ki kapı çalındı ve Yeliz içeri girdi.

"Korkuttun beni!" diye çıkıştım ona. Ama o şaşkınlıktan kocaman olmuş gözlerle bana bakıyordu. Aslında üzerimdeki Rüzgar'ın gömleğine bakıyordu. Yüzü kızarmıştı.

"Hey! Bakma öyle. Sandığın gibi bir şey olmadı. Sadece uyuduk." İşaret parmağımı uyarırcasına havaya kaldırdım.

"Bu saate kadar mı?" deyip kıkırdadı. Onu görmezden gelip banyoya doğru ilerledim. Küvetin suyunu açarken, "Ben duş alana kadar dün yıkamak için götürdüğün kıyafetlerimi getirir misin?" diye seslendim.

"Onlar yok Deniz Hanım."

Suyun sesinden ne dediğini duyamayınca kapının arasından başımı çıkararak, "Anlamadım." dedim.

KURBANWhere stories live. Discover now