Bölüm 26 ( YARI FİNAL)

95.2K 4K 636
                                    

Merdivenlere gelince dayanamayıp Rüzgar'a baktım. Hâlâ onu bıraktığım gibi yerde oturuyordu. "Ne hali varsa görsün!" diye söylenerek bir basmak çıktım ama ikinci adımı atamadım. Ben bu şekilde birini geride bırakamazdım. Geri dönüp koridorun sonuna doğru ilerledim ve Gökalp'in kapısının önüne gelince kapıyı çalmadan kolumdaki saate baktım. Bire gelmek üzereydi. Gökalp büyük ihtimalle uyumuştu ama onu uyandırmak zorundaydım. İlk önce yavaşça kapıyı tıklattım. İçeriden ses gelmeyince daha da güçlü vurdum. Birkaç saniye sonra Gökalp kapıyı açtı ve uykulu kısık gözleriyle, "Ne var!" dercesine bana baktı.

"Çok üzgünüm Gökalp ama seni uyandırmak zorundaydım." deyince Gökalp uykusunun kaçması için kafasını hızla salladı ve bir adım öne çıkarak, "Sorun değil. Bir şey mi oldu?" diye sordu.

Dönüp salona doğru bakarak, "Rüzgar'ı odasına çıkarır mısın?" diye sordum. Bu bir sorudan daha çok ricaydı. Gökalp kaşlarını çatıp bana bakarak, "Ona bir şey mi oldu?" deyince ona baktım ve başımı iki yana sallayarak, "Hayır, sadece kendisiyle yüzleşemeyecek kadar korkakça davranıyor." dedim bir fısıltı gibi çıkan sesimle ve Gökalp'in bir şeyler söylemesini beklemeden odama çıktım.

Sabah erkenden kalkıp kahvaltı bile etmeden okula geçtim. Ömer ve Eylül ile bir aylık yaptığım plan üzerinde çalışmamız gerekiyordu. Gerçekten de yoğun bir plan hazırlamıştım ve eğer buna uyarsak hem okulun hem de otelin gösterileri için hazırlanmış olabilirdik.

Toplantımız bitince ben sınıfa geçip kimse henüz gelmemişken ısınma çalışmaları yapmak istedim. Sınıfa geçince orada Burak'ı göreceğimi tahmin etmemiştim. Burak kulaklıklarını takmış kendini müziğe kaptırmış bir şekilde dans ediyordu. İçeri girdiğimi bile fark etmemişti. Kenarda bekleyip onu izledim. Hareketleri o kadar iyiydi ki! Gerçekten de başarılı bir dansçı diye içimden geçirirken gözlerimiz buluşunca Burak hemen durdu ve kulaklıklarını çıkarttı.

Elimi kaldırarak, "Günaydın, rahatsız etmek istemedim o yüzden sessizce seni izledim." dedim.

Burak ilerleyip çantasından suyunu alıp içti ve sonra bana bakmadan, "Önemli değil." dedi.

"Birileri hâlâ bana kızgın sanırım." derken ona doğru yürümeye başladım.

Beni umursamayarak dansına devam edince, "Burasını yanlış yapıyorsun." diye ikaz ettim. Aslında gayet iyi yapıyordu ama dikkatini çekmeye çalışmıştım ve başarmıştım da.

Kaşlarını çatıp bana bakarak, "Öğrettiğiniz gibi yapıyorum, hocam." dedi.

Ben sesli bir şekilde gülünce dansı bırakıp bana baktı.

"Komik olan ne?" Gayet ciddi görünüyordu.

"Komik olan sensin ve seni şu çocukça tavırların." deyip karnına yavaşça yumruk attım.

Bir adım geri giderken, "Ben çocuk değilim" diye söylendi.

"Ama çocukça davranıyorsun." dedim. Artık benim de sesim ciddileşmişti.

Birkaç saniye öylece birbirimize baktıktan sonra sessizliği bozarak, "Hadi bakalım, şu son adımları birlikte çalışalım." deyip gülümseyince o da tam olarak gülmese de dudaklarında küçük bir kıvrımla, "Tamam." deyip hemen yanımdaki yerini aldı.

Burak'la barışma işini de hallettiğimize göre artık dersime yoğunlaşabilirdim.

Yavaş yavaş diğerleri de gelip bize katıldı ve sonunda herkes gelince tam anlamıyla prova alabildik. Dansımız gerçekten de harikaydı. Ama hâlâ eklemek istediğim hareketler vardı. Onların en iyisini yapmasını istiyordum, yapacaklarını biliyordum.

KURBANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin