Bölüm 3

120K 4.8K 693
                                    

"Bunu nasıl yaparsın?"

"Bağırma, Deniz korkuyor."

"Gerçekten de Deniz'i düşünüyor musun, çocuklarını bir defa düşündün mü?"

"Bunun hiç sırası değil şimdi, sakin ol, eve gidince konuşalım."

"Ne evinden bahsediyorsun? Sen artık oraya adımını bile atamazsın ve bana sakın sakin olmamı söyleme!"

"İyi, bağır o zaman. Sen hep böyleydin. Sorunun bu. Dinlemeyi hiç bilmiyorsun."

"Anne..."

"Şimdi de suçlu ben oluyorum ha?"

"Baba..."

"Bir saniye kızım, annene laf anlatmaya çalışıyorum."

"Annen her şeyi gayet iyi anlıyor yavrum. Mesela babanın nasıl bir pislik olduğunu gayet iyi anlıyor."

"Baba!"

"Sen çocuğun yanında nasıl konuşuyorsun kadın!"

"Bağırma bana!"

"Baba, arabaya dikkat et!"

"Ah! Allah kahretsin..."

...

Gözlerimi açtığımda terden sırılsıklam olmuştum. Hâlâ derin derin nefes alıyordum. Ellerimdeki keskin acıyı hissedene kadar avuçlarımı sımsıkı yumruk yaptığımı fark etmedim bile. Parmaklarımı yavaşça gevşettim. Tırnaklarımın avucumda bıraktığı kanlı izi görünce o keskin acının sebebini de öğrenmiş oldum.

Yine o kazayı görmüştüm rüyamda. Görmeyeli uzun zaman olmuştu. Sahi neden aniden bu rüyayı görmüştüm ki?

Yorganı kaldırıp ayaklarımı yataktan sallandırdığımda kendi odamda olmadığımı anladım. Bir anda sanki kafamda şimşekler çakar gibi oldu ve dün gece yaşananlar bir film şeridi gibi gözlerimin önünden akıp gitti ve son olarak gözlerimin önüne Rüzgar'ın yüzü geldi.

Bu son görüntü karşısında resmen dehşete kapıldım. Yataktan zıplarcasına kendimi aşağı attım. Hemen kapıya yöneldim. Kapının kolunu çevirirken açık olmasını diledim. Ama elbette kilitliydi. Bunu zaten biliyor olsam da bu durum beni daha fazla dehşete düşürmüştü. Bu sefer pencerelere doğru koştum. Açık olsa ne fark eder? Burası üçüncü kat falandı galiba. Pencereyi açtım. Belki bağırırsam birileri duyar ve polise haber verir diye düşündüm. Fakat karşımda gördüğüm sadece bir ormandı.

"Evet, bağırabilirsin Deniz. Artık ormandaki hayvanlar seni kurtarmaya gelir."

İyice paniklemiştim. Odanın içinde dönüp durdum. Dönerken de ellerimi ovalayıp duruyordum. Bu aslında bir nevi kendimi sakinleştirme yöntemimdi. Ama durum o kadar vahimdi ki bu bile işe yaramıyordu.

Tekrar kapıya yöneldim ve yumruklamaya başladım. Kimselerin geldiği ya da kapıyı açtığı yoktu. Bu sefer tekmelemeye başladım, bir yandan da bağırıyordum.

""Açın kapıyı. Kimse yok mu orada? Açın kapıyı!"

Hâlâ ses seda yoktu.

Avazım çıktığı kadar bağırmaya başladım. Pes etmeye niyetim yoktu. Bu kapı açılacaktı. Açılmak zorundaydı.

Az sonra ayak sesleri duydum. Gitgide yaklaşıyordu. Birileri geliyordu ve kapıyı açacaktı. Bu fırsatı iyi değerlendirmeliydim.

Gözlerimi hızlıca etrafta gezindirdim. Bir şeyler arıyordum, herhangi bir şey. Komodinin üzerinde duran vazo dikkatimi çekti. Hemen içindeki yapay çiçekleri bir kenara fırlatıp vazoyu elime aldım. Bir iki vurma provası yaptıktan sonra kapının arkasına yerleştim. Her kim geliyorsa onu bununla bayıltıp kaçmayı deneyebilirdim. Bayılmasa da olur, bana zaman kazandıracak kadar sersemlese de yeterli olurdu.

KURBANOnde histórias criam vida. Descubra agora