Seviyorum seni... Seviyorum. Ateş'in bana aşık olma ihtimali yüzde kaçtı. Onu karşı nefret duysamda yerimide biliyordum. Ateş roman kahramanları kadar yakışıklı ve zengindi. Yalnızca vicdan yoksunu olması benim gibi sade birazda şuursuz bir kadına bakacağı anlamına gelmiyordu. Ben birazcık kendimi gömmüş müydüm?
"Yiğidi öldür hakkını yeme Selda... Yiğit, bak güzel isimmiş." Eğer oğlum olursa seçeneklerim arasında olabilirdi. Ben budala gibi Ateş'e bakarken el sallıyordu. Kendime gelince bana kulağındaki telefonu işaret etti.
"Telefon..." Çantamı alarak içinden telefonumu aradım. Elime aldığımda titriyordu. Hemen açarak kulağıma götürdüm.
"Sonunda hiç beni görmeyeceksin sanmıştım."
"Kusura bakma gözüm dalmıştı. Bana yapacak iş mi buldun?" Beni beraberinde işe getirmişti ama babasının ima ettiği gibi gereksiz şekilde oturuyordum.
"Hayır da sen ne düşünüyordun epey derinlere dalmışsın." Elimi başındam çekerek camın arkasındaki adama baktım. Arkasına yasalanmış beni izliyordu
"Hiç yalnızca düşünüyordum... Yani bebeğimizin cinayetini kız ya da erkek olursa ismi ne olur diye aklımdan geçiyordum."
"Peri... Kızım olursa Peri olsun istiyorum. Annesi kadar güzel ve eşsiz..."
"Sen bana mı yürüyorsun?"
"Karım değil misin, ister koşarım ister uçarım..." Ay diyerek telefonu kapatmak istedim ama dur demişti. "Odama gelsene güzel karıma meyve suyu söylerim." Ben odaya gidersem yine yapışırdı. Yok ya iş yeri her taraf cam ne öpecek "Selda ualnızca odama gel dedim, ne çok düşündün..."
Peki, diyerek telefonu yüzüne kapattım. Zaten odada sıkıntıdan patlamak üzereydim. Odamdan çıkınca sağıma soluma baktım. Bu katta ne az insan vardı. Yönetici olsam gider odalarına ne yaptıklarını gözlemlerdim. Neyse biraz ortama alışayım onada sıra gelirdi.
Sekreterin odasının önünden geçerken gözlerimi kısarak içeriye baktım. Telefonda biriyle konuşuyordu, epey sıritırken başımı çevirip Ateş'e baktım. O da telefonla konuşuyordu. Bu sekreteriyle ne çok samimiydi. Ben hızla odasına girerken telefonu kapatmıştı.
"Gel canım otur yanıma." Bana yer gösterince tam tersine karışaya oturarak yönümü sekretere doğru çevirmiştim. Biraz Ateş'e yakın olsamda sorun değildi. Ateş biraz yanima yaklaşıp parmak uçlarıyla saçımı tutarken geri çekilmedim.
"Peri... Sence nasıl? Kızımıza yakışır mı?"
"Hayır, olmaz. Ben Asel kuracağım erkek olursa da Yiğit..."
"Zaten bebeği tek başına yapmıştın değil mi?" Sinirlenmiş olması fikrimi değiştirmezdi. Elini saçlarımdan çekince bende kollarımi göğsümde birleştirdim.
"Öyle olmasını dilerdim."
"Bölünerek çoğaldığını düşünmüyorum Selda, yoksa inanmıyorum mu demeliydim."
"Zerren umarımda değil, şuan seninle konuşyor olmam bile mucizeyken arzunu yerine getirmeyeceğim." Ateş eline kalemi alıp önünde çizime bakarken kalemi epey sıkmıştı.
'Inan şuan kalbini kırmak istemiyorum." Sırf ona sinirlisin diye de abartma bu bebeği sen yapmadın, böyle bir şey olsaydı dünyadaki erkek nüfusuna ne gerek kalırdı.
"Erkek... Erkek olursa ne olsun istersin?" Bana gözlerinin içi gülerek baktığında bu kadar kolay mı diye düşündüm. "Hemen sevinme yalnızca fikrini merak ettim." Işaret parmağımı ona doğrultunca gözlerini kısarak bakmıştı.
"Bilmem hiç düşünmedim. Yalnızca hep peri gibi güzel bir kızım olsun istedim." Eliyle saçlarıma dokunduğunda "Ipek gibi saçları, inci gibi gözleri ver küçük bir burnu olsun istedim."dediğinde eline vurdum.
"Sen bana koca burunlu mu demek istiyorsun? Insaların fiziksel özellikleriyle dalga geçmen çok kötü tamam mı? Ben hiç senin..."derken uzanıp dudağımı dudağıni bastırdı. Bu defa gözlerim kocaman açılırken midem kasılmıştı.
Ateş öpmesiyle geri çekilmesi bir oldu. Bunumun direğini hafif şekilde sıkarak "Öpüşmemize engel olmadığı sürece benim için sorun değil."demiş bende elimle ağzımi kapatarak etrafa bakmıştım.
"Burası evinmi ki arsızca öpüyorsun? Bak sana ciddi ciddi söylüyorum sen iyiden iyiye arsız oldun."
"Bu şu mu demek oluyor 'beni yalnızca evde öpebilirsin' mi?" Ben hiçte onu kast etmedim. Ona laf yetiştireceğim sırada geleni görünce sustum. Banu Hanım salına salına yürürken gözlerimi devirdim. Kapıyı çalıp içeriye girdiğinde direkt odak noktası bendim.
"Geçmiş olsun Selda'cım nasılsın?"
"Şükür iyiyim canım görüşmeyeli sen nasılsın?"
Iyilik dedikten sonra Ateş'in önünde eğilerek dosyayı önüne bıraktı. O eğilirken gözlerim kocaman oldu, tam karışısında olduğum için bildiğin göğüslerinin yarısını görüyordum. O bir şeyler anlatırken kapı çalınmıştı. Içeriye giren kadın meyve suyumu önüme bırakınca kocaman bir yudum aldım.
"Ateş sen incele toplantıda görüşürüz..." Banu doğrulup bana tekrar baktığında "Selda'cım odanda sıkılırsan odama gel oda değişikliği iyi gelir." Demişti. Resmen bana işe yaramıyorsun odalarda gez diyordu. Ben bu kadını yolarım.
"Sakin... Sakin ol Selda, sana arkadaşımı yedirmem..." Ne dediğime devam etti. "Sen yamyam değilsin demek istiyorum." Ha öyle desene bir anda başka bir şey sanmıştım. "Piknik olayını düşündün mü, gidecek miyiz adamlar bizden haber bekliyor."
"Sen işine devam et, ben düşünüyorum." Ben meyve suyumu içerken o da işine dönmüştü. Ona gözlerim kısık bakarken ara sıra bana bakıyordu. On dakika geçti ya da geçmedi. Annem görüntülü aradı. Bende hiç düşünmeden telefonu açarak konuşmaya başladım.
Ateş öksürünce ona baktım. O an fazla sesli konuşmuş olmalıyım ki dikkati dağılmışti. Anneme bir saniye diyerek odadan çıkıp kendi odama geçtim. Anneme odamı gösterip uzun süre telefonla konuştum. Telefonu kapattığımda Ateş odasında yoktu, bende interneten yemek tariflarine baktım. Yemek yapılışını izlemek beni rahatlatıyordu. Bir de şu ojelerin sürüldüğü videolar bana terapi gibi geliyordu.
"Sevgilim çıkıyoruz." Ateş'in sesiyle korkarak ona baktım. Tam ağzımı açacakken arkasından geçen sekreteri görünce tamam canım, demiştim. Sabret Selda, yakında ailenin yanina gideceksin uzun süre kafa dinlersin. Şirkete çıkıp arabaya bindiğimizde hiç uzatmadan dile geldim.
"Ateş ben doğuma son iki ay kala ailemin yananina gideğim." Ateş emniyet kemerini bağlarken "Olur güzelim ben seni ailenin yanına götürürüm." demişti.
"Ateş, ben ailemde kalacağım. Annem son iki ay kala gelirsin, dedi. Hatta doğumdan sonra da en azından bebeğin kırkı çıkana kadar gözümün önünde olursun dedi."
Ateş arabayı çalıştırırken kal gelmiş gibi durmuş. Cümlem bitince de cevap vermeden bir sinirle arabayı çalıştırmıştı. "Cevap veremeyecek misin?" Anayola çıkınca gaza basması beni ürkütmüştü. Normalde midem kalkmasın diye olabildiğince yavaş giderdi. Onun bu şekilde sinirli olması karnıma sancıların girmesine sebep oluyordu. Ateş'i hep ılımlı sevecen gördüğüm için tavırlı olmasi nedense her seferinde bende aynı etkiyi bırakıyordu.
Konuşmayacağını anlayınca eve kadar suskunluğumu korusamda fena sinirliydi. En iyisi bir şey dememekti. Eve gelip arabayi arabayi park edince bir sinirle inerek kapıyı çarptı. Bende inerek onu takip etmiştim. Ateş eve girmek yerine havuz başına doğru giderken onu takip ettim.
"Ateş konuş benimle." Cevap vermek yerine bir sinir önündeki sandalyeye tekme atıp bana döndü.
"Git Selda git. Sanki beni adam yerine koyup izin mi istiyorsun, nereye istersen oraya git! Hatta o kadar süre de bekleme şimdi git."
"Ben şimdi ne dedim ki bana neden o kadar sinirlendin?"
'Dalga mi geçiyorsun kadın sen benimle ailen benden iliklerini kadar nefret ediyor. Sen sanıyor musun ki sen oraya gidince beni evlerine sokacaklar..."
"Ailem seni istemese de dışarı da..."
"Sen kafayı yemişsin. Sen sanıyor musun ki ben karımla gizli saklı orada burada buluşurum. Sen sanıyor musun ki ben bebeğimin gelişimi bir yabancı gibi uzaktan izlerim...."
"Ateş sakin olur musun, ortada bağıracak bir durum yok."
"Tabi sana göre hiçbir halt yok. Bebeğin herşeyine sen karar verirsin ne de olsa sen tek başına yaptin... Ama bunların hiçbiri olmayacak Selda, bunu akıldan sil. Ben keyfimden seninle evlenmedim. Ben bebeğimin hiçbir anını kaçırmamak için evlendim. Anlıyor musun beni ben bu yüzden evlenmedim."
"Anladım.. Ben seni çok iyi anladım. Sen hiç merak etme, anladım."
Kötüden iyiye doğru, asla iyinin yolundan geçerek varamazsın; iyiye ancak kötünün yolundan varılır ve zehir de tıpta bazen yararlıdır.
Duman, Ivan Sergeyeviç Turgenyev