KRALİÇE | MYG

بواسطة munaathia

229K 24.8K 18.7K

Ben Seon Ah... Sarayda kalmamak ve ailemin katilinin oğluyla evlenmek istemediğim için lanetlendim. Tanrı'nın... المزيد

[1]
[2]
[3]
[4]
[5]
[6]
[7]
[8]
[9]
[10]
[ 11 ]
[ 12 ]
[ 13 ]
[ 14 ]
[ 15 ]
[ 16 ]
[ 17 ]
[ 18 ]
[ 19 ]
[ 20 ]
[ 21 ]
[ 22 ]
[ 23 ]
[ 24 ]
[ 25 ]
[ 26 ]
[ 27 ]
[ 28 ]
[ 29 ]
[ 30 ]
[ 31 ]
[ 33 ]
[ 34 ]
[ 35 ]
[ 36 ]
[ 37 ]
[ 38 ]
[ 39 ]
[ 40 ]
[ 41 ]
[ 42 ]
[ 43 ]
[ 44 ]
[ 45 ]
[ 46 ]
[ 47 ]
[ 48 ]
[ 49 ]
[ 50 ]
[ 51 ]
[ 52 ]
FİNAL
Teşekkürlerim En Kıymetlilere!
YAKINDA
KRALİÇE KİTAP BASIMI ERTELENDİ!

[ 32 ]

3.7K 409 318
بواسطة munaathia

Lanetli birinin dilekleri kabul olur muydu ki? Tabii ki hayır. Her insan iyi bir kul olup, Tanrı'nın sevdiği işleri yaparak mükafaat isterken ben karşı gelip bir de istekte mi bulunuyordum?

Buz kesilmiş vücudumla birlikte, titreyen ayaklarımla kanepeden indim. Tek bir çıt bile çıkmıyordu. O bize, biz ona bakıyorduk. Elimdeki şişeyi istemsizce sıkarken onun kafasına geçirip katil olmamak için kenarı bıraktım.

"Bravo size! Ne oyun ama! Ne oyunculuk! Hepinize hayran kaldım çocuklar!" Dalga geçercesine konuşarak adımlarını bize doğru yönlendirdiğinde Yoongi bileğimden yakalayıp beni arkasına almıştı.

"Demek kuzenin bir erkek, hasta ve fakir. O yüzden de sizin yanınızda kalıyor. Ne harika bir plan!" Kafamı öne eğmiş, göz yaşlarımı içime akıttığımda çocukların başını belaya sokacağım için kendimden nefret ediyordum.

"Kız arkadaşını bu şekilde mi gizlemeye çalışıyordun Yoongi?" Kafamı kaldırıp adama baktığımda Yoongi bir tepki vermiyordu. Elimi bileğimin üzerindeki eline yerleştirip, inkar etmesi gerektiğini anlatmaya çalışmıştım ama o hiçbir şey söylememişti.

"Peki! Madem konuşmayacaksın, ben de daha fazla azarlayıp kendimi yormayayım. Sadece şunu bilin ki bu aptal oyunu anlamak hiç zor olmadı. Mükemmel güzellikte bir yüz, hepinizin ona bir bebek gibi davranmanız, Yoongi ile arasında olan mükemmel çekim ve başkalarınında bu evde bir kadın görüp çoktan şikayette bulunmuş olması... Evet, sırf o şikayetleri kanıtlamak için gelip sizinle günlerce kaldım. Başından beri onun bir kadın olduğunu biliyordum!"

Sözleriyle gözlerimi yumduğumda bir bir aklımdan kırdığımız potlar geçiyordu. Belki o stilist adam şikayet etmişti, belki doktor söylemişti, belki güvenlikler fark etmişti. Bir çok hata yapmıştım! Ben aptalın tekiydim!

"Sonuç olarak kurallara karşı geldiniz ve bunun karşılığını almalısın. Yoongi, yarına kadar bu evde ve şirketteki tüm eşyalarını topla! Artık ne bu grubun üyesi ne de şirketimize ait bir sanatçısın! Anlaşman fes edildi!" Sözleriyle kaynar sular başımdan döküldüğünde olduğum yere çivilenmiş gibiydim. Yavaşça dolan gözlerimi kocaman açtım, böyle bir şey mümkün olamazdı. Çocukların ani ses yükselişleri ve yaklaşmaları sürerken o yerinden bile kıpırdamıyordu.

"Hayır efendim, tüm suç benim! Bu grubun lideri benim ve ben buna izin verdim. Bu tamamen benim hatam! Biri ceza almalıysa o kişi benim!"

"Hayır, hiçbirine abilik yapamadım ve buna göz yumdum. Efendim yalvarırız kararınızdan vazgeçin!" Ve daha bir sürü onu affetmesi için yalvarış cümleleri..

"Efendim!" Tae'nin yüksek sesi tüm gürültü kalabalığını durdurmuş, bakışları kendine çevirmişti.

"Yoongi'nin hiçbir alakası yok. Seon Ah, benim akrabam. Onu buraya ben getirdim, hiçbiri istemedi. Kalması için zorladım ve hepsini ikna etmeye çalıştım. Kalmasını en çok istemeyen kişi Yoongi'ydi. Lütfen efendim sadece beni cezalandırın, sadece beni."

"Beni korumayı kes! Suçu üstlenmeye çalışma." Yoongi ilk defa konuştuğunda bileğimdeki elini elime indirmiş, elimi kavramıştı. Gerçekten de o kardeşlerini korumak için her şeyi yapardı.

"Demek ismin Seon Ah... Yanıma gel." Adam elini kaldırıp beni çağırdığında ürkek adımlarla hareketlendim. Yoongi gitmemem için bileğimi sıktığında gitmem gerektiğimin farkında olarak hareketlendim.

"Sinir bozucu derecede fazla güzelsin. Şimdi gerçek kimliğini açıkla." Gözlerim yaşlarını çekmemesine rağmen bakışlarımı ona kaldırdım.

"Lütfen, size yalvarırım. Cezasını geri alın. Her şey benim suçum hem de her şey. Buradan tamamen gideceğim söz veriyorum ama lütfen onları dağıtmayın. Hiçbiri benim burda kalmamı istemedi, hepsi karşı çıktı. Tek hatalı benim efendim."

"Of! Burada herkes aynı şeyi mi konuşacak? Kararım kesindir! Bu skandalın yayılmasını istemiyorsan derhal ayrıl Yoongi." Arkasını dönüp ilerlediğinde gözlerimdeki yaşlar yanaklarımdan süzülmüştü. Yoongi hep haklıydı. Dediği gibi olmuştu, onların sonu olmuştum.

"Peki ya sizin skandalınız efendim? Ben bunu yayarsam ne olur?" Jungkook'un konuşmasının ardından telefonunda bir şeyleri açmasıyla odaya saçma sesler yayılmıştı. İnilti ve kadın-erkek sesleriydi. Ne olduğunu anlamamla kafamı yere eğdiğimde çoktan Jin gelmiş, kulaklarımı kapatmıştı.

"Sen..."

"Evet efendim, bu sadece şirkette taciz ettiğiniz kızlardan bir tanesi. Elimde buna benzer birkaç kanıt daha var. Bu stajyer bana bunu verdiğinde, bir gün mutlaka işine yarar çünkü o sizden kurtulmak istiyor demişti. Onu kurtarmak istediğimi söylediğimde ise çoktan ayrılmıştı zaten. Şimdi cevap verin efendim, ya ben bu görüntüleri yayarsam şirkete, size ne olur? Yıllarca hapislerde kalırsınız değil mi?" Jungkook'un kendinden emin tavrı az da olsa içime umut tohumları ekmişti.

"Bunları yalanlayabilirim biliyorsun değil mi?"

"Bu kızları karşınıza çıkardığımda çok zor... Kendileri net bir şekilde görünüyor, konuşmalardan istemedikleri anlaşılıyor ve bizim bilmediğimiz birçok kıza da hala tacizde bulunuyorsunuz. Bundan cesaretle hepsi konuşabilir, siz bunu biliyor musunuz?" Diğer çocuklarda onun yanında yer aldığında adamın yüzü kızarmaktan patlayacak hale gelmişti.

"Peki ya ben, neydi.. hah Seon Ah, onun yerine bir kız bulup haberlere çıkardığımda sizin onu eve hapsedip kötü şeyler yaptığınızı söylesem? Kız ağlasa, yalvarsa siz o zaman ne yaparsınız?" Söyledikleri iğrençlikle kulaklarıma inanamıştım. Hızla başımı yerden kaldırdım.

"Herkesim önüne çıkar inkar ederim! Bunu kanıtlayacakta kanıtlarım var!" Bir sürü fotoğrafımız, videolarımız vardı. Böyle bir iğrençlik yapamazdı.

"Şimdi bana şantaj mı yapıyorsun?"

"Tam olarak öyle! Biz asla dağılmıyoruz, Seon Ah burada kalıyor. Diğer türlü bunların hepsi polisin elinde!" Adam sinirden deliye dönmüş halde kendi etrafında turladığında, boncuk boncuk terlediğini de fark etmiştim.

"Sizi kendi ellerinizle bitirmenizi sağlayacağım, öyle oyunlar oynayacağım ki keşke o gün böyle bir tehditte bulunmasaydık diyeceksiniz! Hayranlarınızın gözünde değersiz birer pisliğe dönüştüreceğim sizi! Korkun benden ve arkanızı iyi kollayın!" Öfkesini kusup, bağırarak evden çıktığında bacağımın titremesiyle yavaşça yükümü yanımdaki Jin'e verdim.

Vücudum bir yaprak gibi titriyor, sanki ecel terleri döküyordum. Herkes olduğu yere yığıldığında kimse konuşmuyordu. Sessizliği titreyen sesim bozdu.

"Ben..ben çok özür dilerim gerçekten. Asla böyle olmasını istemezdim, her şey benim hatam."

"Başımıza bir gün bunların geleceğini biliyorduk." Yavaş sesiyle konuşmuştu Yoongi. "Ama aramızda böyle iyi bir kurnazın olduğunu bilmiyorduk." Jungkook'a dönerek gülümsemişti.

"Sadece iki gün önce, Tanrım sadece iki gün önce bir numara tarafından aldım. Kızı tanımıyorum bile, sadece bize yapacağı kötülüklere karşı kullanmamız gerektiğini yazmıştı. Ona yardım etmeyi teklif ettim çoktan ayrıldığını söyledi."

"Seni düşünen bir hayranın olmalı." Jimin boğuk sesiyle konuştuğunda Tae ayaklanmıştı.

"Şimdi ne yapacağız? Ne olacak? Sizi daha fazla tehlikeye atamam en iyisi yarından itibaren Seon Ah'la başka bir yere taşınmak."

"Saçmalama! Bundan daha kötü ne olabilir daha? Oldu ve bitti, her şey açığa çıktı. Korkmamız gereken bir şey kalmadı." Hoseok yerinden kalkıp elini omzuna yerleştirdiğinde çocukların hepsi onaylamış, desteklemişti. Yoongi bile.

"İkinizi de koruyacağız, kimseye vermeyeceğiz. Bunu sakın aklından çıkarma." Sözleriyle Yoongi'ye döndüğümde hüzünlü bir şekilde yüzüme baktı. Değişmişti, o bana karşı gerçekten değişmişti.

Aramızdaki sessizliği ve düşünce karmaşasını bu sefer başka bir telefon sesi bölmüştü. Yoongi yerinden kalktığında onun olduğunu anlamıştım. Telefona bakıp, büyüyen gözleriyle geri bize döndü.

"Menejer arıyor." Herkes sessizliğe bürünüp onun etrafına toplandığında yavaşça kendimi koltuğa bırakmıştım.

"Efendim?...Ne?...Ne! ...Bu mümkün değil! Nereden çıktı?! ....Hayır kabul etmiyorum! Hayır! .... Resmen rezillik! Hayır! ...."

"Ne oldu?" Tepkilerine karşı hepimiz tek bir ağızdan konuşmuştuk. Korkudan kalbim ağzımda atıyordu!

"Yarından itibaren ilişki skandalıyla trendlerde olacağım! Sikeyim böyle işi!" Yerinden kalkıp telefonu karşıdaki duvara fırlattığımda yerimde sıçramıştım.

"Ne? Ne diyorsun?" Peşlerinden gittiklerinde Hoseok onu omuzlarından kavrayarak durdurmuştu.

"Daisy'den Óla ile ilişkim olduğu haberleri çıkacak yarın. Üstten haber geldi diyor, gruplarını yükseltmek için prim için beni kullanacaklarmış. Ben kimin yaptırdığını biliyorum! O orospu çocuğunun işi bu! Bilerek yapıyor!" Hepsi sinirlenip odanın bir taraflarına dağıldıklarında olayı kavramaya çalışıyordum. Sadece kötü bir şey olduğundan emindim. Yoongi'yi ben kızdırdığım zamanlar dışında ilk defa böyle görüyordum.

"Daha önce hiç ilişki skandalı yaşamadık."

"Bizi bitirmek istiyor, bilerek yapıyor."

"Üstelik o kızla... Onun senden hoşlandığını herkes biliyor. Zaten sürekli seninle ilgili şeyler paylaşıyor, bu da ilişki iddiasını güçlendirecek! Bilerek yapıyor işte!"

"Onun belasını si.." Göz göze gelmemizle durmuştu. Doğru mu anlamıştım? Yoongi sahte bir sevgililiğe mi başlayacaktı? Yani onun bi sevgilisi mi olacaktı?

"Herkes bi sakinleşsin, hepiniz oturun." Namjoon herkesi koltuklara çağırdığında hepsinin dizleri sinirden titriyordu.

"An itibariyle savaşa girdik. O adam dediğini yapacak, hayatımızı daha da zorlaştıracak çünkü güç onun elinde. Biz şimdi ne yapmalıyız onu konuşmalıyız. Çünkü şu ana bi çözümümüz yok." Namjoon'un sözü bittiğinde aceleyle konuşmuştum.

"İzin verin ben gideyim, inanın her şey çözülür."

"Hiçbir şey çözülmez Seon Ah. Sen gitsen de, Yoongi Hyung gruptan ayrılsa da o bizi tamamen bitirmeden hiçbir şey çözülmez. Senin gitmen bir şeyi değiştirmeyecek inan bana." Jungkook sözleriyle elimi kavrarken parmaklarını parmaklarıma kenetlemişti. Tanrım, nasıl bir belaydım ben böyle? Baştaki düşüncesiz tavırlarım şimdi en sevdiklerimin hayatlarına mal oluyordu.

"Görünmezliği seçelim, olabildiğince sessiz yaşayalım. Daha dikkatli olalım. Seon Ah'ı çok iyi koruyalım ve ona kozlar vermeyelim." Jimin saçlarını karıştırarak en haklı sözleri söylemişti belki de. Benim yok olmam en doğru seçimdi.

"Aynı düşünmüyorum." Jin'in konuşmasıyla hepimiz ona döndük.

"Saklanarak ve bir şeyler gizleyerek ona her zaman koz veririz. Tam tersini savunuyorum, Seon Ah'ı insan içine çıkaralım. Onu herkesin tanımasıyla, bizim arkadaşımız olduğunu bilmesiyle korkuları kaldıralım. Yani bizi tehdit ettiği şeyleri onun elinden alalım." Eminim ki onun sözleriyle benim kafamda oluşan soru işaretleri herkesin kafasında oluşmuştu.

"O nasıl olacak?"

"Yoongi, cover'ın için kendine bir düet arkadaşı arıyordun değil mi?" Sorusuyla birlikte Yoongi'nin kafa sallamasıyla iyicene beynim bulanmıştı.

"Yo yo, hayır Hyung. O kız tanınacak diye ben şarkımı mahvedemem. Hayır hayır!" Herkes aynı anda olayı kavrayıp heveslenirken ben hala boş boş bakıyordum.

"Bu muhteşem bir fikir hyung! Cover için şirkete girdiğinde ve asıl şirket sahibi onu tanıdığında bizi tehdit edecek bir şeyi kalmayacak çünkü zaten onu şirkete biz getirmiş olacağız!" Herkes tutkuyla alkış çalıp, sevinirken sadece biriyle tanışmam gerektiğini anlamıştım.

"Üstelik Seon Ah'ın sesi çok güzel!"

"Ne?" Kim demişti onu? Benim sesim güzel falan değildi!

"Evet, gerçekten çok güzel! Bize söylediği şarkıyı hatırla!" Hepsi Yoongi'nin etrafına doluşmuş, onu ikna edici şeyler söylerken o kıstığı küçücük gözleriyle beni süzüyordu.

"Hey benim sesim güzel falan değil! Ben şarkı söylemekten ne anlarım?"

"Bir şarkı söyle." Yoongi'nin ciddiyetle konuşmasıyla kafamı salladım.

"Sesim güzel falan değil benim."

"Bir tane söyle!"

"Seon Ah, Seon Ah sana öğrettiğim şarkıyı söyle hadi lütfen!" Hoseok tatlı tatlı bakarken ona karşı koymak zordu. Bunu neden yaptığımı bile bilmiyordum. Sakince nefes verip ezberlettiği şarkıyı mırıldanırken birbirine kenetlediğim parmaklarıma bakıyordum. Bitirip, kafamı kaldırdığımda Yoongi'nin yüzündeki memnun görüntü beni korkutmuştu. Beğenmiş olamazdı!

"Şimdiden söylüyorum ben uğraşmam! Şarkıyı siz öğretir, siz eğitirsiniz!"

"Yaşasın!" Çocukların hepsini heyecanla etrafımı sardığında gözlerinden mutluluk taşıyordu. Başıma tam olarak ne geleceğini bilmeden gülümsedim. Gerçi ne olursa olsun onlar için her şeyi yapmaya hazırdım!

"Şu organizasyona bak! İnanılır gibi değil!" Tae yanımda söylendiğinde daha net görmek için parmak ucuma çıkmıştım. Kollarım göğsümde bağlı, istemsizce geriliyordum.

Hepimiz camda yan yana dizilmiş, aşağıdaki manzara bakıyorduk. O kız gelmişti ve onunla birlikte bir de fotoğrafçı. Sanki Yoongi ve o kız evin önünde buluşuyorlarmışta, fotoğrafçı da gizlice onları yakalamış gibi görüntüler vermeye çalışıyorlardı.

"Kız güzel mi?" Aklıma gelen bu soruyla istemsizce yanımdaki Namjoon'a yaklaşmıştım.

"Her kız güzeldir ama pek tarzım değil."

"Bence güzel." Jimin oradan atlamıştı.

"Bence de fena değil." Tae kardeşim miydi, düşmanım mı?

"Benim de tarzım değil."

"Ben de beğenmiyorum." Jungkook ve Jin'in konuşmalarıyla daha da rahatlamıştım. Şu an kızın güzel olup olmaması neden beni ilgilendiriyordu onu da bilmiyordum.

İçimde garip duygular hissediyordum, daha önce hissetmediğim ve adını bilmediğim duygular.. Ama şu an yaşadım şeyden memnun değildim, sadece bunu biliyordum. Belki de Yoongi benim yüzümden istemediği bir şeyle karşı karşıyaydı. Bu yüzden pişmanlık ve azap çekiyordum. Evet, bence de sebebi buydu.

"Seon Ah, hadi gel!" Hoseok'un içeriden bana seslenmesiyle gözlerim ve aklım camda kala kala ilerledim. Odasına gittiğimde de aklım hala aşağıdaydı.

"Şimdi söyleyeceğin şarkıyı dinleyeceğiz. Senin yerlerin çok kısa ve hep aynı. Nakarat sen de gibi düşün. Tek sorunumuz bazı kısımlar İngilizce."

"Ne ne?"

"Başka bir dil?"

"Neden başka bir dilde şarkı söylüyoruz?"

"Hayır, bazı kısımları İngilizce sadece."

"Ben bilmiyorum ki!"

"Öğreneceksin işte, ben burdayım." Tatlı sesiyle konuşup yanaklarımı sıktığında ben de sakince kafamı sallamıştım. Şarkıyı bilgisayarından açtığında tüm dikkatimle dinlemiştim. Benim bu kadar güzel söylemem imkansızdı!

"Şarkının ismi ne?" Yabancı olduğu için anlayamamıştım.

"Kalbimin sesini duyuyor musun?" Çok güzeldi! Anlamı da çok güzeldi. Üstelik Yoongi'nin tarzına göre de fazla romantikti. Şimdiye kadar ki bana dinlettiği şarkılarında genelde başarıdan, paradan ve küfürlerden bahsediyordu. Sen benim başarılarımı biliyor musun, merdivenle değil parmaklarımla geldim tarzı bir şeyler...

"Çok güzel."

"Evet ve senin sesinle daha güzel olacak Seon Ah."

"Hiç emin değilim."

"Kendine güven, sesin gerçekten büyüleyici. Sadece şarkı söylemeyi öğrenmen gerekiyor." O kadar tatlı ve iyi bir arkadaştın ki Hoseok! Sana sahip olduğum için Tanrı'ya minnettardım!

"Peki, o İngilizce kısımlarda ne diyorum?"

"Sana ihtiyacım var ve seni özledim diyorsun."

"Hüzünlü bir ayrılık şarkısı gibi..." Yavaşça kafasını salladı.

"Ayrılmak zorunda kaldıkları için üzgün olan aşıklar gibi düşün. Ayrılmalarına rağmen hala birbirlerine aşıklar." Kafamı salladığımda onunla çalışmaya devam ettim. Belki yüz defa şarkıyı dinlemiştik. Doğru şekilde okumam için yüzlerce kez tekrar etmiştik.

Ondan sonraki günlerde onun gibi geçmişti. Sadece Hoseok değil, Yoongi dışında herkes gerçek anlamda ilgileniyordu benimle. Her an her yerde çalıştırıyorlar ya da söylemem için ısrar ediyorlardı. Telafuzumu düzeltiyorlar, onların deyimiyle müzikle aramdaki bağı kontrol ediyorlardı. Bazen hızlı gidiyordum, bazen yavaş kalıyordum, bazen duyguyu veremiyordum, bazen sesim kayıyordu. Yine de onlar için, onların planı için disiplin içinde çalışıyordum. Hatta öyle bir hale gelmiştim ki Yoongi'nin kısımlarını bile ezberlemiştim.

Tüm bu süreçte de Yoongi'nin odasından uzaklaşmıştım. Belli etmese de bana yeterince kızgın olduğunu düşünüyordum. Çünkü o başından beri bunları söylüyordu ve en sonunda olmuştu. Salonda yatmam tehlikeli bulunacağından sırayla çocukların odasına kalmıştım. Eh tabi onlar beni yerde yatırmıyor, üzülerekte olsa bir tanesinin yatağına konuyordum.

Onlar şirkette, ben evde şarkı dinleyip çalışmaya devam ederken sonunda o gün gelmişti. En hazır olduğumu düşündükleri gün! Yoongi'nin karşısına çıkmaya hazır olduğum gün.

Odasına geçip, kulaklığımı takarak mikrofonun karşısına geçtiğimde çocukların hepsi yatağın yanına dizilmişlerdi. Başka bir kulaklığı da Yoongi takıyordu. Alttan şarkının melodi kısmını gönderdiğinde nerden başlamam gerektiğini bilerek şarkıya girmiş, gözlerim kapalı bir şekilde söylemeye başlamıştım. Heyecandan kalbim deli gibi attığında ve dudaklarım kuruduğunda gözlerimi açarak ona baktım.

O ise sadece gülümsedi ve baş parmağını yukarı kaldırarak, ayağa kalktı. Çocuklar büyük bir coşkuyla sevinirken, ben de onları mahçup etmediğim için mutluydum. Üzerimdeni emeklerini boşa çıkarmadığım için!

Akşamına kayıta karar verip, beni tekrardan mikrofon karşısına koyduklarında daha gergindim. Yoongi'nin işinde ne kadar ciddi ve mükemmeliyetçi olduğunu biliyordum. Azar yiyeceğimden emindim, öyle de olmuştu.

"Olmuyor Seon Ah. Tamam güzel söylüyorsun ama eksik anlıyor musun? Bir daha."

Bir daha...

"Olmadı, bir daha!"

Bir daha...

"Bir kez daha, hadi daha konsantre!"

Bir daha...

"Seon Ah konsantre ol, çıldırtma beni! Aklın burada mı? Hadi bir daha.."

Bir daha... Ne yaptığımı, nerede yanlış yaptığımı bile bilmiyordum. Ben sadece söylüyordum. Ezberlediğim şarkı sözlerini, müziğe uygun bir şekilde söylemeye çalışıyordum.

Kulağıma gelen müziği durdurarak yerinden kalktı ve karşımda dikildi. Eski ilişkimiz olsaydı kupayı kafama atma ihtimali yüksekti bana göre. Ellerini kaldırıp omuzlarımı kavradığında beni olabildiğince kendisine yaklaştırdı ve gözlerime dikti gözlerini.

"Sen hiç özlemedin mi? Hiç birine ihtiyacın olmadı mı Seon Ah? Bunu düşün! Şarkıyı kalbinde hisset. Bunu yapmazsan söyleyemezsin, duyguların hep eksik kalır. Hisset Seon, kalbinde hisset." Yavaşça kafamı salladığımda sanırım neyden bahsettiğini anlamıştım.

"Birine kalbinin sesini duyurmaya çalıştın mı? Birine itiraf ettin mi? Ya da ölecek gibi birini özledin mi? Yaşamadıysan da yaşamış gibi düşün. Şu an yaşa! Birine kalbinin sesini duyması için yalvar, birini özle ve birine ihtiyaç duy Seon Ah." Yumuşak sesiyle yüzümü okşadığında sertçe yutkundum. Böyle bir yoktu ama bunu düşünmek için çabalayacaktım.

"Anladım." Dedim sessizce. Ellerini omuzlarımdan çekip, masasına oturduğunda şarkıyı tekrardan gönderdi. Bende tüm duygularımı toparlayıp, söylemek için sıkı sıkıya gözlerimi yumdum.

Sözler dudaklarımdan su gibi akıp giderken garip olan bir şey vardı. Kalbim acıya büründüğünde ve deli gibi atmaya başladığında bir saçmalık vardı. Neden? Gözlerimi kapattığımda neden karşımda senin yüzün canlanıyordu Min Yoongi?

Kalbimi duyabiliyor musun?
Pencereye düşen yağmur damlaları gibi,
Kalbim seninle doluyor.
Sana ihtiyacım var.
Seni özledim.





Merak edenler için de, şarkımızı aşağıya bıraktım. Mükemmel bir şaheser!

واصل القراءة

ستعجبك أيضاً

182K 7.5K 36
ʜᴇʀ şᴇʏ ꜱᴀʟᴀᴋ ᴋᴀʀᴅᴇşɪᴍɪɴ ʏᴀʟᴀɴıʏʟᴀ ʙᴀşʟᴀᴅı... ꜱɪᴢ: ᴅᴇʟɪᴋᴀɴʟıʏꜱᴀɴ ᴋᴏɴᴜᴍ ᴀᴛᴀʀꜱıɴ!
191K 19.4K 31
Ülkesine dönen delta ve kendi halinde takılan sessiz bir omega bir gece birlikte olur.
25.2K 4.1K 132
meğer ne çok yanarmış canı insanın, baktığı yerde göremeyince görmek istediğini.
2.4K 122 9
Geçmişe konuk olan 4 kişi Harry, Hermione, Draco, Ron