Slytherin Varisi (Harry Potte...

By LadySlytherin7

357K 20.9K 19K

"...Onunla savaşmayacağım, onunla birlikte savaşacağım." More

1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
Final
Epilog
OKUR İSTEKLERİ

20

5.9K 345 317
By LadySlytherin7

"Yeter, buna engel olacağım." Zihninin diğer tarafındaki adamı bilgilendirdikten sonra ayağı kalkmıştı ki, bulutların arasındaki karaltıyı gördü. Draco hızla yere düşüyordu.

Birkaç öğrencinin çığlığı, Draco'yu profesörlerin de fark etmesini sağlamıştı. Arkasından gelen ruh emici sürüsünü görünce, Mcgonagall asaaını çıkarıp patronus büyüsü yaptı. Havada süzülen kedi, en az beş tane olan ruh emiciler için yetersizdi. Profesör Lupin bunu fark ettiğinde asasını çıkardı. Patronusu bir kurttu, ancak gerçek hayvan formunda olduğundan kimliğini ifşa etmezdi. Bunun rahatlığıyla büyülü sözcükleri söyledi.

Harry profesörlerin ruh emicilerle ilgilendiğini fark ettiğinde, hızla düşen çocuğu yavaşlatarak güvenle yere inmesini sağladı. Aceleyle, tribünden ayrılıp yanına gittiğinde hava eski haline dönmeye başlamıştı.

Kafasını kaldırıp ruh emicilerin uzaklaşmasını izledikten sonra baygın çocuğun yanında diz çöktü. Zarar görüp görmediğini kontrol etmek için incelerken elinde tuttuğu snitch'i görüp kaşlarını çattı. Aptal çocuk, sırf bunun için metrelerce yükseğe çıkmıştı.

Snitch'i elinden alıp, tribünlerde olanları izleyenlerin de görmesi için havaya kaldırdı. Maç bu kadar önemliyse, kazanıldığının duyurulması gerekti. Maçı sunan öğrenci heyecanla kazananı açıklarken bakışlarını tekrar baygın çocuğa çevirdi.

"Ne yapmam gerekiyor?"

"Ayılması uzun sürmeyecektir. Şu anlık yapabileceğin bir şey yok. Severus'a onu revire götürmesini söyle."

İksir ustasının nerede olduğuna bakmak için kafasını kaldıracağı sırada çocuğun yavaş yavaş uyandığını fark etti. "Draco, beni duyuyor musun?"

Draco, bir an için nerede olduğunu algılayamadı. Bayılmadan önceki anılar yavaş yavaş zihnine dolarken gözlerini açınca yeşil gözlerle karşı karşıya gelmişti. Telaşla kalkmaya çalışırken Harry engel oldu. "Önce iyi olduğundan emin olmalıyım."

"İyiyim, ben... Orada olacaklarını tahmin etmemiştim." Harry, ayağı kalkıp bakışlarını gökyüzüne çevirince doğrulup oturur hâle geldi.

"Zaten orada olmamalıydılar. Senin hatan değildi. Kalk hadi." Draco, uzatılan ele şaşkınlıkla baktı. Harry Potter, varis Slytherin, kalkması için ona yardım ediyordu. Şaşkınlığından kurtulup uzatılan eli tutarak ayağı kalktı. Ayağı kalkmasıyla birlikte uzaktan ikisini izleyen Slytherin takımı yanlarına gelmişti.

*****

Snape'in ofisinin önüne geldiğinde kapıyı çalma gereği görmeden içeri girdi. Öğrencilerin ödevlerini okurken her zamanki gibi sinirli olan iksir ustası yapılan saygısızlığı azarlamak için başını kaldırınca gelenin kim olduğunu fark ederek sadece ayağı kalkmakla yetindi. "Buyurun..."

Harry masanın önündeki sandalyelerden birine oturduktan sonra adamın da oturmasını işaret etti. "Dumbledore planlarından bahsetti mi diye sormaya geldim."

"Size gerçekleri anlatmaktaki amacını bilmiyorum, ancak Sirius Black'in Hogwarts'a gelmesini istiyor. Lupin'i çağırmasının bir nedeni de bu."

"Black'in mugglelar dahil kimseyi öldürmediğini ve Pettigrew'in yaşadığını biliyor mu?"

"Elbette biliyor, size anlattığını sanıyordum." Harry masanın üzerindeki öğrencilerin teslim ettikleri iksirler olduğunu bildiği şişelerden en farklı görünenini eline alıp inceledi. Neville Longbottom yine bir şahesere imza atmıştı. Siyaha yakın, mor rengindeki sıvıya bakarken kaşlarını çattı.

"Sadece sır tutucunun Pettigrew olduğunu söyledi. Sirius'un onu öldürdüğüne inanmamızı istiyor olmalı... Bunun Sıradışı Zehirler İçin Panzehir olması gerekmiyor muydu?" Snape çocuğun elindeki iksiri kimin yaptığını anında anlarken ellerini masanın üstünde birleştirdi.

"Öyleydi, ancak Longbottom müfredattan oldukça bağımsız." Harry gülerek şişeyi eski yerine koydu.

"Zehrin panzehiri zehirdir tezine göre hareket edersek işe yarayabilir..." İksir ustasının dudakları kıvrılır gibi oldu. Çocuğun gücü ve bilgisi herkesi etkiliyordu ancak Severus için bu etki daha farklıydı.

Çocuğun ilk yılında James Potter'ın bir kopyasını beklerken karşısına biricik Lily'si gelmiş gibiydi. Çocuk sadece fiziksel olarak babasına benziyordu.

Harry bacak bacak üstüne atıp arkasına yaslandı. Konuşmak istediği başka bir konu daha vardı. "Lupin'le aranızdaki soğukluğa son vermeni istiyorum."

Severus belki de ilk defa maskesinin arkasına sığınmadan anlamsızca karşısındaki çocuğa baktı. "Profesör Lupin'le aramızda geçmişin izlerinin olduğu doğru ancak bu özel bir mesele, size sadece planlarınıza yansımayacağının teminatını verebilirim."

Kibarca reddedilen çocuk iksir ustasının dediklerini duymamazlıktan geldi. Adamın okul yıllarında neler yaşadığını az çok biliyordu. Ölümyiyenler Karanlık Lorddan, dolayısıyla Harry Potter'dan bir şey saklayamazdı.

"Geçmişte yaşananlar unutulabilir. Tıpkı Karanlık Lordun sağ kalan çocuğu varisi yapabildiği gibi. Lupin'i karanlık tarafa çekmek istiyorum bu konuda sen de faydalı olmalısın. Aranızdaki muhabbeti ilerlet ve doğru zamanda, neden Dumbledore'a güvenmediğin halde onun tarafına geçtiğini anlat. Zaten sen anlatmasan bile ben zamanı geldiğinde kehanetten itibaren tüm gerçekleri anlatacağım."

Formasının pelerinini savurarak odadan çıkan çocuğa bakarken Severus Snape seçim yapamayacağının farkındaydı. Varis Slytherin'in emirlerine karşı çıkacak değildi.

Ayrıca yıllardır içten içe bildiği doğrular son günlerde zihnini oldukça meşgul etmeye başlamıştı. Çapulcular arasında direkt olarak onunla uğraşmayan tek kişi, Lupin'di. Birkaç kez arkadaşlarının yaptıklarından hoşlanmadığını fark etmişti ancak öğrenci başkanı olarak görevi olduğu halde hiçbir zaman engel olmamıştı. Yalnız kurt, arkadaşlarını uyarmaktan her zaman aciz kalmıştı.

Affetmek Severus Snape için uzak bir kavramdı. O, kindar biriydi. Hem kendisi hiçbir zaman affedilmemişti ki başkalarını affedebilsin. En yakın arkadaşı olduğu halde Lily Evans bile ona sırtını dönmüştü. Hatasının farkında olarak defalarca özür dilemesine rağmen affetmemişti. Sevdiği kadını, daha duygularını kabullenemediği yıllarda kaybetmişti.

******

Hermione ile birlikte güzel döşenmiş salonda keyif yaparken ihtiyaç odasının varlığına içten içe teşekkür ediyordu. Ayrı binalarda olduklarından soğuk havalarda kızla vakit geçirecek yer bulmak oldukça zorlaşıyordu. En azından yazın bahçeye çıkabiliyorlardı.

Koltukta uzanmaktan vazgeçip doğrulurken karşısında oturan kıza baktı. Bacak bacak üstüne atmış, gözleri bir elinde tuttuğu kitaptayken diğer eliyle kabarık saçlarını önüne gelmesin diye tutuyordu. Kız, üzerindeli bakışları fark edince gözlerini kitaptan çekti. "Bir şey mi oldu?"

"Hayır... Sadece bir an için karanlık tarafı seçmesen ne olacağını düşündüm." Hermione gülerek elindeki kitabı yanına bıraktı.

"En basitinden, şu an burada olmazdık. Sen Slytherin binasında Draco'yla oturuyor olurdun. Ben de Gryffindor'da veya kütüphanede ders çalışıyor olurdum." Harry kafasını sağa sola salladı.

"Yanılıyorsun. Eğer karanlık tarafı bu kadar çabuk seçmeseydin, Karanlık Lordun geri döndüğünden hatta benim karanlık tarafta olduğumdan habersiz olurdun ve arkadaşlığımız devam ederdi. Karanlık Lord dönüşünü duyurana kadar yavaş yavaş düşüncelerini değiştirmende etkili olacak şeyler söylerdim. Varis Slytherin olduğum öğrenildiğinde de sana bir seçim şansı verirdim." Hermione tek kaşını kaldırarak çocuğa meydan okurcasına baktı.

"Demek planın buydu?" Çocuk umursamazca omuz silkti.

"Sonuçta eninde sonunda doğru olanı görmeni sağlayacaktım. Görmeseydin de yapacak bir şey yoktu. İki düşman olarak karşı karşıya gelecektik. Tabi böyle bir şey olacağına hiç ihtimal vermedim. Sen zeki bir kızsın, etrafında dönen oyunları fark edebilirsin. Ama kabul etmeliyim ki tahminimden daha önce farkına vardın."

Hermione saçlarını geriye savurarak sırıttı. "Şaşırtmayı severim bilirsin."

Gülüşerek sohbetlerine devam ettikten sonra akşam yemeği saati gelince ihtiyaç odasından ayrılıp büyük salona geldiler. Harry Slytherin masasındaki yerine oturdu. Öğrenciler coşkuyla geçen günki Quiddich galibiyetini konuşuyorlardı. Pes etmeyip snitch'in peşinden gittiği için Draco Malfoy maçın kahramanı ilan edilmişti. Yorum yapmadan sohbeti dinlemeye koyuldu. Biraz erken geldiğinden yemekler daha dağıtılmamıştı.

"Ruh emicilerin orada olmaması gerekiyordu."

"Hayır, ruh emiciler artık bakanlığın kontrolünde değil. Onların kurallarına uymayacaklardır. Yine de o kadar öğrencinin arasına gelmeleri oldukça korkunçtu."

"Evet, öpücük alabilirdin Draco. Kurtulduğun için son derece şanslısın."

Draco yanında oturan yeşil gözlü çocuğa kaçamak bir bakış attıktan sonra sessiz kalmayı tercih etti. O sırada tabaklarda yemekler belirince, muhabbet bitmiş, herkes tabaklarına yönelmişti.

"Ruh emicileri uyarmalıydın. Öğrencilere zarar vermelerine izin veremeyiz. Ne düşünürlerse düşünsünler onlar daha çocuk, hepsi masumlar."

"Trende yaptığın uyarının yeterli olacağını düşünmüştüm. Merak etme, bir daha böyle bir şeye kalkışamazlar." Harry sinirle nefesini verdi.

"Eğer ölebilselerdi hepsini yeryüzünden silerdim."

******

İlk uygulamalı karanlık sanatlara savunma dersinde, öğrenciler dikkatlerini sınıfın ortasına konan dolaptan gelen seslere vermişti. Ders kitabına göz gezdirip bu yılın müfredatını öğrenen herkes dolaptakinin bir böcürt olduğunu tahmin edebiliriyordu. Profesör Lupin, büyülü kelimeyi ve asa hareketini gösterdikten sonra herkesi sıraya dizdi.

Neville Longbottom'ın böcürtü olan profesör Snape kadın giyisileri içine girince Gryfforlular kahkahalara boğulmuştu. Harry gözlerini devirdi. Saygı duyulmayı en çok hak eden profesörken böyle alay konusu olması hoşuna gitmiyordu. Severus Snape iksir ve karanlık sanatlardaki dehasıyla Hogwarts'ın belki de en yetenekli profesörüydü.

Weasley'in örümceğine paten giydirmesi gibi pek çok komik büyüden sonra sıra varis Slytherin'e geldi. Böcürt, öne çıkan kişinin en büyük korkusunun formuna dönmeden önce uzunca bir süre bulanık, dumanlı bir silüet olarak kaldı. Çocuğun belirgin bir korkusunun olmaması böcürtün bocalamasına neden olmuştu.

Harry, en çok korktuğu şeyin ne olduğunu düşünürken birdenbire zihnine kaybetme korkusu düştü. Böcürt, çocuğun düşüncelerini duyunca vakit kaybetmeden belirgin bir forma dönüştü.

Siyah büyücü cübbesiyle esmer, yakışıklı bir ingiliz beyefendisi tüm asilliğiyle karşısında duruyordu. Zihninin gerisinde Karanlık Lord çocuğun kendisinden korktuğunu düşünecekti ki, böcürtün dönüştüğü formu yavaş yavaş toza dönüşmeye başlamıştı. Harry bu manzarayı daha fazla izlemeyi reddederek büyüyü yaptı.

"Riddiculus!" Uçuşan toz taneleri yüzlerce gümüş ve yeşil renkli kelebeğe dönüşüp öğrencilerin üstüne doğru uçarken gözlerini ona şaşkınlıkla bakan Lupin'e çevirdi. Sınıfta o kırmızı gözleri tanıyabilecek tek kişi oydu. Formun Karanlık Lord olduğu Gryffindor öğrencilerinin aklına bile gelmezdi.

Adamın düşüncelerinde anladığına dair bir iz bulamayınca rahatladı. Zaten adam böcürtün yanında duruyordu. Gözlerini fark etmesi zordu. Öğrencilerin arkasına geçerken asasız bir oblivate ile kırmızı gözleri Gryfforluların aklından sildi. Yayılmaması gereken en önemli detay buydu.

"Çok dikkatsizdin! Böcürtü şaşırtabilecek güçtesin, zihnini kapatabilirdin. Neden farklı bir şey düşünmedin? Ayrıca böyle bir şey mümkün değil biliyorsun, korkun çok anlamsız." Kızın fısıltılı isyanına karşılık eliyle saçlarını karıştırdı.

"Bilmiyorum, bir an için boş bulundum. Aklıma basit bir korku getirmeye çalıştım ama öyle bir korkum yok. Harry Potter olmak kolay değil." Durumu alaya vurmaya çalışırken bir yandan da ona kaçamak bakışlar atan Slytherin öğrencilerini inceliyordu. Hepsi en büyük korkusunun Karanlık Lordu kaybetmek olduğuna şaşırmakla meşguldü.

Bazıları ilk kez, Harry Potter'a tam olarak güvenmeyi seçti. Zihinlerinin bir köşesinde sağ kalan çocuğa karşı duydukları küçük şüphe yavaş yavaş yok oluyordu.

Hermione dalga geçen çocuğun kolunu cimcikledi. "Bu alay edilecek bir konu değil. Bir daha bu kadar dikkatsiz olma."

"Hermione izin verirsen kendimi rahatlatmaya çalışıyorum." Sitemine karşılık kız susmayı tercih etti. Çocuğun kendine ne kadar kızgın olduğunu tahmin edebiliyordu.

Çocuk dikkatsizliği yüzünden özür dilemek içim zihninin gerisindeki adama ulaşmaya çalıştı ancak Karanlık Lord tüm duvarlarını çekmişti. Dersin bitimiyle çabalarından vazgeçti. Eğer karanlık Lord bilerek zihninden uzak tutuyorsa onun yapabileceği fazla bir şey kalmıyordu.

Hermione'nin elinden tutup dışarı yönelecekken Lupin seslendi. "Harry, seninle biraz konuşabilir miyiz?"

Kıza 'sen git' der gibi baktıktan sonra geri dönüp öğretmen masasına yaklaştı. Lupin konuşmak için herkesin çıkmasını bekliyordu.

"Böcürtünün dönüştüğü kişi de kimdi?" Çocuk zaten beklediği soruya meydan okuyarak tek kaşını kaldırdı.

"Sizi ilgilendirdiğini sanmıyorum, profesör." Lupin, beklemediği cevap karşısında ne yapacağını bilemezken ensesini kaşıdı. Çocuk, Hogwarts'a gelirken tahmin ettiğinden çok daha farklıydı.

"Haklısın... Aslında sana başka bir şey söylemek istiyorum. Dumbledore hakkında söylediklerini düşündüm ve ona nedenlerini sormaya karar verdim. Mutlaka bir açıklaması olduğunu düşünüyorum. Dumbledore kimsenin hayatıyla oynayacak biri değil. Aksine onun tarafında olmamızın sebebi herkesin hayatına değer vermesi."

"Eğer birine soracaksanız, Profesör Snape'e sorun. O her şeyi bizzat yaşadı, size anlatabilir. Anlatmasa bile anılarını gösterebileceğinden eminim." Lupin kaşlarını çattı. James ve Lily'nin ölümüyle Snape'in bir alakası olduğunu sanmıyordu. Evet, Lily'nin ölümünden sonra taraf değiştirmişti ama kimse nasıl aklandığını bilmiyordu.

"Snape'in olanlarla ne alakası olabilir ki? Ayrıca sorsam bile bana anlatacağımı sanmıyorum. Dumbledore bile onu nasıl akladığını herkesten saklıyor."

"Siz sorun profesör, ben anlatacağından eminim."

Harry'nin söyledikleri kafasını daha da karıştırmışken bu seferlik onu dinlemeye karar vermişti. O, zeki bir çocuktu. Bir bildiği olmasa bunları söylemezdi.

Zindanlara indiğinde, okul yıllarında birçok kez atıştığı adamın kapısının önünde durdu. Snape, haklı olarak ondan nefret ediyordu. Ona karşı hiçbir şey yapmamıştı ancak üç arkadaşının yaptıklarına defalarca göz yummuştu. Çok kez aşağılanmış, rezil edilmiş ve tüm okulun önünde alay edilmiş adam kin tutmakta oldukça haklıydı. Üstelik hiçbir zaman aşırı bir karşılık vermemişti.

Şu an karanlık sanatlar ve iksirde usta olduğuna göre okul yıllarında da güçlü bir büyücü olduğu belliydi. İstese karşılık verebilirdi. Ancak o silah olarak çoğu zaman sadece sözlerini kullanmıştı.

Kapıyı tıklatıp 'gir' cevabını alınca odaya girdi. "İyi akşamlar profesör Snape. Birkaç dakikanız var mı?"

Başka zaman olsa okunacak ödevlerini bahane ederek kovacağı adamı, Harry Potter'ın direkt olarak verdiği emir yüzünden içeri davet etti. Yine de, davranışları pek sıcakkanlı değildi. Okul yıllarında oluşturduğu maske artık onun benliği olmuştu. "Sizi dinliyorum, Profesör Lupin."

Lupin, derin bir nefes aldıktan sonra uzun zamandır yapmak istediği şeyi yaptı. "Öncelikle senden özür dilemek istiyorum, Severus. Okul yıllarında olanlar... Biliyorum, çok aşırıydı. Hiçbir zaman onaylamadım. Ancak James, Sirius ve Peter... Benim ilk arkadaşlarımdı. Kurt adam olduğum için yalnız büyümüştüm ve onlar ne olduğumu bildikleri halde sorun etmemişlerdi. Onları kaybetmekten korkuyordum. Bu yüzden yaptıklarına karşı çıkamadım, çıkamazdım."

Severus Snape adamın itiraflarını şaşkınlıkla dinlese de yüzündeki ifadesizlik değişmemişti. "Bunları bana neden anlatıyorsun?"

"Çünkü gerçekten pişmanım ve özür dilemek istiyorum." Snape adamın gerçekten pişman olduğunu yaydığı auradan bile anlayabiliyordu. Bir süre sessiz kaldı. Yapacağı şey belliydi, verilen emre uymak adına özrü kabul etmeliydi. Ancak içten içe, böyle bir emir almasa bile Lupin'i affettiğini biliyordu. Yalnız geçen çocukluktan sonra vazgeçemeyeceği arkadaşlar edinmek... Onun için fazla tanıdıktı. Hikayedeki tek farklılık, o Lupin'in aksine en yakın arkadaşını kaybetmişti.

"Pekala, geçmişi unutabilirim... Ancak sadece seninle ilgili olan kısımları." Lupin'i affetmesi, diğerlerini affedeceği anlamına gelmiyordu. Sirius Black daha çocukken onun hayatıyla oynamıştı, bunu asla unutamazdı. Lupin adamın dediklerine karşılık hevesle konuştu.

"Tamam... En azından bu da bir gelişme, değil mi? Emin ol, iyi birer arkadaş olabiliriz." Dost canlısı Lupin'e tepeden bir bakış atmaktan vazgeçip sadece gözlerini devirmekle yetindi. Lupin adamın tavrını görmemezlikten geldi. "Aramızdaki buzları da erittiğimize göre, sana bir şey sormak istiyorum. Aslında Dumbledore'a soracaktım ancak Harry sana sormamın daha iyi olacağı söyledi."

Snape tek kaşını kaldırdı. "Öyle mi? Bay Potter tam olarak ne söyledi?"

"Birkaç gün önce bana Dumbledore'a güvenmemem gerektiğiyle ilgili bir şeyler anlatmıştı. Onun Peter'ı hain olduğunu bildiği halde sır tutucu yaptığını, Sirius'u masum olduğunu bildiği halde bilerek azkabana gönderdiğini falan söyledi. Ben de bu gün bunları Dumbledore'a soracağımı, mutlaka açıklaması olduğunu söyledim. O da sen bizzat olayın içinde olduğundan sana sormamı, anlatmasan bile anılarını gösterebileceğinden bahsetti. Gerçi tüm bunlarla senin ne alakan var onu da bilmiyorum..."

"Bay Potter dediklerinde haklı. Tüm olaylardan başından beri haberim var. Anlatmak çok uzun sürer bu yüzden onun da dediği gibi göstermem daha mantıklı olur." Sözlerinden sonra ayağı kalkıp iksir dolabının arkasında gizlenen düşünselini çağırdı. Sığ tabak havada süzülerek Lupin'in önünde durdu. Anılarını ve dolayısıyla bazı hislerini paylaşacak olmaktan pek memnun değildi ama dolaylı yoldan ona iletilen emre uymak zorundaydı.

Asasının ucuyla kafasından çıkardığı beyaz, gümüşi sıvıyı düşünseline bırakırken Lupin şaşkınlıkla onu izliyordu. Daha önce bir düşünseli görmediği belliydi. Snape, ne yapacağını bilmeden ona bakan adama sırıtmaya son anda engel olurken açıkladı. "Başımı suya daldır ve izle. Anılar bittiğinde düşünseli seni dışarı atacaktır."

Lupin denileni yapıp başını suya daldırınca kendini Hogsmade'deki domuz kafasında bulmuştu. Kehanetin nasıl oluştuğunu, Voldemort'un kulağına gidişini, Harry'nin ölümüne karar verilmesini, Snape'in Lily'nin canı için yalvarışını, işe yaramayınca Dumbledore'a herşeyi anlatıp onları saklamasını isteyişini, Cadılar bayramı gecesinden sonra Dumbledore'un yanında ağlayışını ve mahkemede nasıl aklandığını teker teker izledi. Anılar her değiştiğinde daha da şaşırdı. Bazı yerlerde öfkelendi, bazı yerlerde üzüldü. Düşünselinden kafasını kaldırırken kafası daha çok karışmıştı. Tüm bu izledikleri, Dumbledore'un ne kadar çabaladığını göstermiyor muydu?

Continue Reading

You'll Also Like

48.7K 3.1K 50
Bu kitapta itinayla boş yapılmıştır. 31/08/19 @habitsofmyhabits
90.4K 7.1K 38
sadece erkeklerin olduğu bir üniversitede gay yönelimin odağı ve tüm dikkati üzerine çeken Jungkook, bu durumdan sıkılan ve onu bu rahatsızlıktan ko...
12.1M 589K 87
18 yaşında genç bir kızın yolu çıkmaz bir sokakta hiç kesişmemesi gereken bir adamla kesişti. Adam hayata ve mavi renge küskündü. Genç kızla beraber...
680 67 4
Kaiden Valgardson, adı gibi oldukça tuhaf bir çocuktu. Hayatı boyunca belanın onu bulmayacağını sanmakla beraber, Hermione Granger'a olan aşkının as...