Kalbim Senin (Tamamlandı)

By serabss

1.1M 44.4K 5.6K

"Neden böyle bir şey yaptın Yiğit abi ?" "Senin için Derin. " "İyi de neden? Neden benim için hayatını mahvet... More

Tanıtım
1 . BÖLÜM
2. BÖLÜM
3. BÖLÜM
4. BÖLÜM
5. BÖLÜM
6. BÖLÜM
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM
9. BÖLÜM
ALINTI
10. BÖLÜM
11. BÖLÜM
12. BÖLÜM
13. BÖLÜM
14. BÖLÜM
ALINTI
15. BÖLÜM
16. BÖLÜM
17. BÖLÜM
18. BÖLÜM
19. BÖLÜM
20. BÖLÜM
21. BÖLÜM
22. BÖLÜM
23. BÖLÜM
24. BÖLÜM
25. BÖLÜM
26. BÖLÜM
27. BÖLÜM
28. BÖLÜM
29. BÖLÜM
30. BÖLÜM
31. BÖLÜM
32. BÖLÜM
34. BÖLÜM
35. BÖLÜM
36. BÖLÜM
37. BÖLÜM
38. BÖLÜM
39. BÖLÜM
40. BÖLÜM
41. BÖLÜM
42. BÖLÜM
43. BÖLÜM
44. BÖLÜM
45. BÖLÜM
46. BÖLÜM
FİNAL

33. BÖLÜM

14.8K 691 104
By serabss

Derinden

Elimdeki test çubuğuna heyecanla bakarken bir yandan da bu defa çift çizgi çıkması için dua ediyordum. Bir süre sonra çubukta sadece tek çizgi belirdiği zaman sinirle çubuğu fırlattım. Allah kahretsin yine olmamıştı. Bu ayda hamile kalmamıştım. Oysaki adetim geciktiğinde ne kadar da sevinmiştim. Ama iki aydır olduğu gibi yine olmamıştı. 

Gözyaşlarım bir bir akmaya başladığında banyodan çıktım. Odaya geldiğimde Yiğit hala uyuyordu. Şu an tek ihtiyacım olan kişi oydu. Terliklerimi çıkarıp yatağa girdim. Usulca Yiğit'in kollarının arasına girdiğimde Yiğit hemen belime sarmıştı kollarını. Kendime engel olmaya çalışsam da işe yaramadı. Ağlamaya başladığımda Yiğit gözlerini açıp şaşkınca bana bakıyordu. 

"Derin? Ne oluyor iyi misin? "

Yiğit'in sorusuyla daha çok ağlamaya başladığımda Yiğit yataktan kalkıp oturmuştu. Beni de oturttuğunda yüzümü ellerinin arasına alıp tekrar konuştu. 

"Derin korkutuyorsun beni ne oldu?"

"Yiğit.. Ben hamile değilim. Yine olmadı yine hamile kalamadım."

Söylediğim sözlerden sonra Yiğit gözyaşlarımı silip sıkıca sarılmıştı bana. Sarılışına karşılık verdiğimde Yiğit bir süre sonra başımın üstüne öpücük kondurup alnını alnıma yasladı. 

"Derin bu konuyu konuştuk. Doktora da gittik. Ne dedi hatırlasana. "

"Ama elimde değil ki. "

"Bak hayatım sen stres yaptığın için olmuyor. Biraz düşünmemeye çalış oluruna bırak bak o zaman olacak."

"Ya olmazsa?"

"Olacak ikimizde de sorun yok. Doktor da olacağını söyledi sadece biraz zamana ihtiyacımız var. Kafana takmamaya çalış tamam mı?"

"Deneyeceğim."

Yiğit dudaklarıma küçük bir öpücük kondurup banyoya gitti.  Yatakta kaldığımda ellerim karnıma gitmişti. İki ay koskoca iki aydır bebeğimin olmasını bekliyordum ama olmuyordu. Doktora gitmiştik. Tahlil bile yaptırmıştık. Hiç bir sorun yoktu. Doktor sadece stres yaptığımı söylüyordu. Neymiş düşünmezsem olurmuş. Kolaydı sanki düşünmemek.  Elimde değildi ki. 

Yiğit banyodan çıkmış üstünü giymişti. İki aydır kendi şirketlerinde çalışıyorlardı. Her ne kadar şu an işleri çok iyi olmasa bile daha yeni başlamışlardı. Ve ben emindim ki ikisi de çok iyi yerlere gelecekti. Yiğit son olarak parfümünü de sıktıktan sonra yanıma gelmişti. Dudaklarıma küçük bir öpücük kondurdu. 

"Ben gidiyorum. Sen de bütün gün evde oturma istersen."

"Zaten Asya ablaya gideceğim. Çok özledim Emiri."

"Tamam o zaman ben akşam oraya gelirim beraber geliriz eve."

"Tamam. Hayırlı işler. "

"Sağ ol canım."

Yiğit çıktığında kendimi tekrar yatağa bırakmıştım. Bu gün bir yere gitmeyi istemiyordum. Ama evde kaldıkça düşünmekten kafayı yiyeceğimi de biliyordum. Bu yüzden yerimden kalkıp banyoya giderek kısa bir duş almıştım. Sabah yaptığım testi de yerden alıp çöpe attım. Üstündeki tek çizgi sinirimi bozsa da düşünmemeye çalışarak üstümü giyerek evden çıktım. 

On dakika sonra Asya ablaya geldiğimde kapıyı çalıp bekledim. Bir iki dakika sonra Asya abla kucağında Emirle kapıyı açmıştı. Onları öyle görünce içim yandı. Acaba ben ne zaman alacaktım çocuğumu kucağıma? Yiğit eve geldiğinde onunla beraber kapıyı açacaktım. Bunları düşünürken Asya ablanın konuşması ile ona döndüm. 

"Derin! Sana diyorum hoş geldin. Geçsene içeriye."

"Hoş buldum abla."

Ayakkabılarımı çıkarıp içeriyi girdiğimde ilk iş olarak Emiri Asya ablanın kucağından aldım. Yanaklarını öptükten sonra Asya ablayla birlikte salona geçmiştik. Koltuğa oturduğumda Emirle oynamaya başlamıştım. Küçük adam artık dört aylık olmuştu ve yaptığımız hareketlere gülerek tepki veriyordu. Çok güler yüzlü bir çocuktu. 

"Allahım yerim ben seni ya. Şu gülüşe bak sen. Bal bu bal. "

"Eee olsun o kadar babaannesi onu boşa mı şekerle yıkadı."

Asya ablanın lafına güldüğümde minik Emir de bizimle beraber gülmüştü. Bir süre onunla vakit geçirdikten sonra Asya abla onu yatırmış çay demleyip yanıma gelmişti. 

"Ee Derin anlat bakalım ne var ne yok?"

"Ne olsun abla her şey aynı işte. Yine hamile değilim. "

"Kuzum çok takıyorsun kafana. Biraz kendini rahat bırak bak o zaman olacak. "

"Biliyorum abla ama elimde değil işte. Böyle yaparak Yiğiti  üzdüğümü de biliyorum. Ama işte lanet olsun ki elimde değil. "

"Aslında seni çok iyi anlıyorum. Ben de senin gibiydim. Çocuğum olmuyor diye kafayı yiyordum. Ama bir süre sonra artık oluruna bıraktım. Ve bak küçük paşa şimdi yukarıda uyuyor. Sen de biraz unutmaya çalış. "

"Deneyeceğim abla."

Güzel sohbetlere günü geçirirken. Akşam için de kocalarımızın en sevdiği yemekleri yapmıştık. Akşam olduğunda Yiğit ve Eymen abi gelmişti. İçeri girdiklerinde ilk olarak Emirin yanına gitmişlerdi. Yiğit Eymen abiden önce Emiri kucağına alınca Eymen abi sinirlendi. 

"Olum versene çocuğumu bana."

"Bana ne ilk ben aldım. Hem sen her gün yanındasın. Ben kaç günde bir görüyorum. Bırak da seveyim azıcık. "

"Lan tamam işte sevdin yeter. Ver artık. "

"Hayır. "

Yiğit Eymen abiyi umursamayıp kucağında Emirle birlikte koltuğa oturmuş onunla oynamaya başladı. Yaptığı hareketlere Emir gülerken ben de istemsizce bu manzara karşısında iç çekmiştim. Allahım ne olur en kısa zaman da bana da bir bebek nasip et. İçimden sürekli ettiğim duayı ettikten sonra tekrara mutfağa geçtim. 

Sofra hazır olduğunda Yiğit kucağında uyuya kalan Emiri beşiğine bıraktıktan sonra mutfağa geldi. Eymen abi ise arkasından kızgın bir şekilde girmişti mutfağa. 

"Lan var ya şu an seni dövmemek için kendimi zor tutuyorum. Lan çocuğumu bir kere bile öpemedim senin yüzünden uyudu. "

"Ne var bunda bir yere kaçmıyor ya uyanınca öpersin. "

"Lan, gelme lan bir daha bize senin yüzünden çocuğumdan mahrum kalıyorum. "

"Eymen o nasıl söz öyle ayıp."

"Sorun değil yenge. Ben gelirim sen merak etme. "

"Bak karıcım umurunda değil sen takma kafana."

"Neyse çok konuşmayın hadi yemeğe başlayalım. "

Yemeğimizi yedikten sonra çaylarımızı da içmiştik ve artık bizim için eve gitme vakti gelmişti. Ben ve Yiğit son bir kez uyuyan Emirin yanağına tüy kadar öpücük kondurduktan sonra evden çıktık. Yiğit arabaya yöneldiğinde durdurdum onu. 

"Yürüyerek gidelim. Hava çok güzel. "

"Olur. Ben yarın sabah gelir alır arabayı buradan."

Yiğit elimi tutmak istediğinde buna izin vermeyip kollarının arasına girdim. O da kollarını belime attığında kimsenin olmadığı sokakta beraber yürümeye başladık. Şu an kafam Yiğit'in kalbinin üstündeydi. Ve onun kalp atışları bana huzur veriyordu. Özellikle de bu kalbinin benimle dolu olduğunu bilmek daha da mutlu hissetmemi sağlıyordu. 

Dayanamayarak yanağına öpücük kondurduğum da o da benim yanağımı öpmüştü. Ama hafiften ısırması ile huylandığım için güldüğümde o da gülmüştü. 

Başımı yine göğsüne koyduğumda tekrar yürümeye başladık. Eve geldiğimizde içeriye girdik. Yatak odasına çıktığımızda ikimizde üstümü değişip yatağa girmiştik. Ben yine kedi gibi Yiğite sokulduğumda Yiğit beni hemen kollarının arasına almıştı. Saçlarımın arasını kokumu içine çekerek öpücük kondurmuştu. 

"İyi geceler bahar kokulum. "

"İyi geceler hayatım. "

*****

Derin yeni güne gözlerini açtığında bu gün bir sürü işi olduğunu hatırlayınca hemen yataktan kalkıp aşağı indi. Yiğit henüz yukarıda uyurken hemen güzelce bir menemen yaptı. Ardından da börek yapıp fırına attı. Bu sırada da iki gün önce verdiği pasta siparişini getirmeleri için pastaneyi aramış bir saat sonra getirmeleri söylemişti.  Mutfağa güzelce bir sofraya hazırladığında pişen menemeni ve böreği de masaya koyduktan sonra odaya çıkmıştı. 

Yatakta yüz üstü yatan Yiğit'in yanına giderek bacaklarını yan bir şekilde açıp kalçalarının üstüne oturdu. Ardından da bebek gibi uyuyan Yiğit'in yanağına öpücük kondurdu. Ama Yiğit uyumaya devam edince dudaklarına öpücük kondurdu. Bu defa Yiğit gözünü açmadan konuşmuştu. 

"Bu öpücüğe kalkamam. Biraz daha uzun öpersen düşünebilirim. "

Onun gözünü açmadan konuşan haline gülümseyen Derin onun dediğini yapıp dudaklarına uzun bir öpücük kondurdu. Ne de olsa bu gün Yiğit doğum günü çocuğuydu. Her istediği yapılmalıydı. Öpüşleri tutkulu bir hal alırken Yiğit Derini altına almıştı. Nefes almak için ayrıldıkları zaman Yiğit'in yeni rotası boyunu olmuştu. Ama aşağıda çok güzel bir kahvaltı sofrası vardı ve aşağı inmeleri gerekiyordu. Bu yüzden Derin Yiğiti kendinden uzaklaştırdı. 

"Ne oldu?"

"Kahvaltı hazırladım. Onları yiyelim sonra devam ederiz. "

"Söz mü?"

"Söz. Zaten bu gün cumartesi bütün gün bizim."

"Tamam o zaman hadi kahvaltıya inelim. Menemen var mı?"

"Olmaz mı var tabi."

Yiğit hızla yataktan kalkıp banyoya girdiğinde Derin de aşağı inmişti. Bardaklara çayı doldurduktan sonra Yiğit gelmişti ve beraber kahvaltılarını yapmaya başlamışlardı. Yiğit menemeni yemeye başladığında Derin her zaman olduğu gibi onun bu haline gülümsedi.  Kahvaltılarını ettikten sonra Derin Yiğit'in yardımı ile sofrayı toplamış bulaşıkları yıkamıştı. Tezgahı silerken Yiğit'in beline sarılıp boynuna öpücük kondurması ile ne kadar ona dönmek istese de işine devam etti. 

"Derin bırak şu tezgahı. Yarım kalan bir işimiz vardı onu tamamlayalım. "

"Tamam Yiğit şurayı da sileyim. "

Yiğit Derini dinlemeyip onu kucağına almıştı. Derin şaşkınca ona bakarken o çoktan merdivenlerin yanına gelmişti. 

"Yiğit dur mutfak kaldı öyle. "

"Gerçekten sen şu an mutfağı mı düşünüyorsun? "

"Evet."

Yiğit Derinden duyduğu evet ile sinirle Derini yere indirdi. Resmen şaka gibi o karısını deli gibi isterken karısının düşündüğü tek şey mutfağın tezgahının kirli kalmasıydı. Sinirle merdivenleri çıkıp odaya girdi. 

Derin ise her ne kadar arkasından gitmek istese de kendine engel olmuştu. Sürprizi için kocasını reddetmişti boşa gitmemesi gerekiyordu. Dış kapıyı yavaşça açıp pastanın gelmesini beklemeye başladı. On dakika sonra pasta geldiğinde alıp içeriye girdi. Hemen mutfağa geçip pastayı hazırladı. Ardından da yukarıda ona küsen kocasının yanına gitti. Odaya geldiğinde kitap okuyan Yiğit'in kucağına oturdu. 

"Kızgın mısın bana?

"Yok canım niye kızgın olayım. Sen git mutfağınla ilgilen."

"Yiğit yapma böyle ama üzülüyorum. Hem hadi gel kahve yaptım bize bahçede içeriz. "

"Canım istemiyor. "

"Lütfen."

Yiğit Derini kıramayıp onunla beraber aşağı inmeye başlamıştı. Birlikte bahçeye geldiklerinde Yiğit masanın üstündeki pastayı görünce şaşkınca Derine dönmüştü. 

"İyi ki doğdun. İyi ki doğdun mutlu yıllar sana. "

"Derin... Sen nereden öğrendin?"

"Eh olsun o kadar kocamın doğum gününü bilmeyeceğim de ne yapacağım."

"Ben bile unutmuştum. "

"Benim artık ömrümün sonuna kadar unutmayacağım bir tarih. Neyse hadi gel de mumları üfleyip dilek tut. "

Beraber masanın yanına geldiklerinde. Yiğit pastanın üstündeki mumları üflerken. İçinden tek bir dilek geçmişti. "Allahım mutluluğumuzu daim kıl. Bunun bozulmasına izin verme."

"Eee ne diledin?"

"Söylersem kabul olmaz. "

"Ya ama çok merak ettim. "

"Olmaz."

"Yiğit lütfen lütfen."

Yiğit kollarını Derin'in beline dolayıp dudaklarına küçük bir öpücük kondurdu. Alınlarını birleştirdiğinde meraklı karısının merakını gidermişti. 

"Seninle bir ömür mutlu olmayı diledim. "

Derin duydukları ile sıkıca sarılmıştı Yiğite. Bu adamı çok seviyordu. 

"Seni çok seviyorum. "

"Bende seni çok seviyorum bahar kokulum. "

Birbirlerinden ayrıldıktan sonra masaya oturup pastaya yemişlerdi. İkisi de bu gün çok mutluydu. 

"Eee hediyem nerede Derin hanım."

"Ay ben unuttum onu. Allah kahretsin hiç aklıma gelmedi. Aslında dün alacaktım ama Asya ablalara gidince unuttum. Ya Yiğit kusura bakma. Ama söz alacağım. "

Yiğit onun bu tatlı haline gülümseyip onu kollarını arasına aldı. Şakasına sorduğu soruyu Derin çok önemsemişti. Ama bilmiyordu ki zaten Yiğite en büyük ve en güzel hediye kendisiydi. O böyle kollarının arasında olduktan sonra Yiğit başka ne isterdi ki bu hayattan.

"Sen bu hayattaki en güzel hediyemsin benim. Ben başka bir şey istemiyorum. "

"Ama olmaz bu gün senin doğum günün hediye almam gerekiyordu. "

"Hayatım lütfen düşünme bunları. Dedim ya sen yetersin bana başka bir şey istemem. "

"Olsun ben yine de sana hediye alacağım. "

"Tamam alırsın. "

Beraber bahçede zaman geçirirken Yiğit telefonu çaldı. Yiğit arayanın Derin'in babası olduğunu görünce şaşırmış hemen açmıştı telefonu. 

"Alo. Mehmet baba"

"Yiğit oğlum hemen bize gel Yağız delirdi tutamıyoruz onu hemen gel. "

"Mehmet baba anlamadım ne oldu?"

"Sen gel gelince anlarsın. Hemen gel acele et. Bir tek sen tutabilirsin onu. "

Telefon kapandığında kendisine şaşkınca bakan Derine dönmüştü. 

"Ne oldu Yiğit babam neden aramış seni?"

"Anlamadım hemen gel dedi. Yağız delirdi onu bir tek sen tutarsın dedi. "

"Ne? Ne olmuş abime?"

"Bilmiyorum Derin bilmiyorum. Hemen gitmemiz lazım. "

Hemen evden çıktıklarında Yiğit garaja doğru giderken arabanın dün akşam abisini evinin önünde olduğunu hatırlamıştı. El mecbur koşmaya başladı. Yiğit koşarak ilerlerken Derin ise ona yetişmeye çalışıyordu. 

Yiğit beş dakika sonra Derinlerin evine geldiğinde kapıyı çalmıştı. Ayla hanım yaşlı gözlerle kapıyı açtığında hemen içeriye girdi. Mehmet bey salonda gidip gelirken Yağız Efe'nin odasından kırılma sesleri geliyordu. Hemen oraya ilerledi. Kapıyı açmaya çalıştığında kilitli olduğunu anlayınca omuz attı. Kapı açılmadığında bir kez daha denedi bu defa kapı açılınca içeriye girdi. 

Ama gördükleriyle şok oldu. Odada yer yerinden oynamıştı. Gözleriyle Yağız Efeyi bulduğunda hemen onun yanına gitti. Çünkü artık kıracak bir şey kalmayınca Yağız Efe duvara yumruk atmaya başlamıştı. Yiğit hızla Yağız yanına gidip onu zor da olsa durdurdu. Yağız derin derin nefesler alırken elinden ise oluk oluk kan akıyordu. Yiğit zor zapt ettiği Yağız Efeyi yatağın üstüne oturttuktan sonra banyoya gidip ilk yardım çantasını getirmişti. 

Yağız Efe'nin önüne oturup yarasına pansuman yapmaya başladığında Yağız Efe tepkisiz bir şekilde durmuş duvarı izliyordu. Yiğit pansuman bitince yerden kalkıp Yağız Efe'nin yanına oturarak elini omzuna koydu. Yağız Efe bu hareket ile ona döndü. Yiğit gördüğü kırmızı gözler ile şaşırmıştı. Yağız Efe ağlamamak için kendini o kadar çok sıkıyordu ki artık gözlerinin beyazları kırmızı olmuştu. 

"Anlat kardeşim anlat ki rahatla."

"Gitti Yiğit. Gözlerimin içine baka baka gitti. Benden nefret ettiğini söyledi. Ömrü boyunca beni sevmeyeceğini onun için bu evliliğin eziyet olduğunu söyledi. "

"Nasıl yani? Sen de öylece gitmesine izin mi verdin? Konuşsaydınız anlaşırdınız. "

"Ne konuşacağız Yiğit ne? Zaten ben zorladığım için evlendi benimle. Ama belli ki dayanamadı daha fazla sevmediği adamın yanında kalmak zor geldi ona. "

"Yağız Miray seviyordu seni. Ben onun gözlerinde gördüm bunları. Bunun altında başka bir şey olmalı. "

"Hiç bir şey yok sevmedi beni ve gitti. Ardına bakmadan gitti. "

"Yağız bak-"

"Hiç bir şey duymak istemiyorum. Şimdi sen de çık bu odadan ve beni yalnız bırak. "

Yiğit mecburen odadan çıkıp kapıyı kapattığında kapının yanında onları dinleyen Mehmet bey , Ayla hanım ve Derini gördü. Beraber salona geçtiklerinde hiç kimse ne yapacağını bilmiyordu. 

Onlar salonda otururken Yağız Efe ise yatağın yanına çökmüş sabahtan beri tuttuğu gözyaşlarını serbest bırakarak ağlamaya başladı. Çok seviyordu o kadar çok seviyordu ki canını istese de o an verirdi. Ama olmadı. Sevgisi ikisine yeter o da zamanla sever diye düşündü. Mutlu bir yuvamız olur dedi. Olmadı. Miray arkasına bile bakmadan onu terk edip giderken o sadece öylece baktı. 

Sevdiği kadın ellerinden kayıp giderken o sadece onun gidişini izledi. Oysa ki her şey çok güzel gidiyordu. Birlikte bile olmuşlardı. Yağız Efe artık onun kendisini sevmeye başladığını düşünüyordu. Ama yanılmıştı. Miray arkasına bakmadan çekip gitmişti. 

Düşünceleri içinde oturduğu yerden kalkıp gözyaşlarını sildi. Hayır izin vermeyecekti. Böyle gitmesine izin vermeyecekti. Kendisine geçerli bir açıklama yapmadan gidemezdi. Odadan çıkıp salona geldiğinde ailesinin şaşkın bakışlarına aldırmadan evden çıkmıştı. 

"Yağız nereye gidiyorsun?"

"Karımı getirmeye gidiyorum. "

"Bekle beraber gidelim. "

"Hayır ben tek gideceğim."

Yağız Efe kimseyi dinlemeden bahçeden çıkmıştı. Yolun karşı tarafından olan arabasına gidecekken yan taraftan hızla gelen arabanın ona çarpması ile yere düştü. Araba son sürat yoluna devam ederken. Onu izleyen ailesi donup kalmıştı. Yiğit girdiği şoktan ilk kurtulan kişi olarak hızla Yağız Efe'nin yanına gitti. Hemen yanına geldiğinde onu yüzü gözü kanlar içinde görünce hızla ambulansı aramıştı. 

Yiğit ambulansı aradıktan sonra bir anda her şey karışmıştı. Mahalleli başlarına toplanmış Ayla hanım ve Mehmet bey fenalaşırken Derin hala öylece duruyordu. Yiğit ise bir an olsun Yağız Efe'nin başından ayrılmamış sürekli nabzını kontrol ediyordu. 

"Dayan kardeşim. Ne olur dayan. Bize bu acıyı yaşatma."

Ambulans geldiğinde Yağız Efe hemen ambulansa alınıp hastaneye götürülürken Yiğit hemen abisini aramış arabasını getirmesini söylemişti. Beş dakika sonra abisi geldiğinde hep beraber arabaya binip hastaneye gitmişlerdi. Ambulansla beraber hastaneye geldiklerinde hemen arabadan inip sedyenin yanına gitmişlerdi. 

"Oğlum Yağızım aç gözlerini annem. Ne olur aç gözlerini."

"Abi abicim ne olur bize bunu yaşatma ne olur dayan."

"Oğlum Efem dayan koçum dayan."

Yağız Efe odaya alınıp ilk müdahale yapılırken her biri bir köşede ağlayıp dua ediyordu. Yiğit ise ne yapacağını bilmeden bir o yana bir bu yana gidip geliyordu. 

"Yiğit bi sakin ol koçum"

"Nasıl sakin olayım abi. Orası otoban değil ki adam son sürat hızla gelip çarptı. Sonra da arkasına bile bakmadan çekip gitti. "

"Bu işin içinde başka bir şey var. Ben çözeceğim sen şimdi burada dur. Ben bi merkeze gideyim. "

Eymen oradan ayrıldıktan sonra Yiğit Derin'in yanına gidip ona sarılmıştı. Derin sanki bu anı bekler gibi daha çok ağlamaya başlamıştı. Yarım saat sonra doktor odadan çıktığında hep beraber doktorun yanına gitmişlerdi. 

"Oğlum nasıl doktor bey?"

"Bakın oğlunuz buraya geldiğinde çok kan kaybetmişti. İç kanaması da var durumu kritik. Şu an bir şey söylemem. Birazdan ameliyata alacağız. Ameliyattan sonra konuşuruz. "

"OĞLUMMMM!"

Ayla hanım ağlayarak yere çöktüğünde Mehmet bey eşini sakinleştirmeye çalışıyordu. Bu durum ne kadar zor olursa olsun dayanmaları gerekiyordu.

Derin duydukları ile Yiğite tutunduğunda Yiğit hemen tutmuştu Derini. Derin yavaş yavaş gözlerinin karardığını ve kasıklarının ağırdığını hissettiğinde ne olduğunu anlamadan kendini karanlığın kollarına bırakmıştı.

Yiğit bir andan bayılan Derine şaşırken hızla Derini kucağına almıştı. Mehmet bey ve Ayla hanım da hemen Derin'in yanına geldiğinde Yiğit hızla Derini acile götürmüştü. Ayla hanım Derin'in peşinden giderken Mehmet bey Yağızı bekliyordu. 

"Neyi var hastanın?"

"Bilmiyorum. Bir anda bayıldı. "

"Tamam siz uzatın sedyeye biz ilgileniriz. "

Yiğit Derini sedyeye uzattıktan sonra Derin'in beyaz pantolonunda gördüğü küçük kırmızı leke ile hızla hemşireye döndü. 

"Kan.. kan var."

"Tamam beyefendi biz ilgileneceğiz siz  çıkın."

Yiğit yüzüne kapan kapı ile olduğu yere çökerken ne yapacağını bilmiyordu. Bir gün daha ne kadar kötü olabilirdi. Her şey sabah ne kadar da güzeldi. Şimdi ise en yakın arkadaşı canıyla savaşıyordu. Karısı buna dayanamayıp bayılmıştı. 

Yiğit yan tarafından duran Ayla hanımın yanına gidip onu Yağız Efe'nin yanına göndermişti. Kendisi burada beklerdi. Hem Derin sadece bayılmıştı. Kötü bir şey yoktu ki. Yani inşallah düşündüğü gibi olurdu. Aradan geçen bir saatin sonunda Yağız Efe ameliyata alınırken. Derin de bir odaya alınmıştı. Doktorun birazdan gelip açıklama yapacağını söylemişlerdi. 

"Yiğit?"

"Derin. İyi misin?"

"İyiyim. Ne oldu bana?"

"Bayıldın."

"Yiğit abim. Abim nasıl nerede? Bir şey olmadı ona değil mi?"

"Abini ameliyata aldılar. Bekleyip göreceğiz."

"Yiğit abime bir şey olursa ben yaşayamam."

"Şşh sakin ol abine bir şey olmayacak. Yağız Efe o adı gibi güçlü. O ameliyattan da sağ sağlim çıkacak."

"İnşallah." 

Kapı çalıp da doktor içeriye girdiğinde ikisi de merakla doktora bakmışlardı. Doktor elindeki dosyaya baktıktan sonra Derine dönüp konuştu. 

"Evet Derin hanım. Küçük bir düşük tehlikesi atlattınız ama bebeğiniz şu an gayet sağlıklı. Fakat kendinizi üzmemeye dikkat edin. Çünkü üzüntü çok önemli. "

"Ne? Siz ne diyorsunuz doktor bey ben hamile falan değilim. Ben dün test yaptım negatif çıktı. Yiğit sen de bir şey desene."

"Evet doktor bey eşim dün test yaptı sonuç negatif çıktı. "

"Elimdeki sonuçlar sizin Derin hanım ve burada iki haftalık gebe olduğunuz var. Hem eğer test çubuğuyla baktıysanız. Onlar bazen yanlış sonuç verebiliyor özellikle de bebek henüz bir aylık olmamışsa. "

"Ben.. ben şimdi hamile miyim?"

"Evet iki haftalık gebesiniz dediğim gibi kendinize çok dikkat etmeniz gerekiyor. Ufak bir düşük tehlikesi atlattınız kendinizi çok yormayın ve üzülmeyin. "

Doktor odadan çıktıktan sonra Yiğit ve Derin birbirlerine baktıklarında ikisinin de gözleri dolmuştu. Ama yüzlerinde de tebessüm vardı. 

"Yiğit bebeğimiz olacak bizim bebeğimiz olacak."

"Evet hayatım. Öyle bir zaman da geldi ki bize nasıl mutluluk getirdiyse. Dayısına da yaşam kaynağı olacak."

"İnşallah Yiğit."

Yiğit Derine sıkıca sarıldıktan sonra ikisinin de eli Derin'in karına gitmişti. Çok acı çekmişlerdi. Ama şimdi bebekleri buradaydı. Artık mutlu günler onları bekleyecekti. Yağız Efe de bu hastaneden sağ sağlim çıktığında onlardan mutlu kimse olmayacaktı. 

Bir süre sonra Derin'in serumu bitince odadan çıkıp ameliyathanenin kapısının önüne gelmişlerdi. Annesi ve babası hemen Derin'in yanına gelip neyi olduğunu sorduğunda Derin ufak bir bayılma demişti. Şimdi söylemeyecekti hamile olduğunu abisi sapasağlam bu hastaneden çıkınca söyleyecekti. 

Koridordaki sandalyeye oturduğunda eli istemsiz bir şekilde karnına gitmişti. Buradaydı onun karnındaydı. Nihayet gelmişti. Hemde öyle bir zamanda gelmişti ki sanki annesinin ona olan ihtiyacını hissetmiş gibi.

 Orada abisinin ameliyattan çıkmasını beklerken. Tam dört saat geçmişti. Bu zaman içinde kimsenin canı bir şey istemiyordu. Fakat Derin mecburen bir şeyler yemişti. Bebeğini bir kez daha kaybetmeyi göze alamazdı. Nihayet ameliyat bittiğinde doktor çıkmıştı. Hemen doktorun yanına gitmişlerdi. 

"Doktor bey oğlum nasıl iyi olacak mı?"

"Biz elimizden geleni yaptık. Ama önümüzdeki 48 saat çok önemli bu saat içinde uyanırsa uyanır. Uyanmazsa elimizden gelen bir şey yok. "

"Nasıl yani oğlum iyileşmeyecek mi?"

"Henüz belli değil bekleyip göreceğiz hep birlikte. "

Doktor gittikten sonra Yağız Efeyi de çıkarmış yoğun bakıma almışlardı. Bu defa yoğun bakımın önünde beklemeye başladıklarında hepsinin dilinde tek bir dua vardı. O da Yağız Efe'in sağlığına kavuşmasıydı. 


Evet arkadaşlar bölüm bitti. Sizi daha fazla bekletmek istemediğim için kontrol etmeden paylaştım . Yanlışlarım varsa kusura bakmayın.  Bölüm hakkındaki görüşlerinizi bekliyorum. İnşallah beğenirsiniz. Lütfen iyi veya kötü eleştiri yapın ki ben de yanlışlarımı göreyim. 

Serkan ve Zeynep konusuna gelecek olursak onlar için ayrı kitap yazacağım ama henüz bir kapağım yok. Olacak gibi de görünmüyor çünkü kime mesaj attıysam yapmak istemedi. Bu yüzden o konu hala beklemede. 

Bu arada Yağız Efe ve Miray hakkında ne düşündüğünüzü de bilmek istiyorum lütfen buraya düşüncelerinizi yazın. Çünkü onlara ayrı bir kitap yazmayı düşünüyorum. 

Son olarak da wattsy 2019 a katıldım. Lütfen oy vermeden geçmeyin kazanmayı çok istiyorum. Diğer kitabıma da hepinizi bekliyorum. 

Hepinizi seviyorum. Sevgiyle kalın. 

Sınır: 200 oy 50 yorum. 

Continue Reading

You'll Also Like

1.6M 102K 49
Bir gerçek ailem klişesi. Düzgün yazılmış, saçma olmayan bir biyolojik ailem kitabı arıyorsanız, hoş geldiniz. Yalnız içeri girmeden uyarayım! Ankara...
18.2K 2.8K 30
Polis Amiri Akın Avcı, gökten herkese üç elma düşecek olsa kendi payına düşenin bir kız olduğunu hiç bilmiyordu! Ta ki o güne kadar... Bahçesindeki a...
1.1M 61.2K 58
Yumruklarla çalınan kapının sesiyle araladı genç adam gözlerini. Yıkık olan kapının, erken davranmazsa bu vuruşlara dayanamayıp yerlebir olacağından...
KARmAŞIK By siirsever

Mystery / Thriller

27.3K 2.8K 74
Birbirini çok seven iki dedektifin başına ne gelebilirki? İnsan hatırlamadığı birisini hala sevebilirmi? Yüzünü bile bilmeden sıcaklığını hissede bil...