Kalbim Senin (Tamamlandı)

By serabss

1.1M 44.4K 5.6K

"Neden böyle bir şey yaptın Yiğit abi ?" "Senin için Derin. " "İyi de neden? Neden benim için hayatını mahvet... More

Tanıtım
1 . BÖLÜM
2. BÖLÜM
3. BÖLÜM
4. BÖLÜM
5. BÖLÜM
6. BÖLÜM
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM
9. BÖLÜM
ALINTI
10. BÖLÜM
11. BÖLÜM
12. BÖLÜM
13. BÖLÜM
14. BÖLÜM
ALINTI
15. BÖLÜM
16. BÖLÜM
17. BÖLÜM
18. BÖLÜM
19. BÖLÜM
20. BÖLÜM
21. BÖLÜM
22. BÖLÜM
23. BÖLÜM
24. BÖLÜM
25. BÖLÜM
26. BÖLÜM
27. BÖLÜM
28. BÖLÜM
29. BÖLÜM
30. BÖLÜM
31. BÖLÜM
33. BÖLÜM
34. BÖLÜM
35. BÖLÜM
36. BÖLÜM
37. BÖLÜM
38. BÖLÜM
39. BÖLÜM
40. BÖLÜM
41. BÖLÜM
42. BÖLÜM
43. BÖLÜM
44. BÖLÜM
45. BÖLÜM
46. BÖLÜM
FİNAL

32. BÖLÜM

15.4K 725 153
By serabss

Derin hocayı dinlerken dersin bir an önce bitmesi için dua ediyordu. Adam resmen üç dersi ara vermeden işliyordu. Tam bir buçuk saattir dersteydi ve artık beyni erorr veriyordu. Hocanın anlattıklarından hiç bir şey anlamıyordu.  Ama yine de not almaya devam etti. 

Biraz sonra nihayet hoca dersi bitirdiğinde derin bir oh çekti. Kitaplarını toplayıp çantasına koyduktan sonra çantasını koluna takıp çıktı okuldan. Otobüs durağına geldiğinde kısa bir bekleyişten sonra gelen otobüse bindi. 

Boş bir yere oturduğunda akşama ne yemek yapsam diye düşünüyordu. Yiğit son zamanlarda abisiyle tuttukları mekanda çalışıyordu ve çok yoruluyordu. Ona sevdiği yemekleri yapmak istiyordu. En son karnıyarık yapmaya karar verdi. Ama bunun için alışveriş yapması gerekiyordu. 

İneceği yere geldiğinde düğmeye bastı. Otobüs durunca inip yürümeye başladı. Mahalledeki süper markete gidip eksik malzemeleri aldı. Her şey hazır olunca da eve doğru ilerlemeye başladı. 

Eve geldiğinde elindeki malzemeleri mutfağa bıraktı. Ardından da odaya çıkıp güzel bir duş aldı.  İşleri bitince mutfağa gelip yemek hazırlamaya başladı. İki saatin sonunda yemekler hazır olunca sofrayı da kurdu. Her şey hazır olduğunda kapı da çaldı. Derin hemen gidip kapıyı açtı. 

"Hoş geldin. "

"Hoş buldum. "

Yiğit içeriye geçip kendini salondaki koltuğa attığında Derin de yanına oturmuştu. Kıyamıyordu onun bu hallerine bir haftadır tuttukları ofisin işleriyle uğraşıyorlardı. O da abisi de çok yoruluyordu. Çünkü kimsenin yardımını kabul etmeyip her işi kendileri yaptıkları için akşam da yorgunluktan ölüyorlardı. 

"Yine çok yordunuz kendinizi değil mi?"

"Bu gün istettiğimiz eşyalar geldi onları yerleştirdik. Sonra belge işleri falan vardı onlarla uğraştık. "

"Bir yardımcı tutun bu kadar yorulmazsınız en azından."

"Olmaz Derin o şirket bizim emeklerimizle kurulup yine bizim emeklerimizle büyüyecek."

"Tamam. Ama seni böyle görmeye dayanamıyorum."

"İyiyim ben sadece yoruluyorum. Hem sen akşam benim yorgunluğumu alırsın. Bu gün bir hafta etti. "

Derin Yiğit'in dediği şeyle gülümsedi. Bir hafta önce regl olmuştu. Ve şimdi Yiğit'in dediğine bakılırsa resmen günleri saymıştı.

"Eee yuh ama yani. Sen gün mü sayıyorsun? "

"Ne yapayım? Tam çalışmalara başladık işimiz yarım kaldı. Bu yüzden zaman kaybetmeden tekrar devam etmeliyiz. Ben bir an önce çocuğumuz olsun istiyorum. "

"Ben de istiyorum ama benim elimde olan bir şey değil ki. "

"Biliyorum hayatım. Ben sadece şaka yapıyorum. Neyse ne yemeği yaptın kurt gibi acıktım."

"Karnıyarık pilav cacık. "

"En sevdiğim üçlü hadi o zaman sofraya geçelim."

Yiğit ve Derin sofraya geçip yemeklerini yedikten sonra beraber sofrayı toplayıp beraber salona geçmişlerdi. Ellerindeki çaylarıyla televizyon izlerken ikisinin de canı sıkılıyordu. Özellikle de Emir doğduktan sonra. Çünkü Eymen ve Asya'nın o tatlı halleri Emir'in evin içinde varlığı bile o kadar güzeldi ki Bunlara özenmekten kendilerini alamıyorlardı. 

Aslında ikisi de ne kadar belli etmemeye çalışsalar bile bir an önce bebeklerinin olmasını istiyorlardı. Yiğit akşam işten geldiğinde kapıyı Derin ve bebeğinin açmasını deli gibi istiyordu. Derin'in de ondan kalır bir yanı yoktu. Derin de bu defa koruyacağı bir bebek istiyordu. Yanından bir saniye bile ayrılmayacağı. 

Düşünceler içinde televizyon izlerken biten film ile odalarına çıkmışlardı. Yiğit odaya girdiği gibi Derini öpmeye başlarken Derin de hızla ona karşılık verdi. İkisi de tutkuyla birbirlerini öperken Yiğit Derini yatağa yatırıp üstüne çıkmıştı. Dudaklarını ayırıp yeni rota olarak boynuna ilerlediğinde oraya da öpücüklerin koyup Derinin tişörtünü çıkardı. 

Tişörtü çıkarınca gördüğü görüntü ile aklını kaybedecekti. Derin südyen giymemişti ve o muhteşem göğüsler karşısında duruyordu. Eğilip sağ göğsünü dudaklarının arasına aldığında Derin aldığı hazla inleyip Yiğiti kendisine doğru çekti.

Yiğit Derin'in vücudunda öpülmedik yer bırakmadıktan sonra kendisini Derin'in içine doğru itti. Derin inleyip kollarının Yiğit'in boynuna doladığında gece onlar için daha yeni başlıyordu. 

*****

Derin uyku ile uyanıklık arasında duyduğu tıkırtılar ile gözlerini açtığında Yiğiti üstünü giyerken gördü. Duvardaki saate baktığında on ikiyi gösterdiğini görünce şaşırmıştı. Aslında dün gece baya efor kaybettikleri düşünülürse bu saatte uyanmaları gayet normaldi. Yerinden doğrulup belini yatak başlığına dayadı. Üstündeki örtüyle göğüslerini kapattı. Dün gece o kadar yorulmuştu ki üstüne bir şey giymeden uyumuştu. 

"Yiğit."

"Ah uyandırdım demi seni. Sessiz olmaya çalıştım ama demek ki başarılı olamamışım. "

"Sorun değil zaten saat on iki olmuş. "

"Evet ve ben çok geç kaldım. Abin canıma okuyacak. Saat yedi de ofiste ol demişti. Telefonumda bir sürü cevapsız arama ve çok da masum sayılmayan mesajlar var. "

Derin onu söylediklerine gülerken Yiğit bu manzarayı sonsuza kadar izleyebilirdi. Bu kız onun yaşama sebebiydi. İyi ki evlenmişti. İyi ki onu hayatına almıştı. Yatağa oturup Derin in dudaklarına masum bir öpücük bıraktı. Alnını alnına yaslayıp dudakları arasındaki milimlik mesafeyle konuştu. 

"Sen benim kabul olan en güzel duamsın. Her gün iyi ki seninle evlenmişim diyorum. Senin gülüşünü gördükçe içimde o kadar güzel duygular oluşuyor ki bunların hiç bir kelimeyle tarifi yok. Hep yanında olmak istiyorum. Gülünce yanağında oluşan o gamzede ölmek istiyorum. Seninle hep böyle mutlu olmak istiyorum. Çok bir şey istemiyorum bu hayattan ben Derin sadece senin istiyorum. Sadece sen hep sen. "

Derin sabah sabah duyduğu bu güzel sözlerle gözlerinden akan yaşlara engel olamadı. Ne kadar güzel seviyordu böyle. Kalmış mıydı ki böyle seven böylesine değer veren. Gözyaşları yanaklarından akarken Yiğit hepsini tek tek öpüp yere düşmelerine engel olmuştu. 

"Şşh ağlama, akıtma o inci tanelerini sana en çok gülmek yakışıyor. Sen sadece gül. "

"Yiğit sen o kadar güzel seviyorsun ki. Kendimi bu dünyanın en güzel kadını hissetmemi sağlıyorsun. "

"Sen zaten bu dünyadaki en güzel kadınsın. Benim kadınımsın."

"Seni seviyorum Adam.  O kadar çok seviyorum ki bazen bu sevgi kalbime bile sığmıyor. Bana bakarken gözlerindeki o ışık benim yaşama sevincim. Bana dokunurken o zarif dokunuşların benim hayat kaynağım. Ama en çok beni seven kalbin var ya işte o olmasa ben nefes alamam ölürüm."

"Seni seviyorum Kadın. Son nefesime kadar da seveceğim."

Yiğit Derin in dudaklarını öpmeye başladığında kendilerini tutkulu bir öpücüğün kollarına bırakmışlardı. Yiğit Derini yatağa uzatmış kendi de üstündeki yerini almışken kapının çalmasıyla geri çekildi. 

"Ben de ne zaman bu anımız mahvolacak diye bekliyordum. Resmen evren bize karşı bak yemin ediyorum karşı. Bırakmıyorlar ki yakınlaşalım. "

"Yiğit kapıyı açsana."

"Açmasam. Çalar çalar gider belki. "

"Olmaz kalk hadi. "

"Ama ben seni böyle bırakıp nasıl gideyim ya el insaf. "

Derin Yiğitin baktığı yere baktığında örtünün düştüğünü ve göğüslerinin açıldığını gördü. Hemen örtüyü üstüne çektiğinde Yiğit ona imalı bir bakış atıp çıkmıştı odadan. Derin onun bu haline gülümseyip yataktan kalktı, kapının yanına giderek aşağıdan gelen sesleri dinledi. 

"Ulan sen beni mi sınıyorsun? Neredesin lan sen saat olmuş on iki ben ofiste senin gelmeni bekliyorum. Ben her sabah böyle kapına gelip seni zorla mı götüreceğim. "

"Amma konuştun be. Uyuya kalmışım ne var bunda? Geliyordum zaten. "

"Bir de üste çıkmaya çalışıyor. Hadi yürü gidelim bir sürü işimiz var. "

Yiğit evden çıkarken Derin de banyoya girdi. Abisi ve Yiğit'in atışmalarına bayılıyordu. Resmen küçük çocuklara benziyorlardı. Duş alıp banyodan çıktıktan sonra evde canı sıkıldığı için annesine gitmeye karar verdi. Yiğite gideceğine dair mesaj attıktan sonra evden çıkıp annesine gitti. On dakika sonra evin önüne geldiğinde kapıyı çalıp bekledi. Kapıyı Miray açınca onunla sarılıp içeriye girdi. 

"Hoş geldin Derin."

"Hoş buldum. Annem yok mu?"

"Çarşıda biraz işi vardı. Az önce çıktı birazdan gelir. Eee ne yapıyorsun nasılsın?"

"İyiyim okul ev arasında gidip geliyorum. Asıl sen nasılsın? Solgun görünüyorsun."

"Yok iyiyim. Grip olmuşum kaç gündür o yüzden belki. "

"Olabilir. Aras nerede?"

"Lavabodaydı. Gelir şimdi. Hah geldi. "

Aras lavabodan çıkıp salona geldiğinde Derini görünce sevinçle koşmaya başladı.

"Oley Deyin aşkım gelmiş."

Aras koşarak Derine sarıldığında Derin de ona sarılmıştı. Özlemişti bu ufaklığı. Bir süre onunla sohbet ettikten sonra Aras boyama yaparken o da Miray konuşuyordu. Ama sanki Mirayın bir derdi vardı. Sürekli bir noktaya takılıp kalıyordu. Derin seslenince kendine geliyordu. 

Belki de abisiyle bir sorunları vardır diye sormuştu. Ama bir sorun olmadığını söylemişti. Demek ki başka bir derdi vardı. Belki de gerçekten de hastaydı. Annesi geldiğinde onunla da sohbet etmişti. Öğle yemeğini onlarla beraber yedikten sonra onlarla vedalaşıp eve geldi. 

Eve geldiğinde dün akşamdan kalan yemekler olduğu için yemek yapmadı. Sadece yanına bir çorba yapmıştı. Sonra da koltuğa oturup televizyon izlemişti. Akşam olduğunda Yiğit gelmişti. Beraber sofraya oturduklarında konu bu gün annesine gitmekten açılmış ardından da Miray ve Yağıza gelmişti. 

"Yiğit abimin morali nasıldı bu gün?"

"Niye sordun ki?"

"Bu gün Mirayın canı sıkkındı biraz sorun abim mi dedim yok dedi. Emin olmak istedim. "

"Aslında bu gün Yağız resmen patlamaya hazır bir bomba gibiydi. Sürekli çalışıp aklını dağıtmaya çalıştı. Boş kaldığı zamanlarda da hep bir şeyler düşünüyordu. "

"Acaba aralarında bir sorun mu var? "

"Hayatım belki tartışmışlardır. Her evlilikte olur böyle şeyler düzelirler merak etme sen."

"İnşallah."

Derin aklında abisiyle yemek yedikten sonra sofrayı toplayıp içeriyi gitti. Yiğit oturmuş maç özetlerini izliyordu. Gidip kedi gibi Yiğit'in göğsüne sığındığında onun kokusunu içine çekiyordu. Bir süre sonra orada mayışmış uykuya dalmıştı. 

Yiğit Derin'in uyuduğunu anlayınca onu yavaşça kucağına alıp yatağa götürdü. Yatağa bıraktıktan sonra kendi de üstünü değişip onun yanına uzanmıştı. Artık bir bebekleri olsaydı. Geceleri bu kadar sessiz geçmezdi. İçinden bir an önce Derin'in hamile kalması için dua ettikten sonra gözlerini kapatıp kendini uykunun kollarına bırakmıştı. 

*****

Derin yeni güne gözlerini açarken bu gün havanın çok güzel olduğunu görünce evde durmak istememişti. Bu yüzden yan tarafta yatan Yiğiti uyandırmaya başladı. 

"Yiğit! Yiğit uyan. "

"Biraz daha uyuyayım. "

"Olmaz bu gün hava çok güzel kalk sahile gidelim orada kahvaltı yaparız. "

"Tamam Derin biraz daha uyuyayım uyanınca gideriz. "

"Ya olmaz ben şimdi gitmek istiyorum"

Yiğit gözlerini açıp kendisine yavru kedi gibi bakan Derine dayanamıp tamam dedi. Derin hemen kalkıp hazırlanırken kendisi de kalkıp hazırlanmıştı. İkisi de hazırlandıktan sonra evden çıkmışlardı. Arabaya binip sahile geldiklerinde önce biraz yürümüş ardından da simit ve çayla kahvaltılarını yapmışlardı. 

"Yiğit pamuk şeker istiyorum. "

Yiğit Derin'in isteği üzerine ona pamuk şeker alıp tekrar yanına gelmişti. Elindeki pamuk şekeri Derine uzattığında Derin hemen almış yemeye başlamıştı. 

"Kendine neden almadın?"

"Kızım ben nasıl bu kadar insanın içinde pamuk şeker yiyeyim olmaz öyle şey."

"Allah Allah neden olmuyormuş erkek adam pamuk şeker yemez diye bir kural mı var?"

"Yok tabi de şimdi ben nasıl onu elime alıp yiyeyim bir tuhaf olur. "

"Tamam o zaman sen gel yanıma otur ben yediririm sana. "

"Derin saçmalama."

"Yaa Yiğit lütfen."

"Tamam. "

Yiğit Derin'in yanına oturduğunda Derin pamuk şekerinden bir parça kesip Yiğite yedirdi. Yiğit pamuk şekeri yedikten sonra bir kez daha istediğinde Derin itiraz etti. Neymiş kendine de alsaymış vermez başka. Aslında Yiğit o pamuk şekeri çok güzel bir şekilde Derin'in dudaklarından yerdi de dua etsin insanlar vardı. 

Bir süre oturup denizi ve insanları izledikten sonra öğle yemeği için avm ye gittiler. Beraber yemeklerini yedikten sonra mağazaları gezmeye başlamışlardı. Derin gördüğü kırmızı elbiseyi çok beğenince hemen elbisenin bedenine baktı. Neyse ki vardı bedeni. 

"Derin lütfen bana o elbiseyi alacağını söyleme."

"Alacağım çok beğendim."

"Alamazsın. Bak burada ne güzel çiçekli uzun elbiseler var onlara baksana."

"Hayır ben bunu beğendim ve alacağım."

"Derin saçmalama nerede giyeceksin onu bir karış boyu var. Kocaman bir sırt dekoltesi var. Hayatta olmaz. "

Derin bir elindeki elbiseye bir de Yiğite bakarken aklına gelen fikirle gülümsedi. Bu elbiseyi alacaktı hatta Yiğit alması için yalvaracaktı. Elindeki elbiseyle Yiğitin yanına geldiğinde kimsenin duymasını istemediği için kulağına eğilip konuştu. 

"Tamam sen bilirsin. Ben bunu sana giymek için istiyordum. Ama madem sen istemiyorsun almam. "

Yiğit'in duyduğu cümleyle gözleri direk elbiseye kaydı. Bu elbise içinde Derini sadece kendi için hazırlanmış bir şekilde düşününce içinde oluşan heyecana engel olamadı. 

"Sen beğendiysen tabi ki alabilirsin. Sonuçta sadece benim için giyeceksin sorun yok yani."

"Yok yok vazgeçtim. "

"Hayatım alalım işte. Sen çok beğendin."

"Peki. Alalım."

Yiğit Derinden elbiseyi alıp kasada parasını ödedi. Beraber mağazadan çıktıklarında mağazaya giren Baran Kılıçı ve yanındaki kadını görünce ikisinin de morali bozulmuştu. Takmayıp yanlarından geçecekken Baran Kılıç'ın konuşması ile Yiğit durmak zorunda kaldı.

"Hayırdır Yiğit senin paran kaldı mı? Gelmişsin alışverişe. Bakayım koskaca mağazadan sadece bir elbise mi aldın karına? Bak Derin gör tercih ettiğin hayata bir daha bak."

Yiğit duydukları ile Derin'in elini bırakıp arkasındaki adamın yakasına yapışmıştı. 

"Lan sen ne biçim konuşuyorsun? Yediğin dayak az geldi herhalde? "

"Asıl sana yaptıklarım az gelmiş baksana hala yakamı tutmaya cesaretin olduğuna göre."

"Umurumda mı lan senin yapacakların. Ne oldu ben işten çıkınca Derin sana mı gelecek zannettin? Ama çok beklersin bunu hala anlamadın değil mi? Derin benim ve hep benim kalacak."

"Ne Derin ne de sen artık umurumda değilsiniz. Ben intikamımı aldım senin bir daha iş bulamamanı sağladım. Bu yetti bana. Yoksa senin karın benim için bir hevesti ve geçti. "

"Lan sen benim karım hakkında nasıl konuşuyorsun. Seni gebertirim."

Yiğit dayanamayıp yumruğunu yüzüne indirdiğinde Baran Kılıç sendeledi. Kendini topladıktan sonra bu defa o Yiğite yumruk attı. Ama Yiğit hiç etkilenmeyip karşısındaki adamı yere yatırıp yüzüne yumruk atmaya başladı. 

"Benim karımın adını bir daha ağzına almayacaksın onun hakkında tek bir söz bile söylemeyeceksin."

Yiğit yine yumruk atacakken Derin kolun tuttu. Yiğit kafasını çevirip Derin'in gözlerindeki korkuyu gördüğünde, hemen kalkmıştı Baran Kılıç'ın üstünden. 

"Yiğit yalvarırım gidelim buradan herkes bize bakıyor. Lütfen."

"Tamam bitanem sakin ol gidiyoruz şimdi. "

Yiğit Derin'in elini tutup avm den çıkmıştı. Arabaya bindiklerinde Derin hemen sarıldı Yiğite. 

"Yalvarırım bir daha kavga etme. Sana bir şey olacak diye çok korktum bir daha bana bu korkuyu yaşatma. "

"Tamam hayatım sakin ol. Özür dilerim. Bir daha olmayacak o adam bir daha karşımıza çıkmayacak. "

Derin bir süre Yiğite sarılı kalmıştı. Ayrıldıklarında Yiğit'in yüzünü tutup inceledi. Elmacık kemiğinde hafif bir kızarıklık vardı. Neyse ki başka bir şey yoktu. Ama Baran Kılıç için aynı şeyleri söyleyemeyecekti.  Çünkü Yiğit adamı haşat etmişti. 

Yarım saat sonra eve geldiklerinde Derin hemen dolaptan buz getirip koymuştu Yiğit'in yüzüne. Bir süre buzu yüzüne tuttuktan sonra Yiğit'in itirazları yüzünden buzu tekrara mutfağa götürdü. Salona geldiğinde başını koltuğa yaslamış Yiğit'in kollarının arasına girdi. 

"Bir daha kavga etme."

"Merak etme ben de bir daha çok gerekli olmadıkça kimseyi dövmeyeceğim. O şerefsiz yüzünden ellerim ağrıyor. "

"Yiğit benim dediğim şeye bak senin düşündüğün şeye bak. "

"Ne var ya kötü bir şey demedim ki. Sadece kavga ettikten sonra çok yoruluyorum onu söyledim. "

"Arsızsın Yiğit arsız. "

Yiğit Derine gülümseyip onun başına bir öpücük kondurmuştu. Bu kadın onun yaşama sevinciydi. 

"Sen daha arsızlık görmedin. İstersen yukarı çıkıp göstere bilirim."

"Yok canım ben iyiyim böyle."

"Olmaz. Madem bana arsız dedin bunun hakkını vermem gerek. "

Yiğit Derini hızla kucağına alıp yukarıya çıkardığında ona bir güzel arsızlığını göstermişti. Derin ise bu durumdan oldukça memnun görünüyordu. 

*******

Serkan & Zeynep

Zeynep Serkanla beraber doktor çıktıklarında konuşmaya başladı.

"Serkan seninle konuşmama gereken konu var."

"Olur konuşalım. Ben de seninle konuşmak istiyorum. Biraz aşağıda sahil var oraya gidelim."

"Tamam."

Yan yana yürüyerek sahile geldiler. Bir banka oturduklarında ikisi de konuşmadan denizi izledi bir süre. Bu süre içinde ikisi de farklı şeyler düşünüyordu. Birin evliliğini bitirmek isterken diğeri kurtarmak istiyordu. Ve kimin kazanacağı belli değildi.

Sessiz bir şekilde denizi izlediklerinde Zeynep daha fazla dayanamayıp konuştu.

"Serkan benim senden-"

Serkan bu konuşmanın nereye gideceğini bildiği için parmağını Zeynebin dudağına koydu. Zeynep dudaklarında hissettiği parmaklarla susarken Serkan konuştu.

"Lütfen tamamlama o cümleni. Önce beni dinlemeni istiyorum."

"Tamam dinliyorum seni."

Serkan derini bir nefes alıp omuzlarını dikleştirdi. Artık hazırdı. Son bir cesaret ile Zeynebin ellerini tuttu. Zeynep çekmek istediğinde buna engel oldu. Sonra ise konuşmaya başladı.

"Ben nasıl başlayacağımı bilmiyorum. Ama bir yerden başlamam gerektiğini biliyorum. Bu yüzden içimden geldiği gibi konuşacağım. Ben çok hata yaptım Zeynep. Bu yaşıma kadar çok ama çok hata yaptım.

Ama hiç birinden bu kadar pişman olmadım. Kendimi bu kadar kötü hissetmedim. Senin gözlerinde gördüğüm her hüzün için kendimden nefret ettim. Seni bu intikama dahil ettiğim için utandım kendimden.

Çünkü ben böyle biri değildim Zeynep. Sana yemin ederim. O zamanlar gözümden sanki bir perde vardı. Ne yaptığım bilmiyordum. Ama o perde açıldı Zeynep. Sen iki hafta önce beni terk edip gittiğinde ben ne yaptığımı anladım. Hatamın farkına vardım.

Sen gidince kendimi boşlukta hissettim. Sana yaptıklarımı düşünüp nefret ettim kendimden. Ben çok pişmanım Zeynep. Sana bütün bunları yaşattım için çok pişmanım lütfen affet beni. "

Zeynep Serkan'ın söylediklerini dinlerken gözlerinin dolmasına engel olamadı. Serkanı böyle görmek hayal gibi bir şeydi. Ama demek ki Serkan bile bir gün pişman olabiliyormuş. Bu durum gülmesine neden oldu. Çünkü Serkan çok geç kalmıştı. Ruhu bu kadar yara aldıktan sonra çok ama çok geç kalmıştı.

"Sen bunun için çok geç kaldın Serkan. Benim ruhumda açtığın yaralar o kadar derin ki kapaması çok zor. Şimdi ben bütün bunları olmamış sayamam. Yapamam bunu. "

"Zeynep biliyorum seni çok üzdüm ama yemin ederim o kadar pişmanım ki bunu kelimelere bile anlatmam çok zor. Ama şimdi ben ilk defa böyle hissediyorum o ekranda ki küçük karartıyı görünce ben baba olacağımı ilk defa hissettim. Ben kızıma çok iyi bir baba olmak istiyorum Zeynep onun benimle gurur duymasını istiyorum. İlk aşkı ben olmak istiyorum. Ama bütün bunların yanında senin de beni af etmeni istiyorum. Bize bir şans verir misin Zeynep sana kendimi kanıtlamama izin verir misin?"

Zeynep duyduklarıyla ağlamaya bağladığında yaşadıkları bir bir gözünün önüne gelmişti. Ne hayallerle sevgili olmuştu Serkanla hayatındaki ilk erkek o olmuştu her anlamda. Ama o ne yapmıştı. Gözlerinin içine baka baka Derini sevdiğini söylemişti. Kendisiyle oyun oynadığını söylemişti. O gün yaşadıkları hala aklındayken şimdi Serkanı nasıl affedebilirdi? O gün canına kıymayı bile düşünmüşken bütün bu olanları nasıl unutacaktı. Üstelik Serkanın bir daha aynı şeyleri yapmayacağına nasıl emin olacaktı? Ya yine kendini kandırırsa?

"Bir şey demeyecek misin? Bak ben çok pişmanım. Lütfen son bir şans ver bana. Sana yemin ederim. Saracağım bütün yaraları. Seni de kızımızı da çok ama çok seveceğim. "

Zeynep duyduğu şeylerle yüzünde acı bir tebessüm oluşmasına engel olamadı. Keşke bütün bunları yaşamadan söyleseydi Serkan bunları. Çünkü şimdi bunları duymak Zeynebe sadece acı veriyordu.

Ama yine de konuşacaktı. Serkana ne istediğini söyleyecekti. O zaman vereceği tepki her şeyi belirleyecekti.

"Serkan bak karnımdaki çocuk senin çocuğun. Kızımız olacak kız çocuklarının babaya ne kadar bağlı olduğunu kendim bilirim. Küçükken babamı annemden çok severdim. Babam sevgisini hiç bir zaman benden eksik etmedi. Peki sen bunu yapabilecek misin? Daha iki hafta öncesine kadar varlığını bile kabullenmediğin kızına babalık yapabilecek misin?"

"Sana yemin ediyorum. Çok iyi bir baba olacağım kızımın en çok beni sevmesi için elimden geleni yapacağım. Onu o kadar çok seveceğim ki onun rahat etmesi için her şeyi yapacağım. "

"Serkan senin daha bir işin bile yok. Annen ve baban bakıyor bize ileride kızım olduğunda onun masraflarını da ailen mi karşılayacak?"

"Hayır ben mahallede dükkan tuttum. Kafe açacağım kendi işimin sahibi olacağım. "

"Sen ne zaman yaptın ki bunu?"

"Bir hafta önce. Her sabah bu yüzden erkenden gidip işleri hallediyorum. Babamdan borç aldım. İşlerim yoluna girince ödeyeceğim. "

"Senin adına sevindim. "

"Zeynep benim istediğim cevap bu değil. Bana bir şans verecek misin? Biz olmamıza izin verecek misin?"

"Serkan ben hala bana yaptıkların hayal kırıklarımı unutamıyorum. Evet sen çok iyi bir baba olabilirsin. Çünkü kimse babalığı veya anneliği doğuştan öğrenmedi. İkimizde onun iyiliği için her şeyi yapacağız. Bu konuda sana güvenirim. Ama sana bir soru sormak istiyorum. Sen Derini unuttun mu Serkan kalbinde hala Derin var mı?"

"Ben... O bir hevesti geçti. Ben artık kendi ailemin yanında olmak istiyorum. "

İşte bu cümle Zeynep için yeterdi. Çünkü bu cümleyi kurarken o gözlerde olan ışığı gördü. Demek ki Serkan hala sevmiyordu kendisini. Bu durumda da bu evliliğin devam etmesinin bir anlamı yoktu.

"Serkan senin gözlerinde Derin'in adı geçince hala ışık var. O gözler parlıyor. Ben ne zaman ki o gözlerde kendimi görürüm. O zaman bize bir şans veririm. Ama şimdi olmaz. Acılarım bu kadar tazeyken senin kalbinde ufacık dahi olsa Derin varken olmaz Serkan. Bu evlilik zaten bebek için oldu. Bırak öyle kalsın. Ne zaman ki gözlerinde kendimi görürüm o zaman bu evlilik gerçek bir yuva olur. "

"Zeynep lütfen-"

"Serkan zorlama sen sadece baba olacağın için bütün bunları yapıyorsun beni sevdiğin falan yok. "

İkisi de sustuğunda Serkanın diyecek bir şeyi kalmamıştı. Evet bir haftadır babalık duygusu çok ağır basmıştı. Bu gün de onu görmüştü. Üstelik kız olacaktı. Kimseye söylemese bile hep hayalindeki gibi kızı olacaktı. O zamanlar Derinden istediği bebek şu an Zeynepden olacaktı. Ama onun bebeğiydi. Onun kızıydı. Onun için her şeyi yapardı.

"Ben eve gitmek istiyorum. "

"Tamam. Ben bırakırım seni."

"Gerek yok.Ben kendimi giderim."

Zeynep Serkan'ın bir şey söylemesine izin vermeyip kalktı banktan. Arkasına bakmadan çıktı sahilden. Biraz ilerledeki taksi durağına geldiğinde bir taksiye binip adresini verdi. Taksi hareket ettiğinde Zeynep gözyaşlarını tutamayıp ağlamaya başladı.

Serkan'ın sözleri aklında dönüp duruyordu. Sonunda olmuştu. Serkan bebeğini kabul etmişti. Ama artık bu yeterli değildi. Çünkü Zeynep aşk olmayan bir evliliği istemiyordu. O gözlerde hala Derin'ın adı geçince ışık vardı. Bu defa bunu kabul etmeyecekti. Düştüğü hataya düşmeyecekti.

Boşanacaktı Serkandan. Ne de olsa bebeğini seviyordu. En azından ayrı bile olsalar kızı baba sevgisinden mahrum kalmayacaktı. Bu bile yeterdi Zeynebe. Her şeyi unutup ellerini karının üstüne koyup konuştu kızıyla.

"Kızım çok şanslısın. Baban senin için değişiyor. Seni seviyor. Ama o kalbinde bir bana yer yok be kızım. Derinden bahsederken sevmiyorum diyemedi. Biliyorum hala içinde ona karşı ufak dahi olsa bir şeyler var. O duygular o gözden silinmedikçe güvenemem ben ona. Bir daha aynı hataya düşemem. Hem benim tek korkum sendin. Seni sevmeyeceğinden korktum . Ama olmadı sevecek seni. Belki beni hiç sevmeyecek ama seni sevecek. Bu bile yeter bana. "

Zeynep elleriyle kızın hissederken bakışlarıyla da yolu izliyordu. Kafası çok ama çok karışıktı. Şu an mantıklı düşünemiyordu. Bu yüzden her şeyi unutmak istedi. Sadece yola odaklanarak eve gitmeyi bekledi. 



Evet bölüm geldi. Artık yavaş yavaş finale yaklaşıyoruz gibime geliyor.  Serkan ve Zeynebin hikayesini ben de yazmak istiyorum ama dediğim gibi henüz bir kapak ve isim bulamadım bu konuda bana yardımcı olursanız yazacağım. 

Ve biliyorsunuz ki bir kitap daha yazıyorum ona da bir göz atmanızı isterim. 

Bu arada kitaplarım için instagram adresi açtım. Kitaplar hakkındaki duyuruları, alıntıları, her şeyi orada paylaşacağım. Takip etmek isteyenler için buraya bırakıyorum. 

İnstagram: hayalperestyazar_

İnşallah bölümü beğenirsiniz. Lütfen iyi veya kötü yorumlarınızı belirtin. Eksik gördüğünüz noktalar varsa söyleyin inanın ki buna gocunmam aksine eksiklerimi düzelettikçe mutlu olurum. 

Hepinizi seviyorum sevgiyle kalın. Oy ve yorumlarınızı bekliyorum. 

Sınır: 200 oy 50 yorum

Continue Reading

You'll Also Like

91K 6.1K 34
Ve o an Azra'nın gözünden bir damla yaş düştü. Acı içinde dönüp yanındaki adama baktı ve sadece onun duya bileceği şekilde "Üzerimdeki gelinlik değil...
28.2K 2.6K 36
Daha fazla dayanamadım . Hıçkırarak ağlamaya başladım . Zaten çok bile dayanmıştım . Ama konuşacaktım . On beş senedir susuyordum . Dile kolay on beş...
1.7M 102K 49
Bir gerçek ailem klişesi. Düzgün yazılmış, saçma olmayan bir biyolojik ailem kitabı arıyorsanız, hoş geldiniz. Yalnız içeri girmeden uyarayım! Ankara...
5.5M 186K 99
Basit bir TikTok akımı en fazla ne sonuçlar doğurabilir ki ?