Kalbim Senin (Tamamlandı)

By serabss

1.1M 44.4K 5.6K

"Neden böyle bir şey yaptın Yiğit abi ?" "Senin için Derin. " "İyi de neden? Neden benim için hayatını mahvet... More

Tanıtım
1 . BÖLÜM
2. BÖLÜM
3. BÖLÜM
4. BÖLÜM
5. BÖLÜM
6. BÖLÜM
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM
9. BÖLÜM
ALINTI
10. BÖLÜM
11. BÖLÜM
12. BÖLÜM
13. BÖLÜM
14. BÖLÜM
ALINTI
15. BÖLÜM
16. BÖLÜM
17. BÖLÜM
18. BÖLÜM
19. BÖLÜM
20. BÖLÜM
21. BÖLÜM
22. BÖLÜM
23. BÖLÜM
24. BÖLÜM
25. BÖLÜM
26. BÖLÜM
27. BÖLÜM
28. BÖLÜM
29. BÖLÜM
31. BÖLÜM
32. BÖLÜM
33. BÖLÜM
34. BÖLÜM
35. BÖLÜM
36. BÖLÜM
37. BÖLÜM
38. BÖLÜM
39. BÖLÜM
40. BÖLÜM
41. BÖLÜM
42. BÖLÜM
43. BÖLÜM
44. BÖLÜM
45. BÖLÜM
46. BÖLÜM
FİNAL

30. BÖLÜM

19.3K 759 96
By serabss

"Eşim nasıl o iyi mi? "

"Bakın beyefendi eşinizin durumu iyi uyuyor şu anda. Ama diğer konu için inanın elimizden geleni yaptık ama buraya geldiğinde zaten her şeyin çok geçti."

"Ne diyorsunuz doktor bey hangi diğer konu?"

"Eşiniz 6 haftalık gebeydi. Ama maalesef bebeği kurtaramadık üzgünüm."

Yiğit doktorun söyledikleri ile  öylece kaldığında Eymen hemen kardeşinin yanına gidip ona destek olmak istercesine elini omzuna koydu. Yiğit'in beyninde hala doktorun az önce söylediği şeyler dönüyordu. "Yok yok böyle bir şey olmuş olamazdı. Bebekleri gitmiş olamazdı."

"Siz ne dediğinizin farkında mısınız ne bebeği ne kaybetmesi?"

"Beyefendi inanın elimizden gelen her şeyi yaptık ama maalesef kurtaramadık."

Doktor son sözünü söyleyip oradan ayrıldığında Yiğit aynı şeyi bir kez daha duymanın vermiş olduğu yıkım ile dizlerinin üstüne çöktü. Eymen hemen kardeşinin yanına eğilip ona sarılarak acısını paylaşmaya çalıştı. 

"Abi lütfen yanlış duydun de. Bütün bunlar bir kabus de. Birazdan uyanacaksın ve bunların yaşanmadığını anlayacaksın de. "

Eymen böyle bir durumda ne diyeceğini bilmediği için sadece susup kardeşine sarıldı. Yiğit ise hala duyduklarının yaşadıklarının hayal olması için Allah'a dua ediyordu. Varlığını bile bilmediği bebeğinin acısını yaşarken keşke zamanı geri alma şansım olsa diyordu. Ama ne öyle bir şansı vardı ne de bu acıyı tarif edecek bir kelime.

Abisinin kollarının arasından çıkıp karşısında Derin'in kaldığı odaya doğru ilerledi. Adımları o kadar yavaş ve güçsüzdü ki her an yere düşecekmiş gibi hissediyordu kendini. Zorda olsa kapının önüne geldiğinde derin bir nefes alıp yavaşça içeri girdi zaman yatağın içinde bir melek gibi yatan Derin'i gördü. Yavaş adımlara yanına yaklaşıp alnına bir öpücük kondurdu ve yanına oturarak ellerini tuttu.

O kadar çaresiz hissediyordu ki kendini ne yapacağını bile bilmiyordu. Hele ki Derin uyandığında ona bu durumu nasıl açıklayacağını düşündükçe daha çok ağlıyordu. Bir süre öylece boşluğa bakıp durduğunda Derin'in kıpırdandığını hissettiğinde hemen kendini toplayıp gözyaşlarını silerek Derine döndü.

Onun yavaşça gözlerini açtığını gördüğünde hemen ellerini daha sıkı tutarak konuştu. 

"Derin?"

"Su."

Yiğit hemen yerinden kalkıp odanın içinde göz gezdirdiğinde su olmadığını görünce hızla Derine döndü. 

"Sen bekle ben su alıp geliyorum hemen."

Yiğit hızla odana çıkıp kapının önündeki abi ve yengesine bir şey demeyerek kantine gitti. Küçük bir su alıp odaya geri geldiğinde bir dakika olmuştu. Hemen Derin'in yanına gelip onun yavaşça doğrulmasına yardımcı oldu. Suyu içirdikten sonra Derini tekrar yatağa uzandırdı kendisi de yanına oturdu.

"Nasıl hissediyorsun kendini ağrın falan var mı? Doktor çağırayım mı?"

"Çok yok sadece başımda ve kasıklarımda ağrı var. "

Yiğit yerinde kalkıp Derin'in alnına öpücük bıraktığında bir yandan da konuşuyordu.

"Çok korktum Derin sana bir şey olduğunu sandım. Şu kapının önünde doktorun çıkmasını beklerken ben yaşamıyordum Derin. Ne zaman ki doktor çıkıp seni iyi olduğunu söyledi o zaman nefes aldığımı hissettim."

"İyiyim ben endişelenme. Ama kasıklarımda ki ağrı artmaya başladı doktoru çağırır mısın?"

"Hemen."

Yiğit kapının önüne çıkıp abisine doktoru çağırmasını söyleyip tekrar içeri girdiğinde bu defa yanında Yengesi de vardı. Asya içeri girdiğinde hemen Derin'in yanına gelip ona yavaşça sarıldı. 

"Çok geçmiş olsun canım. Çok korkuttun bizi."

"Teşekkür ederim. Ve özür dilerim sizi üzdüğüm için benim yüzümden gözleriniz ağlamaktan kıpkırmızı olmuş."

"Aaa ne olmuş canım eltim için biraz ağladıysam. Hem söyle bakalım nasıl hissediyorsun kendini?"

"İyiyim ama kasıklarımda çok fazla ağrı var."

Asya bu cümleden sonra ne diyeceğini bilmeyip sustuğunda neyse ki doktor odaya girmişti. Asya onları yalnız bırakmak için Eymenle beraber odadan çıktığında doktor konuşmaya başladı. 

"Kendinizi nasıl hissediyorsunuz Derin hanım?"

"Genel olarak iyiyim başım biraz ağrıyor ama kasıklarımda ki ağrı çok fazla."

"Başınıza dikiş attık ağrıması çok normal. Kasıklarınızın ağrıması da bir kaç güne geçer şu an yeni düşük yaptığınız için bu kadar fazla ağrınız var."

Derin doktorun dediklerini dinlerken bir anda duyduğu ile şaşkınca doktora bakarken elleri istemsizce karnına gitmişti. 

"Siz ne diyorsunuz ne düşüğü?"

"Buraya geldiğinizde altı haftalık gebeydiniz ama maalesef tüm müdahalelere rağmen bebeği kurtaramadık. "

Derin hala şaşkınca doktoru dinlerken kafasını çevirip Yiğite baktı. Biliyordu böyle bir şey olamazdı. Hem bir anne nasıl hissetmezdi ki bebeğini nasıl koruyamazdı ki onu böyle bir şeyin olması mümkün değildi. Kesin bir yanlışlık vardı. Çaresizce bakışlarını Yiğite çevirdiğinde onun üzgün gözlerle kendisine baktığını gördüğünde bile hala inanmak istemiyordu. 

"Doktor bey bir yanlışlık olmalı. Ben hamile değildim. Olsaydım hissederdim korurdum bebeğimi. Gitmesine izin vermezdim ki. "

"Maalesef bir yanlışlık yok."

"Yok yok siz bir daha bakın sonuçlara böyle bir şeyin olması mümkün değil. Yiğit sen de bir şey söylesene bizim bebeğimiz yoktu. Olsaydı bizi bırakıp gitmezdi desene. Karım onun korurdu desene."

Derin gözü dönmüş bir halde bağırmaya başladığında Yiğit hemen yanına gidip onu sakinleştirmeye çalıştı. Ancak Derin'in gözü hiç bir şey görmüyordu. Doktor karı kocayı yalnız bırakmak için odadan çıktığında Derin yataktan kalkmaya çalışıyordu.

"BIRAK BENİ YİĞİT BIRAK. BAŞKA BİR DOKTORA GİDECEĞİM ÖLMEDİ BENİM BEBEĞİM BİLMİYOR BU. BEN KORURUM BEBEĞİMİ LÜTFEN BAŞKA BİR DOKTORA GİDELİM LÜTFEN  "

"Derin lütfen sakin ol. "

"Hayır olamam. Ben nasıl bir insanım Yiğit ya nasıl? Nasıl olur da onun varlığını hissetmem nasıl koruyamam onu nasıl bizden gider?"

"Şşşşh sakin ol bir daha yaparız. Bu defa çok iyi bakarız gitmesine izin vermeyiz."

"Hayır ben o kadar kötü bir anneyim ki onu bile koruyamam."

"Derin lütfen böyle konuşma. Sana söz veriyorum başka çocuklarımız olacak ve sen onlara çok güzel annelik yapacaksın. Hem daha erkendi okulun bitsin o zaman bir daha deneriz."

Yiğit Derini kollarının arasına alıp ona sıkıca sarıldığında Derin daha çok ağladı. Yiğit daha güçlü olması gerektiğini bildiği için kendini tutarak Derine destek oldu. 

Derin ağlamaktan yorgun düştüğünde artık gözleri yavaş yavaş kapanmaya başlamıştı. Kendini uykunun kollarının bıraktığında Yiğit onun uyuduğunu anlayınca yavaşça kollarının arasından yatağına bıraktı Derini. Alnına bir öpücük kondurup odadan çıktığında gözünden akan yaşı silip abisinin yanına geldi. 

"Nasıl oldu Derin?"

"Yıkıldı."

"Şimdi ne yapıyor?"

"Uyuyor. Abi siz bizim eve gider misiniz? Merdivenlerin önündeki kanları temizleyin biz de serum bitince geleceğiz."

"Tamam koçum sen anahtarı ver biz hallederiz. "

Yiğit abisine anahtarı verip tekrar odaya geldiğinde Derin'in başucunda oturup onu izlemeye başladı. Evlendiği zaman ona mükemmel bir hayat yaşatacağına dair kendine söz vermişken şimdi düşününce bunu gerçekleştiremediğini gördü. Resmen onun yüzünden bebeklerini kaybetmişlerdi. Üstelik daha varlığının heyecanını bile yaşayamadan. Yiğit derin bir of çekip başını Derin'in yastığına yaslayıp onu seyretmeye başladı. 

Ne kadar süre öylece durdu bilinmezdi. Ta ki hemşire odaya gelip serumu kontrol etmiş bittiğini söyleyene kadar öylece izlemişti Derin'i. Bu gün onu kaybetme korkusu iliklerine kadar işlemişti. Şimdi burada onun nefes aldığını bilmek onu saatlerce izlemek ona en iyi gelen şeydi. 

Hemşire odadan çıkınca artık gitmeleri gerektiğini bilen Yiğit o an aklına gelen şey ile nasıl unuttuğunu düşündü. Derinin kıyafeti yoktu. Hemen abisini arayıp kıyafet istemişti. Yarım saat sonra abisi kıyafet getirdiğinde Yiğit Derini uyandırmış giyinmesine yardım ettikten sonra beraber hastaneden çıkmışlardı. 

Derin bu süre boyunca tek bir kelime etmemişti. Arabaya bindiklerinde de durum aynıydı. Sadece pencereden yolu izleyip ağlamıştı. Araba evin önünde durduğunda Yiğit Derine arabadan inmesine yardım etti.  Beraber eve girdiklerinde odaya çıkmak için merdivenlerin önüne geldikleri zaman Derin durdu. Olanlar aklına gelince Bu merdivenler yüzünden bebeğini kaybettiğini bir kez daha hatırladı.

Yavaşça merdivenleri çıkmaya başladığında her bir basamakta gözlerinde birer damla yaş düşüyordu. Nihayet odasına geldiğinde Yiğit onu yatağa oturtup dolaptan pijamalarını çıkarmıştı. 

"Derin hadi üstünü değişelim uyu biraz."

"Üstümü değişmek istemiyorum sadece uyumak ve bütün bu olanları unutmak istiyorum."

"Derin ama-"

"Yiğit lütfen."

"Tamam bir şeye ihtiyacın olursa aşağıdayız biz."

Derin yatağın içine girip yorganı da başına kadar çektiğinde Yiğit odadan çıkıp kapıyı kapattı. Bir anda aklına gelen şeyle hızla merdivenleri inip dış kapıya doğru ilerlemişti. 

"Yiğit nereye?"

"Bütün bunların sorumlusunun cezasını kesmeye."

"Ne diyorsun oğlum sen?"

"Ben ne dediğimi de ne yapacağımı da çok iyi biliyorum o piç bunların hesabını verecek "

Yiğit hızla evden çıkmış arabasına binip gideceği yere doğru son sürat gideceği yere sürdü. Bu sırada  Eymen de onun arkasından çıkarak o da arabasıyla Yiğiti takip etmeye başlamıştı. 

Yiğit son sürat gideceği yere ilerlerken içinden de o şerefsize saydırıyordu. Her şey onun yüzünden olmuştu. O Derine göz koymasa Yiğit sinirlenmez evden çıkmazdı. Derin de peşinden gelirken merdivenlerden düşüp bebeğini kaybetmezdi. Hepsi onun yüzünden olmuştu. Ve o bunların hesabını verecekti. Arabayı geldiği şirketin önünden durdurup hemen inmiş içeri girmişti. 

Girişteki sekreterden o puştun odasını öğrenip hemen asansörlerin olduğu yere giderek bindiğinde en üst katın düğmesine basıp beklemeye başladı. Asansör nihayet durduğunda hızla inip o şerefsizin odasına ilerlerken sekreter önüne geçip engel olmaya çalışmıştı. 

"Beyefendi o odaya böyle giremezsiniz. Beyefendi güvenlik çağırmak zorunda bırakmayın beni. Beyefendi."

"Çağır güvenliği umurumda değil."

Yiğit hızla odaya girdiğinde sekreterin gelmesine izin vermeyip kapıyı kapatıp kilitledi. O tüm bunları yaparken Baran Kılıç şaşkın bir şekilde odanın ortasında durmuş kendisine bakıyordu. 

"Sen ne yaptığını sanıyorsun derhal terk et burayı."

"Edicem ama önce küçük bir işim var onu halledeceğim."

"Sen ne saç-"

Yiğit karşısındaki adamın konuşmasına daha fazla tahammül edemediği için hızla yumruk yaptığı elini adamın suratını ortasına indirmişti. Daha ilk darbeden yere yıkılan adam işini daha da kolaylaştırmıştı. Yiğit yere düşen adamın üstüne eğilip yüzüne ard arda yumruklarını sıralarken bir yandan da konuşuyordu. 

"ULAN SEN NE ŞEREFSİZ BİR ADAMSIN LAN. SEN NASIL BENİM KARIMA ASILIRSIN NASIL ONUNLA İLGİLİ HAYALLER KURARSIN SENİ ÖLDÜRÜRÜM LAN ÖLDÜRÜRÜM. SENİN YÜZÜNDEN BENİM BEBEĞİM ÖLDÜ. SENİN YÜZÜNDEN LAN SENİN."

Yiğit transa girmiş gibi yumruklarını adamın yüzüne indirirken dışarıdan gelen sesleri duymuyordu. Bir süre sonra adamın bayıldığını anladığında üstünden kalkıp son bir kez de karnına tekmesini geçirdiğinde içi bir nebze dahi olsa rahatlamıştı. 

Üstünü düzeltip kapıyı açtığında neredeyse bütün çalışanların burada olduğunu gördü. Hiç kimseyi takmayıp odadan çıktığında herkes patronunun başına gitmişti. Yiğit asansörün yanına geldiğinde tam düğmesine basacakken asansör açılmış içinden abisi inmişti. Eymen önce kardeşini kontrol etmişti. Onda bir hasar olmadığını anlayınca karşıdaki odadan gelen Ambulansı arayın sözlerinden sonra ne olduğunu anlamıştı. 

"Yürü lan hemen gidelim buradan birazdan karışır buralar."

İki kardeş hızla asansöre binip aşağı indiklerinde hemen çıkışa ilerlemişlerdi. Eymen kardeşini kendi arabasına bindirip hemen oradan uzaklaştığında Yiğit rahatlamış bir şekilde kendini koltuğa bıraktı. Eymen ise şaşkınlıkla  kardeşine bakıyordu. 

"Oğlum sen ne yaptığının farkındasın değil mi?"

"Evet."

"İyi o zaman bir saate kalmaz polisler almaya geldiğinde de bu kadar sakin ol."

"Hiç bir şey yapmayacak. Onu biraz tanıyorsam polise hiç bir şey demez."

"Nasıl bu kadar emin olabiliyorsun?"

"Çünkü o şerefsizin gururunu kırdım o bunun bedelini kendi öder polise falan gitmez."

"İnşallah."

Araba evin önünde durduğunda beraber arabadan inip eve geldiklerinde Asya onlara kapıyı açmıştı. Yiğit içeri girdiğinde direk yukarıya yatak odasına çıkmıştı. Yavaşça içeriye girdiğinde Derin'in uyuduğunu görünce sessiz bir şekilde o da Derin'in yanına uzanıp gözlerini kapattı. Günün yorgunluğu ile o da kendisini uykunun kollarına bıraktı.

******

Yiğit bir anda duyduğu bağırma sesi ile yerinden sıçradı. Ne olduğunu anlamak için yan tarafa döndüğünde Derini gördü. Yatağın içinde oturmuş ağlayan Derine sıkıca sarıldı.

"Derin ne oldu bebeğim?"

"Yiğit ben rüyamda bir bebek gördüm bana bakıp ağlıyordu. Bir yandan da beni bıraktığın için seni affetmeyeceğim diyordu."

"Şşş sakin ol sen çok kafana taktığın için böyle bir rüya görmüşsün tamamen senin bilinç altının yansıması."

"Ama ya gerçekse."

"Hayır bitanem yok öyle bir şey. Sil şimdi göz yaşlarını da aşağı inip bir şeyler yiyelim sabahtan beri bir şey yemedik."

"Canım istemiyor. "

"Olmaz öyle hadi kalk inelim aşağı hem bak mis gibi kokular geliyor. Asya yengem yemek yapmış ayıp olmasın."

Derin her ne kadar aşağı inmek istemese de mecburen Yiğitle beraber aşağı indiğinde Asya ve Eymen sofrada onları bekliyordu. 

Berber sofraya oturduklarında kimse konuşmuyordu çünkü ne konuşacaklarını bilmiyorlardı. Sessiz bir şekilde yemek yediklerinde Derin tekrar odasına giderken Yiğit de peşinden gidecekken Asya onu durdurmuştu. 

"Yiğit sen dur ben çıkıp biraz konuşmak istiyorum hem kadın kadına biraz dertleşmek ona da iyi gelecektir. "

"Tamam."

 Asya merdivenleri çıkıp odanın önüne geldiğinde kapıyı çalıp içeri girdi. Bu sırada Derin yatakta uzanıyordu. Asya'nın geldiğini görünce yerinden kalkıp oturduğunda Asya da onun yanına gelip oturmuştu. 

"Biraz konuşmak sana iyi gelir diye düşündüm. Bak Derin bu gün yaşadığın şey kolay bir şey değil insanın yavrusunu kaybetmesi çok acı. Ama dayanmalısın Derin. Hem daha çok gençsiniz daha önünüzde çok uzun bir yol var."

"Biliyorum abla ama işte kendimi suçluyorum. Ben koruyamadım onu. Hem ben onun varlığını bile bilmiyordum. Nasıl bir anneyim ben nasıl hissetmem hamile olduğumu?"

"Bak canım sen daha on sekiz yaşındasın bilmemen çok normal hem siz korunmuyor muydunuz?"

"Evet. "

"Eh tamam işte o yüzden aklına gelmemiş. Ama siz korunurken nasıl oldu bu çocuk?"

"İlk bir kaç kere korunmadık."

"Anladım. Bak sana kendimi anlatayım seni ne kadar iyi anladığımı bil. Biz evlendiğimizde çocuğumuz olmadı kaç doktor gezdik. Gitmediğimiz hastane doktor kalmadı. En sonunda hamile kaldım tüp bebekle. O kadar mutluyduk ki sevinçten uçuyorduk desek yeridir. Sonra bir gün çok sancım oldu. Ardından da kanamam oldu. Hemen hastaneye gittiğimizde her şey için çok geçti. Kaybetmiştik onu."

Asya o anları hatırlayıp ağladığında Derin de bu gün olanlar yüzünden ağlamıştı. 

"Neyse onu kaybettiğimizde yıkıldık. Çünkü bir daha olmayacağını biliyorduk. Tam iki sene boyunca uğraştık artık tüp bebek bile olmuyordu. Ümidimiz bittiğinde hamile olduğumu öğrendik. Şimdi de bak bu küçük afacanı dört gözle bekliyoruz. Demem o ki sakın üzülüp ümidini kaybetme siz daha gençsiniz üstelik bir engeliniz de yok yine denersiniz. Bu defa ona çok iyi bir anne olacağını ben biliyorum."

"İnşallah abla."

"Şimdi sil göz yaşlarını ve güçlü ol, senin de Yiğit'in de güçlü olmaya ihtiyacı var."

"Sağ ol abla bu konuşma çok iyi geldi bana."

"Rica ederim canım ne zaman konuşmak istersen ben burdayım.  Biz şimdi eve gidelim siz de dinlenenin sonra görüşürüz. "

"Görüşürüz."

Asya Derine sarılıp odadan çıktığında aşağı inmişti. Salonda oturan Eymene artık gitmeleri gerektiğini söylemiş beraber kalkıp kendi evlerine gittiler. Yiğit onları yolcu edip yavaş adımlara odaya çıktığında kapıyı açıp içeri girdi. Derin Yiğit'in geldiğini görünce yataktan kalkıp oturmuş Yiğite bakmaya başlamıştı. Yiğit gelip Derin'in yanına oturduğunda Derin hemen sarılmıştı ona. Bir süre öylece birbirlerine sarılı kaldıktan sonra Derin Yiğitten ayrılıp konuştu. 

"Yiğit Baran Kılıç a bulaşmanı istemiyorum. Zaten yaşananlar onun yüzünden oldu. Daha fazla o adamın hayatımızda adının geçmesini istemiyorum."

"Sen düşünme bunları şimdi."

"Yiğit söz ver bana karışmayacaksın ona. "

"Söz veriyorum karışmayacağım."

"Çok sağ ol."

"Yarın annenlere haber verelim istersen. "

"Ben zaten yarın oraya gitmek istiyorum evden uzaklaşmak iyi gelecek. Merdivenleri gördükçe kendimi kötü hissediyorum. "

"Tamam canım ben bırakırım seni sabah."

"Tamam. H uyuyalım çok uykum var."

İkisi de yatağa uzanıp birbirlerine sarıldılar. Gözlerini kapatarak bu gün olanları unutmak istediler. Yaşadıkları kolay değildi evet ama daha önlerinde uzun bir yol vardı. İleri de elbet de çocukları olacaktı. Ve onlara çok mutlu bir aile kuracaklardı. 

*****

1 Hafta Sonra

Hocanın dersi bitirmesiyle Derin önündeki notlarını toplayıp çantasına koydu. Hazır olduğunda çantasını takıp çıktı okuldan. Çıkışa geldiğinde kapının önünde Yiğit'in arabasını görünce gülümseyip oraya ilerledi. Arabanın yanına geldiğinde kapıyı açıp arabaya bindi. 

"Hoş geldin.  Erken çıkmışsın bu gün:"

"Hoş buldum. Ve evet seninle vakit geçirmek için erken çıktım. Sinemaya gideriz diye düşündüm. "

"Çok iyi düşünmüşsün."

"O zaman gidelim."

Yiğit Derin'in dudağına küçük bir öpücük kondurduktan sonra çalıştırdı arabayı. Alışveriş merkezine doğru sürürken Derin'in elini tuttu. 

Bebeklerini kaybetmelerinin üzerinde bir hafta geçmişti. Ve bu bir haftada kendilerini toparlamışlardı. Derin iyi oldukça Yiğit de iyiydi. Derin bu bir haftada da baya toparlanmıştı. Bu yüzden Yiğit de elinden geldikçe onu mutlu etmeye çalışıyordu. 

Evet bebeklerini kaybetmişlerdi. Bu çok zor bir durumdu. Ama hayat devam ediyordu. Daha çok gençlerdi. Önlerinde uzun bir ömür vardı. Ve çocukları yine olabilirdi. 

Yarım saat sonra avm ye geldiklerinde arabadan inip avm ye girdiler. İlk önce yemek katına geçip yemeklerini yediler.  Yemekten sonra yeni çıkan bir komedi filmine bilet alıp sinemaya girdiler. Yiğit bilerek komedi filmine bilet almıştı çünkü gülmeye ihtiyaçları vardı. 

İki saatlik film bitip de sinemadan çıktıklarında yüzleri gülüyordu. Yiğit Derini kollarının arasına alıp saçlarının üzerini öptü. 

"Nasıl beğendin mi filmi?"

"Evet çok komikti. İyi ki gelmişiz."

"Sen iste her zaman geliriz. "

"Her zaman sıkıcı olur. Ama böyle arada gelelim iyi geliyor."

"Tamam canım sen nasıl istersen."

Karı koca kol kola bir süre dükkanları gezip alış veriş yaptılar. Saat artık gece on bire gelince ayrıldılar avm den. Arabaya bindiklerinde Derin başını Yiğit'in omzuna koydu. 

"Arabayı kullanmana engel olmuyorum değil mi?"

"Hayır hayatım. Çok rahatım şu an."

Yiğit omzunda Derin'in başıyla birlikte yola devam etti. Evin önüne geldiklerinde arabayı garaja koyup indiler arabadan.  Eve girdiklerinde ikisi de yorgunlukla duşa girdi. Duşlarını aldıktan sonra yatağa uzandıklarında Derin Yiğit'in kollarının arasına girip sıkıca sarıldı onu. 

"Seni çok seviyorum. "

"Ben de seni çok seviyorum hayatım."

Yiğit Derin'in başının üzerine bir öpücük kondurduktan sonra gözlerini kapattı. Derin de gözlerini kapattığında içinden Yiğit gibi biriyle evli olduğu için ne kadar şanslı olduğunu düşünüyordu. 

Yiğit'in desteği olmasaydı. Düşük olayından sonra asla toparlanamazdı. Ama Yiğit sürekli yanına olup destek olmuştu kendisine. Ve Derin bu zorlu süreci Yiğit sayesinde zor da olsa atlatmıştı. 

Yüreğinde hala evladının acısı olmasına rağmen buna alışmaya çalışıyordu. Önlerinde daha uzun bir hayat vardı.  Allah nasip ederse yine çocukları olurdu. Bu defa çocukları olduğunda onu çok iyi koruyacak ve kılına dahi zarar gelmesine izin vermeyecekti. 

Yiğit ve Derin uykuya dalacakları sırada duydukları telefon sesiyle gözlerini açtılar.  Derin korkuyla Yiğite bakarken Yiğit yan taraftaki telefonun alıp arayan kişiye baktı.

"Kim arıyor Yiğit?"

"Abim arıyor."

Yiğit abisini daha fazla bekletmemek için hemen telefonu açıp kulağına götürdü.

"Alo abi."

"Koçum hemen hastaneye gelin yengen doğruyor. "

"Sakin ol abi. Hangi hastane söyle biz hemen geliyoruz."

"Merkezdeki hastane."

Yiğit telefonu kapattıktan sonra kendisine merakla bakan Derine olanları anlattı. Hemen üstlerini giyip evden çıktıklarında akıllarında Asya ve bebek vardı. Arabayla hemen hastaneye geldiklerinde doğumhanenin olduğu kata gelmişlerdi. Koridorda volta atan Eymeni gördüklerinde Yiğit hemen abisinin yanına gitti.

"Abi?"

Eymen kardeşinin sesini duyunca hemen ona sarıldı. İçinde o kadar büyük bir korku vardı ki şu an birinin desteğine çok ihtiyacı vardı.

"Yiğit. Bir şey olmasın onlara dayanamam ben. Hele ki ikinci bir evlat acısına hiç dayanamam lütfen bir şey olmasın onlara."

"Olmayacak abi merak etme birazdan bu kapıdan yengemde yiğenim de sağ salim çıkacak."

"İnşallah be Yiğit inşallah."

Heyecanlı bekleyişle geçen iki  saatin sonunda nihayet açılan kapıyla hep beraber oraya gitmişlerdi.

"Doktor eşim ve çocuğum nasıl iyiler mi?"

"Çok zorlu bir doğum oldu. Küçük bey doğmamak için çok ısrar etti. Ama yine de ikisi de çok sağlıklı. Birazdan odaya alacağız. "

Doktor gittiğinde Eymen hemen kardeşine sarıldı.

"Duydun mu baba oldum ? "

"Duydum abim duydum. Gözün aydın. "

"Sağ ol kardeşim."

Derin de Eymeni tebrik ettiğinde doğum hanenin kapısı açılmış Asya ve bebek çıkmıştı. Eymen hemen Asya'nın yanına gidip elini tutmuş beraber odaya ilerlemişlerdi. Odaya geldiklerinde hemşire Yiğit ve Derini odadan çıkarmıştı. Çünkü bebeğin emzirilmesi gerekiyordu. Yiğit ve Derin çıktığında hemşire Asyaya ne yapması gerektiğini gösterdikten sonra bebeği annesine vermişti. Asya bebeği kucağına almış emzirmeye başladığında hemşire odadan çıktı.

Bebek emmeye başladığında Asya gözyaşlarına engel olamıyordu. Çok acı çekmişti ama şu an bunların hepsine değdiğini düşünüyordu. Eymen de gelip Asyanın yanına oturduğunda onun da gözlerinde yaşlar vardı. İlk önce Asyanın alnına bir öpücük kondurmuş ardından da bebeğinin kokusunu içine çekmişti.

Bebek emmeyi bıraktıktan sonra Asya yavaşça Eymenin kucağına bırakmıştı bebeği. Eymen sanki kırılacakmış gibi tutarken bir yandan da onun o melek kokusunu içine çekiyordu.

"Çok şükür ALLAHIM bize bu sevinci yaşattığın için çok şükür."

Eymen kucağındaki bebeği beşiğin içine koymuş. Kapıda bekleyen Yiğit ve Derini içeri davet etmişti. Yiğit ve Derin içeri geldiğinde önce Asyaya geçmiş olsun demişler ardından da beşiğin içinde melekler gibi uyuyan bebeğin yanına gitmişlerdi.

"Allahım çok küçük bu. "

"Ben şimdi amcamı oldum. Hem de böyle melek gibi bir bebeğin?"

Yiğit ve Derin bir süre daha bebeği izledikten sonra tekrar geçmiş olsun dileklerini iletmiş evlerine gelmişlerdi. Eve geldiklerinde ikisinin de aklında hala bebek vardı. Bu gece bebekten sonra içlerindeki evlat acısı daha da artmıştı. 

Eğer bebeklerini kaybetmemiş olsaydılar onlar da zamanı gelince bu sevince yaşayacaktı. Ama olmamıştı işte. Onların bebekleri onları bırakıp gitmişti. İçlerindeki acıya rağmen birbirlerine bir şey belli etmeyip yataklarına girdiler. 

Her şeyin bir zamanı vardı. Zamanı gelince onların da çocukları olacaktı. Sadece doğru zamanı bekleyeceklerdi.

*****

Derin ve Yiğit sabah uyanır uyanmaz hızla bir kahvaltı yapıp hemen hastaneye gittiler. Asya'nın kaldığı odaya geldiklerinde kapıyı çalıp içeri girmişlerdi. Asya ve Eymenle kısaca konuştuktan sonra beşiğin içinde melek gibi yatan bebeğin yanına gitmişlerdi.

"Abi bu çok tatlı."

"Eee kimin oğlu? Babasından almış tatlılığını."

"Tabi tabi. Bu bildiğin bana benziyor o yüzden tatlı ve yakışıklı."

"Lan yürü git benim oğlum bana benziyor. Sana niye benzesin?"

"Aman iyi be sana benziyor demedik bir şey. "

Asya ve Derin onların bu haline gülerken bebek de sanki amcasının geldiğini hissetmiş gibi açmıştı gözlerini. Yiğit bebeği izlerken bir anda onun gözünü açması ile gördüğü mavi gözlere hayran kaldı.

"Yok abi valla bu çocuk bana benziyor baksana gözleri bile mavi."

"Ulan benim de Asya'nın da gözleri mavi. Tabi mavi olacak gözleri."

"Yok yok ben karar verdim bu çocuk bana benziyor."

Eymen ya sabır çekerken kardeşiyle uğraşmamaya karar verdi. Biliyordu ki Yiğit kendisini sinirlendirmek için böyle konuşuyordu. Bu oyuna gelmeyecekti. Bebeğin ağlamasıyla Eymen yavaşça bebeği kucağına alıp Asyaya verdikten sonra Yiğiti de alıp odadan çıkmıştı. Bebeğin karnının doyması lazımdı.

Yiğit ve Eymen odadan çıktıklarında Asya bebeği emzirmeye başlamıştı. Derin ise öylece durmuş karşısındaki bu güzel manzarayı izliyordu. Bu sırada da elini karnına koymuş zamanı gelince onun da bir bebeğinin olması için dua ediyordu.

"Derin bu küçük paşa doyurdu karnını kucağına almak ister misin?"

"Ben mi? Ama çok küçük tutamam ki."

"Tutarsın hadi gel."

Derin yavaş adımlarla Asya'nın yanına geldiğinde Asya bebeği yavaşça kucağına bıraktı. Derin o anda bütün korkularını unutup güzelce tutmuştu minik paşayı. Bir süre öylece bebeği izlerken kapının çalmasıyla Yiğit ve Eymen içeri girdi. Eymen karısının yanına giderken Yiğit Derin'in yanına gelmiş bebeği izliyordu.

"Kucağına çok yakıştı. "

"Gerçekten mi?"

"Gerçekten tabi. Zamanı gelince seni ve bebeğimizi böyle görmek için sabırsızlanıyorum."

Derin Yiğite gülümsedikten sonra tekrar küçük bebeğe döndü. Onun kokusunu bir kez daha içine çektikten sonra minik bebeği Yiğite uzattı. Yiğit yiğenine bakarken korkuyla kucağına aldı. Kucağına aldığı yiğeninin kokusunu içine çekip yanağına tüy gibi bir öpücük kondurdu.

"Eee abi adı ne olacak bu aslan parçasının?"

"Adı hazır. Babam gelsin o okuyacak adını kulağına."

"Haber verdiniz mi onlara?"

"Sabah aradım. İlk uçakla gelecekler. "

Bir süre daha bebekle ilgili konuştuktan sonra doktorun taburcu etmesiyle eve gitmişlerdi. Akşama kadar Derin ve Yiğit orada kalmışlardı. Bir türlü bebekten ayrılmak istememişlerdi. Ama artık saat gece yarısı olunca mecbur kalmışlardı. Eve geldiklerinde üstlerine değişip yataklarına girdiklerinde ikisi de bir an önce sabah olsun da bebeğin yanına gidelim diye düşünüyordu.

*

Derin yeni güne gözlerini açtığında yan tarafındaki boşluk ile kaşlarını çattı. Yiğit nereye gitmişti ki sabahın bu saatinde. Yataktan kalkıp telefonuna baktığında saatin on olduğunu gördü. Bu saate kadar uyuduğuna inanamıyordu. Telefonu geri yerine bıraktıktan sonra elini yüzünü yakıp mutfağa girdi. 

Kendisine kahvaltı hazırlayıp masaya oturdu. Bu sırada da Yiğiti arayıp onunla konuştu. Onun işte olduğun akşam geleceğini öğrenince kendisinin Asya ablalara geçeceğini söyledi. Telefonu kapattıktan sonra kahvaltısını edip evi temizledi. Evden çıktığında saat ikiye geliyordu. 

Beş dakikalık yürüme mesafesini geldikten sonra Asya'nın evine gelmişti. Önünde durduğu kapıyı çalıp beklemeye başladı. Bu sırada kapı açılmış ve Derin karşısında Zeynebi görmüştü. 

"Derin hoş geldin."

"Hoş buldum."

"Gel içeri geçelim. Birazdan babam bebeğin adını kulağına okuyacak. "

"Tamam."

Derin ve Zeynep içeri geçtiklerinde Derin salonda oturan Selda hanım ve Kerem beyin ellerini öpüp hoş geldin dedikten sonra Asya'nın yanına gidip bebeği öpmüştü. Biraz oturduktan sonra minik bebek uyanınca Kerem bey bebeğin ismini kulağına okudu. Ve küçük paşa Emir ismini aldı.

Akşam olduğunda Zeynep ve Derin mutfakta yemekleri hazırlarken bir yandan da sohbet ediyorlardı.

"Zeynep ben sana bir şey sormak istiyorum."

"Seni dinliyorum."

"Neden İstanbula gittin Zeynep? Yoksa Serkan kötü bir şey mi yaptı?"

"Eğer fiziksel şiddetten bahsediyorsan yapmadı. Ama eğer duygusal şiddeti soruyorsan o hep yaptığı şey. Kalbi kırmaktan zevk alıyor."

"Zeynep senin arkanda ailen var. Bunu biliyorsun değil mi?"

"Biliyorum Derin. Hem sen beni merak etme. Yakın zamanda kurtulacağım ondan."

"Nasıl yani?"

"Boş ver. Zamanı gelince öğrenirsiniz. Hadi yemekleri yapalım."

Zeynep bir şey demeyip önündeki salatayı yaparken ağlamamak için kendini zor tutuyordu. Her ne kadar Derinden nefret etmese bile onula evliliği hakkında konuşmak üzüyordu Zeynebi. Çünkü bu konu her açıldığında Zeynep unutmaya çalıştığı şeyi bir daha hatırlıyordu.

Kocası yengesini seviyordu ve bu kolay bir şey değildi.

Ama atlatacaktı. Zeynep bunun da üstesinden gelecekti. Çünkü o güçlü bir kadındı. Yaşadığı şeylere rağmen hala ayakta durabiliyorsa bunu da yapardı.

Düşünceler içinde boğuşurken kapının çalmasıyla Abisinin geldiğini bildiği için kapıyı açmaya gitmişti. Kapıyı açtığında karşısında ki abisine sıkıca sarıldı.

"Abim hoş geldin"

"Hoş buldum Meleğim. "

Yiğit kardeşine sarılırken onun kokusunu içine çekip özlemini gideriyordu. Ne kadar da özlemişti kardeşini. O Serkan şerefsizi yüzünden ayrıydı kardeşinden. Evlilikleri yetmezmiş gibi bir de Zeynep iki hafta önce İstanbula gidince Yiğit daha çok özlemişti kardeşini.

İki kardeş hasret giderdikten sonra Yiğit kardeşini kolunun arasına alıp salona gitti. Salona geldiklerinde Yiğit anne ve babasının elini öpüp yerine oturdu.

Annesi ve babasının elini öpüp onlarla konuştuktan sonra gözleri Derini ararken onun mutfaktan elinde tabakla çıktığını gördü. Derin sofrayı hazırladıktan sonra yemekleri getirmek için mutfağa gitti onun gittiğini gören Yiğit de peşinden mutfağa girmişti. Bu gün çok özlemişti bahar kokulusunu. Mutfağa girdiğinde ardından kapıyı kapatıp ocaktaki yemeği karıştıran Derin'in beline dolamıştı kollarını.

Derin bir anda hissettiği kollarla son anda çığlığını tutup arkasını döndüğünde Yiğit hemen dudaklarını öpmeye başlamıştı. Derin İlk başta biri gelecek korkusuyla karşılık vermese de sonra daha fazla kendini tutamayıp o da öpmeye başlamıştı. Tutkulu geçen öpüşün ardından Derin zor da olsa ayrılmıştı.

"Yiğit dur. Biri gelecek şimdi. "

"Gelsinler. Başkasını değil karımı öpüyorum ne var bunda?"

"Ayıp olur ama. Hem sen niye beni olur olmadık yerlerde öpüyorsun bir gün yakalanacağız. "

"Ne yapayım seni görünce kendime engel olamıyorum. "

"Ol. Özellikle de başkaları varken kendine engel ol. "

"İmkansızı istiyorsun ama denerim. Neyse son bir öpücük ver de salona gideyim."

"Hayır şimdi biri gelir. Hem sen gitsene içeriye yanlış anlayacaklar şimdi. "

"İyi be. Ama akşam bunun acısın çıkarırım. "

"Tabi tabi."

Yiğit içeri gittiğinde Derin de son yemekleri götürdüğünde hep beraber sofraya oturmuşlardı. Güzel sohbetler eşliğinde yemeklerini yerken Eymen'in bir kulağı sürekli salondaki telsizdeydi. Bebek ağladığında hemen yanına gitmek için.

"Eee anne torun torun diye tutturuyordun al sana torun. Biri doğdu diğeri de yolda. "

"Onlar sağlıklı olsun. Ben hepsine bakarım. Hem sıra sende. Sen de bir torun versen kucağımıza çok güzel olur. "

Yiğit ve Derin bu sözden sonra birbirlerine baktılar. Bebeklerini kaybetmelerinin üzerinden on gün geçmişti. Eğer bebeklerini kaybetmeselerdi şimdi bu mutlu haberi aileye vereceklerdi. Ama olmamıştı. Derin'in gözleri dolunca Yiğit konuştu.

"Biz daha çok genciz anne. İlerde inşallah."

"İnşallah oğlum."

Sofrada genel olarak küçük Emir konuşulurken yemeklerini yemişlerdi. Zeyneple Derin beraber sofrayı topladılar. Zeynep çayları içeriye götürürken Derin de bulaşıkları yıkadı.

Derin bulaşıkları bitirince o da salona gelmişti. Yiğit'in yanına oturup Zeynebin doldurduğu çayını içerken Yiğit kollarıyla belini sarmıştı. Derin Yiğite uyarıcı bir bakış attığında Yiğit'in umurunda bile olmamıştı. Derin onun vazgeçmeyeceğini anlayınca mecburen sesini çıkarmadı.

Çaylar içildikten sonra Derin ve Yiğit evlerine gitmek için kalktılar. Yiğit ailesine kendilerini gelmelerini söylese de Selda hanım Asyaya yardımcı olmak için burada kalmaya karar verdi. Herkesle vedalaştıktan sonra evden çıkıp kendi evlerine doğru ilerlediler. 

Hava artık iyice soğumaya başlamıştı. Eee tabi kasım ayının ortalarındaydı. Yiğit yanında yürüyen Derin kollarının arasına alıp sıkıca sarıldı.

"Yiğit ne yapıyorsun?"

"Hava soğuk. Karım üşümesin diye onu kollarımın arasına aldım."

"Biri görecek şimdi. "

"Görsünler karım değil misin?"

Yiğit Derine bakıp gülümserken Derin onun bu tatlı haline daha fazla dayanamayıp yanağını öptü. Beraber evlerine geldiklerinde kapıyı açıp içeriye girdiler. Montlarını çıkarıp direk yatak odasına çıktılar ikisi de çok yorgundu bu gün. 

Üstlerine değiştikten sonra yataklarına uzandılar. Yiğit Derini kollarının arasına alıp saçlarının kokusunu içine çekti. Bu koku ona huzur veriyordu. 

"İyi geceler bahar kokulum."

"İyi geceler hayatım."

Beraber kendilerini uykunun kollarına bıraktıklarında her günlerinin böyle mutlu geçmesi için dua ediyorlardı.



Tam 4641 Kelime.

Umarım bu kadar uzun bir bölüm yazmanın ne kadar zahmetli olacağını tahmin edebiliyorsunuzdur. Bu yüzden lütfen emeğe saygı duyup oy verin.

Neyse gelelim asıl konumuza.

ÖNEMLİ

Arkadaşlar gelen istekler üzerine Serkan ve Zeynebe ayrı bir kitap çıkarmayı düşünüyorum ama bir kitap kapağım ve kitabın isim yok bu konuda da sizden yardım istiyorum. Bildiğiniz kitap kapağı yapan biri varsa lütfen bana özelden mesaj atın size karakterleri söyleyeyim. 

 Serkan ve Zeynepin  kitabının  konusunu zaten biliyorsunuz aklınızda güzel bir isim varsa buraya yorum olarak bırakırsanız sevinirim. 

Ve son olarak da beni orada yalnız bırakmayacağınıza söz verirseniz yazmaya başlayacağım. 

Bölümle ilgili düşüncelerinizi lütfen belirtin.

Sınır: 190 oy 50 yorum

Sevgiyle kalın.

Continue Reading

You'll Also Like

5.5M 186K 99
Basit bir TikTok akımı en fazla ne sonuçlar doğurabilir ki ?
386K 13K 23
(Cinsel içerikli sahneler, yaş farkı ve daddy isuess içermektedir.) Ölü çocukluklar yaşamaya devam eden ölü insanlar doğurur... Kapak @-necirvan a ai...
1.7M 103K 49
Bir gerçek ailem klişesi. Düzgün yazılmış, saçma olmayan bir biyolojik ailem kitabı arıyorsanız, hoş geldiniz. Yalnız içeri girmeden uyarayım! Ankara...
Unutursun By eniiiM

Teen Fiction

371K 24.7K 54
"Allah der ki, kimi benden çok seversen onu senden alırım. Ve ekler, onsuz yaşayamam deme, seni onsuz da yaşatırım. Ve mevsim geçer gölge veren ağaç...