Affet Beni

By gayeozdmr_

2.2M 73.1K 8.1K

[ Affet Beni, Sev Beni'nin ikinci ve devam kitabıdır. ] ♧ Açığa çıkan doğruların bitirdiği bir aşk. Can yakan... More

Affet Beni
1. BÖLÜM ♧ YOK OLUŞ
2. BÖLÜM ♧ UMUT
3. BÖLÜM ♧ HAYAL KIRIKLIĞI
4. BÖLÜM ♧ BEKLEYİŞ
5. BÖLÜM ♧ NEFRET
6. BÖLÜM ♧ GRİ
7. BÖLÜM ♧ ARKADAŞ
8. BÖLÜM ♧ FEDAKARLIK
9. BÖLÜM ♧ KORKU
10. BÖLÜM ♧ YALANLAR
Küçük bir not ;)
11. BÖLÜM ♧ SEÇİM
12. BÖLÜM ♧ BELA
14. BÖLÜM ♧ ŞANS
15. BÖLÜM ♧ ROL
16. BÖLÜM ♧ DEĞER
17. BÖLÜM ♧ MÜHÜR
18. BÖLÜM ♧ DELİ
19. BÖLÜM ♧ BUZDAĞI
20. BÖLÜM ♧ TESADÜF
21. BÖLÜM ♧ ARAF
22. BÖLÜM ♧ SARHOŞ
23. BÖLÜM | 1. KISIM ♧ LİSTE
23. BÖLÜM | 2. KISIM ♧ BANA AİT
24. BÖLÜM ♧ BEDEL
25. BÖLÜM ♧ DUMAN
26. BÖLÜM ♧ DÜĞÜM
27. BÖLÜM ♧ ÜMİT
28. BÖLÜM ♧ SAHTE
29. BÖLÜM ♧ SOĞUK
30. BÖLÜM ♧ KALP
31. BÖLÜM ♧ GEÇMİŞ
32. BÖLÜM ♧ YABANCI
Gelecek Bölümlerden Kesitler ;)
33. BÖLÜM ♧ BAŞTAN ÇIKARTMAK
34. BÖLÜM ♧ İLK SEFER
35. BÖLÜM ♧ HATA
36. BÖLÜM ♧ FOTOĞRAFLAR
37. BÖLÜM ♧ İKİNCİ ŞANS
38. BÖLÜM ♧ KARANLIK
39. BÖLÜM ♧ CEHENNEM
40. BÖLÜM | SEZON FİNALİ ♧ YEMİN
Gelecek Bölümlerden Kesitler - 2 ;)
41. BÖLÜM ♧ HUZUR
42. BÖLÜM ♧ İKİ KELİME ON ÜÇ HARF
43. BÖLÜM ♧ SEV BENİ
44. BÖLÜM ♧ MUM IŞIĞI
45. BÖLÜM ♧ ESPRİ
46. BÖLÜM ♧ SEÇENEK
47. BÖLÜM ♧ KARDEŞLİK
48. BÖLÜM ♧ SIR
49. BÖLÜM | 1. KISIM ♧ CEZA
49. BÖLÜM | 2. KISIM ♧ YALVARMAK
50. BÖLÜM ♧ SÖZ
51. BÖLÜM ♧ AİLE
52. BÖLÜM ♧ MEZAR
53. BÖLÜM ♧ ACI
54. BÖLÜM ♧ SİYAH
55. BÖLÜM ♧ CENNET
56. BÖLÜM ♧ AFFETMEK
57. BÖLÜM ♧ KORUYUCU
58. BÖLÜM ♧ SEVGİ
59. BÖLÜM ♧ KARDEŞ SÖZÜ
60. BÖLÜM ♧ NİKÂH
61. BÖLÜM ♧ İKNA
62. BÖLÜM ♧ İHANET
63. BÖLÜM ♧ AYRILIK
64. BÖLÜM | 1. KISIM ♧ AŞK
64. BÖLÜM | 2. KISIM ♧ GİTME
Bir Soru&Bir Duyuru :)
65. BÖLÜM | FİNAL ♧ MUTLULUK
ÖZEL BÖLÜM ♧ 1
ÖZEL BÖLÜM ♧ 2
SEV BENİ BİR YAŞINDA!
ÖZEL BÖLÜM ♧ 3
ÖZEL BÖLÜM ♧ 4
ÖZEL BÖLÜM ♧ 5 | SON |

13. BÖLÜM ♧ ÖLÜM

30.8K 1.1K 120
By gayeozdmr_

Playlist: The Pretty Reckless - Just Tonight 

Multimedya: Yeni karakterimiz. ♥

Bölüm Azra Arıcan için. ( Sırayla her karakterimize ithaf yapacağım. Karakterlerimizin parodi hesaplarını takip ederseniz sevinirim. )

İyi okumalar!

▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬

“Ölümün olduğu bu dünyada, hiçbir şey çok da ciddi değildir aslında.” – Franz Kafka

Ensemde, enseme dayamış olduğu silahın soğuk metalinin yanında bir de sıcak nefesini hissediyordum. Göğsüm hızla inip kalkarken doğru düzgün düşünemez olmuştum. Beynimdeki her bir hücre ölmüş gibiydi. Ne kımıldayabiliyor ne de herhangi bir şey diyebiliyordum. Enseme silahını dayamış olan arkamdaki bu çocuk kim bilir daha önce kaç kez birini öldürmüştü. Biraz sonra hiç şüphesiz bende onun öldürülenler listesinde yer alacaktım.

Bir katil tarafından karanlık bir sokağın ıssız bir köşesinde öldürüleceğimi hiç düşünmemiştim. Resmen yangına körükle gitmiştim ve şuanda da bedelini ödüyordum. Her ne kadar kendim katilin avucunun içine göz göre göre düşsem de o adamı bu katilin elinden kurtarmayı bir şekilde başarmıştım. Adamın kaybedecek bir eşi ve çocukları vardı. Ama benim kaybedecek bir şeyim yoktu çünkü ben zaten her şeyimi kaybetmiştim. Annemi, babamı, dostlarımı ve aşkımı. Bu nedenle ensemdeki silahın tetiğinin çekilmesi benim için o kadar da önemli bir şey değildi. En azından ölümüm kendi elimden olmamış olacaktı.

Karanlık ve bir o kadar da ıssız olan bu sokak çok fazla sessizdi. Hiç kimse tek kelime etmiyordu. Duyulabilen tek şey alıp verdiğimiz nefeslerimizin sesleriydi. Karşımdaki adamlar son derece soğukkanlı bir şekilde öylece bizi izliyorlardı. Belli ki bana yardım etmeyeceklerdi. Onların yardımlarını zaten istemiyordum.

“Ne bekliyorsun?” diye bağırdım sessizlik fazla can sıkıcı bir hal almaya başladığında. “Eminim daha önce o tetiğe birçok kez basmışsındır. Şimdi de tereddüt etmeden bassana! Beklemenin hiçbir lüzumu yok!”

Sesim dar duvarlara çarpıp yankılanırken ensemdeki silahın namlusunu bana doğru biraz daha bastırdı. O tetiği çektiği an benim için her şey bitecekti. Benim başaramadığımı o başaracak ve beni büyük bir acıdan kurtaracaktı. Hatta bunu yaptığı için ona minnettar bile kalabilirdim. Bunu bir yandan isterken bir yandan da içten içe korkuyordum. Gerçekte ölümün bir çözüm yolu olup olmadığını bilmiyordum. Ölürsem bitecek miydi emin değildim. Her ne kadar bende hiçbir zaman tam anlamıyla iyileşmeyecek olan yaralar açsalar da hem annemi hem yıllarca ölü olarak sandığım babamı hem de arkadaşlarımı özleyecektim. Ve biliyordum ki bunların arasından da en çok onu özleyecektim. Bana herkesten daha fazla acı yaşatan ama herkesten daha fazla mutluluğu tattıran kişiyi, Aras’ı özleyecektim. Bu yüzden ölmek isteyip istemediğimi bilmiyordum.

“Ölmeden önce bizden istediğin herhangi bir şey var mı güzelim?”

Güzelim. Bana onun haricinde başka birinin bu şekilde seslenmesinden nefret ediyordum. Dişlerimi sıkıp ellerimi yumruk yaptım. Karşımda hiçbir şeyden etkilenmiyorlarmış gibi duran adamlara gözlerimi kısarak tek tek baktım.

“Cehennemde beni rahatsız etmeyin yeter!”

“Seni rahatsız etmeye çok meraklı değiliz. Daha önemli ve yapmaya değer işlerimiz olacağından eminim.”

Arkamdaki çocuğa gözlerimi devirip dil çıkartmamak için kendimi zor tuttum. Gerçi bunları yapsam da beni göremezdi.

Acaba beni neremden vuracaktı? Direk başımdan vursa ölme şansım çok daha fazlaydı. O yüzden eğer kaçış yolum yoksa ya da beni kesinlikle vuracaksa başımdan vurmasını tercih ederdim. Yeter ki daha fazla acı olmasın hayatımda.

Enseme dayamış olduğu silahı ensemden ayırıp yukarıya doğru yavaş bir şekilde kaydırmaya başladı. Silah kulağımın arkasından yanağıma oradan da daha üste kayarak sonunda şakağımda durdu. Kurtuluş şansımın olmadığını o an daha iyi anladım. Gözlerimi sıkıca yumup yumruk yaptığım ellerimi serbest bıraktım. Ölümle burun burunayken yine onları bir kez daha görebilme şansımın olmasını diledim. Bunu bileğimi kesmeden önce de dilemiştim ve son gördüğüm kişi Aras olmuştu. Bir kez daha sonsuzluğa yolculuğa çıkmadan önce bana yaptığı onca şeye rağmen onu son kez görmeyi o kadar çok isterdim ki. Ama böyle bir şey gerçekleşmeyecekti. Arkamdaki çocuk tetiği çekecek ve ben burada yapayalnız bir şekilde can verecektim. Elimi tutacak kimse olmadan ölecektim.

Sona yaklaştığımı, her şeyin bittiğini düşündüğüm bir anda uzaklardan kulağıma ilişen siren sesleriyle sıkıca yumduğum gözlerimi açtım. Karşımdaki adamlarda en az benim kadar şaşkınlardı. Hepsini bir telaş sarmıştı. İçlerinden en uzun boylu olanı “Adam polislere haber vermiş olmalı.” diye mırıldandı ve hemen ardından bir küfür savurdu. Yanında duran ve diğerine göre daha kısa boylu olan adam öne doğru bir adım atıp “Tabanları yağlasak iyi olur.” dedi şakağıma silah dayamaya devam eden çocuğa. Ardından bana bakıp “Kızı ne yapacaksın?” diye sordu. İşte milyon dolarlık bir cevaba bedel olan bir soruydu bu. Merakla ne cevap vereceğini beklerken siren sesleri daha da yakından gelmeye başlıyordu. Karşımda duran üç kişi de bununla birlikte biraz daha telaşa giriyorlardı.

“Bizim mekânda buluşuruz. Siz gidin.”

“Sen ne yapacaksın?”

“Ben başımın çaresine bakarım. Size gidin dedim!”

Yüksek tondaki sesi beni yerimde sıçratırken diğer üçü başlarını sallayarak onu onayladıktan hemen sonra hızlı bir şekilde sokağın diğer çıkışına doğru koşmaya başladılar. Polisler buraya varana kadar tetiğe basabilir ve cansız bedenimi burada bırakıp gidebilirdi. Böyle bir şeyi yapmaması için dua ederken ayaklarımın yerle olan temasının kesildiğini hissetmemin hemen ardından kendimi onun omzunda buldum. Omzunda benim olmama rağmen nasıl bu kadar hızlı koşabildiği hakkında hiçbir fikrim yoktu.

Arkasında saklandığım çöp konteynırını geçtiğimiz anda ona “Çantam!” diye bağırdım. Bir an duraksadı ve “Ne çantası?” diye sordu. Ardımızda kalan çöp konteynırını parmağımla gösterdiğimde oraya dönüp baktı. Konteynırın hemen yanında duran okul çantamı gördükten sonra bana döndü ve “Şuanda çantanı düşünecek halde değiliz.” dedi. 

“İçinde kimliğim var. Bulurlarsa kimliğim sayesinde bana ulaşabilirler ve bu senin için hiç de iyi bir şey olmaz.”

“Seni öldüreceğim için kimliğin o kadar da önemli sayılmaz.”

Bunu demesine rağmen geçtiğimiz konteynırın yanına gidip yerde duran çantamı eğilerek aldı ve omzuna astı. “Çok yakıştı.” diye mırıldandım. Bunu duyacağını tahmin etmemiştim ama bana “Kapa çeneni!” diye bağırdığında sözüne itaat ederek sustum ve o koşarken bende arkasından ardımızdan gelen kimse var mı yok mu diye baktım.

Ne kadar süredir koştuğumuzu, daha doğrusu onun koştuğunu benim omzunda sefa yaptığımı bilmiyordum ama ayaklarımın yeniden yerle temas etmesine neden olduğunda nefes nefeseydi. Sırtını duvara yaslayıp ellerini dizlerine dayadı ve soluklarını düzene sokmaya başladı. O böyle nefes nefese kalmışken arkama bakmadan kaçıp gidebilirdim ama açıkçası bunu yapmaktan biraz korkuyordum. Beni yeniden yakalamayacaklarını bilemezdim. Üstelik belki beni yakalarsa öldürmekten çok daha beterini yapabilirdi. Ne de olsa onda o psikopatlık ışığını görebilmiştim.

“Amma ağırmışsın!” diye yakındı. “Biraz diyet yapmanı tavsiye ederim.”

Gözlerimi devirdim. Bana bakmadığı için dilimi çıkarttım. Bakıyor olsaydı bunu yapamazdım. “Ne yani ben öldürmeyecek misin?”

Başını eğdiği yerden kaldırıp yüzüme baktı. “Öyle bir şey demedim.” Bu sokak az önce terk ettiğimiz sokağa göre çok daha fazla aydınlıktı ve yüzüne yansıyan ışıklardan onu daha net görebiliyordum. Benden en fazla beş santim falan uzundu. Kısa kahverengi saçları ve saçlarının renginde gözleri vardı. Şöyle bir baktığımda açıkçası hiç katil tipi yoktu. Aslında oldukça yakışıklı biriydi ama maalesef katil ve psikopat herifin teki oluşu bunun üstünü örtüyordu.

“Beni öldüreceksin yani?”

Sorduğum soruyu hiç düşünmeden cevaplandırdı. “Evet.” Buz gibi soğuk olan sesi kanımı dondurmuştu. Nasıl bu kadar duygusuz olabildiğini aklım almıyordu. Silahı enseme ya da şakağıma dayarken en ufak bir tereddüde bile girmemişti. Bu hali insanı ürkütüyordu.

“Kesin mi?” diye sordum. Başını evet dercesine salladı. Soluklarının düzene girmesini beklemeye devam ediyordu. “Kararını değiştirme gibi bir olanağın yok mu?” Bu sefer başını iki yana hayır dercesine salladı. Omuzlarım düşerken ona bakmaya devam edip “Hiç mi?” diye sordum. Başını aniden kaldırıp bana doğru hızlı bir şekilde yaklaştığında elleriyle kollarımı sıkıca kavrayıp sırtımı duvara yapıştırdı. Acı içinde yüzümü buruşturduğumda elini kaldırıp yanağımın üzerine koydu. Baş ve işaret parmağı yanağımın üzerinde görünmez halkalar çizerken “Hiç.” diye fısıldadı. “Seni öldüreceğim çünkü işime burnunu sokmak gibi büyük bir aptallık ettin. Kaçma şansın yok.”

“Tamam.”

Pes edip omuzlarımı silktim. Ellerimle onu göğsünden geriye doğru ittiğimde sırtımı dayadığım duvardan aşağı doğru kaydırıp yere çöktüm. Bacaklarımı göğsüme çekip kollarımı sıkıca sardım ve başımı da dizlerime yasladım. Beni öldüreceğini kesin bir dille ifade etmiş olan psikopat herif kaşlarını kaldırıp beni izlemeye başladı. Bakışlarına aldırış etmeden kollarımı bacaklarıma biraz daha sıkı doladım. Altımda okul eteğim vardı ve eteğimin açılmaması için dikkat etmek zorundaydım. “Bir şey isteyebilir miyim?” Psikatil’in – bu psikopat ve katil demek oluyor – kaşları biraz daha kalktığında başını aşağı yukarı salladı.

“Beni direk başımdan vurur musun?”

“Ne?” Psikatil çok komik bir şey demişim gibi güldü. Ona gözlerimi kısarak uzun uzun baktım. “Gerçekten seni nerenden vuracağım konusu hakkında mı konuşacağız?” Gülmeye devam ederken yanıma çöküp sırtını benim gibi duvara dayadı. Bacaklarını öne doğru uzattığında başını yana doğru çevirip bana baktı.

“Sadece çabuk olsun tamam mı? Fazla acı çekmeden işimi bitir.”

“Ciddi misin sen?” diye sordu. Gözleriyle beni inceliyor gibiydi. Bakışları gittikçe daha rahatsız edici bir hal almaya başladığında gözlerimi onunkilerden kaçırıp önümdeki duvara diktim. “Bana seni öldürmemem için yalvarmayacak mısın? Ya da ağlayıp sızlanmayacak mısın?”

Katilim olacak herifle konuştuğuma inanamıyordum. Beni öldüreceğini açık bir şekilde ifade etmişti. “Bu bir şeyi değiştirecek mi?” diye sordum önümdeki bomboş duvara bakmaya devam ederken.

“Muhtemelen, hayır.”

“O zaman boş yere yalvarmama ya da ağlayıp sızlamama gerek yok.”

Bacaklarıma sardığım kollarımı çözdüm. Bacaklarımı onun yaptığı gibi öne doğru uzattığımda kollarımı göğsümün altında birleştirdim. Saatin kaç olduğunu bilmiyordum. Annem meraktan ölmüş olmalıydı. Zaten benimde ölümüm çok yakında yanımdaki Psikatil tarafından gerçekleştirilecekti. Annemle, Bestelerle ya da babamla günlerce konuşmamıştım. Şimdi onlarla konuşmuş olmayı diliyordum. Hepsini çok özlemiştim. Annemi, Berkay’ı, Beste’yi… Onlara ne zaman sarılmak istesem ya da onlarla ne zaman konuşmak istesem bir şey bana sürekli engel olmuştu. Konuşamadan, sarılamadan geri çekilmiştim. Onları kendimden uzaklaştırmıştım. Evet, tamam belki onlara olan kırgınlığım geçmeyecekti ya da çok fazla zaman alacaktı ama hepsine ayrı ayrı ihtiyacım vardı. Hepsini çok ama çok özlemiştim. Şuanda yanımda olmalarını isterdim.

Ne kadar süredir sessiz kaldığımızı bilmiyorum. Gözkapaklarım gittikçe daha çok ağırlaşıyorlardı. Onları açık tutmak için büyük bir çaba sarf etmem gerekiyordu. Bitmek bilmez bir sessizliğin ardından omzumda hissettiğim bir elle bakışlarımı diktiğim duvardan ayırıp yana doğru çevirdim. Gözlerimiz birbirleriyle birleştiğinde sessizce “Seni öldürmeyeceğim.” diye fısıldadı.

Şaşkınlık kat sayım artarken rahatladığımı hissettim. “Kararını değiştirmene ne sebep oldu?”

“Eğer daha fazla konuşursan kararımı yeniden değiştirebilirim.”

“Tamam. Susuyorum.”

Beni öldürme konusunda çok kararlı görünmesine rağmen şimdi neyin buna engel olduğunu bilmiyordum ama açıkçası beni öldürmeyecek olmasına içten içe sevinmiştim.  Gözlerimi ondan alıp yeniden karşımdaki duvara çevirdiğimde o adamı kendime zarar vermeden kurtardığım için kendimi tebrik ettim. Belki oraya gitmeseydim şimdi karısı eşsiz, çocukları da babasız kalacaktı. Bugün iyi bir iş başarmıştım. Birinin hayatını kurtarmanın tarifi yoktu.

“Hey! Hey, uyuma. Yeniden seni taşımak zorunda kalmak istemiyorum. Belimi incitmek gibi bir niyetim yok.”

Yummuş olduğumdan bihaber olduğum gözlerimi kocaman açtığımda Psikatil’i hemen karşımda bulmam ürkmeme neden oldu. Geri çekilmek için hamle yaptıysam da sırtım duvara dayalı olduğu için hareket edemedim. Yakınlığı beni rahatsız ederken o hiç etkilenmiyormuş gibiydi. Hiç geri çekilmeyeceğini düşündüğüm bir anda benden uzaklaştı. Çöktüğü yerden kalkarken bana doğru uzattığı eline baktım. “Hadi, sabaha kadar burada kalmayı düşünmüyorsun herhalde.”

Bana uzattığı elini görmezden gelerek yerden destek alıp ayağa kalktım. Kırışan eteğimi düzelttikten sona karşı duvarın dibinde duran çantamı alıp omzuma astım. Çoktan yürümeye başlamış olduğu için peşinden koşar adımlarla yürümeye başladım. “Nereye gidiyoruz?” diye sordum ona yetişmeye çalışırken.

“Gidiyoruz derken?” diye sordu. Attığı adımlar sanki bana inat yapıyormuş gibi gittikçe daha da hızlanıyordu. “Seni bilmem ama benim yapacak işlerim var. Sen yoluna ben yoluma güzelim.”

Ona yetişmeye çalışırken nefes nefese kalmıştım. Sonunda yanına varabildiğimde “Birincisi bana öyle seslenme.” dedim. Bana kısa bir bakış atıp omzunu silkti. “İkincisi nerede olduğumu bile bilmiyorum. Eve nasıl döneceğim hakkında ne ufak bir fikrim dahi yok.”

“O senin sorunun.”

“Eve dönmemde yardım etmeyecek misin?”

Psikatil ilerlemeye bir son verdiğinde önümde durdu. Kahverengi gözleri daha koyu bir hal almışlardı. “Seni öldürmemeye karar verdim diye bakıcılığını yapacak değilim.” dedi. Ardından elini kaldırıp bir yeri işaret etti. İşaret ettiği yere bakarken “Sokağın çıkışından sonra dümdüz ilerle. On dakika sonra ana yola çıkacaksın. Orada bir taksi bulur ve evine geri dönersin.” dedi.

Hiçbir şey demeden başımı sallayarak onu onayladım. Daha sonra ona sırtımı dönüp işaret ettiği yere doğru yürümeye başladım. İkinci adımımda kolumu tutup beni durdurdu. “Bak, seni bırakıyorum ama eğer olurda ağzından bugün şahit oldukların hakkında en ufak bile olsa bir şey kaçırırsan seni bulurum ve o zaman gerçekten öldürürüm.”

“Kimseye bir şey söylemeyeceğim.”

“Bu senin yararına olur.” dedi. Kolumu tutan elini çekip koyu renkteki kot pantolonunun cebine soktu. “Bir daha buralara gelmemeni tavsiye ederim. Buralar senin gibi kızlar için fazlasıyla tehlikeli.”

Yeniden başımı salladım. Geriye doğru bir adım attıktan sonra “Teşekkür ederim.” diye fısıldadım. “Yani… şey beni öldürmediğin için.”

“Hala kararımda bir değişiklik yapabilirim.”

“Sen bir değişiklik yapmadan gitsem iyi olacak.”

“Bence de.”

Topuğumun üstünde dönüp yavaşça yürümeye başladım. Kollarımı göğsümün üzerinde sıkıca kavuşturup ceketime iyice sarındım. Sokağın çıkışına doğru ilerlerken arkamı dönüp hala orada durup durmadığına bakmak istiyordum ama dönüp bakmadım. Adımlarım gittikçe daha da hızlanırken beni öldürmediği için ona minnettardım. Oysaki daha önce beni öldüreceği için ona minnettar olabileceğimi söylemiştim ama sanırım bunu yeniden yapamazdım. Yeniden değer verdiğim onca kişiyi ardımda bırakmayı göze alarak ölmeyi seçemezdim. Bugün ölüme olan yakınlığım bu gerçeği görmeme neden olmuştu. Ölüm bir çözüm yolu değildi. Asla olmamıştı. 

Dün bir grubun açıldığından bahsetmiştim. Yeniden hatırlatmak isterim. Eğer grubumuza katılmak istiyorsanız bana özelden mesaj atabilirsiniz. ;)

Yeni bölümde görüşmek üzere. Kocaman öpücükler. :* 

Continue Reading

You'll Also Like

140K 8.6K 69
"Gözlerin... Gözlerindeki o parlak siyahlık bana geceyi anımsatıyor. Etrafındaki beyazlar bir yıldız gibi yörüngenin etrafını sararken karanlıkta kay...
136K 703 6
mesleğini eline alamayınca kendini barlarda escort ilan etmiş bir kızın aşk hikayesi...
81.5K 6.8K 60
Fırlattığı defterden geliyormuşcasına, zihninde yankılanan, yılanın tıslamasını andıran uğursuz bir fısıltı işitti. "Tom..." "Tom..." "Tom..." Hiç d...
79.5K 3.1K 26
" kalabalığın içinde büyüyerek yalnızlığa saklanmış bir insan, hayatı kabullenemeyen yaşamı istemeyen bir zehir. " " Geçmişi bırakmış geleceğe odak...