LAVİNİA (ölüm çiçeği)

By mihrininbahcesi

1.2M 75K 8.5K

Hayat hiç bir zaman adil olmamıştı. Bazı insanlar vardı, kendi yağında kavrulan elinde ki ile yetinebilen. Ba... More

1/Giriş
2/Özkan Ailesi
3/ÖZKAN VS ŞADOĞLU
4/KADER
5/YOSUN
6/HATIRALAR
7/PANO
8/DÜĞÜN HAZIRLIKLARI
9/WHİTE GARDEN
10/VERASET İLAMI
11/EVLENMEK Mİ?
12/GERÇEKLER
13/YUSUF
14/Enişte Almaya
15/Kaza
!DUYURU!
16/HAYIRLI İŞ
17/MAHALLE İMAMI
18/Sevgili Karıcım
19/BİLMECE
20/ŞİFRE
21/DENİZ ÖZKAN
22/KIVIRCIK
23/DÜĞÜNÜMÜZ VAR!!
24/DUBAİ
25/KIZARAN YANAKLAR
İFRİT GÜZELI
26/AÇIĞA ÇIKAN SIR
27/GEÇMİŞ
28/İstanbul'u Yakıyoruz
30/Kız İsteme
31/Yusuf'un Kalbi
32/Akif Hancı
33/Oyun Bitti!
34/Her Şey Bitti!
35/MAHKEME
36/YANGIN
Röportaj
37/Yeni Başlangıçlar
38/ŞİDDET!
39/Romantizm %100
40/Elveda!Final
Özel Bölüm/Hamileyim
Yeni Bir Hikaye
YOUTUBE!

29/İTİRAF

22.4K 1.7K 228
By mihrininbahcesi

DÜZENLENDİ✔

İNSTAGRAM

"Laviniaaolumcicegi"

💐Satır arası yorum yapmadan ve yıldızımızı doldurmadan geçmeyin çiçekler.Keyifli okumalar.💐

*******

Ölüm korkusu insana en zor anlarında tecelli eder.Hiç bir zaman Rabbimizi unutan kullardan olmak istemedik.Ama insan nefsi öyle kolay oyuna gelir ki bir anlık gaflet ile ne ölümü hatırlar ne de Rabbini.Ama öyle bir an gelir ki ölüm ile burun buruna gelirsin ve can korkusu ile Rabbini hatırlar ona sığınırsın işte o zaman sorarlar.Bunca yıl yedin,içtin,eğlendin kapına ölüm gelince mi Rabbini hatırlar olur af dilendin.Allah kimseyi bu kullardan eylemesin..

Ama unutmasın ki Allah af edendir. Sen yeter ki Tövbe et.Rabbin seni unutmaz..

Korkmak!Şuan da hissetiğim tek duydu buydu.Ne ağıran başım ne sıkı sıkıya bağlanmış ve morarmaya yüz tutmuş bileğim.Bunların hiç biri umrumda değildi.Neden buradaydım,kimler yüzünden buradaydım hiç bir fikrim yoktu.Ama korkuyordum hemde hiç olmadığım kadar.Beni korkutan ise bilinmezlikti!Sonu mu bilmiyordum,nerede olduğumu bilmiyordum en önemlisi etrafımda kimler vardı onu bile bilmiyordum.

Soluk sesleri duyuyordum.Bir değil birden fazla kişi vardı içeride. Anlaşılan benim uyanmamı bekliyorlardı.Bir sandalyede oturuyordum.Elim,ayaklarım ve gözüm bağlıydı.Kullanabildigim tek yetim kulaklarım ve burnumdu.
Etraftaki kokuyu her ne kadar algılanmaya çalışsamda hiç bir şekilde anlayamıyordum.Göz yaşlarım göz kapaklarımı zorlarken ses çıkartmamak için kendimi sıktım.Uyandığımı anlamalarını istemezdim.

"Daha ne kadar uyuyor takliti yapacaksın!"

Bu da kimdi böyle,sesini değiştimek için bir cihaz kullanıyordu.Şu filmlerde kullanılan robotik sesler gibi kalın ve ürkütücüydü.Göz yaşlarım artık daha fazla gizli kalmak istemiyormuşcasına süzülüp gözümü bağladıkları bezden aşağıya kayıyordu.

"B-benden ne istiyorsunuz?"

Ne kadar güçlü durmaya çalışsam da bu imkansızdı.Allah aşkına kim kaçırılmışken sakın ve güçlü olabilirdi ki!

"Bu işten uzak dur.Daha fazla kurcalama bunu senin iyiliğin için söylüyorum."

Bir hıçkırdık dudaklarımdan firar ederken adım sesleri git gide yaklaştı ve birisi tam önümde durdu. Korkudan söylediklerini algılayamıyordum bile.

"H-hangi işten.S-siz ne diyorsunuz anlamıyorum."

"Dosyalar Şadoğlu!Babanın ölümünü araştırıyormuşsun.Uzak dur!"

Böyle bir şeyi asla yapmayacaktım. İsterlerse beni burada öldürsünlerdi. Bu sefer pes etmek yoktu.Bu işi nasıl kurcaladığımı anlamışlardı bilmiyordum ama bırakmayacaktım.

"Asla!Alsa böyle bir şey olmayacak!"

Ses tonumun güçlü çıkması en çok sevindiğim etken oldu.Yani başım da duran adam benden uzaklaşınca derin bu nefes çektim içime,böylesi daha iyiydi.Sessizlik ortama hakim olurken az önceki ses bir kez daha yankılandı."Bu sana son uyarım. Herkesin canı yanacak!Bu işin peşini bırak."Benden uzaklaşan ayak sesleriyle korkum hat safaya yükseldi.Bana ne yapacaklardı şimdi, göz yaşlarım sicim sicim akarken daha fazla akmasına sebep olan o cümleyi duydum.

"Oğlum!Ne yapacağını biliyorsun."

Ve kapanan bir kapı sonrası ise sert adımlarla bana yaklaşan bir beden. Korkuyordum!Ölüm yakındı hemde sandığımdan daha yakın.Öyle ki canımı alacak kişinin soluk sesleri kulağımdaydı.Arkamda duran beden yavaş yavaş üzerime eğilirken kelime i şehadet getirmenin vakti gelmişdi. Hissediyordum ama o an beni şaşırtacak başka bir şey oldu.Elimi çözüyordu.Arkamda duran adam ellerimi ve ayaklarımı çözüyordu ama neden.

Korkua olacakları beklerken ayak seslerini bir kez daha duydum.Bu sesler arkamdaki adama aitti. Gidiyordu beni çözmüş ve gitmişti.Çarpan kapı sesiyle burada artık yanlız olduğumu anladım.

Ellerim korkudan titrerken gözümde ki bezi çekip etrafıma bakınmaya başladım.Gözlerim serbest kalınca ağırmaya başlamıştı ama bunu es geçip oturduğum sandalyeden kalktım.Genelde kaçırılan herkes gözlerini pis bir depo veya evde açardı yani filmlerin genelinde böyle olurdu.

Ama bende tam tersi olmuştu,oldukça temiz ve güzel bir odada gözlerimi açtım.Etrafımı incelemeyi boş verip kapıya yöneldim.Kapıyı çok hafif açarak kafamı dışarıya uzattım kimseler gözükmüyordu.Kendimi hızla boş koridora atıp koşmaya başladım.Salona geldiğim da buranın dağ evi olduğunu anladım.Ufak ve ahşaptan yapılan bu ev tamamiyle bir dağ eviydi.Giriş kapısını ararken duvar saati dikkatimi çekmişti. Buraya geldiğimde saat 12'idi.Şimdi ise üç olmuştu.

Allah aşkına ben kaç saatir yatıyordum.Bana ne vermişlerdi  böyle,sersem gibi etrafta dolanmayı bırakıp açık olan giriş kapısına doğru koştum.Karşımda ki ıssız ormanı görmemle bir adım geriledim. Allah'ım sen yardım et.Burada daha fazla kalmak istemiyordum.Bu adamların ne yapacağı belli değildi belki de pişman olup geri geleceklerdi.Ayağımda ki topuklu ayakkabılara aldırmadan son hızla koşmaya başladım.

Kaç saattir durmadan koştuğu bilmiyorum ama her yerimden ter akıyordu.Bu da yetmezmiş gibi ağlıyordum.Hemde hıçkıra hıçkıra, göz yaşlarım yüzünden önümü göremeyecek raddeye gelmiştim ama inatla devam ediyordum taki ayağım takılıp da düşene kadar.Çığlığım boş ormanda yankı yaparken bir yerden aşağıya doğru yuvarlanıyordum. Hatırladığım en son şey kafamı sertçe bir yere vurmam ve tepemde uçuşan  kuşlardı.

Bir şeyler akıyordu.Yüzüme bir şeyler değiyordu.Gözlerimi yavaş yavaş araladığımda başıma giren iğrenç ağrı ile elimi kafama attım ve bulaşan yapışkan sıvının ne olduğu anladım.Kan!Düşmüştüm ve düşerken kafamı vurmuştum.Ben burdayken öğlendi ama şimdi neredeyse akşam olmak üzereydi.

Boylu boyunca uzandığım yerden zorda olsa kalkmayı başardım.Her ne kadar başımda ki ağrı beni zorlasada oturur konuma gelebildim.Bir kaç dakika olduğum yerde soluklandım başımdaki ağrı az da olsa geçmişti ve bu da kalkmam için büyük bir sebepti.

Eğer biraz daha burada oyalanacak olursam batmaya yüz tutmuş güneş yerini ay'a bırakacak ve ben burada mahsur kalacaktım.Bir an önce ana caddeyi bulmak zorundaydım.Ayağa kalkıp bir ağaca tutundum.Başım dönüyordu!Sakin olmalıydım buradan kurtulmak istiyorsan sakin olmalıydım.Ileriye doğru bir adım atmamla aynı anda bağırmam bir oldu.

"Ahhh."

Düşerken bilegimi burkmuş olmalıydım,belki de kırmıştım bunu bilmiyordum.Ağrı çok şiddetli olduğu için az önce duran göz yaşlarım tekrar eski yerini almış usul usul akıyordu.

"Allah'ım sen bu aciz kuluna yardım et!"Dualarımın arasında duyduğum sesle hızla oturduğum yerden kalktım.Bu korna sesiydi!Allah'ım şükürler olsun yaklaşmıştım ana caddeye yaklaşmıştım.Ayağımda ki ayakkabıları çıkarıp elime aldım ve ağrıyı umursamadan korna sesini duyduğum yere doğru yürümeye devam ettim.Bir yandan ayağımda ki ağrı bir yandan başımda ki yarık neredeyse yürümem imkansızdı.Ama Rabbim nasıl bir güç ihsan ettiyse sonunda kendimi caddeye atabildim.

Asfalt zemine gelir gelmez kendimi yere bıraktım bir adım dahi atacak takatim kalmamıştı.Önümden hızla gelip geçen araçlar beklerken ıssız bir yol ile baş başaydım.Ama az önce bir korna sesi duyduğuma adım gibi emindim.Göz yaşlarımı zar zor dindirmişken yenilerinin akmasını istemiyordum.Güçlü olmalıydım bu sefer güçlü olmalıydım.Leyla kaçırıldığımı görmüştü belki de çoktan Yusuf'a haber vermişti.Yusuf beni arıyordur şimdi.

Arıyordur değil mi?

Duyduğum tekerlek sesleriyle kafamı hızla yerden kaldırdım.Araba geliyordu,bir umutla başımı sesin geldiği yöne çevirdiğimde nefesim boğazıma takıldı ve gözlerim yavaş yavaş büyümeye başladı.Bu araba beni kaçıran arabaydı.Siyah lüks bir minibüs!Araba git gide bana yaklaşırken yerimden milim kıpırdamadım,kıpırdayamadım. Benimkisi artık kabullenişdi. Vücudumda ki hasarlar ile bırakın koşmayı bir adım dahi atamazdım. Tam önümde acı bir şekilde fren yapan tekerlekler bakış açıma girince titrek bir nefes aldım.Bu sefer sondu,anlaşılan pişman olmuşlardı.

Arabının kapısı açılıp içinden birde fazla kişi inmişti.Bakmıyordum başım yerde ellerim asfalta dönük bir şekilde sadece sonumu bekliyordum. Ama duyduğum ses beni oldukça yanılmıştı.Bir kapı daha açılmıştı bahtıma ve ben bu sefer gerçek anlamda kurtulmuştum.

"Hanfendi iyi misiniz?"

Benimle aynı yaşlarda olan adam hızla yanıma çökmüş ve nasıl olduğumu sormuştu.Başta tereddüt etsemde arkasından inmiş olan kızlı erkekli grup ile biraz da olsa rahatlamıştım.

"İ-iyiyim."

"Gökkan ambulansı ara!Hemen!"

"OLMAZ!"

Verdiğim tepkiye hem şaşırmış hem de korkmuşlardı.Ama ambulans demek polis demekdi.Polis olmazdı ne diyecektim ki,beni kimin kaçırdığını bilmiyor olabilirdim ama neden kaçırdıklarını çok iyi biliyordum ve bunu anlatamazdım.

"Korkunuzu anlıyorum ama bu gerekli.Neden bu haldesiniz bilmiyorum ama acil hastaneye gitmeniz gerekiyor. "

Bu sefer konuşan bir kadındı arkalarda durmasına rağmen onun yüzünü görebiliyordum.Endişeliydi beni tanımamasına rağmen benim için endişelenmişti.Hala böyle iyi insanların olduğunu bilmek güzeldi.

"Lütfen,ambulans olmaz!Eğer telefonunuzu kullanabilirsem."

Cümlemi bitirmem ile bir telefonun bana uzatılması eş zamanlı oldu.Yanımda duran adam son model telefonunu avucuma bırakmıştı bile,telefonun tuş takımına hızla girdiğimde bir kaç dakika duraksadım.Kimi arayacaktım ki.Annem olmazdı eğer Yusuf'u biraz tanıyorsam annemin duymaması için elinden geleni yapmıştı.Peki ya ben kimi arayacaktım.

Hatırla Korel hatırla!Her zaman hafızan kuvvetliydi.Yusuf'un numarasını hatırla.

"Ezbere bildiğin bir numara yok mu?"

Soruyu soran yine aynı adamdı.Tam yok diye cevap vercekken aklıma kendi telefonum geldi.Doğru ya kendi numaram.Çantam Leyla'daydı veya çoktan Yusuf'da olmalıydı.Cevap vermeden hızla numaramı tuşladım.

Çalıyor!Çalıyor!Çalıyor!Lütfen biri açsın!

"Alo."

Allah'ım şükürler olsun!Yusuf açmıştı.Gözümden bir damla yaş akarken güldü..Gür sesini bir kez daha duydum fakat bu sefer sinirliydi.

"Alo!"

"Y-yusuf."

"Güzelim!İyi misin?"

"Ben iyiyim."

"Peki nerdesin Korel!Söyle güzelim söyle de gelip seni alayım."

"B-ben nerede olduğunu bilmiyorum."

Yanında duran kalabalıktan biri cevap verdi."Beykozun çıkışındayız."Kafamı sallayıp geri telefona döndüm.

"Beykoz,Beykozdayım.Çıkışında ben konum atarım."

"Sen iyimisin?"

"İyiyim!Güvendiğim ama çabuk gel."

"Merak etme güzelim yoldayım geliyorum."

Telefonu kapatıp sahibine uzattığında minnetle ona baktım.O da bana bakıyordu zaten."Ben çok teşekkür ederim."

"Önemli değil ama yine de bir hastaneye gitmeni öneririm."

"Şimdi değil."

Başka bir şey söylemedi.Hiç kimse.Şu anda ne halde göründüğünü bilmiyordum ama karşımdakilerin bakışlarından çok kötü göründüğünü tahmin edebiliyorum.Oturduğum yerden kalkmak için hareket etmiştim ki az önce ki kız koluma girip yardımcı oldu.Bileğimde ki ağrı ben buradayım dercesine kendini belli ederken dişimi sıktım.

Unut Korel unut.Birazdan Yusuf burada olacak!Seni evinize götürecek unut!

Kendi kendimi telkin ederken yanımda ki sarışın kadının yardımıyla artık ayaktaydım.Her ne kadar oturmam için ısrar etselerde bunu istemiyordum.Oturunca sanki ağrılarım daha da şiddetleniyor gibiydi.

Karşımda ki ufak grubu süzerken tatil için burada olduklarını anladım.Dört kız ve beş erkekten oluşan bu arkadaş grubu olmazssa ne yapardım bilmiyorum.Allah onlardan razı olsun.Eğer ki bana yardım etmek için durmasalarda belkide bir köşede bayılıp kalırdım.

"Sana ne oldu."

Kızıl saçlı kızın sorusuyla gözlerin onu buldu.Ne diyecektim ki!Babamın katilleri tarafından kaçırılmış olabilirim ama emin de değilim mi? Ne trajikomik bir durumun içerisinde olduğumu anlayınca ister istemez güldüm hemde sesli bir şekilde. Yanımdakiler bana kafayı yemiş gibi bakarken kendimi zar zor durdurup özür diledim.

"Sen Nisan'ın kusuruna bakma. Kardeşim biraz patavatsızdır."

Bunu söyleyen bana ilk yardım elini uzatan adamdı.

"Sorun değil."

"Bu arada ben Kartal Hancı."

Elini uzatmadan veya bir temas göstermeden kendini tanıtan adama tebessüm ettim her ne kadar sahte de olsa.

"Her sey için teşekkür ederim Kartal bey!Ben de Korel.Korel Sina Şadoğlu."

Mavi gözlerinin içi gülen adamı es geçip yola odaklandım.Artık gelmeliydi,Yusuf'u arayalı 20 dakikayı geçmişti ama ne gelen vardı ne de giden.Ağrılarım artık daha şiddetliydi ve ben buradan gitmek istiyordum. Hala yola bakarken dikkatimi az ileriden gelen dört araba çekti.

4 araba...

Dördü de siyah ve lüks arabalar.Korkuyla bir adım geri çekilirken Kartal korkumu anlamış gibi bir adım ileri çıkarak beni arkasına aldı.Aynı şekilde erkek arkadaşlarıda öne çıkarken kızlar yanımda durdu.Destek olmak istercesine.

Arabanın kapılarının açılıp kapanma sesi geldiğinde korkudan kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu.Kartal ve arkadaşları görüşümü kapattığı için gelenleri göremiyordum ama onların olma düşüncesi beynimde fink atıyordu.Ta ki bir gün bile olsa özlediğim o gür sesi duyana kadar.

"YOSUN!"

Gelmişti Kara Yusuf'um gelmişti.Beni bulmuştu.Daha fazla tutmaya mecalimin kalmadığı yaşlar bir bir süzülürken ne ayağımın ağrısını nede başımın ağrısını umursamadan önümdeki kalabalığı yarıp onunla göz göze geldim.

O her zaman tertipli düzenli gördüğüm adam dağılmıştı.Ütüsü bozulmuş pantolonu dağınık saçları ve kanlı gömleği.O an herşeyi unutarak koşmaya başladım.Bana doğru hızla gelen adama koşarak sarıldım.Belime dolanan kaslı kollar etrafımı sardığı vakit kurtulduğumu anladım.Göz yaşlarıma hıçkırıklarım eşlik ederken her şeyi herkesi unutup sımsıkı sarıldım.

"Y-Yu-suf."

"Şişşt geçti Güzelim!Burdasın yanımda.Her şey bitti!"

"B-Ben çok kork-"

Kelimeleri zar zor birleştirmeye çalışırken başımın ağrısı git gide katlanılmaz olmuştu ve daha fazla dayanamayarak kendimi karanlığa teslim ettim.

Sanki göz kapaklarıma bir fil oturmuştu ve ben açamıyordum.Bu da yetmezmiş gibi vücudumun üzerinde bir ton ağırlık var gibiydi. Hatta bu ağırlık hareket ediyordu. Gözlerimi korkuyla araladığımda karanlığa hapsolmuş gibiydim.Burası oldukça karanlıktı,en son hatırladığım şey Yusuf'un beni bulmasıydı sonrası ise yeniden karanlık.Ama şimdi bir evdeydim bunu fark ediyordum.Tanıdık bir koku etrafımı sarmıştı.Göğsümde bir şeyin nefes alıp vermesiyle korkarak geri çekilmeye çalışdım ama belimdeki kollar buna izin vermedi.

Belimde ki kollar.Benim belimde bir adet kaslı kol!

Çeneme değen saç ve belimde ki kol!Yusuf bana sarılmış başını da göğsüme dayamamış uyuyordu.Kendi yatağında benim kucağımda uyuyordu.Biz sarılarak uyuyorduk. Heyelanla geri çekilince başımda hissetiğim ağrıyla inledim.

"Ahh."Kucağımda yatan koca beden benim inlememle hızla kalkarak baş ucu lambasını yaktı ve yüzümü avuçlarının arasına aldı.

"İyi misin güzelim.Neren ağıyor.Hastaneye gidelim mi?"

Kocaman olmuş gözlerimle Yusuf'a bakarken şaşkındım.Korkmuştu benim için korkmuştu ve hala da korkuyordu.

"Ben iyiyim sadece ani hareket edince başım ağırdı."

"Sen de neden kalkarsın ki kızım.Uyusuna!"

Az önce ki korkmuş hali gitmiş yerine sinirli bir adet Yusuf gelmişti.Ayrıca ona neydi canı yanan bendim.Yatakta geriye doğru kayıp aramıza bir mesafe koydum.

"Ben buraya nasıl geldim."

"Ben getirdim. "

"Yusuf! Neyi sorduğumu biliyorsun."

"Seni bulduktan sonra bayıldın. Bende hastahaneye götürüp sonrada evimize getirdim."

"Nasıl yani polisler ifade almadan nasıl eve geldik."

"Sen şimdi onları düşünme güzelim. Hadi uyuyalım."

Uyuyalım.O az önce benimle yatıyordu.

"Bir dakika senin benim yanında hatta açıyorum koynumda ne işin var."

Yusuf'un yüz ifadesi bir anda değişip haylaz bir ifadeye büründü.

"Karım değilmisin.Benim yanım senin koynun."

Sıcak basıyordu.Vücudumda ki bütün kan hücreleri şuan da yanağıma toplanmışdı.Gözlerim kocaman olmuştu ve Yusuf'un bu halimden zevk aldığı belliydi.

"Yusuf biz gerçekten evli degi-"

Tekrardan yüzümü avuçların arasına alan eller ile sözlerimi tamamlayamadan susmak zorunda kaldım.Gözleri gözlerimi delip geçerken boğazımdan içeriye doğru ılık ılık bir şeyler akmaya başladı.Ben adeta hipnozite olmuşçasına ağzımı açamazken onun gür sesi odayı doldurdu.

"Bir adamın en mahrem yeri neresidir bilir misin?"

Yutkundum.Hatta kendimi geri çekmeye çalıştım ama buna izin vermedi.Yanaklarımı öyle sıkı tutuyordu ki adeta olduğum yere çivilenmiş gibiydim.Hoş beni bıraksa da bir adım atacak hâlim yoktu. Gözleri cevap beklercesine beni yakıp geçerken bir kez daha yutkundum.

"Bilmiyorum."

"Ben sana söyleyeyim o zaman.Bir adamın en mahrem yeri yüreğidir!O yüreğe ise,ömrü boyunca sadece bir kadın dokunabilir ve o kadın dokunduğu yüreği ya öldürür ya da yaşatır."

Allah aşkına bu adam ne diyordu böyle.Cevap vermek şöyle dursun kendimde ağzımı açacak cesaret bulamıyordum.Yusuf ellerini yanaklarımdan çekip omzuma indirdiğinde aslında gözleri ile bir çok şeyi anlatıyordu.Fakat ben anlamamak için direniyordum,ama son sözleri bütün direncimi kırıp geçti.

"Şimdi Kararını ver!Öldürecek misin yoksa yaşatacak mısın Sina?"


Continue Reading

You'll Also Like

DİCLE By 👑

Spiritual

231K 11.9K 36
Siz: Bir dakika... Siz: Ben Zehra olmadığıma göre siz kimsiniz? 0588*******: Ne demek Zehra değilsin? Benim tek kız kardeşim Zehra. 0588*******: Şaka...
3.2M 221K 64
On yıl boyunca ölü bir adama âşık olmak... Hiçbir karşılık beklemeden, yalnızca toprağını öpmek... Ona en çok ihtiyacın olduğu anda mezarına sarılmak...
29.6K 1.5K 9
Komedi tarzı bir hikayedir. İstanbul'lu götü pullu. İşte tam beni anlatan iki kelime. İstanbul'luydum, parasız, pulsuz, yalancı, üç kağıtçı, romanti...
25.6K 3.1K 34
"Benim değil. Koruduğun inancının muhafızısın." dediğimde aniden gözlerime baktı. Bir kılıç kadar keskindi bakışı. Gülümsedim. Kaşları çatık hayretle...