LAVİNİA (ölüm çiçeği)

Por mihrininbahcesi

1.2M 75K 8.5K

Hayat hiç bir zaman adil olmamıştı. Bazı insanlar vardı, kendi yağında kavrulan elinde ki ile yetinebilen. Ba... Más

1/Giriş
2/Özkan Ailesi
3/ÖZKAN VS ŞADOĞLU
4/KADER
5/YOSUN
6/HATIRALAR
7/PANO
8/DÜĞÜN HAZIRLIKLARI
9/WHİTE GARDEN
10/VERASET İLAMI
11/EVLENMEK Mİ?
12/GERÇEKLER
13/YUSUF
14/Enişte Almaya
15/Kaza
!DUYURU!
16/HAYIRLI İŞ
17/MAHALLE İMAMI
18/Sevgili Karıcım
19/BİLMECE
20/ŞİFRE
21/DENİZ ÖZKAN
22/KIVIRCIK
23/DÜĞÜNÜMÜZ VAR!!
24/DUBAİ
25/KIZARAN YANAKLAR
İFRİT GÜZELI
27/GEÇMİŞ
28/İstanbul'u Yakıyoruz
29/İTİRAF
30/Kız İsteme
31/Yusuf'un Kalbi
32/Akif Hancı
33/Oyun Bitti!
34/Her Şey Bitti!
35/MAHKEME
36/YANGIN
Röportaj
37/Yeni Başlangıçlar
38/ŞİDDET!
39/Romantizm %100
40/Elveda!Final
Özel Bölüm/Hamileyim
Yeni Bir Hikaye
YOUTUBE!

26/AÇIĞA ÇIKAN SIR

25K 2.1K 237
Por mihrininbahcesi

DÜZENLENDİ✔

Bu bölümü beni yorumları ile güldüren ve sevindiren okuyucum SevdeGider ithaf ediyorum. ❤🌸💐

"Sayın yolcularımız lütfen iniş için kemerlerinizi bağlayın.10 dakika sonra İstanbul Atatürk Havalimanına  inişimiz gerçekleşecektir."

Yapılan anonsla uyku halinden sıyrılıp kemerimi taktım.Sağıma döndüğüm zaman Yusuf'un yolculuktan bu yani ilk kez elindeki tabletini bırakıp başka bir şeyle ilgilendiğine şahit oldum.Hayır adam resmen tableti ile aşk yaşıyordu.Nazlı annenin iş kolik muhabbeti aklıma gelince ister istemez yüzümde bir gülümseme oluştu.

Bu adam cidden iş kolikdi.Bence elindeki tableti ile evlenmeli dosyalarınıda evlatlık almalıydı.Bu bir hafta içinde beraber sadece iki akşam dışarı çıkmıştık.İlkinde akşam yemeği yemiş ikincisinde ise Dubai Mall'da kayak yapmıştık.İstanbul'dan ta Dubai'ye gitmiş ama çölde safari bile yapamadan geri dönüyordum ve bunun tek sebebi yanımda oturan iş kolik adamdı.Evde bile birbirimizi göremiyorduk.Genelde ben kalkmadan gitmiş oluyordu,
akşamlarıda ben uyuduktan sonra eve geliyordu.

Dört buçuk saatlik uçak yolculuğumuz son bulduğunda hava alanına adım atmıştık.Cidden nereye gidersek gidelim insanın memleketi gibisi yoktu.Yusuf'da benimle aynı fikirde olacaktı ki İstanbul semalarına girer girmez rahat bir nefes almıştı.Aslında onun orada daha bir ay kalacağını sanıyordum ama beni yanıltmış bir aylık işleri bir haftada bitirip benimle buraya geri dönmüştü.

Ben bir taksi beklerken Yusuf önümüzde duran siyah lüks araca yönelmiş ve şöförden anahtarı alıp onu yollamıştı.Daha sonra ise yanımda duran bavulları tek tek bagaja koyup beni beklemeden şöför koltuğuna oturmuştu.Bende vakit kaybetmeden yanındaki yerimi alınca gaza yüklenmiş ve anadolu yakasına geçişe hazırlanmıştık.Köprüye girmeden sağ sapaktan dönünce ondan tarafa döndüm.

"Nereye gidiyoruz."

"Köprüde trafik var yemek yiyelim."

Daha yeni uçakta yemek yemişti ama,tabi birinci sınıf yolculuk olunca yemekleride beş yıldızlı otel gibiydi.

"Ne ara acıktın daha yeni yemiştin oysa ki!"

"Aç değilim Korel!"

"O zaman neden yemek yemeğe gidiyoruz?"

Gözünü saniyelikte olsa yoldan çekip bıkkın bir ifadetle bana bakmış ardından yola odaklanmıştı."Hep böyle çok mu konuşursun."

"Cevaplarımı düzgün bir şekilde alırsam hayır!"

"Ben yedim evet ama sen yemedin,şimdi oldu mu bayan Şadoğlu!"

O az önce bana Şadoğlu'mu demişti yoksa kulaklarım yanlış mı duymuştu.Üzerimdeki şaşkınlığı belli etmemek için elllerimi ğöğsümde birleştirip camdan tarafa döndüm.

"Oldu!Bay Şadoğlu!"

On dakikanın sonunda yol kenarında olan şirin bir cafeye girdik.Aslında kurt gibi açtım çünkü ben uçakta yemek yiyemeyenlerdim ve doğrusunu söylemek gerekirse Yusuf'un beni düşünmesi oldukça hoşuma gitmişti.

Yan yana içeriye girdikten sonra cam kenarında L koktuklara sahip bir masaya oturduk tabi Yusuf sayesinde. İçerisi o kadar kalabalıktı ki çiftler, arkadaş grupları ve özelikle hemen yanımızdaki erkek grubu Yusuf'un beni cam kenarına sıkıştırmasına ve hemen dibime oturmasına yol açmıştı.

Sessiz geçen yemeğin ardından sonunda karşıya geçmiş ve Yusuf'un Ataşehir'deki lüks evine gelmiştik.Düğünden sonra sadece bir gece kaldığım evi az çok gezmiştim. Salonu komple camla kaplı olan bu ev adeta bir fanusu anımsatıyordu. Beyaz ve kahverenginin hakim olduğu bu şaheser resmen insanın içini açıyordu.

Evin yüksek olması ki nerden baksam 30 katlı,ve bizde en üst katında yani otuzuncu katta oturduğumuz için karşımızda hiç bir seç yoktu.
Bu da camlarla kaplı evde rahatca gezebileceğim anlamına geliyordu.Her ne kadar ıssız da olsa odalarının cam olmaması içimi bir nebze olsada rahatlatmıştı.Duran asansörden inip olduğumuz katta ki tek daire olan evimize girdik..

Ben az önce evimiz mi demiştim?

Benim elimde bir bavul ve Yusuf'un ufak laptop çantası vardı ama onda üç bavul ve iki sırt çantası,hala onları nasıl taşıdığı konusunda bir fikrim yoktu ama kapıdan girer girmez yere fırlamasıyla yorulduğunu anlamıştım. Bende elimdekileri kapı eşiğine bırakıp onu takip ederek içeriye geçtim.Kendini büyük beyaz kanepeye atan Yusuf'a aldırmadan yanına oturdum.

Ne en rahat koltuk oydu bir kere!

Yusuf kısa bir an gözlerini üzerimde gezdirse de bunun üzerinde pekte durmayarak ayağını önündeki sehpaya uzattı.Kaşlarım çatık bir halde ayaklarına bakmaya devam ederken sağ ayağımı kaldırıp kaslı bacağına tekme attım.Bu sayede ağayı masadan düşen Yusuf gözlerini açıp bana odaklandı.

"Ne yapıyorsun kızım!"

"Asıl sen ne yapıyorsun.Onu oraya ayağını koy diyemi koydular."

"Ya ne için koydular."

"Üzerinde yemek yerim ben günah günah."

"HasbinnAllah."

Sinirle soluyup oturduğu koltuktan kalkan Yusuf'un arkasından öylece bakakaldım.Kendine ait odaya girip kapıyı hızla kapattığında ise onu umursamadan bende bana ait olan odaya girdim.Bavullarımı zar zor bir üst kata çıkardıktan sonra hepsini yerleştirip salona geri indim.

Yusuf'u televizyonun başında ve elindeki pizza kutuları ile görmeyi beklemiyordum açıkçası.Bu adam ne ara pizza sipariş vermişti ve ben zilin sesini neden duymamıştım.

"Pizza mı sipariş ettin?"

Bana görmüyormusun adlı bakışını atarken televizyonda ki basketbol maçına geri döndü.Bu arada da bana söylenmeyi ihmal etmedi.

"Karım yemek yapmayınca mecbur kaldım."

Bu adam beni ne sanıyordu yemek yapma robotumu.Dört buçuk saatlik bir yolculuktan geldim boru mu yahu!Tam cevap verecekken beni susturmuş ve devam etmişti."Böyle babanın böyle kızı.İnsan bir kaç tüyo kapardı." Dalgaya vurduğu kelimeler beyimin her bir köşesine çarparak kalbime yayıldığında içimde inanılmış bir acı birikmişti.Ben babamdan çok şey öğrenmiştim hatta yemek yapmayı çok severdim fakat o ölünce her şey bitmişti benim için.

İçimdeki acı yavaş yavaş yerini öfkeye bırakırken koltuktan duran yastığa elime alıp hızla pizzasını yiyen Yusuf'a fırlattım.Bir anlık boşluğuna gelmiş olacaktı ki korkuyla yerinde zıplayıp ateş eden gözlerine gözlerime kitledi.Oturduğu koltuktan kalkınca yaptığım şeye çoktan pişman olmuştum.Dev cüssesi koca salonu ufacık bırakırken her attığı adımda sanki yer sallanıyordu.

Yanıma yaklaştığında sesli bir şekilde yutkunmak zorunda kaldım.Ben Yusuf Şadoğlu'nun o güzel suratına yastık fırlatmıştım hemde yemek yerken.Düğünden önce teyzemin söyledikleri aklımdan bir bir geçerken yaptığım aptallığa bir kez daha sövdüm.

"Unutma Yosun her erkeğin kalbi midesinden geçer ama Yusuf'un beyni midesinden geçer.Açken sakın ama sakın ona karışma ve üzerine gitme ayrıca yemek yerken kesinlikle ona yaklaşma.Çünkü Yusuf Şadoğlu'nun tek zayıf noktası yemek, yani yemek yemeği senden bile daha fazla sevebilir."

Ben ise kalkmış yemekle aşk yaşayan bu adama tam da yemek yerken yastık fırlatmıştım.Ben yapmıştım bunu ben!Havaya kalkan eli ile gözlerimi sıkı sıkıya kapatırken yaşamım boyunca ilk kez fiziksel bir şiddet yaşayacağım anı beklemiştim ama sadece beklemiştim.

Başımdan aşağıya düşen örtümle başımda rahatlama hissedince sıkı sıkıya kapattığım gözlerimi yavaşça açtım ve kahverengi harekete teslim oldum.O koca eli ile başımda ki şalı boneyle beraber tek çırpıda atınca bu sefer elini tokama atmıştı.Ama unuttuğu bir şey vardı ki o da benim kıvırcık saçlarım ile o tokayı ayırmak her yiğidin harcı değildi.

Hala kafamdaki tokayı açmakla uğraşırken birden çekmesiyle kocaman bir çığlık atmış ve başımda duran ellerini tutmuştum.

"Ne yapıyorsun be!'

Beni umursamadan odaklandığı işe devam eden Yusuf ile sinirle soludum. Koca eli bir kez daha tokayı çıkarmak için saçımı çekerken hissetiğim ağrı ile inleyip onu geti ittim.Gözlerimi gözlerine kitleyip hırsla elimi saçıma attım ve tokayı saniyesine çıkarıp bir köşeye fırlattım.

Ağıran saç diplerime masaj yapmak için saçımı karıştırıp sağa sola uçuşmasını sağlarken sonunda ağrı geçmişti.İki elimle gür olan saçlarımı gözümden çekip dibime girmiş olan kara hödüğe döndüm.

"Yastık fırlattım diye saçımı çekmek zorundamıydın."

Sinirle sarf ettiğim sözlere karşın yüzündeki aptal gülümsemeyi hiç bozmadan parmağını saçıma dolayıp gözlerimin tam içine bakmaya başladı.

"Bundan sonra aynı evde yaşayacağımıza göre sana bir kaç kuraldan bahsedeyim."

"Kısa bir süre."

"Ne."

"Kısa bir süre için beraber yaşayacağız."

Saçım da hissetiğim baskı yüzünden gözlerim kısılırken eline vurup bırakmasını sağlamak istemiştim ama boşuna uğraşdım.Hödük saçımı çekiyordu ilk okul bebesi gibi!Beni takmayarak devam etmesitle saçıma doladığı parmağını ısırasım gelmişti.Ama tabiki de bunu yapmadım.

"Kural bir;Yemek yerken benimle konuşma hatta dokunma bile."

"Çok meraklısıydım."

"Kural iki;sözünü kesme lafımı ikiletme."

"Yok can-"

"KOREL!"

Tamam ya sustum ne bağırıyorsa cevap vermekte yasaktı.Hayır yani bu hep mi böyle despottu yoksa sonradan mı böyle olmuştu.Benim kedi gibi pısmamla devam etti.

"Kural üç;Benden habersiz dışarı çıkmak yok!Çıktın diyelim telefonu kapalı tutmak yok!Her aradığımda o telefona cevap verilecek ve son olarak aynı sınırlar içerisinde yanlız kaldığımızda o saçların hep açık kalacak."

Yok canım başka!

Ellerini saçlarımdan çekip az önce kalktığı koltuğa geri otururken ağzım açık onu izliyordum.Koyduğu kuralları beynimdeki süzgeçten geçirdikten sonra çatık kaşlarımla ona döndüm.

"Hepsini anlarımda neden saçlarım açık gezmek zorundayım."Elim koltuğun üzerine fırlattığı şalıma giderken kendinden emin ve gür sesi odayı doldurdu.

"Hele buna bir yelten!Başına taktığın her bir yazmayı yakarım!Emin ol yaparım Yosun!"

Bir elim koltuğa uzanmış öylece kalırken aklıma ipek şallarım geldi.Sonra her birini taa Malezyalardan getirdiğim krep şallarım ya Dubai'den aldığım renk renk eşarplaŕım.Ya teyzemin iş gezisine gittiğinde farklı ülkelerden aldığı bebeklerim.Yaparmıydı!Şöyle bir Yusuf'u süzdüğüm de yapardı.

Vallahi de yapardı billahide yapardı. Şalıma değen elimi ateşe değmiş gibi hızla çekerken Yusuf'a yaklaştım ve tam dibinde durdum.Ayağını uzattığı masaya şöyle bir bakıp sağ ayağımı vurmak için havaya kaldırmıştım ki o bariton sesini bir kez daha duydum.

"Birinci kural yemek yerken bana dokunma!"

Bana ne yapacağını kestiremediğim için ayağımı yavaşça indirip sinirle bağırdım"Ayağını masadan indir ve öyle yemeğini ye!"Yusuf Şadoğlu tam o anda beni oldukça şaşırtacak bir hanle yapmış ve ayağını masadan indirip yüzüne alaycı bir gülümseme yerleştirmişti.Başımı iki yana sallayarak odama ilerledim.
Merdivenlere yaklaşıp ilk basamağa adım atacakken aklıma gelen uzak ayrıntıyla arkamı döndüm.

"Yarın ilk iş günüm Saraçoğlu Holdingte işe başlıyorum."

Ne cevap vermesini bekledim ne de devam ettim.Hızla merdivenleri arşınlayıp kendimi odama attım.Saat geçti ve ben biran önce uyumak istiyordum nede olsa yarın ilk iş  günüm olacaktı.Üzerimde ki elbiseden kurtulup gece pijamamı giydim.Malum ayımda olduğum için yatsı namazını kılmadan kendimi yumuşak yatağa atıp gözlerimi yarını düşünerek kapadım.

Sabah birinin tepemde dikilip adımı haykırmasıyla güzelim uykumdan oldum.Kafamı biraz yukarıya kaldırdığımda yüzeme düşen gömlekle doğrulup oturur bir pozisyon aldım.Bir dakika bu adamın benim odamda ne işi vardı ya.Elimdeki gömleği aynı onun yaptığı gibi üzerine atıp avazım çıktığı kadar bağırdım.

"Odamda ne işin var senin ya!"

"Sabah sabah nerden bu enerji kızım!Bir sus!"

Üzerimde ki ince pikeyi biraz daha üzerime çekip sinirle Yusuf'a bakmaya devam ettim.O da elinde ki gömleği yatağıma atıp üzerime doğru eğildi."İşe gideceğim ve ütülü gömleğim yok,ütüle bunu." Uyku sersemi fark etmemiş olduğum durumu benden uzaklaşırken fark ettim.Üzeri çıplaktı!

Üzerinde neden bir şey yok!!!

Kumaş pantolonu altındaydı ama üstünde geçen akşamki gibi hiç bir şey yoktu.Sesli bir şekilde yutkunurken gözlerimi onun haricinde odanın her yerinde gezdirdim.Aslında şuan bağırıp az yede kendine uşak tut demem lazımdı ama biran önce odadan çıkması akıl sağlığım için en iyisiydi o yüzden uzatmadan tamam deyip çıkmasını bekledim.Görmesemde yüzünde aptal bir gülümsemeylw odandan çıktığına emindim.Beni huzursuz etmek hoşuna gidiyordu sadist hödük.

Hırsla gömleği elime alıp odamda ki banyoya girdim.İçeride duran ütü masasının başına geçtiğimde hem Yusuf'a sövüyor hemde gömleğinin kumaşına sövüyordum.Bir tarafını ütülerken bir diğer tarafı kırışan gömlek zulüm gibiydi.Allah bilir bu gömleğe küçük bir servet yatırmıştır ama gelin görünki hiç bir işe yaramazdı.

Gömleği ütülemeye bitirdikten sonra odamda ki tekli berjerin üzerine koyup yatağımı topladım.Sonra da hazırlanmaya başladım.Bugün ilk iş günüm olduğu için biraz özenli olmak istiyordum.Dolaptan asker yeşili tonlarında bir kap ve beyaz bol bir pantolon aldım,son olarak kahverengi bir şal alıp yatağın üzerine koydum.Yusuf gömleğini beklediği için oyalanmadan hazırladıklarımı giyinip ayakkabı bölmesinden nud bir stiletto -ki bunlar kaza günü Yusuf'un aldıklarıydı- ve nud bir çanta aldım.

Aynanın önünde duran yüzüğümüde parmağıma geçirdikten sonra başımı da bağladım.Yusuf'un gömleğini bir koluma atıp diğer elime de ayakkabılarımı aldım ve aşağıya indim.Salonda karşılaştığım manzarayla merdivenlerden inmeyi unuturken kahverengi gözler çoktan beni bulmuştu.

Sesli yutkunma!

Bu adam neden evde çıplak geziyordu yahu!Hayır yani madem böyle geziyorsun bari koltuğa uzanma. Onun ayakları yine masanın mı üzerindeydi,hemen kendime gelip son basamağı inip ona doğru yaklaştım.

"Bunu kaç kere konuşacağız Yusuf!Ayaklarını indir."

Ben daha yanına yaklaşmadan ayaklarını indirip oturduğu yerden kalktı.Ortada buluştuğumuzda elimdeki gömleği alıp gözlerini gözlerimden çekmeden giymeye başladı.

"Üzerimde otorite kurmaya çalışmandan nefret ediyorum."

Bir şey söyleyemedim.Ne söyleyebilirdim ki burası onun eviydi ve her insan evinde rahat olmak isterdi ama ben burada yaşadığım sürece bana da alışması ve kararlarıma saygı duyması gerekiyordu.

Gömleğinin son düğmesinide ilikledikten sonra arkasını dönmeden koltuktan siyah kravatını alıp bana uzattı.Saf gibi bir ona bir kravatına bakarken elime tutuşturup bana doğru bir adım attı.

"Bakma öyle bağla."

"Belki bağlamayı bilmiyorum."

Elleri ellerimi tutunca gözlerim kocaman açıldı.Sanki vücudumda bir elektirik akımı kol geziyordu,elimi tutuğu yerden vücuduma yayılıyordu. Konuşamıyordum o da bundan istifade edip ellerimi hareket ettirmeye başladı.

Tuttuğu ellerim ile kravatını bağlıyordu.Burası çok mu sıcak olmuştu yoksa karşımda ki adamın etkisimiydi bu!Bana yıllar gibi gelen bu kısa sürede Yusuf benim ellerim ile kendi kravatını bağlamış ve ceketini giymişti bile.Ben olayın şoku yla hala salonun ortasında dikilirken o çoktan kapıya varmıştı.

"İlk iş gününde geç kalmak mı istiyorsun Yosun!"

Konuşma yetimi sonunda bulabildiğimde yanına doğru yürüyüp "geliyorum."dedim.Yusuf kapıda ayakkabısını giyerken bende elime aldığım ayakkabılarımı giyindim.Kapıyı açıp dışarı çıkınca pesin sıra bende çıkıp kapıyı kapadım.Asansörün yanına geldiğimizde Yusuf tek elini cebine koyup en alt katta olan asansörü çağırdı.

"Seni ben bırakacağım."

"Buna gerek y-"

"Seni ben bırakacağım Yosun!İtiraz itme."

Ne diyebilirdim ki,bırakacağım derse bırakırdı ne de olsa o bir Şadoğlu erkeği her istediğini yaptırmaya alışmış.İşime geldiği için daha fazla sesimi çıkarmayıp gelen asansöre bindim.Hemen arkamdan da o bindi.

"Evin şifresi telefon numaran."

"Ne?"

"Kapının diyorum Yosun,şifresi senin telefon numaran.Eve benden daha erken gelirsen kapıda kalma."

"Neden benim telefon numaram."

"Bende bayılmıyorum senin telefon numarana.Sadece senin aklında kalsın diye değiştirdim."

"Peki senin aklında kalıyor mu?"

Asansör zemin katta durup kapılarını otoparka açınca sorum cevapsız kalmıştı.Çünkü Yusuf asansörden inip arabasına doğru yönelmişti.
İkimizin şirketinin arasında pekte bir mesafe olmadığından beni bıraktıktan sonra hemen işe yetişmiş olması gerekiyordu.Daha önce bir kez geldiğim şirketi şöyle bir süzüp içeriye girdim.Anlaşılan geleceğime önceden haber verilmişti çünkü elinde dosyalarla bir kız kapıda beni görür görmez soluğu yanımda almıştı.

"Hoşgeldiniz Korel hanım,ben Leyla Tüzer.Bugünden itibaren sizin asistanlığınızı yapmak için görevlendirildim."

Bana doğru uzatılan ele aynı şekilde karşılık verdim.

"Memnun oldum Leyla!Umarım bu yolda beraber uzun süre devam ederiz."

"Şüpheniz olmasın efendim."

Leyla'nın öncülüğüyle kapı önünde dikimeye bir son verip asansörlere yöneldim.İlk önce büyükbabam olan Arslan Saraçoğlu'nun odasını ziyaret etmiş ardından sırasıyla amcamı ve oğulları yani kuzenlerim olan Sıraç ve Doğu'yu ziyaret etmiştim hepsi tek tek ilk günümü tebrik ettikten sonra beni salmıştı.Sonunda odama girdiğimde  rahat bir nefes aldım.Leyla hemen kapının dışındaki masasına gitmek için odadan çıkıp beni yanlız bıraktığında ağır adımlarla masama yaklaştım.

İşte oyun şimdi başlıyordu.Bu oda bütün sırların başlangıcıydı,babamın odası ve artık benim de odam.Babam zeki adamdı vesselâm adım gibi emindim ki burada bir şeyler saklıydı belki de şifrenin sırrı bu odada yatıyordu.Ama önceliğim yönetim arşivine girmek olacaktı,önce o adamı bulacak ondan sonra şifrenin peşine düşecektim.

Herkesin maskesinin düşmesi yakındı  önce babamın katillerini bulacak sonra da Yusuf'a bütün gerçekleri anlatacaktım.Babasını öldürenin amcası olduğunu söyleyecektim...

********

Az çok demeyelim oysuz geçmeyelim 😂

*Sonunda Korel'in sakladığı sır oraya çıktı. Sizde ben rahatladım hee😂

*Bu sahnede en çok hangi bölümü beğendiniz çiçeklerim 🌸💐

Ve çok üzüldüğüm bir konuya ufacık deyinmek istiyorum. Ben de sizler gibi bir okuyucu olduğumda bölüm beklemenin ne denli zor ve sıkıcı olduğunu biliyorum. Sırf bu nedenle 2 günde olmadı  3 günde bir bölüm atiyorum.Sizden de bunun karşılığında ufakta olsa bir yorum bekliyorum çoğu okuyucum yorum yapmadan geçtiği içinde kendimi kötü hissediyorum. Diğer yazarlar gibi ne bir yorum ne de bir oy sınırı getirip sizleri kısıtlamıyorum sizden ricam tek kelime bile olsa bir yorum yapmanız..Sizleri seviyorum çiçeklerim bir sonraki bölüme kadar Allah'a emanet olun 🤗

Seguir leyendo

También te gustarán

ZEMHERİ Por 🌙

Ficción General

7.6K 651 11
Merih'in aşkından habersiz olan Mislin bir berdel uğruna birleşecek hayatlarında onların neler beklediğinden habersiz iki genç. Merih:Kalbimin...
12.8K 758 8
bedel uğruna evlenen kadın herşeye rağmen sevdi adamı çocuğu olmuyor diye üstüne kuma getirildi güçlü aşiret kadınlarınından biriydi Zilan aşkı uğrun...
127K 8.6K 80
"Muhammet abi..." Arkamı döndüğümde kız kardeşlerimin can dostu Rumeysa'yı gördüm. Gözlerini kaçırıp tekrar bana baktığında sesini duydum. Rahatsız o...
269K 17.2K 59
Ne ben ayırmıştım gözlerimi ondan. Ne de o. Şu an için aklımdan geçen tek düşünce gözlerine baktığım bu insanın bana ne yaptığıydı. Kendimi bilmesem...