LAVİNİA (ölüm çiçeği)

By mihrininbahcesi

1.2M 75K 8.5K

Hayat hiç bir zaman adil olmamıştı. Bazı insanlar vardı, kendi yağında kavrulan elinde ki ile yetinebilen. Ba... More

1/Giriş
2/Özkan Ailesi
3/ÖZKAN VS ŞADOĞLU
4/KADER
5/YOSUN
6/HATIRALAR
7/PANO
8/DÜĞÜN HAZIRLIKLARI
9/WHİTE GARDEN
10/VERASET İLAMI
11/EVLENMEK Mİ?
12/GERÇEKLER
13/YUSUF
14/Enişte Almaya
15/Kaza
!DUYURU!
17/MAHALLE İMAMI
18/Sevgili Karıcım
19/BİLMECE
20/ŞİFRE
21/DENİZ ÖZKAN
22/KIVIRCIK
23/DÜĞÜNÜMÜZ VAR!!
24/DUBAİ
25/KIZARAN YANAKLAR
İFRİT GÜZELI
26/AÇIĞA ÇIKAN SIR
27/GEÇMİŞ
28/İstanbul'u Yakıyoruz
29/İTİRAF
30/Kız İsteme
31/Yusuf'un Kalbi
32/Akif Hancı
33/Oyun Bitti!
34/Her Şey Bitti!
35/MAHKEME
36/YANGIN
Röportaj
37/Yeni Başlangıçlar
38/ŞİDDET!
39/Romantizm %100
40/Elveda!Final
Özel Bölüm/Hamileyim
Yeni Bir Hikaye
YOUTUBE!

16/HAYIRLI İŞ

24.9K 1.7K 306
By mihrininbahcesi

DÜZENLENDİ✔

Umut belki de gelecek sayfadadır.
Kapatma kitabı!!!!!


"ALLAH KAHRETSIN YOSUN,CEVAP VER!

Değil cevap vermek korkudan arabadan inemiyordum bile.Vücudumun her hangi bir yerinde ağrı hissetmiyordum,bu da demek oluyordu ki hasar almamıştım.Bütün hasar arabanın ön kaputundaydı.

Yusuf hala telefonun ucundan bağırırken göz yordamı ile telefonumu aradım ama bulamadım bir yerlere düşmüş olmalıydı.Dumandan önümü göremezken üzerimdeki şaşkınlığı ve korkuyu bir kenara atıp arabadan indim.İlk başta başım dönsede kendime biraz süre tanıyıp tekrar denedim.Arabadan biraz uzaklaşıp hasarı kontrol ettim.Ağaca çarpmıştım.Ön tanpon artık yoktu.Bende bir hasar olamadığı için Allah'ıma şükür ettim.

Zaten araba kullanmak benim neyimeydi ki,evet ehliyetim vardı ama bu işte pekte iyi değildim.Bir de kendime güvenip taa buralara kadar yol almıştım.Kulağıma kesik kesik gelen erkek sesi aklıma telefonumu getirdi.

Ön kapıyı açıp telefonumu aramaya başladım.Ses koltuk arasından gelirken eğilip almaya çalıştım ama başıma giren keskin ağrı sayesinde biraz zorlandım.Sonunda telefonumu bulduğumda araçtan uzaklaşıp yorgunlukla bir ağacın dibine çöktüm.Tabi Yusuf'un bağırışları arasında.

"Neler oluyor!Korel Allah aşkına cevap ver.NERDESİN!"

Üzerimdeki korkuyu birazsa olsa attığımda ciğerlerimi temiz hava ile doldurup geri bıraktım ve Yusuf'a cevab verdim.

"Sakin ol,ben iyiyim."

Benim cevabımdan sonra bir kaç saniye sessiz kalan Yusuf'un soluk alışverişini duyuyordum.Bir de emin değildim ama çok şükür dediğinide duymuştum.

"Ne oldu?"

Söylediği bu iki kelime bana milyonlara cümle gibi gelmişti.Öyle bir ses tonu ile söylemişti ki sanki omuzlarında bir ton yük var ve o bunlardan kurtulmuş gibiydi.Boğuk ve samimi kelimeri ile içim ısınmıştı bunu fark edebiliyordum.

"Ben direksiyon hakimiyetimi kaybettim ve bir ağaca çarptım"

"Sen iyimisin?"

"İyiyim bir şeyim yok.Sadece korktum bir an."

Söylediklerim kelimesi kelimesine doğruydu.Öyle korkmuştum ki bir an hatta kısa bir an öleceğimi bile düşünmüştüm.Her insan gibi ölüm benide korkutuyordu hatta işlediğim günahlar,hatalar aklıma geldikçe akıl almaz dercede korkuyordum.

Hele ki babamın ölümüde bu şekilde vuku bulunca vücudum adrenalin pompalamaya başlamış ve korkum en hat safaya ulaşmıştı.Yusuf'un samimi sesi ise bir an sinirlerimin boşalmasına sebep olmuş gözümden bir damla yaş akmış kuru toprağa düşmüştü.

"Sana söylüyorum Korel!Cevap ver. Nerdesin!"

"Bağırma bana!"

Kontrolümü kaybetmiştim.Bana bağırması ile bende bir anda ona bağırmaya başladım.Zaten korkum hatsafada idi birde Yusuf'un bağırması ile iyice beter olmuştum.Az önce ki sessiz ve anlayışlı adam yine gitmişti.Ağzımdan kaçan bir hıçkırdık telefondan karşı tarafa iletilince Yusuf'un sesini tekrar duydum ama bu sefer bağırmıyordu tam aksine ilk başta ki gibi cana yakın ve sıcaktı.

"Sakin ol.Şimdi bana nerede olduğunu söyle olur mu?"

Gözyaşlarımı elimin tersiyle silip etrafıma göz attım.Şile'ye yakındım ama tam olarak nerdeyim bilmiyordum.Telefonumu kendimden uzaklaştırıp ekranda yazan konuma göz attım.Ağva'ya yakın olduğumu görünce telefonu tekrar kulağıma götürüp adresi vercektim ki,birden kısa bir müzik sesi geldi ve telefonum kapandı.

Bir ekrana bir de etrafıma bakınca şansıma bir kez daha hayret ettim. Ağaçların arasında hurda bir araba ve kapalı bir telefon ile kalmıştım.Az önce benden uzaklaşan korkum bir kez daha içime peydah olunca gözyaşlarım tekrardan çeneme doğru yol almaya başladı.

"Allah'ım sen bu aciz kuluna yardım et.Bir çıkış yolu göster bana,bir başıma dağın başında ne yapacağım şimdi."

Gözyaşlarıma hıçkırıklarımda eşlik edince bacaklarımı kendime çekip kollarımı sardım.Aradan kaç dakika geçti bilmiyorum ama kendime gelip oturduğum yerden kalktım.Elim ile kıyafetimi kontrol ettikten sonra ana caddeye çıkabilmek için geldiğim yolu takip ederek ağaçlık ormandan çıkmaya çalıştım.

Belli bir noktaya kadar yürüdükten sonra ana caddeyi bulamayacağımı anladım.Her yer ağaç ve yeşillikti öğlen güneşi tam tepemde ışınlarını vücuduma yollarken yorgunlukla olduğum yere çöktüm.Çok yorulmuştum hem fiziken hem de ruhen.

Çantamı da arabada unutmuştum zaten.Şimdi ne yapacaktım buradan nasıl kurtulacaktım.Birazdan güneş batıp yerini aya bırakacaktı ve ben burada kalmıştım.Kimseye de haber verememiştim,keşke Kazım dayının teklifini kabul etseydim ve onunla gelseydim.Arkamdaki ağaca sırtımı yasladıktan sonra başımı yavaşça yukarıya kaldırıp sessizce Rabbimden yardım dilendim.O ki yerin,göğün yegane sahibi ondan başka kimse bana yardım edemezdi.

Aradan bir saat geçmişti ve ben hala aynı yerde aynı şekilde duruyordum. Üzerimde ki yorgunluk oturduğuma rağmen her geçen saniye daha fazla artıyordu.Bu fiziken değilde ruhen bir yorgunluktu bunun farkındaydım. Dizlerimi kendime çekip kolumu etrafıma sardım ve başımı üstüne koyup yüzümü gizledim.

Üzerimdeki yorgunluğu birazda olsa attığımda kalkıp ana caddeyi bulmak için tekrar deneyecektim.
Hayatımda ilk kez Şile'ye gelmiş ve onda da kaybolmuştum hemde kaza yaparak.Omuzlarıma değen kumaşla  hızla arkama dönüp yerinde geriye doğru kaydım.Gördüğüm sima ile neredeyse küçük dilimi yutacaktım.

Yusuf!

Onun burada ne işi vardı.Beni nasıl bulmuştu ki!Ona adresi söyleyemeden telefonum kapanmıştı. Ben aynı şekilde ona bakarken tek dizinin üzerinde önüme çöküp omzuma yerleştirdiği ve benim şaşkınlıkla düşürdüğüm ceketini düzeltti.

"Daha ne kadar böyle bakmaya devam edeceksin.Hadi akşam olmadan kalkta gidelim."

Söylediklerinden sonra hızla ayağıya kalkıp tek elini kumaş pantolonunun cebine yerleştirdi.Bende aynı şekilde kalkıp karşısında dikildim önce ona sonrada omuzlarıma bıraktığı gri ceketine baktım.Bu sıcakta bana neden ceketini vermişti ki şimdi.Yani bu biraz gereksizdi,zaten sıcaktan havale geçirecektim bir de bu ceket iyice yakmıştı.Tek elimle ceketi alıp ona doğru uzattım.

"Teşekkür ederim ama hava çok sıcak buna gerek yok."

Yusuf önce bana sonra uzattığım cekete bakıp arkasını döndü.Az önce benim geldiğim yolu geri dönerken iki elini de cebine yerleştirmişti.

"Farkında değilsin galiba tirtir titriyorsun."

Yusuf söyledikten sonra bunu fark etmiştim.Gerçekten de titriyordum ellerim benden bağımsız titriyordu,korkudan olsa gerek.Başka bir şey söylemeden bana verdiği ceketini koluma asıp onu takip ettim. O önde ben arkada ilerlerken arabama yaklaştığımızı fark ettim.

Buraya niye gelmiştik ki şimdi.Ben onu izlerken o da arabaya yönelmiş ve ön koltuğunda duran pembe çantamı almıştı.Gri kumaş pantolonu,
kollarına kadar katlanmamış beyaz gömleği,gri cepkeni ve pembe çantam,şuan öyle komik duruyordu ki gülmemek için kendimi zor tuttum.

Şu durumda bile gülebiliyordum ya şükürler olsundu.
Kafasını bana çevirdiğinde hızla başımı yere eğdim.Şimdi birde gülüyorum diye bana kızmasa iyiydi. Bana yaklaşan ayak sesleri ile bana yaklaştığını anladım.

"İyimisin,bir yerinde bir şey var mı?"

"Ben iyiyim."

"İyi olduğuna göre şimdi yürü daha sonra hesap vereceksin."

Ne demek hesap vermek.Ben neden ona hesap verecektim ki.Tam cevap vermek üzereyken yine beni beklemeden yürümeye başladı.Bende bu konuyu gideceğimiz yere kadar kapatmaya karar verdim.Caddeye çıkana kadar o önde ben arkada ilerliyordum.

İkimizde dışarıdan bakıldığında tuhaf bir görüntü sergiliyorduk buna emindim zira onun elinde benim pembe çantam benim elimde onun gri ceketi vardı.Bence çantamı taşıdığının farkında bile değildi ki benimde söylemeye niyetim yoktu ne de olsa benim için bir mahsuru yoktu.

Beş dakikalık bir yürüyüşün ardından Yusuf'un siyah arabasına gelebilmiştik.Yine hödüklüğünü konuşturup beni beklemeden şoför koltuğuna oturmuştu.Kaza geçirdim ben,az anlayış değil mi!Vakit kaybetmeden arka koltuğa oturacakken sinirli ve oldukça gür bir sesle alışkanlık olmuş gibi bağırarak konuştu.

"Şoförünmüyüm ben senin öne bin!"

Ama unuttuğu bir şey vardı,ben Korel Sina Sağcı asla ama asla emirlere boyun eğmezdim.Tamam bir kaç kere dediğini yapmış olabilirdim ama yeterdi artık.Bundan sonra benim kurallarım geçerliydi.Onu pekte takmayatak arka kapıyı açıp koltuğa yerleştim.Emniyet kemerimi de taktıktan sonra sırtımı yaslayıp beklemeye başladım.

"HasbinAllah"

Yusuf sabır çektikten sonra arabayı çalıştırıp boş yolda hızla ilerlemeye başladı.Aslında sabır çeken ben olmalıydım böyle bir manyakla evleniyordum ayrıca teklifi edende bendim.Allah yardımcım olsundu.Ne kadar ilerledik bilmiyorum ama arabanın durması ile şaşırmıştım kısa bir süre içinde Istanbul'a gelmemiz imkansızdı.

Yusuf arabadan inerken bende camdan dışarı ya bakıyordum nereye geldiğimi anlamak için.Küçük bir cafeydi burası ahşap ile restora edilmiş sevimli aynı zamanda şık bir mekandı.Arabadan inmediğimi fark eden Yusuf eli ile oturduğum tarafın camına vurdu ve gelmemi işaret etti.

Mekandan içeriye girerken elinde benim çantamı tutuyordu.Bende onun ceketini alıp arabadan indim ve mekandan içeriye girdim.Ramazan ayı dolayısıyla içerisi neredeyse bomboştu.Sadece bir kaç çift vardı onlarda çay içiyordu.Ne diyeyim Allah affetsin.

Yusuf'un beni buraya getirmesi ile onunda oruç tutmadığını düşündüm. En kenarda duran masaya oturduğumuzda Yusuf çantamı kendi sandalyesine astı bende onun yaptığını yapıp ceketini kendi sandalyeme taktım.

Yanımıza yaklaşan garson önümüze mönüleri bırakıp eline ufak defterini aldığında Yusuf beni şaşırtacak bir hareket yaptı.Önce benim mönümü önümden aldı sonrada kendisininkini  alıp üst üste koydu ve yanımızda duran garsona uzattı.

"Niyetleyiz kardeşim.Ufak bir kaza geçirdik dinlenmek için uğradık."

Garson anlayışla başını sallayıp yanımızdan ayrıldığıda ben ağzım beş karış açık ona bakıyordum.

"Ne bakıyorsun kızım.Elhamdülillah müslümanız."

Yusuf'un çıkışı ile utanarak başımı yere eğdim.Adam haklıydı burası Türkiye müslümanların yaşadığı kesim herlade adam da oruç tutacaktı. Niye ayran budalası gibi izleydiysem.Kesin oda kendini kötü hissetmişti.

"Ben özür dilerim. Bir an düşüne-"

"Her neyse konumuz bu değil."

Ne zevk alıyordu Allah aşkına her seferinde sözünü kesmekten. Gerçekten bu adama gün geçtikçe daha da gıcık oluyordum.Hödük işte ne olacaktı.

"O telefona neden cevap verilmiyor. Kaç kere seslendim.Göründüğü kadarıyla bir hasarda yok neden cevap vermedin kızım."

Sonlara doğru yükselen ses tonu ile bir kaç kişi dönüp bize bakmıştı. Sinirle Yusuf'a döndüğün de bunun pekte umrunda olmadığı fark ettim."Bilmem farkındamısın ama kaza yaptım ve o an ki şokla telefona bakmak aklıma dahi gelmedi." Sanki çok komik bir şey söylemişim gibi dudağının kenarı hafifçe havalandı ve ben daha çok sinirlendim.Baştan sona alay kokan sesiyle o kalın dudaklarını tekrardan aralamıştı.Ne diyorum ben ya ne kalın dudağı.

"Ne söylersem söyleyeyim her zaman üste çıkmak için uğraşacaksın değil mi?"

"Kesinlikle."

Kendimden taviz verecek değildim. Asla yanlış bir şeyi savunmazdım yani bana göre yanlış olan.Ama elimde Yusuf'u sinirlendirecek kozlar varsa da asla kaçırmayacaktım. Nitekim şimdi olduğu gibi.

"Evlilik mevzusu,şunu bir de yüz yüze konuşalım."

Konuyu değiştirmişti.Yusuf Şadoğlu yenildi."Olur konuşalım."

"Akşam için White Garden'da yemek ayarladım.Senin ailen ve benim ailem herkes orada olacak ve biz evleneceğimizi duyuracağız."

Ne!

Nasıl!

Ne zaman!

Bu adam ne söylediğinin farkındamıydı ben daha anneme bahsetmemiştim bile.Kaldı ki o da daha yeni kabul ettiğine rağmen nasıl hemen bir yemek organize etmişti.

"Sen kafayı mı yedin be adam.Ne demek akşam ailelere açıklayacağız. Bir izin verseydin de önce bizden duysalardı."

"Akşam başkası mı söyleyecek.Biz söyleyeceğiz yine."

Umursamaz!

Küstah!

Hödük!

Ahh keşke bunları yüzüne de söyleyebilsem.Ama o günlerde gelecekdi.Şimdi altan almam lazımdı. Onu bu fikrinden vazgeçirmem gerekiyordu.Ben daha konuşmadan sanki aklımı okumuşcasına masada eğilerek bana yaklaştı.Tabi bende bu arada sırtımı yasladığım sandalyeyi nikahıma almakla meşguldum.

"O küçük aklından geçenleri unut Saraçoğlu.Bu gece bu iş bitecek.Bir anda karşılarına çıkıp biz evleniyoruz diyecek haliniz yoktu.En iyisi birlikte açıklamak."

"Sanki şimdi bir anda söylemiş olmayacağız."Ağzımın içinde gevelediğim sözleri duymayacağını sanmam bile hataydı.Yusuf Şadoğlu'ydu bu.

"Söylenmeyi bırakta kalk.Yetişmemiz gereken bir yemek var."

Ayağıya kalkıp cebiden biraz para çıkardı ve masada duran kül tablasının altına sıkıştırdı.Daha sonra çantamı alıp çıkışa doğru ilerlemeye başladı.Fırsat bu fırsat diyerek intikamımı aldım.Sen misin emrivaki yapan Yusuf bey,al sana."Çantamı çok beğendiysen içindekileri aldıktan sonra sana verebilirim.Zaten tam senin rengin."Hızlı adamları bir anda durunca arkasını döndü önce bana sonra elindeki çantaya baktı.Etraftaki meraklı bakışlar arasında üzerime doğru yürümeye başladı.İç sesim korksan iyi olur diye bas bas  bağırırken yutkundum.

Tek elini oturduğum sandalyeye diğer elini ise çantamla beraber masaya bıraktı.Tek hamle ile asılı olan çeketini çekip aldıktan sonra gözlerini üzerime dikti bense bu yakınlıktan baya tedirgin olmuş kendimi geri çekmeye çalışıyordum.

"Senin o dilini köreltmesini bilirim ben müstakbel gelinim."

************

Sessiz geçen araba yolculuğumuz nihayet sonlanmıştı.Ben White Gardan'e gelmeyi beklerken bir avm'nin önünde durmuştuk.Yusuf'a dönüp baktığımda kafası ile inmemi işaret etti.Aynı anda kapılarımızı açıp aşağı inmiştik.Her zaman ki gibi beni beklemeden avm'nin girişine ulaşan Yusuf'un peşinden koşar adım bende girdim.Giriş katta olan bir tesettür mağazasına girdiğimizde tuhaf tuhaf ona bakmaya başladım.

"Koca gözlerini üzerimden çekte,giyecek bir şeyler seç."

"Neden?Ben kıyafetimden gayet memnunum."

Üzerime doğru yürürken yutkunmak zorunda kalmıştım.Bunu gün içinde çok fazla tekrarlamıştı"Cidden bir göz doktoruna görün.Üzerindekiler toz içinde ailelerimizin karşısına böyle mi çıkacaksın."Yusuf'un sözleri ile hızla kafamı eğip üzerimdekilere baktım.Cidden berbat haldeydim.Bir de cafede bu halde oturmuştum.Ona cevap vermeden mağazanın içinde turlamaya başladım.

Arkamda dikilen hödüğü çok bekletmemek adına elbise reyonundan gözüme ilk çarpan bordo kahve tonları arası elbiseyi aldım.Bedenine bakıp aldığım elbiseyi koluma asıp üzerine uygun nud tonlarında bir şal aldım.Kabinden çıktıktan sonra kasaya yaklaştım.Ödeme yapacakken omzumun üzerinden uzatılan gold kartla şaşa kaldım.Kasiyer kadın hiç tereddüt etmeden kartı post cihazından geçirirken hızla arkamı döndüm.

"Ne yapıyorsun ya!"

"Çok konuşuyorsun küçük Saraçoğlu,git ve giyin."

"Kendim öderd-"

Yine ve yeniden sözümü keserken hafifçe üzerime eğilmiş ama aramızda mesafe bırakmıştı.Gözlerimi ondan kaçırdığımda"Akıllı kızsın ama çok konuşuyorsun.Şimdi git ve giyin eğer beş dakikadan fazla o kabinlerde oyalanırsan,yemeğe tek başıma katılır ve evleneceğimizi ben söylerim.Annenin benden duymasını istemezsin değil mi?" Tek kaşı havada cevap beklerken sırf uyuzluk olsun diye tıslayıp arkamı döndüm.Bulduğum ilk kabine girerken içinden Yusuf'a saydırmakla meşguldum.Sinir harbi ile ne ara giydiğimi bile algılayamadığım elbiseyi düzelttim.Şalıda başıma geçirip boynumdan doladığımda hazırdım.

Aynadan yüzümü kontrol ettiğimde bir iz veya kir yoktu.Kazanın izlerine rastlamak artık imkansızdı.
Görüntümden memnun bir şekilde kabinden çıktığımda önüme hızla bırakılan ayakkabılar ile korkuyla geriye doğru sıçradım.Yusuf!Boşuna demiyorum ki ben herif bildiğin hödüktü işte.

"Aferim tam vaktinde."

Yine cevap vermeden az ileride duran koltuğa oturup ayağımdaki ayakkabıdan kurtuldum ve onun seçtiği ayakkabıyı giydim.Nud rengi stilettolar elbisenin altına gayet uyumlu olmuştu.

Kısacası akşam yemeğine hazırdım.Çalışan kadın ayakkabılarım dahil bütün kıyafetlerimi bir poşete koyup bana uzattığında Yusuf benden önce alıp mağazanın çıkışına doğru ilerlemeye başladı.

"HasbinAllah."

"Bişey mi dedin?"

Ama pes yani aramızda nerden baksan 15-20  adım vardı.Beni nasıl duymuştu ki.Vücudu yarı dönük bir şekilde bana bakarken bende yanına doğru ilerleyip hatta bir kaç adım önüne geçmiş olabilirim."Kulaklarda radar maşaAllah."deyip.Ondan önce çıkışa ilerledim.Şimdide arabanın önünde durmuş onun kapıyı açmasını bekliyordum.İşte salaklık bende ne demeye ondan önce geliyorsam sanki araba benim.Araba demişken benim arabama ne olmuştu.

"Arabam n-"

"Merak etme aldırırım."Elime hızla poşeti tutuşturup ön koltuğa kurulmuştu bile.Adam çığır açmıştı resmen.Ben daha cümlemi bitirmeden cevap veriyordu.Hayır ne söyleyeceğimi nerden biliyorsa. Bende elimdeki poşetle arka koltuğa binip kemerimi bağladım.

"Şoför muamelesi gördüğüme inanamıyorum.Bundan sonra seni arka koltukta görürsem.Yemin olsun seni oraya yapıştırırım.Bir daha kalkamazsın."

Sonrası hızlı hatta oldukça hızlı bir yolculuk olmuştu.Sinirini arabadan çıkartırken korkumdan ağzımı bile açamadım.Biliyordum ki yapardı. Evet onu tanıyalı kısa bir süre olmuştu ama bu süre içinde onun dediğim dedik bir adam olduğunu anlamıştım.

Sonunda mekana ulaştığımızda rahat bir nefes aldım.Aslında gün daha yeni başlıyordu.İçeride kim var kim yok bilmiyordum bile.Yusuf'un kimleri davet ettiğini bile tahmin edemeyecek konumdaydım.Arabadan indiğimizde bir vale yaklaşıp Yusuf'tan arabayı aldı.Bu sefer yan yana restorantdan içeriye girdiğimizde ben sağa Yusuf sola dönmüştü.

"Nereye gidiyorsun?Giriş bu tarafta."

"Mescidde bu tarafta,ne öğlen namazını ne de ikindiyi kılabildim. Akşam okunmadan kazalarımı kılmalıyım."

Beklediğimin aksine anlayışla başını salladıktan sonra o da benimle birlikte mescidin olduğu tarafa doğru yürümeye başladı.Kadınlar mescidinden içeriye gireceğim vakit onun sesiyle durmak zorunda kaldım.

"Burada bekleyeceğim.İçeriye beraber girmemiz daha uygun olur."

Cevap vermeden mescidden içeriye girdim.Sağ tarafta olan şadırvana girip hızla abdest aldım.Daha sonra mescide girip kazalarımı kıldım. Şalımı son kez kontrol ettikten sonra dışarıya çıktım.Gerçektende beni bekliyordu.İçeride oldukça uzun kaldığımdan çoktan gitmiştir diye umuyordum ama beni şaşırtmıştı.

Çıktığımı görünce sırtını dayadığı duvardan ayırıp bana bakmaya başladı.Hala aynı pozisyonda birbirimize bakarken kendime gelip yanına doğru yürüdüm.Yanyana restorant bölümüne giriş yaptığımızda her zaman ki gibi büyük bir kalabalık bizi karşılamıştı.

Gerçekten burası düşündüğümden daha fazla iş yapıyordu.Bu hem güzel hemde akıl almaz derecede piyasaya hızlı bir giriş olmuştu.Bu sefer yanımızda çalışanlardan biri olmadan ilk iftar yemeğimizi yediğimiz vip odalardan birine girdik.Sadece bir masa doluydu o da bizim için hazırlanan ailelerimizin oturduğuydu.

Kapı sesi ile hepsi girişe yani bize dönünce bir an Yusuf'un koca cüssesinin arkasına saklanmak istedim.Yusuf tedirgimliğini anlamış olacakdı ki yanımdan geçmeden önce "Sakin ol ve her şeyi bana bırak"dedi.Sonrası hızla masaya ilerledi tabi bende.

Vehbi beyden dedeme kadar herkes masadaydı.Halit bey biz oturana kadar gözünü üzerimizden ayırmamışdı bile.Ben annemin yanına otururken Yusuf'ta Nazlı annenin yanına oturmuştu.Herkes sakince bizi izlerken Nazlı anne hemen söze girdi.

"Oğlum hepimizi buraya topladın. Hatta öyle ki Korel'i bile bizzat kendin getirmişsin.Söyle bakalım ne anlatacaksın.Önemli dediğin konu nedir merak ettik doğrusu. "

Nazlı anne adımı öyle bir ima ile söylemişti ki bir an yerin dibine girmek istedim.Annem ne oluyor dercesine bana bakarken bir şey yok anlamında kafamı sallayıp gülümsedim.Masada annem,Nazlı anne,Vehbi bey,Halit bey ve dedem Arslan dışında kimse yoktu bir an gözlerim teyzemi arasada bu ortamda soramayacağımı biliyordum.

"Evet annem size söylemek istediklerimiz var."

"Dinliyoruz."

Nazlı annenin gözü bir bende bir Yusuf'ta pinpon topu gibi oynuyordu ben ise utançtan başımı masadan bile kaldıramıyordum.Hayır yani ben ki Yusuf'a bizzat evlenme teklif etmiştim şimdi bu utanç nerden geliyordu acaba.Tabi ben utandığımı sanıyormuşum meğer,taki Yusuf'un son sözlerine kadar.

"Annem izninle lütfen.Güler teyze eğer yarın akşam müsaitseniz ailem ile birlikte size geleceğiz.Hayırlı bir işimiz var da."Deyip bana göz kırptı.

Hay o gözün çıksın Yusuf Şadoğlu...

*******

Size ufak bir sır vereyim ? Bu bölümü yazarken öyle heyecanlandım ki!Peki ya siz okurken benim kadar heyecanlandınız mı?Bilmek isterim. 

*Veeeee bölüm sorusu....Sizcede Yusuf,Korel'in dediği gibi hödük mü?😂

Continue Reading

You'll Also Like

626K 42.1K 107
[22.12.2020 - 05.04.2021] Bir kadın düşünün kendi halinde mesleğini yapan doktor...●■ Bir adam düşünün nişanlısını kaybettikten sonra ,nişanlısının...
6.7M 341K 66
Herkesin hayatta en az bir amacı vardır. Benim amacım iyi bir hemşire olabilmek... ve yöntemim gülümsemek... Herkesin aksine gülümsemekten bir an...
2.7K 91 23
Yazarlara Destek❤️😍Keşfedilmeyi bekleyen kurgulara öncelik verilecektir❤️ Okuduğum ve beğendiğim kurguları paylaşıyorum...
12.8K 758 8
bedel uğruna evlenen kadın herşeye rağmen sevdi adamı çocuğu olmuyor diye üstüne kuma getirildi güçlü aşiret kadınlarınından biriydi Zilan aşkı uğrun...