{Tamamlandı} Çirkin Aşkı

By _Aytac_

328K 17.1K 2.5K

Atılan tokatın sesi hala ikisinin de kulaklarında yankılanırken gözleri bir kez daha buluştu. İlk kez kadının... More

☆1☆
☆2☆
☆3☆
☆4☆
☆5☆
☆6☆
☆7☆
☆8☆
☆9☆
☆10☆
☆11☆
☆12☆{Ara Bölüm}
☆13☆
☆14☆
☆15☆
☆16☆
☆17☆
☆19☆
☆20☆
☆21☆{Sezon Finali}
☆22☆{Yeni Sezon Giriş}
☆23☆
☆24☆
☆25☆
☆26☆Geçmiş☆
☆27☆
☆28☆
☆29☆
☆30☆
☆31☆
☆32☆
☆33☆
☆34☆
☆35☆
☆36☆
☆37☆
☆38☆
☆39☆
☆40☆
☆41☆
☆42☆
☆43☆
☆Final☆
Veda

☆18☆

7.7K 455 82
By _Aytac_

Genç kadın dakikalardır yaptığı gibi mesajı tekrar tekrar okurken gözyaşları dinmek bilmiyordu. Bunun bir gün yaşanacağını bilse de, bu kadar erken olacağını düşünmemişti, düşünmek istememişti. Daha yaraları kabuk bağlamamışken nasıl dayanacağını bilmiyordu. Fazlaydı. Kaldıramayacağı kadar fazlaydı acısı.

Duyduğu sesle hızla gözyaşlarını silip yataktan kalktı. Nazan hanım akşam geleceğini söylemişti, yani o olamazdı. Büyük ihtimalle Canerdi. Onun yüzüne bile görmek istemese de, karşılaşmamak gibi ihtimalleri yoktu aynı evde yaşarken. Ağladığını görmesini istemediğinden banyoya geçip kapıyı kilitledi. Yorulmuştu artık. Geçmişinden de, bu gününden de, hatta geleceğinden bile yorulmuştu. Sadece gitmek istiyordu. Çağataya verdiği sözden kurtulmak ve gitmek istiyordu. Neden izin vermiyordu ki Çağatay zaten? Hayat onun hayatıydı. İstediğini yapmaya hakkı vardı. Yapmak istediği şey ne kadar kötü olursa olsun...

Caner üzerini değiştirdikten hemen sonra kendine kahve yapıp salona geçti. Sabaha kadar deniz kenarında oturmuş, içinde bulunduğu durumu düşünmüştü. Rüyaların Kızını öptüğü için pişman değildi. Pişman olduğu şey yaptığı evlilikti. İstediği gibi yanında bile olamazdı kadının, birileri görür diye. Ekime ağzından çıkanı söylemişken şimdi aynısını kendisi yapıyordu. Sahte de olsa evli bir adamdı. İnsanlar bu evliliğin anlaşmadan ibaret olduğunu bilmiyorlardı. Caneri Rüyaların Kızıyla görürlerse korumak için elinden geleni yaptığı soy ismi lekelenirdi. Tabii göz ardı ettiği bir engel daha vardı. Ekim...

Ekimin bunu hak etmediğini düşünüyordu. Onun yüzünden zaten yeterince acı çekmişti kısa sürede. Bir de aldatılan kadın olmamalıydı. Yapamazdı, yapmamalıydı Caner. Yapamayacaklarını biliyordu ama ne yapacağını bilmiyordu. Daha ismini bile bilmediği o kadına karşı hissettikleri öylesine sarmıştı ki kalbini, ruhunu ondan uzak duramazdı. Dilediği gibi zamanını da onunla geçiremezdi. Peki ne yapacaktı? Hoşlandığı kadını da, anlaşma üzerine evlendiği karısını da üzmeden hissettiklerine nasıl şans verecekti? Delirmek üzereydi.

Ekimin aşağı indiğini gördüğünde bitmek üzere olan kahvesini önündeki masaya bırakıp ayağa kalktı. Düne göre daha iyi görünse de, gözleri... Gözleri kan çanağına dönmüştü.

"İyi misin sen?"

"İyiyim. Annen gelmeden önce dönerim."

"Nereye gidiyorsun?"

"Çağatayla buluşacağım."

İlk başta ruhunu saran kıskançlıkla bağırıp çağırmak istese de, anında dün geceye ait görüntüler can bulmuştu gözlerinin önünde. Ona kızmaya hakkı yoktu. Artık yoktu. Bu yüzden sakin şekilde önüne geçip "Seninle konuşmama gereken bir şey var," deyip koltuğu işaret etti oturması için. Ekim de zaten yorgun olduğu için itiraz etmek yerine dediğini yaptı. Yan yana oturdukları andan adam konuşana dek sessiz kaldılar. Sanki sessiz kalsalar Canerin dün gece yaşadıkları, Ekimin bu sabah aldığı mesaj yok olup gidecek gibiydi. "Bilmen gerektiğini düşündüğüm bir şeyi söylemek istiyorum."

Ekim ne söyleyeceğini günler öncesinde öğrendiğinden "Aşık mı oldun, Tözün?" diye sordu ruhsuzca. Onun şaşırmasını da, Rüyaların Kızıyla yaşadıklarını da önemsemiyordu. Önemsediği tek şey gidip Çağatayla konuşmaktı. Sabah aldığı mesajla ilgili konuşmalı ve ne yapacaklarına karar vermeliydiler.

"Sen... Sen nereden biliyorsun?"

"Senin gibi biri ancak soy ismini lekeleyecek bir konu varsa bu kadar sakin davranır çünkü suçlu hissediyorsun. Çağatayla buluşacak olmama tepki vermemen de bu yüzden. Beni neredeyse ahlaksızlıkla suçluyorken şimdi sen aynı durumdasın."

"Merak etme. Sana dikkatli davranmanı söylerken ben o hatayı yapmam."

Kadın daha fazla evde kalamayacağını anladığı an ayaklanıp "Asıl sen merak etme," deyip aklından geçenleri direkt söyledi. Bu gün kimseyi düşünecek halde değildi. "Aşık olduğun kişi her kimse onunla yakalansan bile soy ismin için sorun olmayacaktır."

"Ne?"

"Ben biriyle yakalanırsam "orospu" damgası yerim. Sen biriyle yakalanırsan "Suç karısında. Kocasını elinde tutsaymış. Erkek adam tabii elbet gözü dışarı kayar" derler. Türkiyede yaşıyoruz, Tözün. Senin aşkın sorun olmaz yani rahat ol," diyerek konuşmasını bitirip evden çıktı. Zihni tamamen Çağatayla konuşacaklarında olsa da, söylediklerinde ciddiydi. Kadının kadına destek olmadığı bir ülkede Canerin başka biriyle görülmesi mi soy ismini lekeleyecekti? Ancak onu suçlarlardı kocasına sahip çıkamadığı için, bu da umurunda değildi. Ne onlar gerçekten karı kocaydılar ne de başkalarına hesap vermek zorundaydılar.

***

Çağatay bakışlarını bir an olsun telefonun ekranından ayrılmazken gerginlikle kıpırdadı. Elbette bunu bekliyorlardı ancak bu kadar erken değil. Ekim yeni yeni kendine gelmişken bir daha kaybedemezdi onu. O günü, Ekimin o halini hatırladığı an düşünmeden mesajı silip boş gözlerle yere bakan değerlisine döndü.

"Gitmek zorunda değilsin, Ekim."

"Zorundayım. Mesajı aldığımdan beri düşünüyorum. Neden direkt mesajı silmediğimi düşünüp durdum ve sonunda sebebini buldum."

Adam "Niye silmedin?" diye sorduğunda duygusuz gözlerini yıllardır yaşamasını sağlayan dostuna çevirdi. En az onun kadar üzüldüğünü gözlerinde görebiliyordu. O an içinden şükür etti böyle birine sahip olduğu için. Kim giderse gitsin, kim kırarsa yorgun kalbini o yapmıyordu. Bir kez bile yapmamıştı. Sadece yanında olmuş, destek olmuştu. Çağatay insanın sahip olabileceği en mükemmel dosttu.

"Biz hiç konuşamadık, Çağatay. O benden, ben hayattan vazgeçtiğimde konuşmadık. Soramadım bana yaptıklarının sebebini. Belki de bu yüzden hala iyileşemiyorum. Eğer aşkı sahteyse bile yüzüme söylesin istiyorum. Bizden vazgeçişinin sebebini onun ağzından duymak istiyorum. Başka türlü iyileşemeyeceğim, hayatıma devam edemeyeceğim, kimseyi sevemeyeceğim. Geçmişim Arafı ilk aşkım yapıyor ve eğer bu günümde karşısına çıkıp da hesap sormazsam da son aşkım olacak."

"Ve normal olarak bunu istemiyorsun."

Kadın bileğinden hiç çıkarmadığı bandanayı kalbi titreyerek çıkardığında Çağatay refleks olarak ellerini tutup kendine çekti. İkisinin de acı dolu anıları sarmıştı etraflarını.

"Arafa aşık olan kız yıllar önce öldü, biliyorsun," diyerek o günü hatırlattı. Hoş, Çağatay bir an bile olsun unutmamıştı ya yaşananları. "Eğer yeni bir aşkı kalbine misafir edecek kadar iyileşmiş bir Ekim doğmazsa da, devam edemem hayatıma. Sözümü bile tutamam."

Genç adam hızla kadının yüzünü avuçlayıp kendine doğru çekti. Her şeye tahammülü vardı da Ekimin sözünden dönme isteğine tahammülü yoktu. Anında gözleri dolmuş, bir damla canını yakarak ıslatmıştı yanağını.

"Bana bir daha aynısını yaşatmaya hakkın yok, Ekim." Bileğini tutup kadının bakabileceği şekilde kaldırdı. "Ben bu izlere sebep olan günü unutmadım. Seni kanlar içinde bulduğum geceyi unutmadım. Kucağımda son nefesini verme ihtimalinle hastaneye koştuğum anların bir saniyesini bile unutmadım."

"Bende unutmadım. Unutmuş olsam o bandanayı takmazdım."

"İyi. O zaman sözünün tut."

Geçmiş...

Genç kadın acı içinde geçirirken dakikalarını bakışlarını iki büklüm sandalyede uyuyan Çağataydan ayırmıyordu. Hiçbir şey düşünemiyor, hareket edemiyordu. Sadece bakıyordu. Ta ki adam kabusundan irkilerek uyanıp da kadının da uyandığını fark edene kadar. Mutlulukla şaşkınlık arasında gidip gelirken canını yakmamaya özen göstererek elini tutup öptü.

"Güzelim..."

"Sen... Sen mi..."

"Evet, ben getirdim hastaneye."

Kadının gözünden akan yaşların eşliğinde "Neden yaptın?" sorması üzerine adam gözlerini sıkıca kapatıp alnında öptü Ekimi. Onu kurtardığı için kızacağını bilse de, kendisinin öfkesi, korkusu daha büyüktü. Çocukluğundan beri tanıdığı birini ölmek üzereyken görmenin nasıl hissettirdiğini asla unutamayacaktı.

"Sakın. Sakın bir daha bunu aklından geçirme, Ekim. Sen sadece kendi bileğine atmadın o kesikleri. Benim kalbime de, dostluğuma da attın. O yüzden şimdi burada söz vereceksin bana."

"Ne sözü?"

"Bir daha yaşamaktan vazgeçmeyi aklından geçirmeyeceksin."

"Çağatay..."

"Söz ver dedim, Ekim. Yoksa yemin ederim aynısını tekrarlarım ve sen bana yetişemezsin."

Ekimin yorgun bedeni hıçkırıklarla sarsılırken "Söz," diye fısıldadı gözlerini yeniden karanlığa kapatmadan önce. Gelecekte bir çok kez sözünden dönmek isteyeceğini bilse büyük ihtimalle asla yapmazdı ama o gün bilmiyordu hayatın ona neler getireceğini.

Günümüz...

"Arafla buluşmak istiyorsan buluş. Hesaplaşmak istiyorsan hesaplaş. Tözün soy isminden kurtulmak istiyorsan kurtul ama günün sonunda gideceğin ölüm değil ben olayım. Anladın mı?"

 ***

Ekim Tözün nefretle bakarken Rüyaların Kızına aradan geçen yıllara rağmen öfkesinin dinmediğini fark etmişti. Hayatını mahveden kişiye bakarken yıllar öncesini her gün hatırlamasını sağlayan yara izleri sızlıyordu. Her yarası kapanırdı kapanmasına da onun sebep oldukları kapanmazdı.

O ne kadar çirkinse Rüyaların Kızı o kadar güzeldi. Onun gözleri ne kadar boş bakıyorsa Rüyaların Kızının yemyeşil gözleri o kadar ışık saçıyordu etrafına. Onun saçlarına dokunmak ne kadar mide bulandırıcıysa Rüyaların Kızının saçları o kadar güzel sarıyordu sırtını. Onun yüzüne bakmak ne kadar işkence çekmek gibi geliyorsa insan o kadar çok izlemek istiyordu Rüyaların Kızının güzel yüzünü.

İki kadın görünüş olarak birbirine tamamen zıt iken aynı yaraları almışlardı hayattan. Belki de bu yüzden ikisi de hala yaşıyordu. Diğer türlü ya Ekim silinirdi yaşamdan ya da Rüyaların Kızı. Ama işte buradaydılar. Yıllar sonra birbirlerine bakıyorlardı.

Ekim her şeyi düşündü. Arafı, Arafla olan ilişkilerini, evlilik hazırlıklarını, o kazayı, yüzüne vurulan gerçekleri, hayatı rengarenk olan Ekimin siyaha boyanışını ve... Ve Caneri düşündü. Sahte evliliklerinden kalbinin ritmini değiştirecek hale gelişlerini hatırlarken alayla gülümsedi. Artık Canerin kalbi de Rüyaların Kızına aitti Arafın olduğu gibi. Telefonuna gelen mesaj ise başka bir şeyin kanıtıydı.

"Sanırım kazandığını sandığın savaşın galibi benmişim, Rüyaların Kızı."

"Dedi kocasıyla öpüştüğüm kadın."

"Konu Caner değil, eski dostum. Konu Araf."

"Bir günde yok olan aşkın mı? O savaşın galibi bendim, Ekim."

"Yıllar sonra Arafın döndüğü kişi de benim ama. Belki o zaman kazanmıştın, ben kaybetmiştim. Şimdiyse eski savaşın gerçek galibi ortaya çıkıyor."

"Hayır, Ekim. Yine ben kazandım."

"Ne?"

"Çünkü Arafın sana döndüğünü bildiğin an kalbin başkasına aitti ve kalbinin sahibi benim yanımda. Yine kaybettin ucube. Bir kez daha yalnız ve kimsesiz kaldın. Unutmaman gereken bir şey var. Kazanan taraf hep Rüyaların Kızı olur."

Düşüncelerinizi yorum olarak bırakmayı unutmayın. Emeğe saygı duyup değerlendiren herkese sevgilerle...♥

Continue Reading

You'll Also Like

823K 40.5K 42
+18 ve cinsel ögeler içerir... Annemin söylediği sarmaları da alarak ayağıma terliklerimi giyip karşıdaki eve ilerledim. Bahçeyi geçerek evin kapısı...
4M 128K 37
Kızgındı. Öfke tüm bedenini sarmıştı. Kırmızı dudaklarını büzmüş, sarı saçları kuş yuvasına dönmüştü. İnce parmaklarını hışımla çantanın olduğu masay...
1M 47.1K 44
"Babamın parası için değil miydi her şey?" Diye bağırdım ağzımdan akan kanı silerken. "Bıktım!" Dediğimde bir hışımla yanıma geldi. "Kes sesini!" De...
3.6M 59.9K 42
Geçirdiği kazadan dolayı 1 ay komada kalan Giovanni Giordano gözlerini açtığında hiç beklemediği sürpriz bir eşle karşılaşır. Üstelik sürpriz eşi ham...