{Tamamlandı} Çirkin Aşkı

By _Aytac_

328K 17.1K 2.5K

Atılan tokatın sesi hala ikisinin de kulaklarında yankılanırken gözleri bir kez daha buluştu. İlk kez kadının... More

☆1☆
☆2☆
☆3☆
☆4☆
☆5☆
☆6☆
☆7☆
☆8☆
☆9☆
☆10☆
☆11☆
☆12☆{Ara Bölüm}
☆13☆
☆15☆
☆16☆
☆17☆
☆18☆
☆19☆
☆20☆
☆21☆{Sezon Finali}
☆22☆{Yeni Sezon Giriş}
☆23☆
☆24☆
☆25☆
☆26☆Geçmiş☆
☆27☆
☆28☆
☆29☆
☆30☆
☆31☆
☆32☆
☆33☆
☆34☆
☆35☆
☆36☆
☆37☆
☆38☆
☆39☆
☆40☆
☆41☆
☆42☆
☆43☆
☆Final☆
Veda

☆14☆

8K 471 54
By _Aytac_

Genç kadın yeni bir güne uyandığında gözlerini kırpıştırarak baktı etrafına. Günlerdir olduğu gibi yine beyaz duvarların arasındaydı. Arada sırada aralıyordu gözlerini de pek faydası olmuyordu. Birkaç dakika içerisinde uykusuna geri dönüyordu. Zihni bomboştu. Neden hastane yatağında olduğunu da, ne kadar zaman geçtiğini de bilmiyordu. Tek bildiği uyumak istediğiydi. Yeniden gözlerini karanlığa kapatacakken kapısının açılmasıyla bakışlarını oraya çevirdi. Sakalları uzamış, üstü başı dağılmış bir Caner Tözündü odaya giren. Yine de isteğine karşı koymadı kadın. Gözlerini usulca kapatıp uyanık olduğu gerçeğini sakladı.

Caner sandalyeye oturup aradan geçen günlerin alışkanlığıyla kadının elini avuçlarının arasına alıp öptü. Her sabah buraya gelip akşama kadar karısını izliyordu. Öyle ki, yaralarının iyileşmesinin her saniyesini hafızasına kazımıştı. Onun sebep olduğu yaralar... Ekimin iyileşen her yarası adamın suçluluk duygusunu artırmıştı. Hoş, artmaya da devam ediyordu ya. Karısını gözlerini aralanana kadar bu durumun devam edeceğinden emindi. Hem ona bakmalı hem de o gece neler olduğunu anlatmalıydı. Çünkü Caner düşünmekten delirecek hale gelmişti.

Buğulanan gözlerinin eşliğinde alnını sıkı sıkı tuttuğu ele yasladı. Keşkelerden nefret eden biri olmasına rağmen günlerdir keşkeyle başlayan cümleler kurup duruyordu. Keşke o gece oraya tek başına gitmeseydi. Keşke Ekimi otelde yalnız bırakmasaydı. Keşke... Keşke onunla evlenmeseydi.

"Uyan artık, ucube. Yeterince ders verdin. İntikamını da aldın. Uyan da bende seninle birlikte yaşama geri döneyim." Bir kez daha kadının elini öptükten sonra yanağını eline yaslayıp hep nefret ettiği, tiksintiyle baktığı yüze çevirdi bakışlarını. Burnun da hala bant vardı, yüzünün birkaç yerinde de morluklar. Hafızasına kazıdığı o morlukların hesabını mutlaka soracaktı. O herif hangi hapishaneye gitmiş olursa olsun ondan kurtulamayacaktı. Soy isminin gücünü sonuna kadar kullanacaktı, hayatında ilk kez...

"Kızım, ben sana alışmışım be. Nasıl ne zaman bilmiyorum ama baya baya alışmışım sana. İstemeye geldiğimiz gün ölsen umurumda olmaz diye düşünmüştüm. Şimdiyse o duygusuz gözlerini göremiyorum diye ölüyorum. Uyan, Ekim. Uyan da nefes almaya devam edeyim."

Tüm gece çalışmanın etkisiyle uyuya kaldı. Ekim de gözünden akan yaşla uykusunda eşlik etti adama. Uyanık kalmaya sadece bu kadar dayanabilmişti. İyi ki de dayanmıştı. Caner normal zamanda ölse bile söylemezdi bunları. Ekim bunun farkındaydı. Onu affetmesi imkansız olsa da, duymak iyi gelmişti.

***

Genç adam elindeki plastik bardağı içinde çay olmasını umursamadan buruşturup çöpe attı. Elinin yandığını biliyordu ama hissetmiyordu. Kalbindeki acı çok daha kötüydü. Ekimi bulduğu zamanki hali gözünün önünden gitmiyordu. Bir terslik olduğunu anlayıp Amerikaya gitse de, yetişip yetişmediğini bilmiyordu. Ekimi deponun bir köşesinde baygın, kıyafetleri de parçalanmış halde bulmuştu. Ona sormadan düşündüğü şeyin olup olmadığını öğrenebilirdi ama kaldıramazdı. O iğrençliğin canından çok sevdiği kadının başına gelip gelmediğini öğrenmeye cesareti yoktu. Hoş, böyle hiçbir şey bilmeden de duramıyordu ya. Uyansın istiyordu. Acı çekecek olsa bile uyansın istiyordu. Elinden geleni yapardı. Hatta elinden gelenin fazlasını yapardı.

"Çağatay?"

Babasının sesini duyduğunda yorgun gözlerini yanı başına çevirdi. Yunus babanın da oğlundan farkı yoktu. Kadını gibi sevdiği Ekime neler olduğunu bilmeden geçiriyordu günlerini hastane köşelerinde. Oğlu da konuşmuyordu ki.

"Eve git, uyu biraz."

"Ne uykusundan bahsediyorsun, baba? Ekim o haldeyken..."

"Yapma be oğlum. Uyanıp da seni böyle görse daha mı iyi olur?"

"Uyandığı zaman önemseyeceği son şey ben olurum her halde."

"Çağatay?"

Adam babasının acı dolu sesiyle gözlerini sıkıca kapattı. Ne söyleyeceğini, daha doğrusu ne soracağını biliyordu ve duymak istemiyordu. Bu yüzden ayağa kalktı gitmek için. Ama babası kolunu tutarak engel oldu. Cevapsız sorulara dayanacak gücü kalmamıştı yaşlı adamın.

"Ekime ne oldu, Çağatay? Kıyafetlerini gördüm."

"Baba, sus."

"Parçalanmıştı hepsi. Kızıma ne oldu?"

Çağatay öfkeyle yumruk yaptığı eli duvara geçirip "Baba, yeter dedim!" diye bağırdı. Kalbindeki acı yüzünden gözleri buğulanmıştı. Yunus derisi soyulan elini sıkıca tuttu bir daha yapmasın diye. "Bilmiyorum! Lanet olsun ki bilmiyorum! Onu bulduğumda baygındı! Üstü başı kan içindeydi! Kıyafetleri paramparça!" Yaşlı adam daha fazla dayanamayıp oğluna sarıldı. Baba oğul hissettikleri acıyla gözyaşlarını akıtıyorlardı. Bu... Bu çok fazlaydı. "Bilmiyorum. En değerlime ne oldu bilmiyorum. Uyanmasını bile istemiyorum, baba. Uyanırsa sormam gerekecek. Yapamam." Dizlerinin üstüne çöküp o da kollarını babasına sardı. Ne kadar büyümüş olursa olsun bu durumu başka türlü atlatamazdı. Babasından başka kimseye de anlatamazdı derdini. "Baba, ben ne yapacağım? Onu koruyamadım. Yüzüne nasıl bakacağım? Nefes alamıyorum ben. Ekim yokken nefes alamıyorum."

Yaşlı adam hem kadını hem de oğlu için gözyaşı akıtırken sessiz kaldı. Ne söyleyebilirdi ki? Kendisine bile iyi gelemezken oğlunun acısını nasıl dindirebilirdi? O yüzden sustu. Sustu ve bundan sonra neler olacağını düşündü. Kadınının uyanması da, uyanmaması da hayatlarını mahvedecekti.

***

Genç kadın az önce okuduklarının zihninde yankılanıp durmasıyla acıyla gözlerini kapattı. Ekim Solmaz, yeni soy ismiyle Ekim Tözün hastaneye kaldırılmıştı. Yine mi? Yine mi hayatlarına dahil olacaktı o kadın? Yine mi mahvedecekti her şeyi? Sevgilisinin banyodan çıkmasıyla gazeteyi arkasına saklayıp ayağa kalktı. Yine de adamın dikkatinden kaçmamıştı.

"Ne oluyor?"

"Bir şey yok."

"Saklambaç mı oynuyoruz? Sence biraz büyük değil miyiz oynamak için?"

"Ya yok bir şey dedim. Sen giyin."

Adam sinirle kadına yaklaşıp sakladığı gazeteyi aldı. Melisin böyle tavırlarından her zaman nefret etmişti. Alışkın olduğundan bir şey söylemeden buruşturulmuş olan sayfayı açıp bakışlarını satırların üzerinde gezdirdi. Her kelime, hatta her harf acı vererek zihnine çakılıyordu. Kalbindeki sızının eşliğinde yatağa oturup habere ait olan fotoğrafa baktı. Yıllar önce kaybettiği kadının sedyeyle hastaneye giriş yaparken çekilmiş olan fotoğrafı gözlerinin buğulanmasına neden olmuştu. Sevgilisinin seslenişini umursamadan gözlerini kapatıp geçmişe ait anılara izin verdi can bulmaları için.

Geçmiş...

Genç adam kütüphaneye girdiğinde direkt fantastik kitapların olduğu kitaplıklara ilerledi. Sevgilisinin kütüphaneye sırf bu kitaplar için geldiğini bildiğinden etrafa bakma gereği duymamıştı. Zaten tam da düşündüğü gibiydi. Ekim iki kitaplığın arasında kulaklıklarını takmış yeni keşfettiği serinin ikinci kitabını okuyordu. İlk kitabı bitirdikten sonra saatlerce anlattığından adam da biliyordu. Gülümseyerek karşısına oturup heyecanlı gözlerinin satırlar üzerinde ilerleyişini izledi. O kadar odaklanmıştı ki gelişini fark etmemişti bile.

Aradan geçen yarım saatin sonunda daha fazla dayanamayıp kulaklığı çıkarttı. Kız anında şaşkınlıkla başını kaldırıp sevgilisine bakmıştı.

"Ne zaman geldin sen?"

"Yarım saat olmuştur, bilmiyorum."

"E niye haber vermedin?"

Sevgilisinin tatlı haline gülümsedi genç adam. Cevap vermeden önce yüzünü ellerinin arasına alıp aralarındaki mesafeyi azalttı. Bu kızın hayatında olduğu için kendini şanslı hissediyordu.

"Seni izledim."

Burnuna küçük bir öpücük kondurup kızaran yanaklarını okşadı.

"Heyecanını izledim."

Kısa bir an dudaklarını birleştirip yeniden sevgilisine baktı. Ekim her zamanki gibi utandığından gözlerini aralamamıştı.

"Sevdiğim kızın güzelliğini izledim."

"Araf..."

"Ekim..."

"Yapma."

"Neyi yapmayayım?"

"Şunu yapma işte."

Araf "Bunu mu?" diye fısıldadıktan sonra yeniden öptü. Ekim kızaran yanaklarına rağmen gülümseyerek yüzünü saran elleri tuttu. Bu adama gerçekten aşıktı.

"Seni seviyorum."

"Seni seviyorum."

Günümüz...

Hızla yerinden kalkıp giyindi. İstanbula gitmeliydi. Hemen İstanbula, Ekimin yanına gitmeliydi. Haberde farklı bir soy isme sahip olduğunu görmüştü ama umurunda değildi. Gazetede yazılanlar doğruysa onu görmeden rahat etmeyecekti. Tam odadan çıkacakken Melisin kolunu tutmasıyla derin bir nefes alıp kadına döndü.

"Ne yapıyorsun?"

"Gerçekten gidecek misin? Yine o kadına mı gideceksin?"

"Melis, bırak."

"Hayır. Bırakmıyorum. Yeter artık. O kadının hayaletiyle yıllardır baş ettim zaten. Bir de beni burada bırakıp yanına gitmene izin vermiyorum."

Kadının kolunu itip kapıya yöneldi. Melis ise pes edecek gibi değildi. Kapıyla adamın arasında durup gözyaşlarını serbest bıraktı.

"Araf, gitme. O kadını hayatından çıkarttın sen." Kollarını adamın boynuna dolayıp duraklamadan yanağına öpücükler kondurdu. Bir kadının en gurursuz olduğu ana tanıklık ediyordu Araf ve bu Ekimi kaybetmekle nasıl aptallık yaptığını daha iyi anlamasını sağlamıştı. Melisi kapının önünden çekip "Daha fazla basitleşme, Melis," deyip önce odadan, ardından da evden ayrıldı.

Pişman olmayacağını biliyordu. Hayatı boyunca tek pişmanlığı Ekimi kaybettiği güne aitti. Başka olmamıştı ve ondan da kurtulamamıştı zaten. Eğer şimdi yanına gitmezse, iyi olup olmadığını görmezse, yanında olmazsa daha da kötü olacaktı. Ekim onu görmek istemese de, orada olmalıydı. 

Düşüncelerinizi yorum olarak bırakmayı unutmayın. Emeğe saygı duyup değerlendiren herkese sevgilerle...♥

Continue Reading

You'll Also Like

172K 9.8K 47
İngilterenin en zengin, genç ve bir o kadarda yakışıklı Düklerinden Dük Westmoreland. Kaderine bir tren istasyonunda acımasızca karar verilen bir Ra...
215K 22.3K 35
taehyung kırmızı defterini kaybeder 290423, tk ☁️
889K 71.1K 14
arkadaşlarıyla birlikte orduya katılan jungkook, ilk görüşte etkilendiği komutan kim taehyung'a cinsel içerikli mesajlar atmaya başlar. taekook, tex...
111K 8.7K 38
sadece erkeklerin olduğu bir üniversitede gay yönelimin odağı ve tüm dikkati üzerine çeken Jungkook, bu durumdan sıkılan ve onu bu rahatsızlıktan ko...