SANA HAYIRDIR!

By bindikbialamete

192K 16.6K 6.7K

din#6 spiritüel#3 islami#1 "Hazal" Diye seslendim. Biraz daha ağlarsa kalp ağrısından ölecektim. "biraz daha... More

bir
üç
dört
beş
altı
yedi
sekiz
dokuz
on
on bir
on iki
on üç
on dört
on beş
on altı
ankeet
on yedi
on sekiz
on dokuz
yirmi
yirmi bir
yirmi iki
yirmi üç
yirmi dört
25.bölümden Kesit
yirmi beş
yirmi altı
yirmi yedi
yirmi sekiz
Yirmi dokuz
otuz
otuz bir
otuz iki
otuz üç
otuz dört
otuz beş
otuz altı
otuz yedi
otuz sekiz
otuz dokuz
kırk
kırk bir
kırk iki
kırk üç
kırk dört
kırk beş
kırk altı

iki

9.8K 717 178
By bindikbialamete


Eskiden okumuş olanlara tekrar okumalarını tavsiye ediyorum çünkü birçok yerde ekleme ve çıkarmalar yaptım. Bunlar kurguya da yansıyacak. :)

-annnneeeeeee

...

-annnnnneeeeeeee

Gelen oflama ve ayak sesleriyle sesimi kesip dolabın karşısına geçtim. Annem odaya girince ona en şirin bulduğum ama aslında dışarıdan ne kadar geri zekalı gözüktüğünü bildiğim 5 numaralı gülüşümü yolladım.

-Ne oldu Hazal?

-Anne bir efendim kızım de. Bir benim en güzel kızım de, böyle accuk egomu okşa ya!

-Şimdi seni buradan bir okşayacağım göreceksin. Ne diye çağırdın kızım beni, dalga mı geçiyorsun?

-"Yok anneciğim ne dalgası? ben sadece bugün dışarı çıkacağım ya, ne giysem onu soracaktım?"

-"Kızım.. Sen benim imtihanım mısın? Sen feracesiz dışarı çıkmıyorsun ki.. Ne giymesi?"

Şirince bakıp

-"yoooooou değilim"

diye bir ses çıkardım

-"Beni bir daha böyle boş şeyler için çağırırsan yersin kafana tencereyi. Seninle mi uğraşacağım bütün gün? Başlasın artık şu okul ya rabbim!"

Annem odadan çıktıktan sonra siyah taytımı giydim. Cidden o kadar da kötü bir evlat değildim.. Kalbim kırılıyordu(!)

Onun üzerine de kısa kollu salaş ince bir tişört geçirdim. İşte buydu feracenin rahatlığı. Ferace çok yaşa! Sahip çıkalım feraceye! Sokaklarda yatiyiiiii,,

Abdestimi de alıp siyah şalımı düzgünce iğneleyip evden çıktım. Bugün giydiğim en sevdiğim dış kıyafetlerimden biriydi. Gri renkli hem salaş hem de sweat gibiydi ve oldukça serin tutuyordu.. Gözlerimden kalpler çıkarak satın almıştım ve çok pahalı olmasa 80 tane daha alabilirdim.. Ama kişi başına düşen milli gelirin bu durumu kaldırabileceğini sanmıyordum.. Kaldırdığı insanlar da oluyor da girmeyelim oralara(!)

Yaklaşık 1 yıldır topuz yapmıyordum ve o kadar rahattım ki.. Kafamın üzerinde absürt bir şey taşımıyordum, daha iyi hissetmek ya da daha iyi görünmek için bir çaba sarfetmiyordum. - ki bence topuz oldukça kötü görünüyor - Kendimi özgür bıraktığım an her şey çok daha kolaylaşmıştı. Toplumun oluşturduğu "Tesettürlü"kalıbından bir çırpıda çıkmıştım. Böyle hem daha rahat hissediyordum hem de daha özgür. Özgürlük benim için dışarıdaki insanların nasıl gördüğü değil de benim nasıl hissettiğimdi. Bunu anladığım günden beri gerçekten çok mutluydum. Kendime dışarıdan bakıp "Ben nereye gidiyodum" dediğim günden beri çok mutluydum.

Özgürlük kendi bedenini kalıplara sığdırmak değil, o kalıpları kendi iradene ve inanışına göre şekillendirmekti artık benim için. Giydiğim kıyafet, taktığım şal.. Allah ve benden başka hiçkimseyi ilgilendirmezdi. ben kendimi hemcinslerimle yarışır bir hale neden sokayım. - ki tekrarlıyorum bence günümüzde çoğu kadın gerçekten mutlu olduğu için değil hemcinslerinin aşağısında hissetmemek için uçlarda hareket ediyor-

Yarış atı da değiliz ama.. Bilmiyorum. Siz anlıyorsunuz beni.

Sokağın başında beni bekleyen 3 kız vardı. Birisi Senâ diğeri Esra. Yanlarına yaklaştıkça aramıza yeni katılan Sena'nın minik etekli kuzenini görmüştüm. evet mini değil minik.. Çünkü çok şirin gözüküyordu. Gördüğüm gibi dibimin düşmesi de bir olmuştu. Uzun boylu - bana göre uzun- sırma saçlı, esmer bir kızdı. Yüzü es geçilemeyecek derecede güzeldi.. Kendimi yarış atı gibi hisseder oldum, ah hay aksi(!)

Esra Sena ve ben 3lü sarılma törenimizi gerçekleştirdik. Ayrı olarak ismini bilmediğim minik eteğe pardon Sena'nın kuzenine de içten olduğunu düşündüğüm bir gülümseme yolladım. O da bana gülünce Senâ araya girip;

-"Dilruba bu Hazal, zaten biliyorsun ama.. hani çok bahsettigim dağlar kızı Hazal!"

İsmini yeni öğrendiğim Dilruba:
-"Ay Hazal sen misin methini çok duydum."

deyip güldü. Acaba ne diye anlatmıştı.. Kardeş dediğim kalleş çıktı, kalleş!

Senaya göz devirip Dilrubaya gülümsedikten sonra Esra'nın koluna girdim. Gittiğimiz yerde bolca sohbet edecektik zaten. Onlar önde biz arkada sahile gitmek için metroya doğru yürümeye başladık.

Senaya tripli tripli yürürken ayağım yamulmuştu.. gerçekten buna burkulma denilemez, bildiğin naylon gibi büzülmüştü.

Esra kolumu sıkıca kavrayıp;

-Kardeşim İlk yürümeye başlandığında oluyormuş böyle şeyler, üzülme. 2 yaşına gelince iyice öğreneceksin düz yolda yürümeyi.

çok sesli gülmeyip, kendini zor tuttuğu belliydi.

-Esra senin dilin çok uzadı bir daha ablaya böyle şeyler dediğini duyarsam bacaklarını kırıp köpeklere bayat ekmek diye veririm.

en sert bakışlarımı atmaya çalıştım. Böyle bir bakışım var mıydı.. Tartışma meselesiydi.

"tamam tamam kızma hemen domates"

Biz böyle değişik konulardan sohbet ederken metroya gelmiştik bile. Gideceğimiz yer yarım saat mesafedeydi.
Yoksa binemezdim zaten.. Midem toplu taşıma araçlarına pek dayanıklı değildi.

***

Vardığımızı duyduğum sesle anlamıştım. Sena başını omzuma koyup yarım saat içinde kırk beşinci rüyasını görüyordu.

Dilruba Senanın kolunu dürtmeye başladı;
-"Şşş gah gızım geldik, hadi gah şşşşş hadi yerine yat guzum."

Şiveli şekilde konuşması tarif edemeyeceğim kadar komik ve onunla uyuşmayan bir şeydi. kendimi tutamayıp o an yudumladığım suyu püskürtecek bir şekilde güldüm. Vücuduma utanma ateşi çoktan yayılmaya başlamıştı. Deve kuşu misali kafamı toprağa gömmek istiyordum. Hemen şu an!

suyun nereye gittiğini özür dilemek amacıyla takip edince karşımdaki eli gördüm. Acaba hissetti mi diye kafamı kaldıracakken o el şalımın ucunu tutunca gözlerim koskocaman oldu. Ne yaptığını anlayamadan elini şalıma sildi. Kafamı kaldırıp bakınca karşımda genç birini görmeyi beklememiştim...

Anın verdiği şok ve öfke ile ayaklandım. Bilerek yapmadığım bir şeydi ve pişkin pişkin şalımla siliyordu! Bu kalabalıkta bir şey söyleyemek istemediğimden çıkışa doğru gidecektim ki Dilruba beni arkaya doğru çekip ince topuklu ayakkabılarıyla çocuğun ayağına basmıştı. Karşımdaki sırığın "ahh" sesiyle koşar gibi metrodan inmiştim.

Arkamdan kızlar da teker teker gelmeye başladı. Dilruba'ya ağzım açık şekilde bakıyordum. Bu kız kadar cesur olmam imkansızdı.

Beni savunduğu için ufak bir teşekkürü borç bilmiştim. Nihayet sahile inince gördüğümüz ilk boş banka doğru yürüyüp denizin verdiği mutluluğu bütün vücudumda hissetmeye çalıştım. Fazlasıyla seviyordum.

Biz sohbete dalmışken saatin 6 buçuğa geldiğini gördüm.

Artık gitme vaktiydi. Babam her ne kadar 20 yaşında da olsam 7 den önce evde olmayınca huzursuzlanırdı. Bunu bilip her zaman da anlayışla karşılıyordum.

-şuradaki camide namazımızı kılıp kalksak mı?

Hepsi bir anda ayaklanınca ben de hızlıca kalktım. Kalkmamla yeri boylamam bir olmuştu.. Boyum biraz kısa olduğu için feracem sürekli ayağıma dolanıyordu... Bu durumdan nefffret ediyorduuuum!

Kızlar ön tarafta olduğu için düştüğümü görmemişlerdi. Çaktırmadan etrafıma bakıp gören biri olup olmadığını kontrol etmeye çalıştım. bu işte uzmanlaşmıştım.

Tam kalkacakken sağ tarafımdan gelen kamera sesi o tarafa dönmemi sağladı. Gördüğüm kişiyle bir kez daha şok olmuştum! bu O'ydu; metroda kıymetli suyumun eline gittiği!

Fotoğrafımı çekip gülmeye başladığında, Ayağa kalktım. Kızlara doğru dönünce bizi izlediklerini gördüm.

Elindeki makineye bakıp elimi uzattım ;

-Verir misin?

-Veremem.

Tekrar "verir misin?" diye sordum

Ama bu sefer tek taraflı kalmadı ve elindeki makineyi elinden çekip aldım.
Son çekilen fotoğrafa girip baktığımda benim değil denizin fotoğrafı olduğunu görünce utancımdan yerin dibine girmek istedim.
Kafamı kaldırmadan makineyi eline verdim.
Karşımdaki çocuktan geldiğine emin olduğum kahkaha sesi beni ayağıma beton döküp o denize atlamam için zorluyordu.

"Özür dilerim ya.." deyip biraz daha yerin dibine girmeden kızların yanına doğru koşar adımlarla ilerledim

Hayatım boyunca bu kadar utandığımı hatırlamıyordum. "kendi kendine triplere giren Kezbanika" hareketiydi bu!

Kızların suratına bakmadan yürümeye başladım. Şu an evimde olup bir daha da dışarı çıkmamayı hayal ediyordum.

Bir günde bu kadar duygu değişikliği yeterdi. Artık huzura kavuşmak istiyordum..

MUTLAKA OKUYUUUN
NOT:: Eveet bölüm bitti ilk deneyim olduğu için nasıl oluyor anlamıyorum. benim belli başlı 5 okuyucum bile olsa yazmaya devam etmeyi düşünüyorum. Çünkü ilerde ki bölümler beni gerçekten heyecanlandırıyor. Selametle..

Continue Reading

You'll Also Like

121K 6.8K 51
Bizim silahımız vardı. Benim elimde fırça ve paletten onun ise sahiden silahı vardı. Çizime zarar verme kaç yıldan başlar bilmem ama cezan sadece bi...
319K 20.8K 27
"...Sen bana abi diyen kıza, yüreğimin çektiği hasretliği nasıl bileceksin?!" dedi Abdullah. ~ Kocaman bir apartman düşünün, birbirine can olmuş Alla...
47.9K 6.9K 50
Suikasti yapacağı yer üst kıdemde bir askeri karargahtı ve orası en iyi eğitilmiş askerleri barındırıyordu. Ve araştırdıklarına göre General'in kızı...
1.3M 92.8K 51
0526******: Hocam inşAllah bu evde kalma sorunsalım biterse nikahımı kıyar mısınız? Hoca Efendi: Ne? 0526******: Nikah diyorum hocam, kıyar mısınız? ...